İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, seçim öncesi israf olarak nitelendirdiği araçlar, Yenikapı’da sergilenmeye devam ediyor ve yurttaşlar hayretler içinde “israf sergisi” olarak değerlendirilen bu rezaleti seyrediyor.
Bu olay beni çok gerilere, anılarıma götürdü.
Bütün meslek yaşamımda yeni atandığım yerde işlerin bir düzen içinde yapılıp yapılmadığını kontrol ettikten sonra, çalışma düzenime uymayan bir durum gördüğümde önce tıkır tıkır işleyen bir düzen kurmayla işe başlardım.
Bu düzeni kurarken ister istemez personelin verimli çalışıp çalışmadığında da işe başlamak gerekiyordu.
Bu nedenle her gittiğim yerde ilk 6 ay içinde çalışma düzenimi tam olarak kurana kadar sıkışan tüm personel söz yerinde ise benden nefret eder. Bunu tavırlarından anlardım.
Düzenimi kurduktan ve tüm personelimin bu çalışma şekline uyum sağladığından emin olduktan sonra, personeli sıkmayı bırakır bu kez herkesin sorunlarıyla ilgilenmeye, çalışanları takdir etmeye, servisleri ziyarete başlardım.
O yerden başka bir yere atandığımda ilk 6 ay benden nefret eden personelim bu kez babamız gitti diye arkamdan üzülürdü.
Yanlış anlaşılmasın, amacım kendimi övmek değil bir gerçeği dile getirerek sizlerle anılarımı paylaşmayı istiyorum.
Yıl 1992, İzmir Cumhuriyet savcılığından Adalet Bakanlığı İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığına atandım.
Bu görevdeki iki anımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Birinci anım;
İşe başladıktan sonra ilk saptamam, benden önceki Daire Başkanlarının bir bölümünün işleri tamamen tetkik Yargıçlarına bıraktıklarını ve bu Yargıçlarında kendilerini Daire Başkanı gibi gördükleri oldu.
Ben işe başlayınca 2 tetkik Yargıcı aldım, üçüncüsü ise ANAP döneminden kalma ve en kıdemlisi idi.
Bakanlığın personel taşıma servisi olmasına karşın, ANAP döneminden kalan Yargıç kendisini hakkı olmadığı halde makam aracı tahsis etmişti.
Makam aracını ancak Genel Müdürler ve müstakil Daire Başkanlarının kullanma hakları vardı.
İlk iş olarak bu Yargıcın makam arabasını kullanmasını engelledim ve personel servisiyle gitmesini ağladım.
Sonra da benim çalışma koşullarıma uyum sağlamayan bu Yargıçla çalışmayacağımı belirterek benden alınmasını sağladım ve Ceza İşlerinden bir Yargıç naklen Daireme geldi ve çok uyumlu bir çalışma sergiledi.
İkinci anım;
ANAP dönemindeki Müsteşar A.Y. Turgut Özal tarafından Danıştay üyeliğine seçilmişti. Giderken Bakanlığa ait Mersedes marka makam aracını da beraberinde götürmüş ve uzun süre kullanmıştı. Tüm geri istemelerimize karşın arabayı göndermiyordu.
Bakanlığa ait bu arabayı geri almayı istiyordum.
Bir parantez açarak şu açıklamayı yapmak istiyorum. Bakanlık arabalarının yönetimi Daireme aitti. Bir terslik olduğunda ve beni aşan durumda olayı önce Müsteşarıma, sonrada Bakanıma arz ederek çözerdim.
Eski Müsteşara ait arabanın benzini bitince şoförü gelip Dairemizin ilgililerinden çek alıp, araçların benzinini aldığımız benzinciden gereken benzini alıyormuş.
Bunu öğrenince, bu işe bakan personeli çağırdım, A.Y. şoförü bir daha benzin çeki almaya gelince bana getir dedim.
Personelim emrimi aynen uygulayarak şoför geldiği gün bana getirdi.
Şoföre araba burada mı? Diye sordum. Evet, yanıtını alınca anahtarı masamın üstüne bırak dedim. Biraz şaşkınlıktan sonra anahtarı bıraktı.
Şimdi git A.Y. Bakanlığın Daire Başkanı arabayı geri aldığını söyle dedim.
Böylece Emrivaki (oldubitti) arabayı geri alabildik.
Durumu da hemen Müsteşarımı arz ettim.
Yıllar önceki bu iki anım, bu araba saltanatının ve israfının öteden beri var olduğunu, ancak AKP döneminde tavan yaptığını göstermektedir.
Gündüz Akgül
07.09.2019Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder