Demokrasilerde Delilden Suça Ve Suçluya Ulaşılır Ve Herkes İddiasını İspatla Mükelleftir

Demokrasilerde; delilden, yani kanıttan, suça ve suçluya ulaşılır.Kanıt yoksa, suç da, suçlu da yoktur. Kanıt yoksa, kimse suçlanamaz ve göz altına

Demokrasilerde Delilden Suça Ve Suçluya Ulaşılır Ve Herkes İddiasını İspatla Mükelleftir
Demokrasilerde; delilden, yani kanıttan, suça ve  suçluya ulaşılır. 

Kanıt yoksa, suç da, suçlu da yoktur. 

ERDOĞAN'ın;  kendisi söz konusu olduğunda,  sıkça tekrarladığı ve çok sevdiği, bize göre de çok doğru olan  bir sözü vardır. 

ERDOĞAN der ki; müdde-i, yani iddiacı iddiasını ispatla mükelleftir. 

Çok doğru, ceza hukukunun evrensel bir kuralıdır bu. 

Bu nedenle; demokrasilerde kanıttan suçluya ulaşılır. Kanıt yoksa, kimse suçlanamaz ve göz altına alınamaz. 

ERDOĞAN; müdde-i iddiasını kanıtlamak zorundadır sözünü unutmuş olmalı ki; emekli amirallerden,  suçsuz olduklarını kanıtlamalarını istiyor, yani, amirallerin suçlu olduklarını kanıtlarıyla savcı ispatlamayacak, emekli amiraller suçsuz olduklarını kanıtlayacaklar. O zaman masumluk karinesi nerede kaldı?

Aslında, bu manzara karşısında,  gerçek bir hukukçu olarak ağlamak lazım ama, ne ağlayabiliyorum,  ne de gülebiliyorum, hayretimden  donup kalıyorum. 

Montrö'nün tartışılmasından ve deniz kuvvetlerine sızan cüppeli ve sarıklı tarikat mensubu rezil amiral bozuntusundan duydukları üzüntü ve endişelerini dile getirmek için, anayasal bir hak olan düşünceyi açıklama özgürlüklerini kullanarak, üzüntü ve endişelerini kamuoyu ile paylaşan 104 emekli ve sivil kişi olan amiral hakkında, hiçbir suç unsuru içermeyen düşünce açıklamalarından dolayı, kanıtsız ve delilsiz olarak, hukukta yeri olmayan,  sadece imaya dayalı olarak, darbe imasıyla anayasal düzeni değiştirme girişiminde bulundukları iddiasıyla soruşturma açılmış ve bunlar arasından seçilen on emekli amiral,  dört gün öce sabaha karşı gözaltına alınarak emniyette sorguya alınmış ve aradan geçen dört güne rağmen, ifadelerinin tespiti bitirilememiş olmalı ki; gözaltı süreleri dört gün daha uzatılmıştır. 

Biz de savcılık yaptık. Hem de,  olağanüstü diyebileceğimiz Sıkıyönetim ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinde;  askeri ve Cumhuriyet Savcısı olarak,  bir çok, çok sanıklı yüzlerce klasör evrakı ihtiva eden terör, anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs,  anayasayı ihlal ve kaçakçılık gibi önemli suçları işledikleri iddia edilen kişileri soruşturduk. Hiçbir suç unsuru içermeyen, alt tarafı bir sayfalık yazılı duyuru metni nedeniyle neyi soruşturuyorsunuz, on amiralin ifadesi dört günde nasıl tamamlanıp savcılığa sevk edilemezler?

Kaldı ki; bu kişiler,  kuvvet komutanlığı dahi yapan,  devletin üst düzey amiral rütbesinden emekli olmuş subayları olarak, bizzat ilgili savcı tarafından acele sorgulanarak bir sonuca ulaşılmalıydı. 

Ama, işin özü başka. Gözaltına alınan emekli amirallerin suçsuz olduklarını, haklarında iddia edilen suçu işlediklerine dair hiçbir kanıt olmadığını soruşturmayı yapanlar da çok iyi biliyorlar ve kanıttan suçlu yaratamıyorlar, kanıtsız ve delilsiz peşinen suçlu olarak yaftaladıkları emekli amiraller hakkında,  istim arkadan gelsin diyerek,  sonradan delil ve kanıt elde etmeye, iddialarının altını doldurmaya çalışıyorlar, bunun için dört günlük ek gözaltı süresine ihtiyaçları var erenlerin. 

Bu ülkenin İçişleri Bakanı;  işini gücünü bırakmış, gece gündüz suçsuz amiraller hakkında, birtakım irtibatlar kurarak, büyük bir olasılıkla el konulan  telefonlarının HTS kayıtlarını inceleterek,  bir takım varsayımlarla, konuşma trafiğiyle,  delil üretmeye çalışıyor. 

ATATÜRK'ün kurduğu,  Cumhuriyetimizin kurucusu legal bir siyasi parti olan CHP ile bu amiraller arasında irtibat kurulmaya çalışılıyor. 

Buradan soruyoruz, tümü CHP'nin kayıtlı üyesi olsa ne olacak ki?

CHP;  silahlı terör örgütü değil, bu ülkenin en eski ve köklü ana muhalefet partisi, Devletimizin kurucu partisi,  demokrasinin vazgeçilmez unsuru legal ve sabıkası olmayan, pırıl pırıl bir parti. AKP gibi, Anayasa Mahkemesinin kesinleşmiş  kararıyla tescilli, anti laik eylem ve faaliyetlerin odağı olan sabıkalı bir parti değil. 

CHP'nn; sizlerin,  bir dönem çözüm sürecinde aynı masaya oturduğunuz, müzakereler yaptığınız, beraber Dolmabahçe Mutabakatını imzaladığınız bölücü terör örgütü PKK ve iktidarınız boyunca 15. Temmuz darbe girişimine kadar işbirliği yaptığınız, aynı menzile birlikte yürüyerek,  aynı yağmur altında birlikte ıslandığınız, militanlarını tüm devlet kadrolarına kendi imzalarınızla atayıp yerleştirdiğiniz  hain FETÖ silahlı terör örgütüyle kirli irtibatlarınız gibi, sabıkası yok ki; CHP üzerinden,  gözaltındaki emekli amiraller hakkında sonradan delil üretmeye çalışıyorsunuz. Bu çirkin çabanız; yargı ve  hukuk adına, devlet adamlığı adına,  utanç verici bir girişimdir. 

Hem de sıkıyönetim gibi, Devlet Güvenlik Mahkemeleri gibi,  olağanüstü mahkemelerde savcı ve hakimlik yapmış,  elli bir yıllık bir hukukçu olarak,  şahsım ve sizler adına utanıyorum. 

Yargıtay’ın ve bazı Yargıtay üyelerinin;  suçsuz olduklarını bildikleri amiraller hakkında, peşinen suçlu olduklarına yönelik görüş bildirerek ihsası reyde bulunmalarının ise, hukuken ve insanlık adına izahını bulamıyor ve onlar adına,  utancımdan yerin dibine giriyor ve  Türk Halkından özür diliyorum.  

Güner Yiğitbaşı

09/04/2021

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget