Bir şeyler anlama çağına geldiğimde, kalabalık olan ailemin çiftçilik yaptığını, geçimini bereket dolu sarı buğday başaklarından, hayvan yemi yemyeşil çayırlardan, ağılları dolduran hayvancılıktan, üst üste yığılmış arı kovanlarından sağladığını fark ettim.
Buğdayımızın, nohudumuzun, domatesimizin, samanımızın, salatalığımızın, soğanımızın, pancarımızın üreticisi efendi köylüydük.
Zengin değildik, ama kimseye muhtaç olmadan, eli iş tutanların alın teriyle kazandıklarımızla bey gibi geçiniyorduk.
Kapalı toplumduk, henüz şehir varoşlarına taşınıp orada kaybolmamıştık.
Cahildik ama mutluyduk.
Onun için çocukluk dönemimi özlüyorum.
Köy yerinde imece, birbirine saygı ve sevgi vardı.
Birisi diğerini ağası, beyi, emir vereni değildi.
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlanması sayesinde bireydik, özgürdük, yurttaştık, ümmet olmayı çoktan geride bırakmıştık.
Onun için çocukluk dönemimi özlüyorum.
Komşular arasında ayrı, gayrı yoktu.
Büyüklere saygı, küçüklere sevgi en üst düzeydeydi.
Soframız yerden kalkmaz, konukseverdik.
Sen ve ben değildik.
Bizdik.
Onun için çocukluk dönemimi özlüyorum.
Okumaya karşı büyük bir istek olmasına karşın, bucağımıza bağlı 23 köyden sadece 2 köyde 5 yıl eğitim veren okul vardı.
Okuma çağına geldiğimde, askerde okuma yazma öğrenen yörenin insanları, kursa tabi tutularak eğitmen olarak atanınca, 5 köyde daha okul açıldı. Bu köylerden bize yakın olan köyde gecikmiş olarak 9 yaşında okula başladım.
Eğitmenlerin 3. sınıfa kadar okutma yetkileri olduğu için, 3. sınıftan sonra öğretmeni bulunan iki okuldan köyümüze yakın olanına giderek orada ilkokulu bitirdim.
Bu günün koşulları karşında çok zor olan o günkü koşullarda, bir köylü çocuğu olarak okula başlamayı, rahmetli babamın okula karşı olan aşırı ilgisi nedeniyle yakalama şansını yakaladığım için çok mutluydum.
Onun için çocukluk dönemimi özlüyorum.
İlkokul bitti ama ilçemde Ortaokul yoktu. Eğitimime devam etmek için uzak bir kente gitmek zorunda kaldım.
O yaşta gurbete çıkmak, kış mevsiminin koşulları nedeniyle 8 ay aileden uzak kalmak zorda olsa, okuma aşkının verdiği güçle bunu göğüslemeyi başardım.
Elektriği, sinemayı bu kente gidişimde 13 yaşında tanıdım.
Bunların hiç birini dert edinmedim. Tek amacım okuyup başarmak ve ülkeme yararlı bir insan olmaktı.
Başarıp, başarmadığını beni tanıyan dostlarımın takdirine bırakıyorum.
Onun için çocukluk dönemimi özlüyorum.
Çocukluk dönemime bu kadar özlememin çeşitli nedenleri olmakla birlikte, en başta gelen neden, ülkemin insanlarının yüzlerinin aydınlığa dönük olması, çağdaş uygarlığı yakalamada ki çabaları, Atatürk ilke ve devrimlerine olan inançtı.
Henüz sen ve ben egoizmi ile tanışmamıştık.
Hep bizdik,
Tasada ve sevinçte beraberdik.
Emperyalist ülkelerin, ülkemizde cirit atmasına olanak tanımamıştık.
Tam bağımsız ve dünya ülkeleri arasında saygınlığımız gurur vericiydi.
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk yalnız bizim kurtarıcımız ve kurucumu değildi. Tüm mazlum (zülüm görmüş) ülkelerin rol model lideriydi. Gerçi hala da öyledir.
Onun için çocukluk dönemimi özlüyorum.
Sevgili dostlar,
Biliyorum ki tarım ve sanayi çağından sonra bilişim çağına girdiğimiz şu günlerde, benim yaşımda olanların çoğu o günleri özlemle arıyorlar ve anıyorlar.
Ne dersiniz?
Gündüz Akgül
11.12.2018Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder