Saray,
Saraylarda yaşama tutkusu,
Milletinden uzaklaşmak,
Ümmet özlemi, millet kavramı yerine ümmet kavramına ve anlayışına üstünlük tanımak,
Din ve mezhep üzerinden politika yapmak,
Türk Milleti diyememek, demek gerekirse de, sadece milletim diyerek yetinmek,
ATATÜRK diyememek, demek gerekirse de, Gazi Mustafa Kemal diyerek yasak savuşturmak,
Hem laik ve hem de Müslüman olunamaz diyerek, laiklik ikesine olan allerjisini ve düşmanlığını dile getirmek,
Bilerek ve isteyerek yaptığı kendi yanlışlarının sonucu olan 15 Temmuz'u kutsamak ve onu ülkenin kurtuluş savaşı olarak görmek,
Kendi yanlış yasal düzenlemeleri sonucunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin ATATÜRK'çü vatansever subaylarını tasfiye ederek, FETÖ'cü çetenin subaylarının Türk Ordusunu ele geçirerek darbe girişiminde bulunmalarına yol açan AKP çoğunluklu Türkiye Büyük Millet Meclisinin; 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde bombalanması nedeniyle; 1920'li yıllarda ülkenin emperyalist işgalci devletlerden kurtarılması için girişilen ve 30 Ağustos 1922 de zaferle sonuçlanan kurtuluş savaşının karargahlığını yaparak hak ettiği asıl gazilik unvanını bir kenara bırakarak, 15. Temmuz Fetöcü çetenin saldırısı nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisine yeniden gazilik unvanı vermeye kalkışmak,
Tüm bu gerçekleri alt alta koyup bir değerlendirme yaptığımızda,
İş başındaki AKP iktidarının; ATATÜRK ve milli bayramlara olan düşmanlığını anlamamak mümkün değildir.
30. Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarını, pandemi gerekçesiyle yasaklamak ve kısıtlamak,
Ama, aynı pandemi ortamında, hiçbir kısıtlama yapmadan, büyük bir katılım ve cemaatle Cuma namazı kılarak AYASOFYA'yı ibadete açmak,
Kısa süre önce kutladığımız dini bayram olan kurban bayramında, virüsün yayılmasına yol açacak kurban kesimlerini yasaklamamak, bu konuda hiçbir kısıtlama getirmemek,
26. Ağustosta, 949 yıl dönümünü idrak ettiğimiz Alparslan’ın Malazgirt Zaferini, hiçbir kısıtlama ve yasak getirmeden devlet erkanıyla kutlamak,
ATATÜRK imzalı tüm milli bayramlara soğuk bakmak ve bir neden bulup, bunu bahane ederek milli bayramlara yasak ve kısıtlamalar getirmek.
Bunun tek nedeni var bize göre, hem laik hem de Müslüman olunamaz diyen iktidardaki ümmetçi ve mezhepçi, bölücü ve gayri milli zihniyetin, laiklik ilkesini ülkemizde yerleştiren ATATÜRK'e yönelik düşmanlığı ve ATATÜRK'ü halkın gözünde küçük düşürüp itibarsızlaştırma isteği.
Bu zihniyetin, ATATÜRK'e yönelik düşmanlığı o kadar kök salmış ki; ATATÜRK'ün başkomutanlığını yaptığı kurtuluş savaşını ve 30 Ağustos Zafer Bayramını dahi görmezlikten gelebiliyorlar, ellerinden gelse yok sayacaklar.
Aslında onlar da çok iyi biliyorlar, ATATÜRK olmasaydı, ülkenin vatan olmasını sağlayan kurtuluş savaşının kazanılamayacağını, bugünkü bağımsız ve özgür Türkiye Cumhuriyetinin yerinde yeller eseceğini, bu yalın gerçeğe rağmen, onlara göre varsa da yoksa da, Fatih, Alparslan ve 15 Temmuz.
Fatihi de Alparslan’ı da seveceğiz tabi, onlar da bizim atalarımız, ancak bugüne bakmak ve bugünün değerini de bilmek zorundayız.
Evet bugünleri, Alparslanlar ve Fatihlere de borçluyuz, onları da çok seviyor ve saygı duyuyoruz, minnetle anıyoruz.
Tıpkı, dünlerde kalan dedelerimizi sevdiğimiz ve saydığımız gibi.
İçinde bulunduğumuz bugünleri de, dedelerimizin Dünyaya getirdiği babalarımıza, yani ATATÜRK ve silah arkadaşlarına borçlu olduğumuzu unutmamalıyız.
Bize göre; bu ülkenin tek kurtuluş savaşı ve zaferi vardır ve o da; 26 Ağustos 1922 de büyük taarruz ile başlayan ve 30 Ağustos 1922 de ATATÜRK'ün başkomutanlığı altında emperyalist devletlere karşı kazanılan ve vatanın dış düşmanlardan kurtarılarak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasıyla sonuçlanan ve her 30 Ağustoslarda bayram olarak kutlanan kurtuluş savaşıdır.
Yine bu ülkenin tek gazi meclisi vardır ve o da; kutuluş savaşının kazanılmasında etkin rol oynayan ve kurtuluş savaşına karargahlık yaparak hak ettiği gazilik unvanını alan meclistir.
15 Temmuz da meclisi bombalayanlar, Fetöcü çetenin içerdeki hain mensupları olup, meclisin maruz kaldığı bu bombalı saldırı, içerideki hainlerin bir başkaldırısı ve isyanıdır, bu çete ile aynı menzile gittiklerini itiraf eden iktidar ile çetenin iktidar mücadelesinin bir tezahürü olup, zaten gazi unvanına sahip olan meclise, alternatif bir gazi unvanı verme mertebesinde ve değerinde asla değildir. Yüz karası çirkin bir eylemdir.
Bu nedenle; pandemiye rağmen, 15 Temmuzda darbe girişiminin önlenmesini; kurtuluş savaşımızın ve gazi meclisimizin bir alternatifi kabul ederek, hiçbir kısıtlama yapmadan coşkuyla kutlayan iktidarı; gerçek kurtuluş savaşımızın kazanılması nedeniyle, her 30. Ağustosta milli bayram olarak kutladığımız 30 Ağustos Zafer Bayramını, hiçbir kısıtlama ve yasağa tabi tutmadan, Türk Milletine yakışır şekilde coşkuyla kutlamaya davet ediyoruz.
30 Ağustos Zafer Bayramımız Tük Milletine kutlu ve mutlu olsun.
Bize bu zaferi ve bayramı kazandıran ATATÜRK ve silah arkadaşlarını, rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Güner Yiğitbaşı
28/08/2020
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder