Torpilin bu anlam bile insanın adalet duygularını incitme, hak ve hukuku yok etmeye yeterlidir.
Birini kayırmak, ayrıcalık yapmak bir başkasının hakkını yemektir.
Bilindiği gibi ülkemizde torpil her dönemde kullanılan, bu nedenle hakkı olmadığı halde birçok insanın bu yolla birçok yararlar sağladığı bir yoldur.
Bütün meslek yaşamım boyunca asla torpille iş yapmak isteyenlerin işlerini yapmadım. Şunu gururlanarak söyleyebilirim, farkında olmadan yaptığım hataların dışında hiç kimsenin hakkını yemedim.
Yıl 1971, Çankırı/Eldivan’da göreve başlayalı 5 veya 6. Ay içindeyim. Üç Avukat olmayan İlçelerde yurttaşların mahkemedeki avukatlığını herhangi bir tahsil koşulu olmayan dava vekilleri yapıyorlardı. Bir gün dava vekilliği yapan İ. C. elinde bir dilekçe ve iki yurttaşla birlikte içeri girdi. Buyurun ne istiyorsunuz dediğimde, “Efendim bu iki kardeş ile burada olmayan üçüncü kardeşleri orman suçundan 3’er ay ceza almışlar, iş mevsimi olması nedeniyle cezanın birkaç ay ertelenmesini istiyoruz” dedi.
Bu isteği ile C.’in yurttaşlara “ben size Savcıdan izin alırım” diye dilekçe yazıp paralarını aldığını ve aklınca onlara torpil yapmaya geldiğini anladım.
Benim anlayışıma göre bu istek her yurttaşın yasal hakkıydı. Ancak istemesini bilmek gerekiyordu.
Bu yurttaşlar, bu yasal hakkını istemesini beceremeyip torpil kullanma yolunu seçtiklerinden, bu yasal haklarını onlara öğretmem gerekiyordu.
Dilekçeyi aldım ve C.’e, dava sırasında senin bu yurttaşların dava vekili miydin? Diye sordum. Yanıt olarak “hayır efendim değildim” dedi.
Eğer yanıt olarak evet deseydi, infaz durumlarıyla ilgilenmesi doğaldı ve ben düşüncemde yanılmış olacaktım. Ancak “hayır” demesiyle düşüncemde haklı olduğumu anladım.
Bu yanıttan sonra iki yurttaşa döndüm. Bakın beyler, ben size hizmet için burada görev yapıyorum, siz kendiniz gelseydiniz, duruma bakar gerekirse size izin verirdim. Bu izini istemek sizin yasal hakkınızdır. Ancak bu hakkınızı torpil kullanmak yoluyla kötüye kullanıyorsunuz. Onun için size izin vermiyorum dedim.
Onlar, kem küm mazeret uydurmaya çalışırken, ben zile basarak odacıyı çağırdım. Gelen odacıya bana Jandarma Komutanını çağır dedim. Komutanın dairesi ayni katta bina içinde yirmi metre ötedeydi, hemen geldi. Komutan bu arkadaşları al hemen Cezaevine götür dedikten sonra, o iki yurttaşa da yarın diğer kardeşiniz bana gelsin dedim.
Tüm ısrarlarına karşın bu iki yurttaşın isteklerini kabul etmeyerek Cezaevine gönderdim.
İkinci gün sabah mesaiye giderken bir kişinin kapımda beklediğini görünce, niye bekliyorsunuz diye sorduğumda, “Efendim dün kardeşlerimi” demeye başlayınca lafını kesip tamam anladım diyerek yazmanımı (kâtip) çağırdım, al bu yurttaşı kaleme götür, dilekçesini yaz, güvence (teminat) almadan (İnfaz ertelemesinde belli bir parayı güvence olarak alıyorduk, izin bitiminde mahkum gelmediğinde bu güvence parası hazineye gelir kaydediliyordu. Zamanında gelip teslim olduğunda kendisine geri veriliyordu) ne kadar izin istiyorsa (yasaya göre infazı 4 ay erteleme yetkim vardı) kararını yaz getir talimatını verdim. Yurttaşa da, kardeşlerin torpil kullanmak istedikleri için onlara izin vermedim diye açıklamada bulundum.
Bu olay kısa sürede Eldivan’da, “Savcı torpil kabul etmiyor” diye yayıldı ve görev yaptığım üç yıl içinde bir daha kimse torpil için gelmediği gibi, işi olan herkes rahatlıkla kapımı çalarak derdini anlatabildi.
Bende bunun mutluluğunu yaşadım.
26.12.2017
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder