Gerçek olmayan şeyleri, gerçekmiş gibi söyleyerek, buradan kendisine maddi ve manevi haksız bir çıkar sağlamayı, muhataplarını aldatarak yanıltmayı huy edinmiş kişilere yalancı denir.
Yalancının tarifinden de anlaşılacağı üzere, yalan söylemek ve yalancılık, insanlara özgü kötü bir huydur.
Bu nedenle yalan söylemek ve yalancılık yapmak, İslam dahil tüm dinlerde yasaklanmıştır.
Yalan söyleyen, gerçek dışı konuşan kişiler; insanende, dinen de makbul kişiler değildir.
Aslında, yalancılık bir huy olmakla birlikte, yalancılık ve yalan söylemek, bunu huy edinmek, o insanın aciz olduğunu, bu aczini söylediği yalanlarla örtmeye çalıştığını gösterir.
Bu nedenle, toplumda yalan söyleyenler yalancılık yapanlar, asla sevilmezler.
Yalancılar, gerçek dışı konuşan yalan söylemeyi huy edinenler, yalan söylemeyi o kadar alışkanlık haline getirirler ki; zaman içinde, kendi söyledikleri yalanlara, kendileri de inanmaya başlarlar, arada bir doğruları söylediklerinde de, kendilerini yalanlamış olurlar farkında olmadan
Örneğin; iki kişi bir araya gelip barışçıl anayasal gösteri haklarını kullanmaya kalkıştıklarında, hemen emrindeki polis gücüyle göstericilerin kafalarına vuran ve göstericileri bastıranlar; aynı barışçıl bir gösterinin, başka bir ülkelerde yapılması ve göstericilerin aynı polis gücüyle bastırılması halinde, bunun antidemokratik bir engelleme olduğunu savunarak eleştirmeye kalkışırlar ve çelişkiye düşerler.
Velhasılı; yalan ve yalancılık, gelir ve sonunda yalancının kendisini vurur.
Bunlar niçin yazıyoruz?
Tahmin etmiş olmalısınız.
Yalan söylemenin dinen de hoş karşılanmadığını, günah olduğunu hepimizden iyi bilmesi gereken bir koltukta oturan Diyanet İşleri Başkanı, 24. Temmuz da, AYASOFYA'nın bütünüyle ibadete açılması töreninde konuştuğu Cuma hutbesinde; ATATÜRK'ü kast ederek, AYASOFYA'yı müze yapanların lanetleneceğini söyledi. Bu söylem kocaman bir yalandı tabi. Bunun yalan olduğunu Diyanet İşleri Başkanı da çok iyi biliyordu.
ATATÜRK, İngiliz işgalindeki İstanbul'lu ve AYASOFYA'yı işgalden kurtaran bir vatanseverdi.
Kutsanan AYASOFYA; İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet tarafından elde edilen bir ganimet olarak, camiye çevrilen Bizans eseri bir kiliseydi. Kilise olması nedeniyle, ne kadar tadilat yapılsa da, Dünya kültür mirasi bazı fresk ve resimlere dokunulamıyordu, bunlar yok edilemiyordu. Bunlar ise, İslami inanışa göre ibadet yapmaya engeldi.
Bu nedenle, 24. Temmuz. 2020 de yeniden ibadete açılan AYASOFYA'nın sakıncalı fresk ve resimleri, teşbihte hata olmaz, namaz süresince Hacivat ve Karagöz benzeri perdelerle kapanıp açılacaktı. Şart mıydı, bu kadar bol caminin olduğu, hemen yanı başında duran Sultan Ahmet Camisine rağmen, AYASOFYA'nın cami olarak ibadete açılması?
Fatih Sultan Mehmet’in Vakfıyesi imiş ve Dünya var oldukça cami olarak hizmet verecekmiş, müze yapılamazmış, müze yapan ATATÜRK lanetlenecekmiş.
Bu söylem, Fatih Sultan Mehmet’i tanrı yapmak ve Allaha şirk koşmaktır.
Bu nedenle, Diyanet İşleri Başkanı; sapık inanç ve amaçlarını gerçekleştirmek uğruna, ATATÜRK'e lanet okuyan beyanlarıyla, yalan söylemiş, Allahtan sonra tüm kazanımlarını borçlu olduğu bu ülkenin kurtarıcısı ve devletimizin, Laik Cumhuriyetin kurucusuna, nankörlük yapmış, Bizans eseri bir kiliseyi kutsamıştır.
Bunun putperestlikten ne farkı vardır?
Yalan söyleyen, Laik Cumhuriyete ve onun kurucusu ATATÜRK'e meydan okumaya kalkışan Diyanet İşleri Başkanı, kamuoyundan gelen haklı eleştiriler karşısında, bu tür sözde kabadayıların yaptıkları gibi, çark ederek söylediklerini inkara kalkışmış, ölmüş olan ATATÜRK'e beddua edilemeyeceğini, lanet okunamayacağını, ancak dua edileceğini açıklamak zorunda kalarak, farkında olmadan kendince bir kez daha yalan söylemiştir.
Zira, Diyanet İşleri Başkanı, ölmüş olan ATATÜRK'e, özel günlerde ve hutbelerinde hiç dua etmemiş. adını dahi anmamış, bilakis, keşke Yunan kazansaydı diyerek ve devamla ATATÜRK'e hakaret ve beddua eden, Fesli deli Kadir gibi, ATATÜRK düşmanı vatan haini kişilere, VİP ziyaretler yapmış ve saygı göstermiştir.
Yine de bir açık kapı bırakıyoruz. Diyanet İşleri Başkanının; bizim bilmediğimiz. ATATÜRK'e yönelik iyi sözleri ve duaları varsa, kendisini bunları kamuoyuna açıklamaya ve yayınlamaya davet ediyoruz.
Aksi halde; yalancılık yaftası, Diyanet İşleri Başkanının boynunda asılı olarak kalmaya devam edecektir.
27/07/2020
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder