İdama Hayır
Ankara Kızılay Meydanı’nda, biri Kızılay İş Merkezi binasının önünde bir erkek, diğer Güvenpark tarafında bir bayan, bir masa sandalye ile darbecilerin idam edilmesini isteyen imza kampanyası başlattıklarını gördüm.
Önce erkek olanın yanına varıp, kaç imza oldu, dedim, o “bir milyonu geçti, her gün bin kişi imzalıyor” dedi.
-Peki, dedim, içine girmeye yıllardan beri gayret ettiğimiz, hiçbir AB ülkesinde idam yok, biz bunu uygularsak AB den daha da uzaklaşırız” dedim. O da:
“-Boş ver Amerika da idam yok mu, ötekilerde ötenazi yok mu” gibi idamı savunan bir şey söyledi. Devamla şöyle dedi:
“-Hayır, bu Fetö’cüleri, darbecileri idam etmemeli, idam edilirlerse çabuk kurtulurlar, onları her gün birer parça kıtır kıtır kesmeli; kollarını bacaklarını santim santim kesmeli”.
Aman Tanrım, bunu duyunca ürperdim, bu ne vahşet diye düşündüm. Adam, “Darbecilerin, Fetö’cülerin idam edilmesini isteyenler imzalasınlar”, diye bağırıyordu, gelip geçenlere.
Caddeden karşıya Güven Park tarafına geçtim, aynı yönde bir bayanın da, “Fetö’cülerin, Darbecilerin idam edilmesini” isteyen imza kampanyasını yürütmekte olduğunu gördüm. Bayan olanın, yine Fetö’cülerin, darbecilerin idam edilmesini isteyen imza toplamaya çalıştığını gördüm. O da şöyle diyordu:
“-İmza sayısı 750 bine ulaştı, darbecilerin, çocuk tacizcilerin, teröristlerin idam edilmesini istiyoruz. Buna katılmak isteyenleri imzalamaya çağırıyoruz.”
Onlardan ayrıldığım zaman, arkamdan sesleri geliyordu, “-idamı isteyen buraya, idamı isteyen buraya” diyerek idam vahşetini ünnüyorlardı.
Çağdaş dünyada idam çoktan kaldırılmışken, bizim, suç ne olursa olsun, idamda direnmemiz, bazılarımızın, içindeki vahşeti yansıtması bakımından dikkat çekici.
Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan (ve bazı bakanlar bile), yasalarımızdan idam cezası kaldırıldığı halde, “meclis idamı kabul ederse ben de onaylarım” diyerek, birkaç kez böyle söylemişti. Devlet adamı, yürürlükteki yasalar varken, böyle yasa üstü intikamcı bir tavırla adalete, Meclise, topluma telkinde bulunması pek de şık olmasa gerek. Çünkü devlet adamı, yasaların, hukukun üstünlüğünü savunacağı yerde, kinci ve intikamcı tavır içinde olamaz.
Tarih boyunca, hak ve adaletin yanıltıldığı, hak ve adaletin tek başına kaldığı zamanlar epeyce vardır. Bunun en açık örneğini Adalet, son Ergenekon, Oda TV, Askeri Casusluk vb davalarda görüldük. Nice masum insanlar “kumpaslarla, yalancı tanıklarla, gizli tanıklarla” kurgulanmış, on yıllara varan cezalara çarptırılmışlardı. İşin acı tarafı, Yargıtay’ın yanlı yargıçları (kimi Fetö’cü, kimi Reco’cu olmalarından dolayı) açık seçik olan bu yargılama ve kumpaslardaki nice yanlışları, hukuksuzlukları görmezden gelerek bu en ağır cezaları onamışlardı. Ne oldu, sonunda AYM si bu kumpasları gördü ve hepsini akladı. Peki, idam yürürlükte olsaydı da, bu infazlar yapılsaydı, yani kumpasa uğrayanlar idam edilseydi, bu asla telafi edilemezdi, infaz sonrasında adli hatanın düzeltilme şansı yoktur ve idam demek adam öldürmek demektir. Eğer idam bu istem ve kampanyalarla gerçekleşirse, idamın getirilmesiyle bu toplumun geleceği daha da karartılacaktır.
Başka bir örnek verirsek, idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarını irdeleyen nice yargıçlar, “onlar idam edilmeyebilirdi” demekteler. 9 Ekim 1971 tarihinde Türk Ceza Kanunu’nun 146/1 Maddesi gereğince idamına karar verildi. (Şimdi o madde kanunlarımızdan kaldırıldı. Ne oldu, nerede kaldı hukuk, idam edilenlerin hakkı hukuku nasıl telafi edilecek, adaletteki idam yanlışlığı insanların yüreğinde telafisi, tarifi mümkün olmayan ızdırap yaratır.
İşte adaletin yanıltılmasının acı sonuçlarını düşünen, gören Çağdaş Batı ülkeleri idamı kaldırmışlardı.
15 Temmuz Darbe girişimi sonrası günlerinde olduğu gibi, acıların yeni-taze olduğu günlerde kişiler, toplumlar, politikacılar, yargıçlar mantıklı, gerçekçi düşünce içinde olamazlar. 15 Temmuz Darbe girişimi suçluları için, daha soruşturmalar bitmeden, iddianameler açıklanmadan iktidarın bir bakanı, yasaların üstüne çıkarak aynen şöyle diyor:
“Darbecileri öyle bir cezalandıracağız ki, bırakın idamı, gebersek de kurtulsak, diye yalvaracaklar. Bunları öyle deliklere tıkacağız ki, bir daha güneş yüzü göremeyecekler, insan sesi duyamayacaklar, ‘gebertin bizi' diye yalvaracaklar!” ” diyerek insanlık dışı intikamcı, kinci duygularını dışa vuruyordu. [1] İdam düşüncesi de böyledir:
İdam cezasını istemek, kötü yönlendirilmiş bir öfkedir.
1) İnsani değil; 2) Caydırıcı bir ceza değil; 3) Suçlu için tercih edilir bir ceza olabilir; 4) İntikam içermiyor; 5) Bedava iş gücü kaybıdır; 6) İdam, çok tehlikeli bir oyuncaktır.
Ne yapılmalı?:
1) Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis; 2) Emek Kullanımı; 3) Psikolojik Cezalar; 4) Eğitim Mevzusu: 5) Suçla İlişkili Fiziksel Cezalar; 6) Denek Olarak Kullanım. [2]
İktidar mensuplarının sürekli “görkemli geçmişimiz, şanlı tarihimiz, ecdadımız ulu hakanlar” gibi sözlerle yüceltmeye çalıştıkları Osmanlı, 600 yıllık saltanat boyunca nice vezirleri, nice sadrazamları astığı halde, hiçbir şeyi düzeltememiş, Cumhuriyete kadar gerileyip yıkılmıştır. 1453-1821 yılları arasında 368 yılda Sultanların kararlarıyla gerçekleştirilen 44 sadrazamın idamı Osmanlıyı gerilikten, kurtaramamıştır. [3]
Ankara Üniversitesi’nin tanınmış ceza hukuku profesörlerinden Faruk Erem, “Hiç unutamadığınız bir dava var mı” bir soruya şöyle yanıtlamıştır:
“Bir dava var ki ölünceye kadar unutamam. Geçmişte menfur bir cinayet davasının iki sanığından birinin avukatı idim. Diğer sanığı da yine ünlü bir meslektaşım savunuyordu. Her iki sanık da suçu diğerine atıyordu. Sonuç, hâkimlerin takdirine kaldı. Bir sanığa idam cezası verilerek infaz edildi. Müvekkilim beraat etmişti. Aradan uzunca bir süre sonra, bir başka iş için büroma geldi. Geçmiş davayı hatırlatarak, “bu işin aslı nedir” diye sordum. “Vicdan azabı çekiyorum. Suçu işleyen bendim, O, masumdu” dedi.
Tıpkı bunun gibi, adalet tarihinden pek çok haksız idam cezasını söyleyebiliriz. [4]
KIRKDÖRDÜNCÜ İDAM
İdam edilen 44. ve sonuncu veziriazam olan Benderli Ali Paşa, 1821 II. Mahmut padişahlığının on üçüncü yılında Benderli Ali Paşa henüz dokuz günlük veziriazamdı. Fatih’in emriyle ilk idam edilen veziriazam Çandarlı Halil Paşa’nın Bizans casusluğuyla suçlanması gibi Benderli Ali Paşa da Yunan casusluğuyla suçlanıyor. Yunan isyanı dolayısıyla devlet aleyhinde faaliyet suçlamasıyla dokuz günlük veziriazam azledilip üzerinden bir ay geçince de idam ediliyor.
İnsanlığın yükselmesi, aydınlanması için asıl olan bilim ve kültür olmuştur. Bilim ve kültürden yoksun olan toplumlarda değil idam, akla hayale gelmeyen her türlü vahşeti görebilirsiniz. (IŞİD’in yaptığı vahşet gibi).
İDAM EDİLEN 44 VEZİRİAZAM
Osmanlı düzeninde devlete en yararlı olan da idam edilebilir, en yararsız olan da. Padişahın iradesi mutlaktır ve bu irade önünde kaliteliyle kalitesiz eşittir. Bazen bir aşçı, bir cellât, bir uşak, bir arabacı da veziriazamlığa atanabilirdi, ne ki okuma yazma bilmeyen sadrazamlar bile vardı. Padişahın çevresindeki bu kullar da kendi bölgelerinde küçük birer padişahtırlar. İstediklerini asarlar keserler. Ciddi bir devlette liyakat, bilgi esastır, Osmanlı liyakate değil, yandaşlığa önem verdiği için, çağdaşlaşamamıştır. Sadrazamlardan ayrı olarak öteki devlet ricalinden, halktan binlerce insan, ya kılıçla, ya iple boğdurularak, çengele asılarak, kazığa oturtularak vb görülmemiş vahşetle idam edilmişler. Peki devletteki çürümeyi, gerilemeyi bu idamlar düzeltti mi? Hayır, ülke bilimsizlikten, kültürsüzlükten batıp gitmiştir. Öyleyse, Batı’da olduğu gibi, çağdaşlaşmanın tek gerçeği bilim ve kültüre sarılmaktır.
Günümüzde AKP-RTE iktidarında da, soru çalınması, yandaş atamaları yüzünden devlet makamlarında liyakat gözetilmemiştir. Öylesi devletin sonu iyi olmasa gerek, biz bunu Osmanlıda yaşadık. Çağdaşlaşma için idam etmek çare değildir. Bakın Osmanlı, güya adalet için, ülke için, günümüzde Başbakanlığa denk olan 44 sadrazamını idam etmiş, ama devletini düzeltememiştir. İşe idam edilen Osmanlı sadrazamlarının isimleri:
Çandarlı Halil Paşa
Rum Mehmet Paşa
Mahmut Paşa
Gedik Ahmet Paşa
Koca Mustafa Paşa
Dukakin oğlu Ahmet Paşa
Yunus Paşa
Pargalı İbrahim Paşa
Kara Ahmet Paşadır.
Ferhat Paşa
Hadım Hasan Paşa
Yemişçi Hasan Paşa.
Derviş Paşa
Nasuh Paşa.
Mere Hüseyin Paşa
Kemankeş Kara Ali Paşa
Hadım Mehmet Paşa
Boşnak Hüsrev Paşa
Topal Recep Paşa,
Tabanıyassı Mehmet Paşa
Kemankeş Kara Mustafa Paşa
Hersekli Salih Paşa
Sofu Mehmet Paşa
Torhoncu Ahmet Paşa
İbşir Paşa
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
Kara İbrahim Paşa
Sarı Süleyman Paşa
Nişancı İsmail Paşa
Arabacı Ali Paşa
Sürmeli Ali Paşa
Daltaban Mustafa Paşa
Çorlulu Ali Paşa
Gürcü Yusuf Paşa
Hoca İbrahim Paşa
Silahtar Süleyman Paşa
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa
Kaba kulak İbrahim Paşa
Silahtar Bıyıklı Ali Paşa
Bahri Mustafa Paşa
Yağlıkçızade Emin Mehmet Paşa
Ispartalı Halil Hamit Paşa
Rusçuklu Şerif Hasan Paşa
Benderli Ali Paşa [5]
Demek ki, idamların toplumlar üzerinde caydırıcı etkileri olmamıştır. Öyleyse toplum olarak adam öldürme demek olan idama hepimiz toplumca karşı durmalıyız. Çünkü yanlış infazın, yanlış idamın telafisi mümkün değildir.
“Hiçbir caydırıcı etkisinin bulunmadığı kanıtlanmış olan ölüm cezası, toplumun bu dünyayı, kendisini, ülkesini düşünme yeteneğine ket vurur; böylelikle ortak aklı geriletir ve bilinç düzeyi ortalamasını düşürür; bireyin toplumsallaşmasını ve psikolojisini altüst; toplumsal düşünce yapısını bir türlü iyileşmeyecek biçimde hasta eder. İdam, toplumdan yalnız asılan insanı değil, çok daha fazlasını, insanlığı da alır götürür”. [6]
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com
SONNOTLAR
[1] Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci Uşak'ta halka hitap ederken
[2] https://cmbserbestbolge.wordpress.com/2015.02.15/idam-cezasi-neden-cozum-degildir-onerilerim-neler/
[3] https://liberteryen.org/2013/01/idam-edilen-44-veziriazamin-drami/
[4] https://www.haberturk.com/yazarlar/nuri-nencan/793369-olum-cezasina-hayir
[5] https://liberteryen.org/2013/01/idam-edilen-44-veziriazamin-drami/
[6] https://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/577381/idama_neden_hayir_.html#
Yorum Gönder