İtibarı Saraylarda Ve Egemenliği Ayasofya Da Arayanlar

İtibarı Saraylarda Ve Egemenliği Ayasofya Da Arayanlar ATATÜRK; devletin itibarını, bağımsızlığını ve egemenliğini saraylarda, Ayasofya’da değil, emperyalist düşmanla girdiği savaş meydanlarında, kazandığı ve düşmanı denize döktüğü

İtibarı Saraylarda Ve Egemenliği Ayasofya Da Arayanlar
Devletin itibarını;  saraylara indirgeyen ve şatafatlı 1150 odalı saraylarda ve Devletin egemenliğini ve bağımsızlığını;  hemen yanı başında halis cami, İslam ve  Osmanlı eseri olan, cami olarak inşa edilen,  kökten cami Sultan Ahmet Camisi boş dururken, tartışmasız çok değerli ve Dünya kültür mirası olmakla birlikte,  kiliseden bozma sonradan cami olan  Ayasofya'nın  siyasi rant uğruna ibadete açılmasında arayan ve bulan, söylemleriyle ATATÜRK'e dil uzatan, Ayasofya'yı Müze’ye dönüştürme kararı alan ATATÜRK'ü,  tarihe ihanet etmekle ve hukuku çiğnemekle suçlayarak onu küçük düşürmeye ve itibarsızlaştırmaya çalışan ERDOĞAN;  kendisinin asla ve asla bir ATATÜRK olamayacağını, onunla kıyaslanamayacağını,  kısaca ifade etmek gerekirse, onun tırnağı dahi olamayacağını artık anlamalı ve ATATÜRK ile uğraşmaktan vazgeçmelidir.
ERDOĞAN bir zamanlar ne demişti? Hem demokrat ve hem de laik olunamaz.
Bize göre; ERDOĞAN yanılmaktadır. ERDOĞAN; fıtrattan demokrat ve laik değildir.
Aslında, pekala hem demokrat ve hem de laik  olunabilir.
ATATÜRK; doğuştan, hem demokrat ve hem de laik bir devlet adamıdır.
ERDOĞAN'ın düşündüğü gibi; demokrasi ve demokratlık laikliğe engel olmadığı gibi, laiklik de demokrat olmaya engel değildir.
ATATÜRK; İşgal altındaki İstanbul'u, düşman işgalinden kurtarmakla, kaybedilen Ayasofya'nın kılıç hakkını Fatih Sultan Mehmet’ten devir almış ve varsa böyle bir kılıç hakkı, bu hakkı kazanan bir kişi olarak; bu hakkını,  Ayasofya'nın müze yapılması olarak kullanmıştır.
ATATÜRK;  devletin itibarını, bağımsızlığını ve egemenliğini saraylarda, Ayasofya’da  değil, emperyalist düşmanla girdiği savaş meydanlarında, kazandığı ve düşmanı denize döktüğü, işgalcileri İstanbul’dan kovduğu savaşlarda, kurtuluş savaşı devam ederken 23. Nisan. 1920 de açtığı ve kurtuluş savaşını yönettiği Türkiye Büyük Millet Meclisinde aramış ve bulmuştur.
ATATÜRK; işbirlikçi Osmanlı saray yönetimine yanaşmamış, saraya damat olabilecek ve devlet katında önemli makamlara gelebilecek ve saraylarda oturabilecek iken, sarayları, saray imkanlarını elinin tersiyle iterek,  Anadolu’ya geçmiş ve  kurtuluş savaşına öncülük ve komutanlık yaparak, emperyalist işgalci devletleri mağlup edip, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmak suretiyle, bizzat kendisi şanlı bir tarih yazmıştır, Başkalarının yazdığı tarihle övünmemiş kendisi tarih yazmıştır.
Bu nedenle, ERDOĞAN'ın dediği gibi, ATATÜRK;  tarihine ihanet eden değil, bizzat kendisi tarih yazan, İstanbul’u ikinci kez fetheden ve  Ayasofya'yı işgalden kurtaran emsalsiz bir devlet komutan ve  adamıdır.
ATATÜRK'ün yazdığı tarihe sahip çıkmadığı gibi,  açıkça ihanet eden ERDOĞAN'ın kendisidir.
ATATÜRK; Ayasofya'yı,  onun bunun, dış güçlerin ve devletlerin baskıları ve yönlendirmeleri sonucunda müze yapmamıştır. Ayasofya'nın tüm Dünya insanlarının ortak değerlerini temsil eden bir Dünya kültür mirası bir eser olması nedeniyle, ibadete kapatarak müze yapılması için Bakanlar Kurulundan 1934 tarihli kararı çıkartmıştır.
ATATÜRK; devletin bağımsızlığına ve egemenlik hakkına herkesten daha çok sahip çıkan ve bu nedenle,  kelle koltukta kurtuluş savaşını göze alabilen gerçek bir kahramandır.
ATATÜRK; Ayasofya'nın cami olarak sadece bizim istifade edebileceğimiz bir konumdan çıkarılarak müze yapılıp Dünya milletlerinin ortak kültür mirası olarak saygın bir statüye kavuşturulmasını sağlamıştır. Bencil davranmamıştır.
ATATÜRK; hukuka saygılı bir devlet adamı olup, attığı her adımda bir hukuk ihlali olan, anayasayı rafa kaldıran bir kişinin,  hukuku ağzına almaya ve ATATÜRK'ü hukuka aykırı bir karar almakla suçlamaya hakkı ve haddi yoktur.
Ülkenin, itibarını,  bağımsızlığını ve egemenlik hakkını korumak;
İktisaden bir Katar'a ve onun petrolden kazandığı dolarlara muhtaç ve  teslim olmamaktır,
İktisaden Katar'ın eline bakar hale gelmemektir,
Katar istiyor diye ve Katar'a,  kapalı kapılar ardında önceden söz verdiği, Katara parsel parsel arsa ve tarlalar sattığı için, bağımsız karar verme yeteneğini kaybettiğinden,  Kanal İstanbul projesinde ısrar etme aczine ve  konumuna düşmemektir,
Merkez bankası döviz rezervlerini eksiye düşürmemektir,
iktisadi bağımsızlığını kaybetmemek, iktisaden dış güçlere bağımlı hale gelmemek, ekonomisi dibe vurmuş olmamak, iç ve dış borç yükü altında ezilmemek, millet'in vergilerini, iç ve dış borç faizleriyle yok etmemektir,
Parasız pulsuz kaldığı halde, vergileri artırarak milletinin cebine göz dikmemek, haddini bilerek lüks ve israfta ısrar etmemektir,
Kendi vatandaşlarını, kendi vatandaşı suçsuz ve günahsız gazetecileri, sadece doğruları yazdıkları ve iktidarı eleştirdikleri için zindanlarda tutarak, Almanya ve ABD vatandaşı olan tutuklu sanıkların, bu devletlerin ricası üzerine serbest bırakılarak ülkelerine gönderilmeleri değildir,
Bu makalemizi yazarken 15 Temmuz darbe girişimi kutlamalarının programına Halk TV den kulak misafiri olduk, inşallah yanlış anlamışızdır, öyle bir program ki;  anlayabildiğimiz kadarıyla, tamamen laiklik karşıtı, laik ve demokratik bir devletle asla bağdaşmayan, kurulması düşünülen teokratik faşist bir devlete yakışan bir program bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete, haydi hayırlısı.
Sizler, hala bu ülke asla din devleti olamaz diye uyumaya ve gülüp geçmeye devam ediniz.
Yandaş bir televizyonda,  Ayasofya zaferinden sonra, hilafeti tartışmalıyız artık demeye başladılar demokrasi ve laiklik düşmanları.

Güner Yiğitbaşı

14/07/2020
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget