Bu karar, medyada tartışmaya açılmış ve mahkemenin kararı eleştirilmiştir.
Bize göre; mahkemenin, eylemi nitelendirmesi ve hazırlık hareketi sayarak beraat kararı vermesi yasal ve doğrudur.
Bu kararın niçin doğru olduğunu yeniden uzun uzun yazmak, içimizden gelmedi. Biz,26/Eylül/2012 tarihinde “BALYOZ KARARINI TARAFSIZ HUKUKÇULAR TARTIŞMALIDIR” başlıklı bir makale yazmış ve balyoz eyleminin kumpas olmayıp, gerçek olduğu kabul edilse dahi, suça teşebbüs ile hazırlık hareketlerinin izahını yapmaya çalışmış ve balyoz'un darbeye teşebbüs olmadığını savunmuştuk. Bu makalemizin ilgili bölümlerini, KILIÇDAROĞLU kararına ışık tutması açısından, tırnak içinde aşağıda aynen yayınlıyoruz.
“Gördüğümüz kadarıyla, Balyoz Davası sanıklarının katıldıkları plan tatbikatı seminerinde, iddiaya göre, AKP hükumetini devirmek ve hükumete karşı darbe yapmak konusunda karar alınıp planlar yapılmış, sözüm ona , Ege Denizinde Türk uçakları tarafından başka bir Türk uçağı düşürülerek, it dalaşı sırasında Yunan uçakları tarafından düşürülmüş gibi gösterileceği yolunda provakatif eylem yapılması, bilmem hangi caminin bombalanarak, halkın galeyana getirilmesi, karar altına alınarak bunun planları yapılmış ve saire ve saire.”
“Balyoz suç tarihinde yürürlükte olan mülga 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 61 ve 62. maddelerinde,(o zaman teşebbüs, eksik ve tam teşebbüs olarak ikiye ayrıldığından) suça eksik ve tam teşebbüs ‘ün ne olduğu, eksik ve tam teşebbüs ayrımına son vererek teşebbüsü tek'e indirerek, suça teşebbüsü bir bütün olarak düzenleyen 5237 sayılı yeni Türk Ceza Yasasının 35. ve 36. maddelerinde, suça teşebbüsün ne olduğu, teşebbüs halinin ne zaman başlayacağı, teşebbüse geçildiği halde, o suç için gerekli olan icrai hareketleri tamamlamadan, teşebbüsten gönüllü olarak vaz geçilebileceği, vaz geçildiğinde, işlenmesi kararlaştırılan ve teşebbüs aşamasına da geçilen suçtan ceza alınmayıp, o ana kadar yapılan eylemler, başlı başına bir suça vücut veriyorsa, sadece o suçtan cezalandırma yapılabileceğini açıkça tarif edip belirlenmiştir.”
“Farz edelim ki; ben, bir şahsı planlayarak, yani taammüden öldürmeye kesin olarak karar verdim. Bu suçun karar aşamasıdır ve kafamda gizli olan bu kararı, sadece ben bilmekteyim. Öldürme fiiline henüz başlamadım. İcrai bir hareketim asla yok. Almış olduğum bu suç kararım, cezalandırmayı gerekli kılan bir suça teşebbüs değildir. Tıpki fikir özgürlüğü gibi. Kafamda binlerce fikir ve karar üretip, kafamdan geçirebilirim.”
“Öldürme kararını aldıktan sonra, bu öldürme suçunu nasıl gerçekleştireceğim konusunda kendimce bazı planlar yapabilirim. Öldürme fiilini, tabancayla, öldüreceğim kişinin devamlı gece iş dönüşü geçtiği yolun en tenha yerinde pusu kurarak gerçekleştirmeyi planlayabilirim. Buna da, suçun planlama aşaması diyebiliriz.”
“Öldürme fiiline karar verdim ve bu fiili ne şekilde gerçekleştireceğimi de planladım. Yine cezalandırmayı gerektiren bir suç işlemiş değilim.”
“Öldürme fiilini tabancayla işleyecektim ya. Sıra şimdi, fiilde kullanacağım tabancayı elde etmeye geldi. Bir silah kaçakçısıyla anlaşıp sağlam ve atışa elverişli bir tabanca satın alıp evimde gizliyorum. Öldüreceğim şahsı pusuya düşüreceğim yer olan, onun her gece iş dönüşü geçtiğini bildiğim yolun en tenha olan yerini görüp tespit etmek ve pusu yerini kesinleştirmek amacıyla, suç mahalline gidip keşif yapıyorum. Buna da suçun hazırlık hareketleri aşaması diyebiliriz. Bu hazırlık hareketleri aşaması da, hazırlık aşamasındaki bir eylem, müstakil olarak başka bir suçu oluşturmuyorsa, işlemeyi kararlaştırdığım cinayet fiilinden cezalandırılmam için yeterli değildir. Zira, henüz öldürme fiiline, elverişli vasıtalarla icraya başlamadım. Ancak, öldürme fiilini gerçekleştirmekte kullanacağım tabancayı, fiilime hazırlık yapmak amacıyla, ruhsatsız olarak satın alıp bulundurmaya başladığım ve ruhsatsız tabanca bulundurmak tek başına, ruhsatsız tabanca bulundurmak suçunu oluşturduğundan, ben henüz öldürme fiiline teşebbüste bulunmaya başlamamış olduğumdan, bu aşamada ruhsatsız tabanca bulundurup taşıdığım ortaya çıkarsa, sadece, ruhsatsız tabanca bulundurup taşımak suçundan cezalandırılabileceğim.”
“Öldürmeye karar verdik, öldürme suçunu ne şekilde işleyeceğimiz konusunda planımızı yaptık, plan gereğince suçta kullanacağımız tabancayı elde edip, öldüreceğimiz kişiyi pusuya düşürerek öldürme suçunu gerçekleştireceğimiz mahalde keşif yaparak, suç yerini kesin olarak belirlemek suretiyle hazırlık hareketimizi de tamamladık.”
“Sıra karar altına alıp, planlayarak hazırlıklarımızı tamamladığımız öldürme fiilinin
icrasına başlamamıza geldi ve çattı.
Öldürme suçunu işleyeceğimiz gün ve saatte, tabancamızı sakladığımız yerden alıp, pusu kuracağımız yere doğru yürümeye başladık, öldüreceğimiz şahsa pusu kuracağımız yere doğru ilerliyoruz, bu anda dahi kararını verdiğimiz, planlamasını ve hazırlığını yaptığımız öldürme kararımızdan kendi isteğimizle vaz geçebiliriz. Burada dikkat buyurun, öldürmeye teşebbüs fiilimizden değil, öldürme kararımızdan vaz geçebiliriz. Zira, bu halde dahi, öldürme suçuna, elverişli vasıtalarla icraya, icrai hareketlere başlamış değiliz. Henüz suça teşebbüs hali mevcut değil.”
“Planladığımız pusu yerine geldik, tabancamızı belimizden çıkarıp elimize aldık, kurşunu namluya sürerek, namluyu öldüreceğimiz kişinin geleceği istikamete doğru doğrultarak beklemeye başladık, işte şimdi, öldürme suçunun icrai hareketlerine başlanmış ve suça eksik teşebbüs hali oluşmuştur. Bu sırada, vicdanımızın sesine kulak vererek, teşebbüse geçtiğimiz öldürme fiilden gönüllü olarak vaz geçersek, yine teşebbüse geçtiğimiz öldürme suçundan ceza almayacağız. Ama, elimizde, namlusuna kurşun sürdüğümüz tabanca, namlu öldüreceğimiz kişinin geleceği istikamete tevcih edilmiş olarak kişinin gelmesini beklerken o sırada bu durumu gören bir vatandaş veya güvenlik güçleri tarafından, iradem dışı olarak, zorla etkisiz hale getirilirsem ve bu nedenle, teşebbüse geçtiğim öldürme fiilini tamamlayamaz isem, öldürmeye eksik teşebbüs suçunu işlemiş sayılacağım ve öldürmeye eksik teşebbüs suçundan yargılanıp cezalandırılabileceğim.”
“Verdiğimiz bu örneğe göre, kanıtlandığını farz ederek, Balyoz eylemini, suça teşebbüsün yasal koşulları ışığında değerlendirecek olursak, ortada sadece karar ve planlama aşamasının var olduğu, darbe ortamı yaratmak amacıyla işlenmesi karar altına alınan ve planlanan, uçak düşürme, cami bombalama gibi eylemler dahi gerçekleştirilmediğine göre, bırakınız darbeye teşebbüse geçilmesini, darbeye ortam ve haklılık kazandırmaya yönelik, darbe suçunun hazırlık hareketleri dahi yapılamamış olup, bu haliyle, karar altına alınan ve planlanan darbe eylemine teşebbüs hali, kesinlikle oluşmamıştır. Bu haliyle, karar altına alınarak planları yapılan darbe; Meclise sunulup da, bırakınız Meclis Genel Kurulunu, ilgili komisyonlarda dahi görüşülerek yasalaşamayan bir yasa teklifi gibi, kadük olup gitmiştir. “
KILIÇDAROĞLU'na yönelik planlanan öldürme girişimi eyleminde; gerçekleşen kısmı itibariyle, 5237 sayılı yeni Ceza Kanununun eksik teşebbüsü kaldıran uygulamadaki yeni teşebbüs hükümlerine göre, sanık, işlemeyi kastettiği KILIÇDAROĞLU'nu öldürme suçunu, elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamamış değildir, elverişli hareketlerle eylemi doğrudan doğruya icraya başlamadan güvenlik güçlerince yakalanmıştır. Sanık, güvenlik güçlerince, eylem mahalline giderken eylem yerine uzak bir mesafede yakalandığına göre, şayet yakalanmasaydı, sanığın eylem yerine giderken, eylem yerine henüz ulaşmadan pişmanlık duyarak, kendi iradesiyle eylemden vazgeçmesi her zaman mümkündür. Sanığın yakalandığı eylem yerine uzak olan yer itibariyle, planladığı eylemden kendi isteğiyle vazgeçmesi ihtimalinin varlığı, zayıf bir ihtimal de olsa, teorik olarak mümkündür.
Bu nedenle, Kayseri 2.Ağır Ceza Mahkemesinin kararı hukuken doğrudur, ceza hukukunda, mahkeme kararlarının vicdanen doğru olup olmadıkları tartışılamaz.
Burada tartışılacak ve sorulacak olan husus; bu eylem, AKP Genel Başkanına yönelik olsaydı, mahkeme böyle doğru ve yasal bir karara, çekinmeden ve kolayca imza atabilir miydi?
Güner Yiğitbaşı
18/09/2019Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder