Hiç görmeyen bir komşum

Oturduğum caddenin hemen karşı paralelindeki sokakta ve aynı kooperatif sitesinde İdris Akgöçmen adında, 75 yaşında son aylarda gözleri hiç görmeyen b

Tanrı kimseyi gözden mahrum etmesin ve de hayırsız evlat vermesin

Hiç görmeyen bir komşum

Analarımız yaşlandıkça kendi kendilerine Tanrıya dua ederken, “Allah elden ayaktan gözden etmesin” diyerek Tanrıya yakarırlar. Gözün önemini daha iyi anlamak için, Google den “gözle ilgili içinde göz geçen pek çok özdeyişlere rastladım. Neyse uzatmadan asıl konumuz olan gözleri hiç görmemeye başlayan bir komşumuzla ilgili bilgi vermek istedim.

Oturduğum caddenin hemen karşı paralelindeki sokakta ve aynı kooperatif sitesinde İdris Akgöçmen adında, 75 yaşında son aylarda gözleri hiç görmeyen bir komşum var. Onun görmediğini bir hafta önce öğrenmeye başladım. Yıllarca sokaklarda rastladığım selamlaştığım bu komşumuzla epey zamandır karşılaşmıyorduk, konuşamıyorduk. Merak ettim, ona -epey zamandır hiç görünmüyorsun komşum ne yapıyorsun neredesin- diyerek, telefonla bilgi almak istedim. “Komşum sorma gözlerim hiç görmüyor, artık dışarı çıkamıyorum, çok sıkıntılıyım”, deyince çok şaşırdım.

Ertesi gün hemen bir tabak yemekle evine gittim, adamın evi pislik içinde, gerçekten göremiyordu, duvarları takip ederek evin içinde mutfağa gidip geliyor. Komşu olarak “burnumun direği sızladı, çok üzüldüm. 

Ona, yemekleri nasıl yapıyorsun diye sordum, “yapamıyorum, yapmaya çalışıyorum, bazen tuzunu bazen yağını ya çok ya az koyuyorum tadı tuzu olmuyor, bazen komşular getiriyorlar”. Ne demişler, “elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz. Adam yemiş yemiş tencerenin dibinde kalmış artık yemeğini getiriyor”. Bunları uyunca insanın üzülmesi elde değil. Evinde üstelik böylece tek başına yaşayan bir insanın yaşantısını düşünün, ne kadar sıkıntılı.

Ben de iki yıl önce eşini kaybetmiş tek yaşayan biri idim, kendi kendime, “aman Tanrım benim sonum nasıl olacak, ben de mi böyle olacağım, diyerek korkmaya ve ürpermeye başladım. Benim iki oğlum bana bakmazsa ne yaparım, diye kendi kendime söylendim. Bu gözleri artık görmeyen adamın biri kız üç çocuğu vardı, doğru dürüst gelip babalarına bakmıyorlarmış. Gözleri böyle olmazdan önce, oğlunun biri babasına, “baba bu evi satalım, parasını bölüşelim sen kiraya çok” demiş, aynen böyle anlatıyor gözleri görmeyen babaları. Ne çocuklarını ne başkalarını telefonla göremediği için arayamıyormuş.

Görmeyen komşum için, ne yapabiliriz, diye araştırmaya başladım.

İlkin Kızılay merkezini telefonla arayarak bu görmeyen komşum için -Kızılay ne yapabilir, nasıl yardımcı olabilir, ev temizliği ve yemek verilmesi konusunda desteğiniz olabilir mi- diye sorunca, telefondaki memur, “böyle bir hizmetimiz yok” dedi. Telefondaki kişiye -peki Kızılay böylesine kör ve yaşlı kimseye yardım etmeyecekse Kızılay ne iş yapar” dedim. Aynı görevli telefonda, “yemek versek bile kim getirip götürecek” dedi.

Önce bağlı olduğumuz Yenimahalle Belediyesi’ni aradığımızda Büyükşehir belediyesine yönlendirdiler. Ankara Büyükşehir Belediyesinin (ABB) 153 nolu ortak telefonundan aynı istem ve soruları sordum. Görevli yönlendirerek bu gözleri görmeyen komşum İdris Akgöçmen’in yanımda telefonla kayıtlarını alıp Ankara Kart verilmesi, evin temizliği ve sıcak yemek verilmesi için ayrı ayrı üç dilekçe oluşturdular, “on beş gün içinde size bilgi verecekler” dediler.

Komşumuz İdris Akgöçmen’e bir tabak tatlı götürerek evinde onun durumu hakkında bilgi almak için sorular sordum bana ilginç açıklamalarda bulundu, sorduğum sorular üzerine bana üzüntü verici duygularını anlattı. Ses alma cihazım yanımda, o bunun farkında değil çünkü görmüyordu, başladı olduğu gibi samimi olarak içini döküp anlatmaya. Sohbet ilerlerken yandaki ölen karıkoca ile anılarını bile anlattı. 

Hiç görmeyen bir komşum

Çocuklarını yardım edip etmediklerini sorduğumda, gözleri görmeyen 75 yaşındaki komşumuz İdris, kesik kesik şunları anlatıyordu:

Soru (C K): Çocukların sana hiç desteği yok mu? 

İdris Akgöçmen (İ A): Çocukların hiç desteği yok, zararları var, destekleri yok. Büyük oğlan beş senedir gelmiyor. Küçük oğlan da geliyor, faydası yok zararı var.

İ A: “Üç çocuğum var, biri kız, ikisi erkek. Çocukla r bir bayram geldiler, bayramdan bayrama geliyorlardı, ben de biraz gönül koydum sitem ettim. Dedim ki komşular da geliyor bayramdan bayrama gibi biraz nasihat vermeye çalıştım. Damat kalktı üstüme yürüdü, kız da mutfaktaydı görmedi o. Çocuk şurda oturuyor, damat şurda oturuyor, “bayram gelmiş bunlar mı söylenir” falan diye üzerime doğru yürüyor, ben de şurada oturuyorum, vaz geçti toparlandı gitti, gidiş o gidiş. Yani nasihat vermek suç oldu. Yani şunu söylemek istedim arada bir gel demek istedim, sözümü bile tamamlatmadı. Zaten elin bomboş gelmişin, insan yüz gram on gram neyse bir şey alır gelir. Üç sene oldu, çekip gittiler.

Küçük oğlan alkol alıyor, gece bir iki, bana ne yapıyon demez, bekar, sürekli alkol alıyor, evlendiremedim, 80 doğumlu (44 yaş) işi plastik enjeksiyon, çalışmasında sıkıntı yok, işine zamanında gider gelir. Eve gelmez, nerede oturduğunu bilmiyorum. Bundan üç dört sene önce bu küçük oğlum bana kira vereceksin falan dedi. Sağlığımda Büyük oğlan, kız küçük oğlan bu oturduğum evi istediler. Büyük oğlan şunu teklif etti, “sen kiraya çık ben burada oturayım” dedi. Ben de benime otur, burayı satalım iki daire alalım, birinde sen oturursun birinde ben, kabul etmedi, ben elimden geldiği kadar babalığımı yaptım, uzun hikâye de ne yaptıysam tersine yaptı. Büyük oğlan evli iki çocuğu var, bir kızı bir de oğlu var.

C K: Ne iş yapar büyük oğlun ne iş yapar.

İ A: Kendi evi var, siensi işi yapar, yani tornanın gelişmişi onun operatörü, işi iyi maaşı da iyi. O zaman baba “baba” idi, bana kredi çektirdi, işsiz kaldı bilmem ne oldu, onları hep baba ödedi, sayemizde toparlandı.

C K: Şimdi senin kredi borcun var mı kime çektin krediyi?

İ A: Kredi borcum var, üçüne de çektiğim kredi borcum var, 50 bin lira civarında borcum kelmiş, senelerdir kredi ödüyorum; on bin lira maaşım var, kredilere kesilince elime üç bin mi dört bin mi ne geçiyor. Peş peşe borçlanıyor, tekrar kredi çekiyom böylece onların borcunu ödemekten geçiyor ömrüm. Maaşın çoğu gidiyor, ama çok şükür iyi kötü yiyeceğimi alabiliyorum. Doğalgazı kaç senedir hiç yakmıyordum, paltoya sarılıp yorganın altına girip sarılıp evde öyle oturuyordum, ilk defa bu sene yakmaya başladım. 

Eşim öleli 23 sene oldu, çocukları hep bir arada tutmak istedim, olmadı, anaları ölünce çocuklar birden değişti serbes oldular, herkes dağıldı, hayırsız çıktılar. O zaman aptalmışım keşke evlenseymişim, ben şunu düşünüyordum, aman çocuklarım üzülür, eşim de ben de çocuklara düşkündük, eşim ölünce sanki özgürlüklerine kavuştular. Annesi öldükten sonra kız evlenmeden önce çok huzursuzluk yapıyordu, komşu bir kadınla konuşsam konuşma diye kıskançlık yapıyor huzursuzluk çıkarıyordu. Kızım şu yemeği pişir desem, kızım bana, “ben senin karın mıyım” diye karşı geliyordu. Bir kadınla konuşsam, kadının kocası yanında da olsa kız kıskanır dünyayı başıma yıkıyordu.

Bir gün kızıma dedim ki, kızım sen artık yemek yapmıyorsun ben evleneceğim dedim; temizlik yapmıyon dedim. Kendi odasını temizlemezdi.

Hayırsız bir evlat

Bir gün kızım bir makarna yap da beraber yiyelim dedim. Mutfakta suya makarnayı atmış, haşlıyor; kızım dedim, sarımsak falan da ekle de mantı gibi yiyelim, dedim. Kaç tane sarımsak gattıysa sarımsak acısından yiyemiyorsun, affedersin köpeğin önünde döksen yemez yani. Bir şey söylesem “ben senin karın mıyım” diyor.

Sabahleyin kahvaltıyı hazırlıyorum, odasına çıkıp çağırıyorum, kızım kahvaltı hazır her şey hazır! Kız gelir, dünkü ekmeği yemez “bayat” diye; patates kızartmışım, bayat yağda kızarmışsın diyerek onu yemez, yani hangi birini anlatayım. 

Komşular, “yav komşu bunları mağarada mı büyüttün, geliyorlar suratları asık, gidiyorlar suratları asık. Çocuklar dışarıda melek, ama içerde Azrail.

İ.A: Bir gün küçük oğlumdan 500 lira kira istedim, harçlık babından, demez olaydım, benden pazarlığa kalktı 300 olu, 200 veririm, 150 veririm böyle pazarlık ediyoruz. Neyse sağol 300 ver. 300 e razı olduk, 300 verecek ya sanki böyle elleri titriyor, yemen içmen zaten evden buradan, babana 300 lira versen ne olur vermesen ne olur. Dedim kendi kendime en az 300 liralık az içer, dedim. En son evden çıktığında, oğlum seni götürüp tedai ettireyim, senin bir kuruş harcamana gerek yok, sen sadece kabul et, götüreyim, dedim. “Benim tedaviye ihtiyacım yok”, dedi. O zaman vaktinde geleceksin, vaktinde gideceksin, buna uyuyorsan uymadın ben seni kovalım, dedim. İster polis zoruyla git, istersen kovayım kendin çek git, kendi çekti gitti, gidiş o gidiş. Arada bir telefon ediyor, eve temizliğe gelen kadın Nazife Hanım, “ben onu eve sokmam” diyor. Odasını temizliyor, kadına yapmadığını bırakmadı. Yav odanı temizliyor odanı. Onu fahişe gözüyle görüyor, kıskanıyo bir de kıskanıyo. Kadın yemek hazırlardı, “oğlunu da çağır da birlikte yiyelim”. Gelir kadına laf söylemeler, neler. Oğlumun yatağı simsiyahtı iki kere yatağını yaktı. Sarhoş, ağzında sigara, önce yastık tutuşuyor, sonra yorgan, sonra yatak tutuşuyor. Ondan sonra aklı başına geliyor, “ben ölüyom senin haberin var mı” diyor, e geber. “Gebermemi mi istiyorsun”. Yav senin gebermeni istemiyom, yatarken sigara içme diyorum. Bir laf söylesem kaldırır çaydanlığı ocağa çarpar kırar, para verip de çaydanlık mı aldın, ocak mı aldın. Neymiş abimden niye para istemiyon da benden istiyon. Yav onlar burada oturmuyor ki onlardan bir şey isteyeyim, onların bana zararı yok. Arkadaşlarına da “eve ben bakıyom” dermiş, onlar da inanıyorlar

C K: Çocuklarıyın telefonları var mı, onlarla da görüşmek isterim. 

İ. A: Telefonları vardı, telefon değişti, telefonlarını bulamıyorum, onlar da hiç aramıyor. Ararsan belki terbiyesizlik yaparlar seni kırarlar”. Aramaya değmez, “ben ateistim” diyor, bu adama sen ne anlatacaksın. Alkol var, her gün her gün”. 

Bunları duyduktan sonra şaşırmamak elde değil, babalarını hiç aramayan evlatlar.

Yan komşusu

Kamşu kapı komşumuz Arif biraz huysuzdu, Karısı Zuhal’i döverdi, derdim, “yav her gün kavga her gün dayak, böyle olmaz boşan bari derdim. Kadın da “boşanırım da bu benim ikinci kocam, boşansam “derler o kocan kötüydü de bu da mı kötü derler” diye ayrılamıyordu. Adam belediyede çalışmış, çok havalıydı, “her şeyi ben bilirim” modundaydı. 20- 25 sene komşuluk ettik, bir günden bir gün çıkarı olmadan kapını çalmazdı adam, adam hem cimri hem üçkağıtçı, yine de Allah affetsin. Adamın faydasından çok zararı olmuştur, kavga etmediği komşu yok. Adamın Lalegül’de dostu varmış, dostuna gider gelirdi. Velhasıl ikisi de öldü, şimdi evleri sürekli boş öylece duruyor.

Görüldüğü gibi çileli çocuklar çileli ailelerden olmakta. Bu gözleri görmeyen 75 yaşındaki komşumuzun hali ne olacak, diye kendi kendime düşünüp üzülürken, Ankara Belediyesi buna ne gibi katkıda bulunacak diye beklemeye başladım.

Görüldüğü gibi, Bu İdris Akgöçmen adlı komşum çocukları için ayrı ayrı kredi çekmiş, kredi ile kızanı evlendirmiş, kredi çekmiş büyük oğlu ev almış, borçlarını ödeyememiş, kredi üstüne kredi çekmiş, şimdilerde 50 bin lira kalan borcunu ödemekte. Çocukları ilgilenmiyor. On bin lira emekli maaşından kredi taksitleri kesilince eline üç bin mi dört bin mi lira para geçiyormuş. Bu para ile ne yer ne içer, nasıl yaşar, devran ne gösterecek, bu çileli dünyada.

Bu görmeyen komşunun evinden ayrılıp evime giderken, başka bir komşumuz Bahattin Bey’e rastladım, ona bu görmeyen komşumuzun durumunu, çocuklarının bakmadığını ayaküstü anlattım. Adam sanki bu görmeyen komşumuzun evveliyatını biliyormuş gibi şöyle imalı bir özdeyiş söyledi gitti: 

“Ne olacak, ala inekten ala dana, kara inekten kara dana olur” dedi. 

Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget