Topal Osman ile Ali Şükrü Bey’in anıt mezarında
Karadeniz gezimizin 30 Ağustos 2019 daki bölümünün ilk durağında, rehberimiz Arif Karaçomak kılavuzluğunda Giresun kalesine çıkarak şehri seyrederken, Topal Osman’ın anıt mezarını da ziyaret ettik. Bu iki yiğit Karadeniz insanının mezarlarını ziyaret ederken, daha 1923 Cumhuriyetin ilk yılındaki macera ve hazin sonlarına bir göz atalım dedik.
Her iki Karadeniz insanının Cumhuriyetin ilk yılında bir çeşit sanki darbe teşebbüsü yaptıklarına ve hazin sonlarına tanık oluyoruz. Her ne ise, biz olan biteni okuyucuya sunalım.
Sonradan Kılıç Ali’nin önerisi ile Topal Osman’ın anıt mezar haline getirilen mezar taşında büyük harflerle şunlar yazılı idi:
“ALLAH BAKi
“Giresunlu Feridunzade merhum Osman Ağa’nın özgeçmişi:
“-1912 Balkan Savaşı’na Bedel ödemesine rağmen gönüllü olarak katılmış, Çorlu’da yaralanarak ayağı sakat kalmıştır. (Bu nedenle “Topal Osman” diye anılmaya başlamış) “Birinci Dünya Savaşında askerlik yükümlülüğü olmadığı halde gönüllülerden meydana getirdiği bir birlikle Ruslarla birçok defa savaşmış, bilhassa, bilhassa Tirebolu’da çarşı müdafaasında yaralıklarda bulunulmuş. İstiklal Savaşı’nda milli taburla Ermenilerle mücadele etmiş, Koçgiri İsyanında Pontus çetelerinin imhasında büyük hizmetler göstermiş. Yunanlıların Sakarya’ya gelmeleri üzerine dört taburluk bir alay teşkil ederek Yunanlıların Akdeniz’e atılmasına kadar bütün savaşlarda üstün hizmetlerine karşılık binbaşılıktan yarbaylığa yükselmiştir.
Doğum Tarihi: 1883 Nisan Vefat Tar. 1923 Ruhuna Fatiha”.
Biz de günahını sevabını tarihe bırakıp rehberimiz Arif Karaçomak ve iki yol arkadaşımızla mezarı başında bir Fatiha okuyarak fotoğraf çektirdik.
1 Eylül 2019 günü de dönüşte yine Trabzon’a uğradık. Rehberimiz, şehri yükseklerden görmemiz için, Ali Şükrü Bey Parkı denilen yüksekçe bir yere götürdü. Orada şehri seyrederken ve de orada bulunan yaşlılarla konuşurken, Topal Osman’ın katlettiği denilen Ali Şükrü Bey’in mezarının olduğunu ve bu parkın adının onun ismine izafeten verildiğini öğrenince, Ali Şükrü Bey’in mezarını ziyaret etmek istedim. Oradaki süremiz dolmak üzere idi, rehbere tembih ederek, mezarın bulunduğu yere yukarı doğru hızlı hızlı yürüdüm ve kubbemsi bir yapı altındaki mezarını görüp bir kare fotoğraf çektirdim.
Mezar taşında şunlar yazılı idi. Mezar taşının üst tarafında dua olduğunu sandığım Arap harfleri yazılmış bir yazının altında büyük harflerle şunlar yazılı idi:
“-Şehid-i Muazzez Ali Şükrü Bey Trabzon Mebusu 1881-1923 Ruhuna Fatiha”.
Muhalif ve İslami kimliğiyle bilinen I. Meclis Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey nasıl ve kim tarafından öldürüldü?
Tarihçi Ayşe Hür, Mustafa Kemal’in öldürttüğü Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey ile onu öldüren Giresun’lu Topal Osman’ın hikâyelerini 01 Nisan 2012 günlü Taraf gazetesinde şöyle anlatmakta:
Ali Şükrü Bey ve Topal Osman
“1884 yılında Trabzon Vakfıkebir’de doğan Ali Şükrü Bey, Bahriye Mektebi’nde okumuş, İngiltere’de deniz hukuku eğitimi görmüş, deniz kurmay binbaşısı iken son Osmanlı Meclisi’ne Trabzon mebusu olarak katılır. Ancak, Meclis’in, 16 Mart 1920’de İtilaf Güçleri tarafından işgal edilip kapatılmasından sonra Ankara’ya geçer. Yeni kurulan Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Milletvekili sıfatıyla vazife alır. Bir süre sonra Mustafa Kemal’e çeşitli nedenlerle muhalefet edenlerden oluşan İkinci Grubun önde gelenlerinden olur.
Kendini yakından tanıyanların ifadesine göre, Ali Şükrü Bey hitabet yeteneği yüksek, kürsüde sözünü sakınmadan konuşan biridir. Dönemin siyaset adamlarından Zamir Bey’e (Damar Arıkoğlu) göre “İyi İngilizce bilir, etine dolgun, uzunca boylu, gözleri miyop, kalın camlı gözlük kullanır, çenesi biraz kısa, hafif elmacık kemikli, sert bakışlı, ifadesi düzgün, iyi konuşan, sözünü dinleten, kendi bildiğinden şaşmayan” biridir. “Hükümet lehine konuşanları dalkavuklukla suçlayan”, “Taassubu hocalardan geri olmayan, kadının serbestîsi şöyle dursun, yüzlerinin açılmasına bile tahammülü olmayan” biridir. Falih Rıfkı Atay da Ali Şükrü Bey’in Meclis’teki muhafazakâr grup içinde “en azılı” olanlardan biri olduğunu söyler. Nitekim 1920 yılında TBMM’nin kabul ettiği Men-i Müskirat (içki yasağı) Kanunu onun işlerindendir.
Tan gazetesi
Dinî konulardaki hassasiyetleri ile dikkati çeken Ali Şükrü Bey 2 Kasım 1922’de Saltanat’ın kaldırılmasından sonraki dönemde, her söz alışında Hilafet’i savunmakla kalmaz, Mustafa Kemal’in Hâkimiyet-i Milliye gazetesine karşılık Tan gazetesini çıkarır, bir de Hilafet’i savunan broşür bastırır. Aynı dönemde başlayan Lozan Barış Görüşmeleri’nde Türk heyetinin başındaki İsmet İnönü’nün hariciyeci olmamasını sert şekilde eleştirdiği gibi, Meclis çalışmalarını engelleyerek Mustafa Kemal’in tepesini iyice attırır. Hatta 6 Mart 1923 tarihli oturumda Mustafa Kemal’le birbirlerinin üzerine yürürler. Mustafa Kemal’in bir oldubittiyle bu ilk Meclis’i feshederek seçimlere gitmeye karar verdiği günlerde Ali Şükrü Bey birden ortadan kaybolur.
Son olarak 26/27 Mart akşamı, Karaoğlan Çarşısı’ndaki Kuyulu Kahve’de dostlarıyla sohbet edip ve nargile içtikten sonra Mustafa Kemal’in muhafızlığını yapan Topal Osman’ın adamlarından Mustafa Kaptan’la kol kola yürürken görülmüştür. Kayboluşunun üçüncü günü kardeşi Şevket Bey, Başbakan Rauf (Orbay) Bey’e başvurur. İkinci Grup üyeleri tarafından Meclis gündemine taşınan konu, vekillerce ateşli biçimde tartışılır, “kaybolan tavuk değildir, bir milletvekilidir! Meclis derhal harekete geçmelidir” çağrısı üzerine Ankara Valisi Abdülkadir Bey’in emriyle tüm polis ve jandarma teşkilatı seferber edilir.
Papazın Bağı’nda ne oldu?
Topal Osman’ın yardımcısı Mustafa Kaptan’ın itiraf ettiğine göre, Mustafa Kaptan tarafından, yemek bahanesiyle Topal Osman’ın Saman Pazarı’ndaki evine götürülen Ali Şükrü Bey, burada Topal Osman ve sekiz adamı tarafından kementle boğulmuştur. Mustafa Kaptan cesedin nereye gömüldüğünü söylememiştir ama öğrenildiğine göre Topal Osman, kendisine Mustafa Kemal tarafından verilen Papazın Bağı denen yerdeki evde saklanmaktadır.
Olayın ortaya çıkması üzerine Topal Osman’ın nasıl teslim alınması gerektiğine dair harekât planını bizzat Mustafa Kemal hazırlar. Rauf Bey’in anlattığına göre önce Muhafız Taburu Kumandanı İsmail Hakkı (Tekçe) çağrılmış, Mustafa Kemal bizzat sarmalama harekâtının krokisini hazırlamış, ardından eşi Latife Hanım’la birlikte Çankaya Köşkü’nden ayrılıp, Rauf Bey’in İstasyon’daki dairesine çekilmiştir. Latife Hanım’ın kız kardeşi Vecihi İlmen’e göre ise Topal Osman ve adamları Çankaya Köşkü’nü sarıp da silah atmaya başlayınca, Mustafa Kemal çarşafa bürünüp Latife Hanım’la birlikte köşkten gizlice çıkmıştır. Hangi anlatım doğrudur bilinmez ama alınan tedbir yerindedir, çünkü Topal Osman Ağa teslim olmayı kabul etmediği gibi Çankaya Köşkü’ne gidip öfke ile her yeri kırıp dökecektir.
Bunlar olurken, polis ve jandarma cesedin neredeye gömüldüğünü tespit etmeye çalışmaktadır. 1 Nisan günü bir çobanın ihbarıyla Ali Şükrü Bey’in ölüsü Ankara civarındaki Mühye (Mehye) Köyü civarında gömülü olarak bulunur. Ölünün vücudundaki izlerden anlaşıldığına göre Ali Şükrü Bey son nefesine kadar direnmiştir. Öyle ki sıkılmış yumruğunun arasında Topal Osman’ın evindeki sandalyeden kopardığı bir parça bulunmaktadır.
Resmî tarihe göre cesedin bulunmasından sonra, Topal Osman Papazın Bağı’nda kıstırılmış, 1 Nisanı (1923) 2 Nisana bağlayan gece sabaha kadar süren çatışmada yaralı olarak ele geçirilmiş, hastaneye götürülürken yolda ölmüştür. Nedense (bazı kaynaklara göre başı kesilerek) alelacele gömülmüştür. Ancak Meclis Ali Şükrü Bey’in katilinin yakalanarak Ulus Meydanı’nda idam edilmesi kararını oybirliği ile aldığı için, başsız ceset mezardan çıkarılmış, Meclis’in kapısında, ayağından darağacına asılmıştır.
Cinayetin ardında kim var?
Ali Şükrü Bey cinayetinin arkasında kim vardır sorusu o günlerde de, daha sonra da çok kişiyi meşgul etmiştir. Mustafa Kemal’in neden İstasyon’daki eve geçtiği, Topal Osman’ın neden Çankaya Köşkü’nü talan ettiği, yaralı halde yakalandığı halde neden kafasının hemen kesilip gömüldüğü gibi konular şüphe çekmiştir. İlginçtir, hemen her konuda bir şeyler söyleyen Mustafa Kemal, bu konuda suskunluğunu korumuş, Topal Osman’dan “suçlu” diye değil “zanlı” diye bahsetmiştir. Mahmut Goloğlu, Türkiye Cumhuriyeti 1923 adlı kitabında, olayı değişik ağızlardan derledikten sonra Topal Osman’ın Ali Şükrü Bey’i şahsi husumetinden dolayı öldürdüğünü savunur. Ali Fuat Cebesoy Siyasi Hatıralar adlı eserinde Mustafa Kemal’in Topal Osman’ın “tepelenmesi” sırasında sessiz kalışını biraz imalı biçimde anlatır. O dönemde TBMM zabıt kâtibi olan Mahir İz Yılların İzi adlı anı kitabında “Bu çete şehirde nizam ve intizamı, hem de nizamiye askeri kışlasında askerî disiplini bozacak tavırlar takınmaya başladı. Elbette bu gayrı tabii hâl devam edemezdi. Galiba ‘bir taşla iki kuş vurulsun’ diye Ali Şükrü Bey’in vücudunun ortadan kaldırılması Topal Osman’a havale edildi” der. Mustafa Kemal’e ömrü boyunca sadık kalmış olan Falih Rıfkı Çankaya kitabında, “Topal Osman da en sonunda nizamlı ordunun kıta kumandanlarından İsmail Hakkı Tekçe tarafından ve Mustafa Kemal’in emriyle Çankaya sırtlarında vurulmuştur” der.
Rıza Nur’un iddiaları
Mustafa Kemal’in yeminli düşmanı Rıza Nur ise Hayat ve Hatıralar kitabında olayın arka planını şöyle anlatır: “[Osman Ağa] Beni severdi, bana itimadı vardı. Ben de onu severdim. Meclis’in önünden geçerken dedi ki: ‘Yahu Mecliste birçok vatan haini mebus varmış, bunlar memleketi satıyorlarmış. Niye bana söylemiyorsun. Meclisi basıp hepsini keseceğim. Başka çare yok, bu kadar emek, bu kadar kan. Memleketi kurtardık, şimdi bunlar çıktı.’... Dedim ki bu hainleri sana kim haber verdi? Dedi ki ‘Orasını sorma!’ Hayır, illa söyle dedim ve zorladım. Dedi ki “Gazi söyledi!’ İş anlaşıldı. Mustafa Kemal İkinci Gruptan bîzâr (zarar görmüş), çaresi de kalmamış. Topal Osman’a bunları katlettirecek...”
Rıza Nur’a göre, Topal Osman’ın öldürülmesi emrini bizzat Mustafa Kemal vermiştir. Topal Osman cinayetten sonra Mustafa Kemal tarafından teselli edilmiş, Mustafa Kemal’in evinde saklanmıştır. Yine Rıza Nur’a göre etrafları sarılan Topal Osman ve sekiz adamı mukavemet etmeden Muhafız Alayı Kumandanı İsmail Hakkı Bey’e teslim olmuşlar, İsmail Hakkı Bey bu dokuz kişiyi tabanca ile öldürmüştür.
……………….
Topal Osman kimdir?
1915 suçlularından
İttihatçıların gizli örgütü Teşkilat-ı Mahsusa’nın son başkanı Hüsamettin Ertürk anılarında, Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da, 9. Ordu Müfettişi sıfatıyla Samsun’a gelir gelmez Havza’da Osman Ağa ile görüştüğünü anlatır. Hâlbuki bu sırada Topal Osman İstanbul Divan-ı Harbi tarafından Ermeni katliamlarına katılmaktan aranmaktadır. Anlaşılan bu alandaki maharetlerinden Rumlara karşı yararlanmak ihtiyacı doğmuştur ki, 8 Temmuz 1919’da Osman Ağa hakkındaki tutuklama kararı Padişah Vahdettin tarafından kaldırılır. Topal Osman, Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin Giresun Şube Başkanı olur ardından 23 Temmuz 1919’da toplanan Erzurum Kongresi’nde Mustafa Kemal’e muhalefet edenleri sindirme görevini başarı ile yapar.
Vapur kazanlarında yakılanlar
Dönemin tanıklarından Hasan İzzettin Dinamo’ya göre Mustafa Kemal “Pontus belasından kurtulmayı Topal Osman’ın tecrübeli ellerine” bırakmıştır. Topal Osman da “Siz hiç merak etmeyin Paşam. Bu Pontus Rumlarına öyle bir tütsü vereceğim ki, hepsi mağaralarda eşekarısı gibi boğulacak” demiştir.
Falih Rıfkı’ya göre Topal Osman basılan her Türk evine karşı üç Rum evini basmak, mezarını kendine kazdırıp diri diri adam gömmek, vapur kazanlarında kömür yerine canlı adam yakmak gibi zulüm ve işkenceleri ile bölgeyi Rumlardan tamamen temizler.
Ancak Topal Osman’ın bu “milli” gayretleri, sadece gayrimüslimleri değil, bölgenin Müslüman/Türk eşrafını da mağdur eder. Örneğin 3. Fırka Komutanı Rüştü Bey, 1920 yılının ağustos ayında TBMM’ye gönderdiği mektupta, Osman Ağa’nın eşkıyalığından, taşkınlığından şikâyet eder. Mustafa Kemal’den gelen cevabi telgrafta adeta “şikâyetlere kulak asma, devam et” denmektedir.
Topal Osman, 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Giresun’dan topladığı 100 kişilik çeteyle Trabzon hapishanesinin kapısını açtırıp 150 mahkûmu çetesine ilave etmesiyledir. Kendi ifadesine göre 1. Balkan Harbi’nde yaralanarak topal kalmıştır. Topal Osman’ın gönüllüleri Teşkilat-ı Mahsusa’ya bağlı olarak Artvin yöresindeki Ermeni tehcirinde görev (!) yaparlar. Nisan 1916’da Borçka’da Ruslara karşı savaşan Türk ordusuna katılan Topal Osman, orduda olduğunu unutup kabadayılığa devam etmekle kalmayıp, sıcak çarpışmaları görünce kaçma emareleri gösterince, komutanı kendisini affetmez ve 50 değnekle cezalandırır. Değnekler, kahramanımızın alelacele çürük raporu alıp memleketine geri dönmesine yeter de artar bile. Topal Osman bir süre sonra Giresun-Samsun havalisinde ortaya çıkar. Bölge uzun süredir bağımsız Pontus Devleti’ni kurmayı hedefleyen Rum çeteleri ile uğraşmaktadır.
Şikâyetlere kulak veren yok
1921’de bu sefer Lazistan (Rize) Mebusu Osman Bey Mustafa Kemal’e bir telgraf gönderir. Rüştü Bey’in durumu yeterince anlatamadığını düşündüğünden olacak, ayrıntılara girer: “Bu cahil adamın şimdiye kadar Giresun’da yapmadığı rezalet kalmadı. Rumlardan ve ahaliden aldığı yüz binlerce liranın hesabını kimse soramıyor. Şimdi eşkıyalığını Trabzon Limanı içinde yapmaya başlıyor ki (...) bu halin devamı pek çok çirkin olaya sebebiyet verecektir.”
Ancak, bu mektup da işe yaramaz.
Aynı tarihlerde hazırlanan resmî bir raporda ise, daha vahim bir iddia vardır: Topal Osman, Samsun havalisinde 900 kişiyi bir mağaraya koyup öldürmüştür. Ama Topal Osman’ın işlediği suçlar, hakkında adeta bir referans mektubu işlevi görür. Ağamız bir ay sonra TBMM tarafından Mustafa Kemal’in muhafızlığını yapmak üzere Ankara’ya davet edilir. Topal Osman yolda da boş durmaz ve Çorum-Alaca civarında evlere tecavüz eder, bazı hayvan ve malları gasp eder.
Mart 1921’de patlak veren Koçgiri Kürt isyanını bastırmak üzere bölgeye gönderilen Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki orduya katılan Topal Osman’ın 47. Alayı öyle zalimane yöntemlere başvurur ki, Meclis’te büyük tartışmalar yaşanır. Topal Osman sadece isyancı Kürtleri değil, Suşehri, Koyulhisar, Reşadiye, Niksar ve Erbaa’daki Ermeni ve Rumları da öte dünyaya göndermiştir. Koçgiri’den Sakarya Meydan Savaşı’na katılmak üzere yola çıktığında son bir hamle yapar ve Merzifon’un Rum ve Ermeni ahalisini katleder. Topal Osman Sakarya’da savaştıktan sonra sağ salim geri döner”.
https://www.haksozhaber.net/ali-sukru-beyi-kim-neden-ve-nasil-oldurdu-28729h.htm
Karadeniz gezimiz nedeni ile mezarlarını ziyaret ettiğimiz Ali Şükrü Bey ve Topal Osman’ın bu iki komşu insanının tarihçilerin anlatımı ile durumları böyle. Biz de bu vesile ile derleyip sizinle paylaşmak istedik.
Cevat Kulaksız
Yorum Gönder