Büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşlarının kazandıkları destansı Kurtuluş Savaşından sonra başlatılan kuruluş aşamasında, laik Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş, hukukun üstünlüğü sağlanmış, ardı sıra tüm devrimler gerçekleştirerek Kurtuluş Savaşı ve laik Cumhuriyet taçlandırıldı.
Devrimler ve yükseliş büyük önderin ölümüne kadar hız kaybetmeden devam etmiş ve Türkiye Cumhuriyeti uygar dünya ülkeleri arasında layık olduğu yeri almıştı.
Atatürk’ün ölümünden sonra devam eden tek parti döneminde herkes (sağ, sol, muhafazakâr) oradaydı ve devrimler, Köy Enstitülerinin aydınlığı dışında durağan döneme girdi.
Çok Partili döneme 1946 yılında geçildiyse de, sağı temsil eden Demokrat Parti (DP) 1950 seçimlerinde tek başına iktidara geldi.
O günden bu güne kadar solu temsil eden CHP çeşitli tarihlerde toplam 9 yıl 6 ay 2 gün koalisyon ortağı olarak iktidar olabilmiştir.
Geride kalan 70 yıl değişik sağ partiler bazen tek başına, bazen de koalisyon ortağı olarak iktidar olmuşlardır.
14 Mayıs 1950 yılında başlayan sağ iktidarlarda devrimler geri sayıma başlamış, her gelen sağ iktidar oy uğruna devrimlerden ödün vermekte sakınca görmemiştir.
Bu devrimlerin içinde en çok geriletilen de, laiklik ve eğitim birliği olmuştur.
Ne yazık ki sağ iktidarlar devrimlerden ödün verirken, Cumhuriyet, Atatürk ilke ve devrimlerinden yana olduğunu savlayan bir şey olmaz öngörüsüzlüğü ile zamanında devrimlere sahip çıkmamışlardır.
Sahip çıkan gerçek devrimciler ve Kemalistlerin mücadelesi de yaşamlarına mal olmuştur.
Örneğin, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Turan Dursun, Necip Hablemitoğlu.
Herkes tarafından bilinenleri neden yazdığımı sorduğunuzu duyar gibi oluyorum.
Yazmanın nedeni, çok yakından tanıdığım, kendisiyle çalışma onurunu yaşadığım ve 60 yıldır yaşamını adalete, hukukun üstünlüğüne, laik cumhuriyetin korunmasına adamış büyük öngörü sahibi, eski Adalet Bakanı Sayın Seyfi Oktay’ın bu mücadelesini, kendisiyle yaptığı uzun söyleşi sonunda “ADALETİN İZİNDE SEYFİ OKTAY” adıyla kitaplaştıran Sayın Necdet Saraç’ın kitabını okumam ve bunu okumayanlara bildirmektir.
Sayın Seyfi Oktay 1960 yılında başladığı mücadeleyi bu göne kadar hiç ara vermeden devam ettirmiş, Türkiye’nin bu gün geldiği durumu, yıllar önce büyük bir öngörü ile her platformda dile getirmiştir.
Adalet Bakanlığı döneminde, üst düzey bürokrat olarak kendisiyle çalışmanın onuru yaşamaktayım. O yıllarda Bağımsız yargı, yargıçların özlük hakları, kişi hak ve özgürlükleri, hukuk reformu hakkında mücadelesine bire bir tanığım.
Laik Cumhuriyet sevdalılarının, Kemalistlerin, hukukun üstünlüğünden yana olanların, yargı bağımsızlığını içselleştirenlerin mutlaka bu kitabı alıp okumaları gerekmektedir.
Bu nedenle kitap hakkında geniş bilgi vermek yerine, önermeyi uygun gördüm.
Sayın Seyfi Oktay’ın mücadelesinde ki mangal yüreğine, emeğine, bu mücadeleyi kitaplaştıran Sayın Necdet Saraç’ın emeğine sağlık.
19.08.2020
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder