CHP'nin 37. Olağan Kurultayında mevcut genel başkan ve tek aday KILIÇDAROĞLU'nun yaptığı yaklaşık bir saati aşkın konuşmasını, canla ve başla dinledik.
Genel hatlarıyla olumlu ve güzel bir konuşmaydı.
KILIÇDAROĞLU; ülkenin sorunlarını, beş ana noktada toplayarak açıkladı, eleştirdi ve bu sorunların çözüm yollarını da 13. maddelik çözüm manifestosu ile açıladı.
Kılıçdaroğlu ve CHP'liler 37. Olağan Kurultayını, iktidara yürüyüş kurultayı olarak ilan ettiler.
Bu iddialarını, sanırım, Millet İttifakı ile elde edilen yerel yönetim seçim başarı ve iktidarına ve bu yerel yönetim iktidarlarında CHP'li Belediye Başkanlarının gösterdikleri başarı ve performanslarına güvenerek kamuoyuna açıkladılar.
Bize göre, CHP; yerel seçimlerdeki başarılarında, Millet İttifakına dahil olan veya olmayan muhalefet partilerinin seçmenlerinden aldıkları oylara da borçlu olduklarını, alınan tüm oyların kendi öz oyları olmadığını asla unutmamalıdır.
Millet İttifakı desteği ile de olsa kazanılan yerel seçim başarısı ile CHP'den belediye başkanlıklarını kazanan başkanların, oturdukları koltuklarda yaptıkları ve yapacakları başarılı hizmetlerin, belli bir oranda oy olarak CHP'ye geri döneceği bir gerçek ise de, bu geri dönüşün, Millet İttifakına dahil muhalefet partilerinin tabanına mensup tüm seçmenlerin oylarının da CHP'ye yöneleceği şeklinde olacağını, kimse düşünmemelidir.
CHP yönetimi bu gerçeği gördüğü içindir ki; ittifaksız tek başına iktidar olacaklarını söyleyememektedirler. Nitekim, KILIÇDAROĞLU da kurultay konuşmasında, bunu açıkça vurgulayarak, dostların da yardımlarıyla iktidar olacaklarını açıklamak zorunda kalmıştır.
Hal böyle iken, CHP'nin 37. Kurultayı iktidar olma, iktidara yürüme kurultayı olarak açıklaması, bize göre hoş olmamıştır. Bu beyan, başarılması zor ve çok iddialı bir beyan olup, çok iddialı olan bu iktidara yürüme beyanı, yerel seçimlere benzemeyen, tamamen farklı olan genel seçimlerde, Millet İttifakına dahil olan ve olmayan partileri ve tabanlarını olumsuz etkileyebilir ve parti tabanımız acaba CHP'ye kayarak tabanımızı yitirir miyiz endişesine sevk edebilir, seçmen tedirgin olabilir.
Bu nedenle CHP'nin bu 37. Kongresini; iktidara yürüyüş olarak değil, ülkede AKP iktidarı tarafından yok edilen ATATÜRK ilkelerine dayalı Laik Cumhuriyeti, demokratik rejimi, demokrasiyi ve özgürlükleri yeniden kazanma, parlamenter sisteme geri dönme, tahrip edilen ülke ekonomisini onarma, yok edilen ülkenin birliğini ve kardeşliğini yeniden tesis etme, yok edilen yurtta sulh ve cihanda sulh dış politikasına geri dönme, yok edilen en başta liyakat olmak üzere, devlet yönetimine dair geleneklere geri dönme kurultayı olarak açıklamalı ve bunu tüm dostlarla birlikte sağlamaya kararlı olduklarını, CHP önderliğinde tüm muhalefet blokunu kucakladıklarını açıkça kamuoyuna ilan etmeliydi.
İçimizde yara olarak kalan bir eksik de vardı bu konuşmada.
AYASOFYA'nın ibadete açılışının, 24 Temmuz Lozan Anlaşmasının 97. yıldönümüne bilerek denk getirilmesine, Lozan kutlamalarına kulaklarını tıkadığı gibi, kutlamak isteyenlere de engel olan ANITKABİR ziyaretlerini yasaklayan, AYASOFYA'nın açılışı bahanesiyle kılıç kuşanarak yaptığı konuşmasında ATATÜRK'e hakaret ederek lanet okuyan, Laik Cumhuriyet ve ATATÜRK ile hesaplaşmaya kalkışan Diyanet İşleri Başkanı ile onu kullanan AKP Genel Başkanının bu aymazlıklarına cevap verilmeyerek sessiz kalınmasını yadırgadığımızı, bu sessizliğin hiçbir haklı nedeninin olamayacağını, Laik Cumhuriyete ve ATATÜRK'e yapılan saldırıya cevap verilmemesini, Laik Cumhuriyete ve ATATÜRK'e meydan okunmasının hafife alınmasını, AKP'nin kışkırtmalarına ve oyununa gelmek istemedikleri savunmasını, asla kabul etmediğinizi, belirtmek istiyoruz.
Güner Yiğitbaşı
25/07/2020
Hukukçu
Yorum Gönder