Gerçek Paralel Devlet İşte Budur!...

Devletin, başka bir ifade ile milletin,yetkili organlar eliyle kullandığı yasama, yürütme ve yargı yetkisi başka bir kişiye,kişilere ve örgütlere devredilemez

Gerçek Paralel Devlet İşte Budur!...
Herkesin anlayacağı dille çok veciz bir şekilde ifade etmek gerekirse, devlet denilen teşkilatın kuruluş felsefesi,amacı ve teorisi nedir?  Toplumlardaki kaosu,kargaşayı, kaba kuvveti engellemek, insanların  can ve mal güvenliklerini güvence altına almak,güçlünün güçsüzü ezmesinin ve sömürmesinin önüne geçmek amacıyla, konulacak kurallarla, toplumların güvenli ve düzenli bir şekilde yaşamlarını sürdürmelerinin sağlanmasıdır.

Bu nedenle, devletlerin; o devleti oluşturan tüm kişiler tarafından uyulması zorunlu kurallarını yapan,bu kuralları uygulayan yasama ve yürütme organları, yürütme içinde de, güvenlik güçleri,kuralları çiğneyenleri adil bir şekilde yargılan yargı organları vardır.

Yasama,yürütme ve yargı yetkisi, adına devlet denilen bu teşkilatın uhtesinde ve tekelindedir.Devletin,başka bir ifade ile  milletin, yetkili organlar eliyle kullandığı bu yasama,yürütme ve yargı yetkisi başka bir kişiye,kişilere ve örgütlere devredilemez.

Bu itibarla, resmi bir sıfat taşımayan ve resmi bir görevi yerine getirmekle görevli ve yetkili olmayan hiç kimse; meşru müdafaa,zaruret hali ve sair Türk Ceza Kanununun izin verdiği haller dışında,hangi amaç ve nedenle olursa olsun, durumdan vazife çıkararak,devletin ve devletin yetkili organ ve kuruluşlarının tekelinde olan, insanların can,ırz ve mal güvenliklerini yok eden ve veya tehlikeye atan hiçbir yasa dışı eylemde bulunamaz, güç kullanmaz.

Hal böyle iken; 24.12.2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 696 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmündeki Kararnamenin 121. maddesi ile  8/11/2016 tarihli ve 6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında  Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 37. maddesine ikinci fıkra olarak eklenen; “ (2) Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın,15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır” yani, bunların; darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında gerçekleştirdikleri fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.
şeklindeki düzenlemeyi hukuken izah edebilmek mümkün değildir.

Bu tür bir düzenleme;devletin tekelinde olan,darbelerin ve  terörün önlenmesi, toplumun güvenliğinin ve huzurunun sağlanması görev ve yetkisinin, bu konuda hiçbir resmi sıfatı ve görevi olmayan kişi veye kişilere devri olup, bu hüküm iledir ki, asıl paralel devlet yapılanmasının önü açılmıştır.

Bu düzenleme çok vahim ve tehlikeli bir düzenlemedir.

Bu hükme dayanarak durumdan vazife çıkaran bazı kişiler; olağanüstü hal devam ettirildiğine göre,  olağanüstü hal koşulları ve darbe tehlikesi halen devam etmektedir, bu nedenle darbe teşebbüsü ve terör eylemlerinin devamı niteliğindeki muhtemel eylemlerin bastırılması adına bir örgüt kurmak için bir araya geldik ve silahlı bir örgüt kurduk bahanesiyle silahlanarak bir araya gelip örgüt kurarlarsa ve iktidarın da, kendilerine muhalif olan, icraatlarına destek vermeyen ve eleştiren,barışçıl protesto haklarını kullanan herkesi, darbeci ve Fetöcü ilan etmeleri nedeniyle;örgüt kuran bu kişilerin, iktidarın darbeci olarak yaftaladığı muhaliflere yönelik silahlı veya silahsız şiddet eylemlerine başvurmaları halinde,bu KHK hükmü karşısında, bu saldırganların hukuken sorumsuz  oldukları kabul edilebilecektir.

Bu ülkenin yargısı siyasallaşmış ve öyle bir hale gelmiştir ki; mahkemelerimiz, yürütmenin başı olan şahsın milat olarak kabul edip açıkladığı 17/25 Aralık tarihini,kendisi hiçbir yorum katmadan, doğrudan milat olarak kabul edip kararlarına esas almakta ve yine yürütmenin başı olan kişinin belirlediği ismi de, örgütün ismi olarak kararlarına esas almaktadırlar.

Şimdi siyasallaşan yargının içinde bulunduğu bu koşullarda; 696 sayılı OHAL KHK'yı çıkaran ve 121 maddesi ile sivillere insan hak ve özgürlüklerine,anayasaya ve demokrasiye aykırı olarak güç kullanma yetkisi tanıyan iktidar gücü; kişilere yönelik olarak şiddet uygulayan ve eylem yapan faillerin bu şiddet eylemlerinin, darbe teşebbüsünün devamı niteliğindeki bir eylemin bastırılması kapsamında olan bir eylem olduğunu açıkladığı taktirde, yargının eli kolu bağlanmış olacaktır.

Bu nedenle, siyasal iktidar; demokrasi,insan hak ve özgürlükleri,kişilerin can ve mal güvenlikleri açısından,çerçevesi belli olmayan,ucu, her türlü yorum ve değerlendirmeye açık çok tehlikeli bir düzenlemeye imza atmıştır.

Umarız bu yanlıştan kısa sürede dönülür.

25/12/2017
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

Güner Yiğitbaşı

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget