Türkiye gerçekten AB ye girmek istiyorsa, AİHS ve AİHM si kararlarına uymalıdır.
Çağdaş bir ülkenin ceza yasalarında tüm vatandaşlar için uygulanan küfür ve hakaretleri cezalandıran yasa ve cezalar varken, salt cumhurbaşkanı- devlet başkanını koruyan, (tek kişi için) ceza yasası çıkarılamaz, çünkü böyle bir yasa vatandaşlar arasındaki eşitliğe hukuka uygun olamaz.
O nedenle her ülkede cumhurbaşkanı veya devlet başkanına yapılan hakaret amaçlı davaları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından (AİHM) eşitliğe hukuka uygun olmadığı için reddetmektedir.
Bu bağlamda cumhurbaşkanına hakaretle ilgili davalarda AİHM si “cumhurbaşkanını özel bir yasa ile korumak AİHM’nin ruhuna ve AİHS sözleşmesine aykırıdır” şeklinde karar vermektedir. Cumhurbaşkanına özel bir yasayla korunması AİHS sözleşmesine aykırıdır.
Bir ülkede devleti temsil eden kişi veya yandaşları devlet başkanı-cumhurbaşkanını koruyan yasa çıkarma isteminde bulunuyorsa, istem sonunda çıkacak olan yasa mutlak muhalifler için bir intikam aparatı haline dönüşürken, baştaki yöneticinin de kötü yönetimini eleştirmeyi susturmak, yolsuzluklarına örtü için kullanmak amacından başka bir şey olamaz.
Bu olasılığı düşünerek, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve öteki çağdaş ülkelerde cumhurbaşkanı dahil hiç kimse için “hakaret suçu” olmadığı gibi, ABD anayasası hakareti suç saymayı “ifade özgürlüğüne aykırı” saymaktadır. Fikir ve düşünceye, basına konulan engel, yaratıcılığı fikir ve düşüncenin gelişimini de engeller; fikir ve düşüncenin engellendiği bir ülkede demokrasi ve demokratik düşünce gelişemez.
Cumhurbaşkanına hakaret eylemleri de 5237 sayılı TCK 299. maddesinde yaptırıma bağlanmıştır. İlgili ceza yasası bu şekle 16 Nisan 2017’de yani Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı döneminde getirildi. Bu yasa hükmüne göre şöyle düzenlenmişti:
(1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun alenen işlenmesi halinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.
(3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, adalet bakanının iznine bağlıdır” şeklindedir.
AİHM si tek kişi olan cumhurbaşkanına hakaret davalarının hukuki olmadığına ilişkin verdiği kararlara karşın, yurdumuzda hukuk tarihinde hiçbir devlette görülmedik şekilde cumhurbaşkanına hakaret soruşturmalar (hatta çocuklar için bile) davaları açılmaktadır.
R.T.Erdoğan’ın ilk kez cumhurbaşkanı seçildiği 2014’ten bu yana soruşturma sayısı 194 bin 142, açılan dava sayısı 44 bin 675 oldu. Adalet Bakanlığı verilerine göre 2014’te 18 yaş altındaki yalnızca bir çocuk hakkında dava açılırken bu sayı 2021’de 305’e yükseldi. Çocukların 101’i 12-14, 204’ü 15-17 yaş arasında.
Son 8 yılda cumhurbaşkanına hakaret soruşturma sayısı 200 bine dayandı: 305 çocuk davalık
Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2014’te 110 olan cumhurbaşkanına hakaret davası, 2021’de 9 bin 168’e çıktı. 2014’te 18 yaş altındaki yalnızca bir çocuk hakkında dava açılırken, bu sayı 2021’de 305’e yükseldi. Son sekiz yılda cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla açılan soruşturma sayısı 200 bine dayanırken dava sayısı ise 44 bin 675 oldu. 2018’den bu yana bu doğrultuda soruşturma ve dava sayılarında oldukça artış görülmekte.
Bu soruşturmalar sonucu açılan davalardan Tayyip Erdoğan dönemindekilerin sayısı 38 bin 581; Abdullah Gül döneminde 848; Kenan Evren döneminde 340; Turgut Özal döneminde 207; Ahmet Necdet Sezer döneminde 163; Süleyman Demirel döneminde sadece 158’dir.
Cumhurbaşkanına hakaret konusunda çeşitli davalar varsa da Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ye bir köylünün hakaret kabul edilen protestosu bu konuda ilginç örnektir.
Cumhurbaşkanı da başkalarının eleştirildiği gibi her zaman eleştirilebilir. AİHM si siyasi eleştiri için hapisle cezalandırılması AİHS 10.Maddenin ihlalidir”, diyor.
Cumhurbaşkanına hakaret konusunda Lıon, Fransa kararı 2013 de bu öbürlerinden daha farklı. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy bir köye ziyaretinde o köyde yaşayanlardan biri bir döviz taşıyor, dövizde “defol git” (s..tir git) “zavallı yaratık” diye yazıyor. Bundan bir süre önce Sarkozy yine bir ziyaretinde bir adama elini uzatmıştı, adam elini ret etmişti, şunu söylemişti, “defol git zavallı yaratık” diye dövize yazıyor ve sallıyor, olay mahkemeye intikal ediyor dövizi 30 Auvro’ya mahkum ediliyor ve cezası erteleniyor.
30 avro önemsiz de olsa, cezaya çarptırılan köylü olayı AİHM sine götürüyor. AİHM verdiği kararda, “halkın oyu ile seçilen devlet adamları halkın en ağır eleştirilerine tahammül etmelidir, verilen ceza hukuki değildir” diyerek davayı reddediyor.
AİHS ve AİHM’nin bu hükümlerine göre çağdaş bir ülkede bir tek cumhurbaşkanını devlet başkanını koruyan yasa ve cezalar olamaz. Öyleyse Türkiye de gerçekten çağdaş bir ülke olmak istiyorsa, 50 yıldır girmek için çabaladığı ve kapısında beklediği AB ye girmek istiyorsa, yargısıyla yasasıyla çağdaş hukuk normlarına uymalıdır.
Yorum Gönder