Dinci ırkçı devlet çağdaş olamaz

Bir devlet yönetiminde ırkçı ve dinci uygulama hakimse öylesi ülkeler bilimi dışlamış konumu ile asla çağdaş olamazlar, çağın gerisinde kalırlar, yöne

Dinci ırkçı devlet çağdaş olamaz
Bir devlet yönetiminde ırkçı ve dinci uygulama hakimse öylesi ülkeler bilimi dışlamış konumu ile asla çağdaş olamazlar, çağın gerisinde kalırlar, yöneticileri de halklarına huzursuzluk ve yıkım getirirler. Ülkemizde 20 yıldır sanki bunu yaşıyor gibiyiz.
Bilimi öteleyen salt dini hükümlerle (şeriatla) yönetilen dünyadaki tüm Müslüman ülkelere bir bakarsak hepsi de çağdaş dünyanın çok gerisinde kalmışlar, hepsinde de demokrasi yok, hepsi de tek adamla yönetiliyorlar. Bilimle din çelişir, dini baskı ve dini kuralların hüküm sürdüğü ülkelerde toplum bilimden uzaklaşır, halk bilinçsiz bir biat geleneği adeta mankurtlaşır Talibanlaşır.  .
Buna bir örnek verirsek, tüm ileri çağdaş dünyada evrim bir bilimsel kural olarak kabul edilip tüm okullarda okutulurken, Müslüman ülkelerde evrim okutulmaz adeta yasaklanır; Türkiye’de de evrim okullarda okutulurken, AKP-RTE iktidarında evrim okul müfredatından kaldırılmıştır. Bir dinsel hüküm olan yaratılış teorisi ile evrim teorisi tamamen birbirine zıttır bağdaşmaz. Bu yüzden tarih boyunca evrim konusunda din adamı ile bilim adamları uyuşmaz kavgalıdırlar. Hele Orta Çağda baştaki yöneticiler ile ele ele veren din adamları bilim adamlarını bir din mahkemesi olan engizisyonda yargılayıp zindanlara atmak bir yana Bruno gibi bilim adamlarını meydanlarda yaktılar.(1600).
Yine  modern hukuk ile Şeriat hukuku çok çelişir asla bağdaşmaz.  Dinci Müslüman yönetimlerin bilime dayalı çağdaş bir yönetimleri eğitimleri olmadığı için de “Müslüman ülkelerin 500 yıldır bilime hiçbir katkıları yoktur”.
Dine dayalı zihniyet taşıyan Haçlı seferlerine bir bakarsak, dinci istilacılar Avrupa’dan Kudüs’e gelinceye kadar uğradıkları yerleri talan etmişler yıkım felaket getirmişler.(1)
“Emevi camisinde namaz kılacağız” diyerek, “faşist Esat-Eset gidecek diyerek komşu Suriye’nin iç işlerine karışan topraklarına giren dinci AKP-RTE iktidarı her iki ülkeye onulmaz sıkıntılar sorunlar yaratmıştır. Böylece yöredeki dinci palazlanma ile PKK güçlenmiş,“IŞİT, Hizbullah gibi çok çeşitli dinci terör gruplarının doğmasına neden olunmuş “kafa kesmek” ten tutun da “domuz bağına” kadar pek çok vahşi terör vahşeti yaratılmıştır. Dinden kaynaklı bütün Müslüman dünyasındaki terör örgütlenmesi insanı dehşete düşürmektedir.
Ülkemizde aynı dinci güdüyü taşıyan 21 yıllık “dinci vatandaş yetiştireceğiz” diyen RTE iktidarının dinsel yönetimine bir göz atarsak gerek iç politikada gerek dış politikadaki yanlışlıklar nedeniyle dışarda ülkemiz yalnızlaştırılırken, içeride ise T.C. tarihinin en büyük enflasyon-pahalılık ve ekonomik sıkıntılara uğradığımıza neden olunduğunu yaşayarak tanık olduk.
Dinsel devlet kadercidir, yönetim hatalarından oluşan her türlü yanlışları ve kararları kadere bağlar “kaderle mukadderata” yorumlar, alınan ekonomik kararları da “nas”, “nas ne diyor” diyerek, yargı hükümlerini bile ayet ve hadislerle yorumlamayarak, bağımsız mahkeme ve yargıçların hükümlerini ne ki mahkemeleri dini belagatle eleştirip dini hükümleri sürekli ön plana çıkarmak istediğine yer yer tanık olundu. İktisatta paranın sigortası faizdir, ekonomik dengeler bozulmasına karşın, dinci devlet anlayışı güden AKP-RTE iktidarı, “dinde faiz haram” diyerek ekonomiyi düzeltmek için faiz artırmıyorsa o ülkede ekonomi bozuktur, halkı da sıkıntıdadır.  Böylece dinci yönetim ekonomideki yanlış kararlarını kusurlarını “kader, nas, haram helal, ayet, hadis, şeriat” diyerek üzerinden atmak ve kendini din kuralları ile aklamak ister. Aynı dinci iktidar ülkede fen liselerini kapatıyor, durmadan imam hatip okulları açıyor ve ülkeyi dinci yönetime mahkûm ediyordu. Böylesi sürekli dini ön plana alan ülkede bilim asla gelişemez, ülke çağın gerisinde kalır, ekonomi bozulur, enflasyon artar, halk pahalılık içinde sıkıntıya düşer, perişan olur.

Dinci ırkçı devlet çağdaş olamaz
Dinci devlette yönetim ve halk tarımdaki üretimi “rahmete berekete” bağlar, çağın gelişimine uygun teknolojileri uygulamadığı için tarımsal üretimi düşer. Dinsel anlayışın hâkim olduğu böylesi tarım ülkesinde halk daima ilerideki bereketi bekler, ne ki böylesi ülkenin çiftçisi, “çiftiçinin karnını yarmışlar da 40 tane gelecek yıl çıkmış” şeklindetarımsal üretimi kadere geleceğe bağladığını anlatan kaderciliğe anlatmak istemiştir.
Ayrıca “aynı dinden, secdeye baş koymuş, din savunucusu” diyerek Devrim Kanunlarına aykırı bir tavırla Atatürk, laiklik, Cumhuriyet, çağdaşlık düşmanları kollanır hem de devlet bütçesinden kollanmıştır. Feto, tarikatlar, cemaatler, mezhepler, dinci dernekleri dini duygularla laik çağdaş T C nin bütçesinden kollamak korumak ülke için yıkım ve ihanet olur, toplumu Talibanlaştırır bu da bumerang gibi döner dolaşır sonunda iktidarı vurur. 2016 Temmuz’unda dini kullanan Feto eylemi ile Cumhuriyet tarihinin en büyük darbe isyan kalkışmasına ve 250’den fazla can kaybına tanık olmuştuk. Bunun gibi tarih boyunca (hele Osmanlıda) nice isyanlar din kullanılarak din alet edilerek yapılmış, ülkenin toplumun çağdaşlaşması böylece engellenmiştir. Şu bir gerçek ki, bilimi dışlayarak salt dinle kalkınmış aydınlanmış tek bir devlet yoktur.
Ülkemizde Soma maden faciasında 300’den fazla madencinin (ve başka maden ocaklarında) öldüğü acı olayları irdelersek; yönetim olarak zamanında önceden yar altı madenciliğinde çağdaş bilim ve teknoloji kurallarını uygulamayıp ocağı şansa, ranta, ihmale kadere uhrevi duygulara bırakırsak, kaza sonrasında olan ölümler karşısında adeta olayı olağanlaştırmak için “maden kazalarının fıtratında kaza ölümleri var” dersek çağdaş bir devlet olamayız. Avrupa’da ve öteki çağdaş pek çok ülkede maden ocaklarında neden bu denli insan kayıpları olmamaktadır.
Alınamayan önlemler nedeni ile Türkiye’de iş kazalarından her gün dört işçi hayatını kaybediyor. Türkiye’de sosyal güvenlik kurumu verilerine göre 2018 yılında toplam 430 bin 985 iş kazası meydana geldi. Bunlar içinde ölümcül kaza sayısı 1541 olarak belirtiliyor. Bir diğer deyişle Türkiye'de 280 kaza başına 1 ölümcül kaza meydana geliyor. Rakamlar Türkiye'de her gün 4,2 işçinin hayatını kaybettiğini gösteriyor. Tüm bu ölümlerdeki kişilerin yakınlarını izleyin dinleyin tedbirsizlik ve ihmalleri düşünmeden, “ne yapalım kader mukadderat böyleymiş” diyerek ölümü doğal olarak kabullenirler. Tüm bunlar toplumun bilinçsizliğini vurdumduymazlığını cehaletini gösterir. Aynı ölümlü kazalar Müslüman olmayan Batı-Avrupa Hıristiyan ülkelerinde niçin sık sık olmuyor. Çünkü onlar kupkuru dinci duygulara teslim olmuyor, aklın bilim gerektiği her türlü güvenlik tedbirlerini alıyorlar. Tanrının verdiği insan aklı da bunu gerektirir.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin (İSİG) raporuna göre Türkiye'de 2018 yılında en az 1923 işçi yaşamını yitirdi.

Dinci ırkçı devlet çağdaş olamaz
İSİG'in 2020 yılı raporuna göre ise iş kazasında hayatını kaybedenlerin sayısı en az 2427'ye yükseldi. Tüm bu can kayıplarını bilimsel tedbir ve önlemleri kulak arkası edip sadece dini tevekkülle yorumlamak toplumun bilgisizliğini cahilliğini yansıtmaktan başka bir şey değildir.(2)

6 Şubat’ta on bir ilimizi kapsayan 50 binin üstünde insanımızı kaybettiğimiz Cumhuriyet Tarihinin en büyük depremini yaşadık. Bu depremi “Allah’ın işi mukadderat” diyerek deprem öncesi yapı denetim etüt kusurlarını ihmallerini, deprem sonucu yıkım ve ölümlere geç müdahale eden yönetim, kusurlarını düşünmez üzerine almaz “mukadderat” diyerek kendini Allah’la, kaderle aklamaya çalışır. Laikliği ve bilimselliği iyi özümsememiş dinsel düşüncenin ağır bastığı geri toplumlarda yöneticiler halkı “kaderle, Allah’la, mukadderatla” avutmaya çalışırlar. Bunu eleştirenleri de “dinsizlik ve imansızlıkla” suçlarlar.
Yönetim hükümetimizin, yapılardaki denetim ihmali ve suistimalleri göz ardı ederek, imar affıyla çürük çarık, kaçak yapılara rant için oy için kaç kez imar affı çıkardıklarını biliyoruz, bizzat Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın ağzından tüm medya organlarından duymuştuk, hem de “imar affı çıkardık” diyerek övünerek anlatıyordu. Tüm bu kusur ve ihmaller varken depremi “kadere, mukadderata, fıtrata” bağlamak cehaletten başka bir şey değildir.
Çağdaş bir devlette yapılan binalarda imar affı yoktur, yapılar her aşamada çok sıkı denetlenir, kaçak yapılara göz yumulmaz, bilim ve teknolojinin kurallarından hiç ödün verilmez. O nedenledir ki bilim ve teknolojinin bütün olanaklarını yapılara uygulayan Japonya’da hemen her gün deprem olmasına karşın ve de bizden çok daha güçlü depremler olduğu halde, tahminlerden çok daha az can kaybı ile atlatılır. Eğitim ve kültürün oldukça az olduğu özellikle bütün Müslüman ülkelerde deprem “Allah’ın işi, kader mukadderat” diyerek yorumlanır, yapılardaki bütün kusurlar göz ardı edilir. Böylece bir ülkede dinsel düşünce bilimsel kuralın üstüne çıkmışsa o ülkelerde deprem ve öteki afetler “kadere” bağlanarak bağnazlık yıkım devam ettirilir.

Dinci ırkçı devlet çağdaş olamaz

 AKP-RTE iktidarının Mısır ile Türkiye’nin aralarının açılması iktidarın tamamıyla dini saikle (güdü) yapılan yanlış politikaların sonucudur. Dinci Mursi Mısır’da yüzde ellinin altındaki seçmenlerin oyu ile iktidara gelmesiyle oluşan tepki olunca General Abdulfettah Sisi’nin darbe yapıp dinci Mursi’yi devirmesi, dinci RTE nin tepkisine neden olmuştur. Türkiye’de dini sürekli devlet organlarında öncelikli bir uygulamaya yönelten laik devlette, Atatürk ve devrimlerine karşı duran Recep Tayyip Erdoğan yönetimi, Mısır’ın iç işlerine karışarak Mısır’da darbe ile devrilen dinci Mursi’yi savunmuş, Sisi aleyhinde görülmemiş protestolar yaptırmıştı. Rabia işaretleri ile ölen Mursi’nin gıyabında Türkiye çapında cenaze namazları düzenlemişti. Mısır’ın böylece iç işlerine karışan R.T.Erdoğan yüzünden A. Sisi Türkiye’nin büyükelçisini kovmuş ve Mısır’la Türkiye’nin arası on bir yıl süren açılma olmuştu.
Oysa çağdaş bir devlet din üzerine politika yapmaz, dini ön planda tutmaz, barış antlaşmalarını daima ekonomik çıkarlarına göre yapar. RTE nin dinci politikaları yüzünden Mısır’la Türkiye’nin arası gergin olduğu on bir yıl süre içinde Mısır, İsrail, Yunanistan gibi komşu ülkelerle Türkiye’yi dışlayan gaz ve petrol antlaşmaları yapmıştı.
Irkçı devletin yanlışlığını açıklama fırsatımız olmadı. Sadece İkinci Dünya Savaşında Almanya, İtalya gibi ırkını ön plana çıkaran Hitler ve Mussolini’nin ırkçı politikaları yüzünden dünyayı nasıl kana buladıklarına dehşetle tanık olduk. Günümüzde de Rusya aynı ırkçı saldırılarla komşularına korku ve ürküntü vermekte.
Kısaca bir devlet iç ve dış politikalarını, ekonomik yaşamlarını dinsel güdü ile yönetiyorsa, o ülke laiklikten uzaklaşır dünyada yalnızlaşır ve her alanda geri kalır. Ne yazık ki, 20 yıldan fazla bir zamandır Türkiye yönetimine hâkim olan AKP-RTE iktidarı her alandaki dinci politikaları ile ön planda tutmaya çalıştığına tanık olduk.

Cevat Kulaksız 

 Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com
Sonotlar

(1) Haçlı Seferleri ya da Haçlı Akınları, 1096-1272 yılları arasında, Avrupalı Katolik Hristiyanların, Papa'nın isteği ve çeşitli vaatleri üzerine, genellikle Müslümanların elindeki Orta Doğu toprakları (Kutsal Topraklar kabul edilir) üzerinde askeri ve siyasi kontrol kurmak için düzenledikleri akınlar bütünüdür.( Vikipedi)

(2)https://tr.euronews.com/2021/04/29/turkiye-ve-avrupa-da-is-kazalar-en-fazla-isci-olumlerinin-yasandigi-ulke-turkiye

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget