Eşekli Yazımı Sansürlediler

Aşağıda eşekle ilgili okuduğum kitaptan esinlenerek, facebook paylaşım siteme fotoğrafımı ve yazımı koymuştum. Onunla ilgili sansür yazı ve dokümanı

Dünya üç beş bilgisizin elinde,
Onlarca har bilge kendilerinde.
Üzülme, eşek eşeği beğenir,
Hayır, var sana kötü demelerinde”
Ömer Hayyam

Eşekli Yazımı Sansürlediler

Çoğunlukla facebook sosyal paylaşım sitesinde bazı olumsuz olay ve uygulamalar hakkında eleştirel mahiyette yazı, yorum, fotoğraf, karikatürleri paylaşıyor ve siteme ekliyordum. Bundan hoşlanmayan İletişim Başkanlığı benim bu sayfama bazen engeller koyuyor, yazı ve öteki dokümanları, isteğim dışında kaldırıyor, yani sansürlüyor. Aşağıda eşekle ilgili okuduğum kitaptan esinlenerek, facebook paylaşım siteme fotoğrafımı ve yazımı koymuştum. Onunla ilgili sansür yazı ve dokümanı size aktarmak istiyorum.
Ankara’da bir kütüphaneden ödünç olarak Eşeklerin Bilgeliği (Kaotik bir dünyada sükûnet arayışı) adlı kitabı okurken hiç duymadığım bazı bilgilere rastladım ve şaşırdım.
Kitabın 70 nci sayfasında aynen şunları yazıyordu: “Eski ve Yeni Ahit ile Kuran’da eşekler genellikle olumlu bir şekilde çıkar karşımıza. Peygamberlerin güvenilir, hikmet sahibi sadık ve taşıyıcıları olarak, hatta kimi zaman peygamberlerden bile zeki taşıyıcılar olarak boy gösterirler”.
Her ne kadar Kuran’da “en çirkin ses eşek sesidir” deniyorsa da, eşekler içgüdülü bir şekilde İslam peygamberi üzerinden daha doğrusu Muhammed eşekler üzerinden dile gelir. Kuran’da, Allah hayvanları insan konuşturmaktan ziyade Muhammed’i hayvanların diliyle konuşturur”. Sansürlenen yazımda bunlar yoktu.
Yine aynı sayfadan öğrendiğimize göre Hz. Muhammed’in “Yafur” Adında siyah bir eşeği varmış. Yafur Muhammed’e sadık kalacağına Allah’a yemin eder ve böylece Muhammed’in sağ kolu olur. Her yere Yafur’la gider. Gerçekten Yafur Muhammed’e müthiş sadıktır. Hz. Muhammed öldükten sonra, Yafur üzüntüsünden intihar eder. İşte şimdiye değin, ne Cuma vaazlarında, ne de bir başkasından bunları hiç duymamıştım.
İşte bunların yazılı olduğu bu kitabı bitinceye kadar yanımda çantada taşıdım. Acil bir işim için yolum Kızılay’dan geçerken çok yorulmuştum, baktım 75 yaşımın bacakları beni taşımak istemiyordu; bacaklarıma bir mola vereyim, dedim. Yüksel Caddesi’nden geçerken boş bulduğum bir banka oturdum, bacaklarım dinlenirken ben de bizim şu Eşeklerin Bilgeliği kitabına göz atmaya başladım.   
“Tüm hayvanlar içinde en felsefi hayvan eşektir; üstelik kaderleri konusunda insanlardan bile felsefi tutumları vardır”. Aman Tanrım, bu satırları kitaptan okuyunca çok şaşırdım.
İşte eşekle ilgili böylesine ilginç çarpıcı şeyler yazan yazar, kendine çok sadık bir eşekle Fransa, İspanya, Güney Avrupa, Kuzey Afrika, Mısır, Sudan vb yerleri dolaşır, eşekle ilgili anı ve duygularını yazar.
Kitabın 8 nci sayfasında Eski Mısırlıların, “eşeklerin gizli güçler barındırdıklarına da inanıyorlardı. Eşek sütü hem lüks bir içecek hem de ebedi geçlik iksiri addediliyordu. MÖ 51 ile 30 yılları arsında hüküm süren Kleopatra’nın üç yüz eşeği vardı; her gün eşek sütünde banyo yapardı, zira cilde iyi geldiğine ve yaşlanmayı geciktirdiğine inanıyordu. Haklıydı: Eşek sütü yağ asitlerinden yana zengindir, A, E ve F vitaminleri içeriri; doğal dermatolojik özellikleri vardır, zindelik veriri, kuru ve kırışık ciltlere iyi gelir”.Yazar eşeği ile Mısır’a uğradığında bunları yazmış.
İşte bunlara benzer bir şeyler yazmıştım, sosyal paylaşım sitesine. Sansür heyeti, nerede bir yanlışlık görmüşse, haberim olmadan siteden benim resmimin de olduğu bu yazıyı kaldırmış. Oysa anayasamızda basın, ifade, fikir özgürlüğünü içeren maddeler varsa da, günümüzün Abdulhamid yönetimi kafalı, sansürlü yönetimi hoşlarına gitmeyenleri sansürlüyorlar, muhalif gazetecileri hapse atıyorlar, muhalif gazeteleri susturuyorlar. II. Abdulhamid devrinde de gizli padişah beslemeli hafiyeler aynı sansür, ihbar işlerini yaparlar, aydınlara kan kustururlarmış.
Bu satırları okuyunca, etkilendim hafızam beni köydeki küçüklüğüme köyüme götürdü, bankın üzerinde eşekle ilgili anılarım bir film şeridi gibi gözümü önünde kaymaya başladı. İnsanlık tarihinde eşek ve öküz kadar insanoğluna hizmet eden, yine insanlar tarafından aşağılanan başka bir hayvan yoktur. Eşek ve öküz üstüne ne öyküler var, ne atasözleri var bilemezsiniz. Araştırdım, çok ilginç detaylara rastladım, bu nedenle Halk Kültüründe Eşekname ve Öküzname adlı bir kitap yazdım; kendi imkânlarımla, param olmadığı için diğer iki kitabımla birlikte yüzer tane olmak üzere, 300 tane bastırabildim. Diğer iki kitabım beğenildiği için Milli Kütüphane kayıtlarına geçti, orada bulunuyor. Fakat Eşekname Öküzname ile birlikte üç kitabımı bazı yayınevlerine gönderdim, basmadılar, Kültür Bakanlığna başvurdum, ilgilenmediler. (Geliri bir hayır kurumuna gitmek üzere dört kitabımı bastıracak bir sponsor arıyorum)
Neyse biz okumakta olduğum kitaba dönelim. Eşeklerin Bilgeliği kitabı elimde okurken dalıp gitmişim. Köyde 1950 li yıllarda anamın bir eşeği vardı, eşeğe o kadar önem verirdi ki anlatamam, tarlaya, bağa, bahçeye, pazara eşekle giderdi. “O benim elim ayağım” derdi. Bizim ayakkabımızdan önce eşeğin nalını düşünürdü. Öküzü ölen bazı köylülerimizin tarımsal işte tek öküzün yanına eşek koştuklarını hatırlıyorum. Anamın eşeğini bir gün kapmıştı, anam ölen eşeğimize ağlayıp durmuştu. Köylü olup da benim yaşımda ve 1950 li yıllarda çocuk olanların mutlaka eşekli anıları vardır. Ben de sonradan anamın eşeği hakkında aşağıdaki mısraları yazmıştım. (Eşek Deyip Geçmeyin Cevat Kulaksız yazıma bakarsanız daha ilginç notları görürüsünüz)
AKtrollerin hakaretine uğradım:
Yazımı bitirip gönderdikten daha sonra aklıma gelen şunları eklemeyi unuttuğumu fark ettim:
1-Bu eleştirel yönlü yazılarımı yazdığım, paylaşımları yaptığım facıbook paylaşım sitesinde, baktım bana karşı, bu sansürcülerin paralelinde davranan bir AKtrolün yazdığını tahmin ettiğim hakaretimsi bir yazı gördüm. Adam bana karşı şöyle yazıyordu:
Bizim köyde, sahibine daha sadık olsun diye köpeklerin kulaklarını keserler. Senin de CHP liler kulağını kesmişler, CHP lilerin iyi köpeği olmuşsun”.Soyadım Kulaksız ya, adamın yazdıklarına bakın, adamlar fikre fikirle yanıt veremedikleri için sadece mayalarına meşreplerine uyan küfür ve hakaretlerde bulunuyorlar. Ben de cevap olarak, -kötü söz- sahibinindir diye yazmaya başladığım sırada, birden o hakaret yazısı da, benim cevap olarak yazmakta olduklarım da, bu metin kaldırılmıştır, cevap yazamazsınız notu ile kaybedildi.
2-Yine 1950 li yıllarda, amcamgillerle dededen kalan ahır sekisi denilen kocaman bir odada oturur yatardık, insanların yatıp oturdukları yer biraz yüksekte idi. Odanın yarısından çoğu bölümünde eşek, öküz, inek, koyun hepimiz bir odada yatar, otururduk. Babalarımız “o hayvanların nefesleri odayı hepimizi ısıtıyor” derler, ahır sekisinden vaz geçmezlerdi. Gecenin bilmem kaçıncı saatinde eşeğimiz “aiai” diye bir bağırtı kopartır, hepimizi uyandırırdı. Bu kocaman odanın iki küçük penceresi vardı, pencerede cam bile yoktu, pencere açılıp kapanmazdı. Pencereye “pencere kağıdı” dedikleri samanlı bir kağıt hamurla yapıştırırlardı. 1950 li yılların sonlarına doğru, bu havasız odada yaşamamız sonucu olarak babam ve amcam veremden öldüler, ben ve amcamın bir kızı vereme yakalandık. Tedaviler sonucu biz verem kırımından kurtulduk, ama şimdilerde her akciğer filmi çektirdiğimizde doktorlar “akciğerinde küçükken verem geçirmişin küçük bir boşluk var ama zarar vermez” derler. 1960 lı yıllara doğru, baktılar ki ahır sekisi sağlıksız, bir bir ahır sekileri yok oldu, herkes büyük ve açılır kapanır pencereli sağlıklı evler yaptılar,  verem de bitti. Eşekli bir kitap ve yazı beni nerelere götürdü.

 

ANAMIN EŞEĞİ

Köyde anamın bir eşeği vardı,
Onun çok güzel gözleri vardı,
Anam onu bizden üstün tutardı,
Eşek benim elim ayağım” derdi.

Eşekle çekerdi taşı toprağı,
Tarlada ”kümpür” turşu kabağı,
Çekerdi, dolanırdı yol, sapağı,
Eşek benim yoldaşım” derdi.


Önce alınırdı eşeğin samanı,
Eşeksiz geçmez onun zamanı,
Yükü taşırdı tınmazdı amanı,
O olmasa çok çekerdim” derdi.

Her şeyi taşır tarla pazardan,
Korurdu onu gözden nazardan,
Üstün tutardı evimizde bizden,
Eşek benim yol arkadaşım”derdi.

Anam, “eşeksiz olamam” derdi
Anırmasından derdini bilirdi,
Gece kalkar bakar yem verirdi,
Eşek benim sırdaşım” derdi.

Bizden önce yemini düşünürdü,
Korur, tımar eder, kaşırdı,
Eşek kaybolsa üzülür şaşırırdı,
Eşek benim her şeyim” derdi.

O bizim ev halkımız gibi idi,
Eşeksiz günü hiç geçmez idi,
Her derdi yükü o çekerdi,
Yükü neyle çekerim” derdi.

Pabuçtan önce alınırdı nalı,
Eşeksiz anamın ne olurdu hali,
Giysimizden önceydi onun çulu,
Eşeksiz edemem oğul” derdi.

Bir gün eşeği kırda kurt yedi,
Anam epeyce eşeğe ağladı,
Yükümü neyle çekerim” dedi,
Eşek öldü halim harap” dedi.

Bir “Alamancı” anama eşek verdi,
Al bununla yükün taşı” dedi,
Hediye eşeğe anam çok sevindi,
“Var olasın Alamancı, Alaman” dedi.
                                                                        
Kırda yaramaz çocuk çobanlar,
Eşek arısı yuvasına ateş yakmışlar,
Eşeği yuvaya itip sürmüşler,
Anam,”eşeği ölüme sürmüşler” dedi.

Eşeği “bizi yaktı” sanıp sokmuşlar,
Yuvadan çıkanlar eşeğe üşüşmüşler,
Sokmuşlar eşeği ölüme şişirmişler,
İnleyip ölmüş anamın “Alamancı” eşeği,
Anam, “eşeksiz kaldım gine” diye ağladı…


Kaynak: Eşeklerin Bilgeliği (Kaotik bir dünyada sükûnet arayışı) Andy Merrifield Aylak Kitap 2014

Cevat Kulaksız

Cevat Kulaksız

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget