Diyanet İşleri Başkanı toplumu geren konuşmalardan ziyade, dindeki gerçekleri açıklamalıdır

Diyanet İşleri Başkanı toplumu geren konuşmalardan ziyade, dindeki gerçekleri açıklamalıdır Diyanet İşleri Başkanının aşağıda sıra ile yönelttiğim kon

Müslümanlıkta kurban kesme âdeti yoksa neden Diyanet bunu açıklamaz.
Cuma namazından sonra vakit namazının (öğle) kılınmayacağını hiçbir imam söylemiyor.
Diyanetin bedava dağıttığı kitapta utandıran ifadeler.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Ramazan ayının ilk Cuma hutbesinde eşcinsellik ve evlilik dışı ilişkiyle ilgili sözleri tartışma yaratmış, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekle” suçlanmıştı. 21 nci yüzyılda Diyanetin kafası, düşüncesi daha Lüt Kavminin zamanlarında kalmıştır. Daha çağdaş bir diyanet bekliyoruz.
Daha önce, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Atatürk düşmanı Fesli Kadir’i (Kadir Mısıroğlu’nu) ziyaret etmesi, ülkedeki Atatürkçüleri üzerken, Ayasofya’nın ibadete açılması cumasındaki hutbe konuşmasında Atatürk’e ima yolu ile “lanetllemesi ülkede gerginliğe neden olmuştu.  Sivil toplum örgütleri, insan hakları savunucuları, barolar ve bazı siyasetçiler tarafından eleştirilmiş ve kendisi hakkında dava açma girişimleri de olmuştu. Bir diyanet işleri Başkanı çağdaş ve Laik TC nin görevli memuru gibi konuşması gerekirken,  bir cemaat şeyhi gibi 1500 yıl önceki Peygamber devrinin örf ve akitlerine göre konuşması hep eleştiri konusu olmaktadır. Kaldı ki ülkemiz bir Suudi Arabistan gibi dini kurallara göre yönetilmemekte, çağdaş hukuku anayasa ve yasalarında öncelik vermişti.
Diyanet İşleri Başkanı dini konularda bilgi verirken, kurban, mevlid ve cuma namazındaki vakit (öğle) namazının düşmesi konularında açıkça bilgiler vermelidir.
Diyanet İşleri Başkanının aşağıda sıra ile yönelttiğim konulara açıklık getirmelidir:

1-Diyanetin Kitabından Utandıran İfadeler

Diyanet İşleri Başkanı toplumu geren konuşmalardan ziyade, dindeki gerçekleri açıklamalıdır
Önce, bir arkadaşın gönderdiği, Diyanet İşleri Başkanlığının yayınlayıp ücretsiz dağıttığı “Diyanet ve Gençlik” adlı kitaptan bir metinden söz etmek istiyorum.
Diyanetin çocuklara bedava dağıttığı “Diyanet ve Gençlik” adlı kitabından alınan çok tuhaf birkaç satır yazılar. Bir öğretmen kökenli kimse olarak bu ifadelere çok üzüldüm, biz daha aydın bir diyanet ve daha aydın daha bilgili din adamı bekliyoruz. İşte o yazılar:
“…Maalesef  ileri zekalı bir nesil geliyor…Bu sivri zekalı veletler sürekli sorular soruyor… “O ne”, “bu ne” diyor…Çocuk ileri zekalı olacak da ne olacak?...Yaptığını beğenmeyecek ve inancınla, ibadetinle alakalı sorular soracak…Anne ve babalara sesleniyorum, çocuklarınıza lütfen zeka geliştirmeyen oyuncaklar verin.
“Eğitime ayrılan bütçeye bakın, neredeyse Diyanet kadar bütçesi var okulların… Boşa giden bir para. Bakın bu eğitim işinin mantığı nedir? Çocuklar buraları bitirecek, mühendis olacak, telefon yapacak, değil mi? Zaten telefon var piyasada…Saçmalığa bakar mısınız! Araba yapılacaksa zaten süper yabancı arabalar var, fasulye yetiştirilecekse Çin’de daha ucuzu var. Yani eğitime para harcayacağımıza arabaydı, telefondu, bunları yabancıdan almak daha mantıklı değil mi? Bu şekilde dinimiz bize kalır…”
Şaka değil, bütün bunların yazıldığı kitabı Diyanet bedava dağıtıyormuş, bir önemli keramet var ki bedava dağıtıyor, diye düşündüm. Ama içeriği dehşet vericiydi.
Metni okumuşsanız, çocukların ileri zekâlı olması istenmiyor. Hangi baba çocuğunun ileri zekâlı üstün zekâlı olmasını istemez ki?  Çocukların soru sormalarından bile korkacak kadar korkaklık yapıyor diyanet. Aileler ve okullarda çocuklar daha özgür soru sorsun, daha özgür tartışsın diye çaba gösterilirken, Diyanet çocukların soru sormalarından, zekâlarının gelişmelinden korkuyor, ne kadar çağ dışı, ne kadar bağnazca bir düşünce. Diyanet ana babalara seslenerek, “çocuklarınıza zekâ geliştirmeyen oyuncaklar verin” diye yazıyor.  Bu yazı ne kadar bağnazca ve cahilce ve üzüntü verici bir düşünceyi dışa vuruyor.
Diyanetin bütçesi beş altı yatırımcı bakanlığın bütçesinden fazla diye eleştirilirken,  metinde eğitime ayrılan bütçeye bakın, neredeyse Diyanet kadar bütçesi var okulların… Boşa giden bir para…” Avrupa’nın hangi ülkesinde genel bütçeden ayrılan bütçe kadar, para ayrılan diyanet-din kurulu var. Hiç birinde yok.
Ne kadar bilgisizce yazılmış bir yazı; teknolojinin ürettiği araba, telefon vs yabancıdan alıyoruz,  fasulyeyi Çin’den den daha ucuza alıyormuşuz. Bu mantıkla ne sanayi, ne bilim, ne tarım gelişir. Hayret, bu çağda böyle bir diyanet…

 

2-Kurban yok mu?

Müslümanlıkta kurban kesme âdeti yoksa neden Diyanet bunu açıklamaz.
Bazı din adamları ve rahmetli Prof. DR. Yaşar Nuri Öztürk, Müslümanlıkta hayvan kesmek (kurban) adetlerini olmadığını söylemekte.  Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş toplumu geren konuşma ve davranışlar içinde olacağına, şu aşağıda sıraladığım konularda açıklık getirmelidir.
Ulusal Kanal’da Gülgün Feyman ile Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün yaptıkları ropörtajda, Y.N.Öztürk şunları anlatıyordu:
“-Bu ülkede İslam dininin ve Kuran dininin hayvan kesmek diye bir ibadet yoktur. Bunu söyleyen ben değilim, peygamberin en büyük sahabeleri söyledi ve uyguladılar; mesela İbni Abbas, sahabenin hocası müfessirlerin babası. Yıllarca kurban kesmemiştir. Yani hayvan kesmemiştir. Niye yapmıyorsun bunu” diye soranlara: “Bunu Hacca gelen misafirlere sofra kurmak için ikram için geliştirilmiş bir adettir, bunun dinle ne ilgisi var, bu bir adettir diyor. Siz bunu dinin bir parçası yaptınız, buna karşı çıkman lazım” diyor ve kesmiyor. Daha onlarca sahabe aynı şeyi yapmış.
Peygamber hayatında kaç defa kurban kesti? Niçin kesti, kaç defasından başka en önemli olan budur. Misafirlere et ikramıdır o da oraya gelen Hac mevsiminde gelen misafirlerine.
Bu konuyu veren ayetler Hac süresinde geçer. Şimdi siz bunu aldınız, İslam’ın hükümlerinden biri yaptınız. Bereket İslam’ın şartları diye uydurdukları o beş şeyin içine koymadılar, İslam’ın şartlarının içine okuması yok. Kuranın ilk ibadeti ilk emri “oku”maktır. İslam’ın şartlarında okumak var da, nereden çıkardın da koydun onu. Eğer bunu Kurana ilk uygulama yapacaksan sıraya okumayı koyacaksın. Hangi pis parmak müdahale etti de bunu okumayı ilk şartı çıkardı oradan. İslam’ın şartı beştir gerisi hezeyan, bunların hepsi hezeyan,  Kuran’ın ilk emri ve temel ibadeti okumaktır.
Bakın temel ibadeti okumak yapan ülkelere, medeni dünyaya; temel ibadeti namaz yapan ülkelere Ortadoğu’ya bakın. İslam’ın beş şartı deyip 600 sayfalık Kuran öbür emirleri o ne olacak? Paylaşım emri ne olacak, namazın yirmi katı yer alıyor Kuranda. Zulme karşı çıkma emri o ne olacak? Namazın 50 katı 60 katı yer alıyor Kuran’da o ne olacak? Yalan söyleme, yalan söyleyenler Allahın lanetlediği insanlardır, o ne olacak? Riyakârlar müşriktir ve kurtuluşları yoktur, o ne olacak? Daha son hikmet, bunların hiç biri yok. Muaviye’nin buyurduğuna göre b ir İslam manifestosu düzenlemiştir. Son kelimeler saum, salat, kelimei şahadet. Küllüsi bedava, bu liste hezeyan, bunları böyle düzenleyip, İslam’ın bunların dışında şartı yok manasına getiren zihniyeti hezeyanıdır. Yoksa Kuran’da namaz emri de var, oruç da var, Hac da var, zekât da var. Ama Kuran’da paylaşım emri de var, çalış emri de var ve bunlardan elli kat daha fazlası da var. “Yalan söylememe” emri var, “oku” emri var, riya emri var nerede onlar?”
Zaten kurban kesmenin ne farz, ne sünnet olmadığını vacip olduğunu biliyoruz.
Eğer Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün ölmeden önce söyledikleri doğru ise, yani Müslümanlıkta hayvan kesmenin olmadığını, (biz buna kurban kesmenin diyelim) Diyanet de biliyor idi ise, Diyanet İşleri Başkanlığı neden doğruları halka neden söylemezler. Rahmetli Öztürk’ün anlattığına göre, kurban kesmeye karşı olan Peygamberin, sadece misafire ikram olsun diye, hayvan kestiği anlatılıyor. O zaman, yani Yaşar Nuri’nin anlatımına göre Müslümanlıkta anladığımız manada kurban kesmek yoktur.  Bu ülkede yoksullar kurban kesmeye gücü olmadığı halde bile borç para alıp kurban kestiği söyleniyor.
Ayrıca birtakım dini vakıf ve cemaatle, dernekler kurbanın etinden ziyade derilerini alıp paraya çevirerek nemalandıkları için, kurban kesmeyi farz halinde telkin etmekteler. Oysa kurban kesmek ne farz ne sünnettir. O zaman Diyanet İşleri Başkanı, siyasal içerikli konuşma va davranış içinde olacağına bu konuda halkı aydınlatması gerekir.

3-Diyanet Cuma günkü öğle namazı hakkında açıklık getirmelidir.

Bilindiği gibi, Türkiye genelinde bütün imamlar camilerde cuma namazı ile birlikte öğle namazını da kıldırmaktalar. Oysa eski Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş, bu konuda bakın ne diyor, “cuma namazından sonra vakit namazı düşer, (yani öğle namazı kılınmaz) Hatta Süleyman Ateş, bu konudaki görüşlerini açıklarken, “cumadan sonra vakit namazının düşeceğini, yani öğle namazının kılınmayacağını her imam, her diyanet işleri başkanı söylemiyor, söylemeye cesaret edemez” demişti. 
Eski Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş konuşmasında şunları söylemişti:
“Cuma namazı, o günün öğle namazıdır. Artık başka bir öğle namazı yoktur. Hutbeden önce iki rek’at cuma namazı iki rek’attır. Cemaatle kılınır. Cuma namazını kılan kimseden öğle namazı düşer. Çünkü sünnet vardır, dileyen kılar, dileyen kılmaz. Hutbeden sonra kılınan Cuma namazından sonra iki veya dört rek’at sünnet kılınır.
Sünnetler zorunlu değil, isteğe bağlıdır. Dileyen kılar, dileyen kılmaz, gider. Ama Cuma günü ayrıca bir öğle namazı yoktur, vallahi yoktur, billahi yoktur. Ama bu konuda Diyanet niçin kesin tavrını koymuyor, bilmediğinden değil, çekindiğinden, alışkanlıkları din haline getirmiş olanları gücendirmekten çekindiği için maalesef kesin tavrını koymuyor Diyanet. Oysa bunu yapması, yayınlayacağı fetvalarla konuyu halka açıklaması gerekir.(1)

Süleyman Ateş de Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış, Ali Erbaş da şimdiki Diyanet İşleri Başkanı.  Süleyman Ateş, Cuma günü vakit namazı kılınmaz diyor, yüreği varsa,  şimdiki Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Süleyman Ateş’in söylediği bu doğruları söyleme cesaretini göstersin. Türkiye’nin kurtarıcısı, devletimizin kurucusu G. Mustafa Kemal Atatürk’ü, Ayasofya’nın açılışında cuma hutbesinde imalı bir şekilde ihanetle hainlikle suçlayacağına, halkın çoğunluğunun bilmediği bu doğruları, bu gerçekleri halka anlatmalıdır.  Prof. Dr. Süleyman Ateş ne diyor biliyor musunuz, “bunları açıklamaya cesaret edemiyorlar” diyor.  

4Müslümanlıkta Kandil kutlama da yoktur.

Diyanet İşleri Başkanı toplumu geren konuşmalardan ziyade, dindeki gerçekleri açıklamalıdır
Türkiye’de sanki Müslümanlığın şartı imiş gibi Kandil Günleri ve Mevlit okunur, kutlanır. Oysa Kuran’da geçen Kadir Gecesi dışındaki bütün kandil günleri dinde yoktur.

Türkiye’de hemen bütün camilerde Kadir Gecesi dışında şu kandil günleri anılır:

  1. Ragaip Kandili, dine sonradan eklenmiştir.
  2. Miraç        “            “             “                “
  3. Berat         “            “             “                “
  4. Mevlit       “            “              “                “
  5. Muharrem ayı, Kerbelâ H. 61 senesinin 10 Muharreminde 10 Ekim 680) olayından sonra anılmaya başlanmıştır.  Gerekli açıklamayı daha önce yayınlanan bir yazımdan alıyorum.       

Adı geçen kandiller, peygamberden 550 yıl sonra Xl yyılda Mısır Halifesi Selâhaddin Eyyübi (1137–1193) zamanında kutlanmaya başlanmıştır.
Mevlit de, Osmanlı Şairi Süleyman Çelebi’nin yazdığı şiirdir.
Mevlit kandili Süleymân Çelebi {d.M 1351 (H.752)-(ö.H.825 M.1422)}               
Mevlit Kandili, Peygamberden 777 yıl sonra Osmanlı İmparatorluğu zamanında Birinci Murat devrinde yazılıp kutlanmaya başlanmıştır. Mevlit’in dini bir zorunluluğu yoktur; ne vacip, ne sünnet, ne de farzdır. Bursalı Tasavvuf Şairi Süleyman Çelebi tarafından yazılmış. Başka Diğer Müslüman ülkelerde de yoktur, sadece Türkler tarafından mevlit okunup, anılır.
Anadolu’da Mevlit okutmayı nerede ise Kuran’dan üstün sayarlar.
Şimdi burada tekrar soruyorum, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, neden bu gerçekleri halka, topluma anlatmaz da, toplumun sinir uçlarına dokunan, iktidara yaranmak için siyasi içerikli, bilim dışı, hukuk dışı konuşmalar yapar. Yukarıda yazdığım dört maddelik sorunlara Diyanet açıkça cevap vermelidir, halkımızı aydınlatmalıdır.

Cevat Kulaksız

Cevat Kulaksız 

Sonnotlar

(1)https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/suleyman-ates/cuma-namazi-kac-rekattir-1572325

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget