Bu değerleri evrensel kılan nedir?
Bu değerlerin, kendisini demokrasi ile tarif eden tüm ülkelerde aynı şekilde tanımlanarak, bu tanıma uygun bir şekilde uygulanıyor olmalarıdır.
Bu itibarla, bir ülke şayet demokrasi ile yönetiliyorsa, o ülkeyi yönetenlerin, demokrasinin bu değerlerine sahip çıkma ve ülkeyi bu değerlere uygun bir şekilde yönetme yükümlülükleri vardır.
Demokrasinin var olduğu söylenen bir ülkenin yöneticileri, ilk önce kendi ülkelerini yönetirlerken demokrasinin tüm değerlerine sahip çıkarak bu değerlere saygı göstermelidir ki; günün birinde,bu değerlerin ihlal edildiğini gördükleri diğer ülkelere yönelik olarak eleştirel söz söyleyebilsinler ve yaptıkları bu eleştirilerin bir samimiyeti, değeri ve anlamı olsun.
Bugün,Sözcü Gazetesinin başyazarı Sayın Rahmi TURAN'ın gazetedeki köşe yazısını okuduktan sonra, bunları düşünmeye başladık.
Sayın Rahmi TURAN yazısında, Cumhurbaşkanı ERDOĞAN'ın; “ Anadolu Dünya Dolu “ programında yaptığı konuşmasında yer alan, “Kudüs adaletsizliğin yaşandığı bir yer haline gelmiştir,adalet yoksa zulüm vardır” sözüne yer vermiştir.
ERDOĞAN'ın, “adalet yoksa zulüm vardır” sözü çok doğrudur. Biz de aynen altına imzamızı atıyoruz.
Gerçekten; adalet niçin vardır,keyfiliği önlemek,insan hak ve özgürlüklerini teminat altına almak suretiyle zulmü önlemek için vardır.
Ancak, adalet; ERDOĞAN'ın iddia ettiği gibi, Kudüs için gerekli olduğu kadar, ülkemiz için de gerekli olan bir değerdir. Ülkemizde de adaletsizlikler yaşanırsa, Kudüs te olduğu gibi zulmün varlığını da kabul etmek gerekecektir.
Peki, bugün için ülkemizde adalet var mıdır, adaleti sağlamakla görevli olan yargı,bağımsız ve tarafsız mıdır?
Bu sorumuzun çok açık olan cevabını, siz okurlar veriniz lütfen.
Demokrasinin en önemli ilkelerinden biri de hepinizin bildiği gibi, çoğulculuktur.Bu nedenle demokrasi; sadece bir kişinin veya tamamen tersi, bir azınlığın veya çoğunluğun düşüncelerine değil, her düşünceye değer veren ve saygı gösteren bir rejimdir.Bu itibarla, biz Cumhurbaşkanı ERDOĞAN'ın; zaman, zaman Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin sadece beş daimi üyesine tanınan ve bu beş daimi üyesinden birinin dahi karşı çıkmasıyla, Güvenlik Konseyinin karar almasını imkansız kılan veto hakkına yönelik eleştirilerine, Dünya beşten büyüktür sözüne,çoğulculuk ilkesi adına aynen katılıyoruz, ancak Birleşmiş Milletlerde çoğulculuğu savunan Sayın ERDOĞAN'ın; ülkemizde, tek adam olarak bütün yetkileri kendi elinde toplamasını, örneğin ülkedeki motorlu araçların cam filmleri konusunda dahi tek başına karar alıp açıklamasını anlayamıyoruz. Biz de diyoruz ki; Türkiye birden büyüktür.
Aynı şekilde,ERDOĞAN'ın; Trump'un, Kudüs'ü İsrailin başkenti olarak tanımasından sonra Filistin tarafından İsrail'e yönelik olarak ilan edilen intifada sırasında 16 yaşındaki Filistinli bir çocuğa İsrail askerleri tarafından uygulanan şiddet hareketini terör olarak kabul ederek,İsrail'i bir terör devleti olarak tanımlamaya kalkışmasını, bir yerde anlıyoruz ama, aynı ERDOĞAN'ın; bir zamanlar Başbakan'ı, günümüzde de Cumhurbaşkanı olduğu ülkemizde, Berkin Elvan isimli 14 yaşındaki bir çocuğun başına isabet eden bir gaz bombası kapsülü ile polis şiddeti sonucunda ölmesine sessiz kalmasını, sessizliğini ölen Elvan'ın annesini eleştirmek için bozmasını, çocuk,genç ve yaşlı demeden, barışçıl anayasal protesto haklarını kullanan insanların, gözlerine göz yaşartıcı gaz sıkmaya kadar varan, polis şiddetine tabi tutulmalarını,insanların barışçıl protesto haklarının engellenmesini,hiç ama hiç anlayamıyoruz.
Sayın ERDOĞAN; yukarıda belirttiğimiz demokratik evrensel değerlere, önce kendi ülkesinde sahip çıkmalı ve bu değerleri, önce kendi vatandaşlarına tanımalı ve uygulamalıdır ki; bu değerleri, Uluslararası camiada da savunabilme hakkını kendinde bulabilsin ve samimiyetine inanılabilsin.
20/12/2017
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder