Bu gün 24 Ağustos Pazartesi. Evden dışarı çıkmak üzere iken, baktım cep telefonuma yerel derneğimiz yönetiminden Kültür Bakanlığında çalışan köylümüz Ruhi Soylamış’ın dernek adına işlem gören sitede Bekir Çoban’ın öldüğünü bildiren mesajını okuyunca şaşırdım, çünkü bu arkadaşımızın belirli bir hastalığı yoktu.
Bekir Çoban, köylümüzde ilkokulda birlikte okuduğumuz, ailece gidip geldiğimiz bir arkadaşımızdı, kendisi tapu kadastrodan emekli memurdu.
Mesajını okuyunca, şok oldum, hemen yola çıktım ki cenazesine katılayım, yetişeyim diye düşündüm. Hemen rahmetlinin evine, cebine telefon ettim hiç cevap veren yoktu. Yola otobüste Ruhi’yi telefonla aradım, cenaze nereye defnedilecek, Karşıyaka’ya mı, köyümüz Yelek köyüne mi diye sordum.
Ruhi telefonda, “aman abi sakın gitme, Bekir Bey koronadan ölmüş, cenazeye kimseyi almıyorlarmış, cenaze ne köye, ne Karşıyaka’ya, Mamak’ta korona mezarlığı varmış, ailesi dışında hiç kimseyi almıyorlarmış. Sana Şevket Çoban’ın telefonunun mesajlıyorum, onu ara, ayrıntıyı o biliyor” dedi ve ben şok olmuştum. Çünkü sevip saydığımız, değerli bir arkadaşımızdı ve de köyümüzden ilke kez bir arkadaşımızı corona virüsünden kaybetmiştik.
Sonra Şevket Çoban’ı aradım, o da aynı şeyleri söyledi. Akşamüstü, İstanbul’da çalışan Bekir Çoban’ın oğlu Bülent Çoban’la görüştüm, o da şunları anlattı:
“-Kurban Bayramında izinli geldim, babam öksürük, grip olmuş, ilaç almış geçer diye, sonra ateşi yükselince, Şehir Hastanesine götürdük, covit çıktı, hastane yatırdılar, sonra yoğun bakıma (entübe) aldılar 20 kadar yattı ve kaybettik. Sonra ben test yaptırdım, ben de pozitif çıktım, hastanede beş gün kadar yattım, sonra negatiftim, çıktım. Annam, kız kardeşim test yaptırdı onlar negatifti. Böylece babamı kaybettik. Cenaze Mamak taraflarında Ortaköy diye bir yere defnettiler”, dedi.
Böylece sevdiğimiz köylümüz, arkadaşımızı kaybetmenin ve de cenazesine bile katılamamanın üzüntüsünü yaşadık.
İKİNCİ CENAZE:
Bir süre önce de Van’da emniyetin bir uçağı dağa çarpıp polisler ve pilot ölmüştü. İşte o uçağı kullanan pilot, öldürülen Hasan Bağcı’nın evine 50 m uzaktaki sokakta komşunun damadı olduğunu öğrendim. Halen o sokakta evlerin önünde bayraklar asılıdır.
Badi’yi gezdirip eve bıraktıktan sonra, cenaze evine gittim; başsağlığı diledim, nasıl olmuş, hasta falan değildi, ne oldu, dedim. Orada taziye evi olarak kullanılan evlerinin önündeki parkta, katledilen Hasan Bağcı’nın babası İnşaat Mühendisi Ahmet Bağcı kısaca şunları söyledi: “Batımerkez’de, üniversite mezunu 21 yaşındaki oğlumuz Hasan Bağcı, bir kavgaya karışmış, 20 kişi demir çubuklarla saldırmışlar, adeta linç etmişler, rahmetli beyin kanamasından öldü, şimdi saldıranlardan 18 kadar kişi poliste sorguda”, dedi. Aman Tanrım ona da başka üzülmeye başladım. Babasının cep telefonuna kayıtlı öldürülen Hasan Bağcının telefonumla ben de fotoğrafını çektim. Eve yönelirken bir gence rastladım, komşudaki bu ölüm olayının mahiyetini gence sordum. O şöyle anlattı:
“-Abi bu Hasan Bağcı Batımerkez’de bir kafenin önünde, bir kızdan sigara yakmak için çakmak istemiş, kız çakmağı vermiş, kıza laf mı atmış, taciz mi etmiş, kız da sözlüsünü telefonla çağırmış, sözlüsü gelince bu Hasan’la tartışmışlar, Hasan birkaç arkadaşı ile kızın sözlüsünü tartaklamış. O da 15-20 kadar arkadaşlarını çağırmış, ellerinde leviye, sopalarla bu Hasan’a saldırmışlar, başına vurulan darbelerle beyin kanamasından ölmüş” dedi.
Badi’yi gezdirirken rastladım, hemen yukarıdaki parkta, 8-10 kadar genç oturuyordu. Aralarında bir de 15 yaşlarında görünen kız vardı, bu kız meğer öldürülen Hasan’ın kız kardeşi imiş ve ötekiler kızın arkadaşları imiş. Kıza başsağlığı diledikten sonra, aman arkadaşlar maskelere dikkat diye uyardım. Gerek taziye evinde, gerekse yakın parkta başsağlığı için gelen özellikle gençlerde maske takılı değildi, gerçekten hiç birinde takılı maske yoktu. Yurt genelinde düğünde, cenazede, asker uğurlama gibi kalabalıkların yoğunlaştığı yerlerde maske ve mesafe kuralına uyulmadığı için son haftalarda virüs salgınında ve ölümlerde artış olduğunu gözlemliyoruz.
Medyada yayınlanmayan bu olaya da ayrı bir üzüntü duydum. Şiddet toplumu olduk, kadın cinayetleri, trafikte yol vermedin diye adam öldürenler, diye kendi kendime yorumladım.
Yorum Gönder