“Öğretim Birliği” 94 Yaşında

Cumhuriyet değil,karşıdevrim yıkılacaktır. Kabul edilişinin 94. yılında, Öğretim Birliği’nin çok yara aldığı bir gerçek, ama yok edilemeyeceği de ayrı bir gerçe

“Öğretim Birliği” 94 Yaşında
Son yıllarda kimi kurum, kuruluş ve kişilerce yayımlanan eğitim raporlarında yer alan veri ve bunlarla ilgili yorumlarda iç açıcı bir durumun olmaması dikkat çekicidir. En son, “Eğitimde Tarikat ve Medrese Gerçeği” başlıklı dizi yazıda değinilen Prof. Dr. Esergül Balcı ve ekibince hazırlanan eğitim raporunda özetle, 1 milyon çocuğumuzun çeşitli tarikatların elinde olduğu; özellikle Doğu-Güneydoğu illerimizde 800’ün üstünde medresenin işler durumda bulunduğu; büyük kentlerde işletilen apartman-medreselerinin sayısının bile tespit edilemediği; medrese, sıbyan mektebi olarak açılan tarikat-cemaat kurumlarının daha çok eğitim ve sosyoekonomik düzeyi düşük bölgelerde yaygın olduğu bilgileri yer alıyordu.

Bu ve benzer nitelikteki saptamalarla karşılaşıldıkça 70 yıldır kemirilen, son yıllarda ise lokma lokma yutulmaya çalışılan Cumhuriyet devrimlerinin değeri daha iyi anlaşılmaktadır. 94 yıl önce, 3 Mart 1924’te çıkarılan ve “Üç Devrim Yasası”ından biri olan Tevhîd-i Tedrisat’ın (Öğretim Birliği)  maddelerine bakıldığında (öbürleri: Şer’iye ve Evkaf Vekâleti ile Halifeliğin Kaldırılması), yapılan işin salt bir eğitim devrimi olmadığı, bunun en çok da yeni kurulan ulus-devletin temelini sağlamlaştıran harç olduğu görülür. Toplam yedi maddeden oluşan 430 sayılı yasaya göre; yerli, yabancı, özel bütün eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığına (Maarif Vekâleti) bağlanıyor, bu okulların bütçesini yine Milli Eğitim Bakanlığı üstleniyor, okulların eğitici kadroları Bakanlık bünyesine alınıyor, din adamı yetiştirmek üzere de Darülfünun (Üniversite)’da bir İlahiyat Fakültesi açılması kararlaştırılıyor.

1921’de üniversitede, 1924’te de ilk ve ortaöğretimde geçerli kılınan karma eğitimin -söz konusu yasada kavram olarak yer almasa da- dayanağı, “Tevhîd-i Tedrisat”tır. İmparatorluğun oldukça belirgin çöküş emareleri vermeye başladığı 19. yüzyılın ortalarından başlayıp Meşrutiyetler yoluyla (daha çok da 2. Meşrutiyet’le) işlemeye başlayan, ülke ve dünya koşullarının dayattığı gerçeklerin gerektirdiği irili ufaklı modernleşme atılımları, Cumhuriyet’in hangi temellere oturacağını göstermişti zaten. Çağın ve ülkesinin somut ihtiyaçlarını kavrayan Mustafa Kemal ve kadrosunun tarihsel süreci tamamlayan en büyük işlerinden biri, bu yasayı çıkarmak olmuştur. Selçuklulardan Osmanlı’ya aktarılan medreselerle saray okulu olan Enderunlar dışında, tümü özel, birçoğu tekke-tarikat bünyesinde çoğalan sıbyan mektepleri, ortaya çıkışlarının ilk yüzyıllarında eğitim açısından devrim niteliğinde atılımlardır kuşkusuz. Ancak 20. yüzyıla gelindiğinde buraların bütünüyle birer din okulu kimliği kazanmaları, daha doğrusu, din adına hurafelerin öğretildiği; ilkel, gerici, bilim dışı kurumlara dönüşüp toplumsal çürümeye kaynaklık etmelerinin önü, Öğretim Birliği ile alınmıştır.

Artık temel eğitim varsıl-yoksul, kız-erkek, köylü-kentli herkes için zorunludur, parasızdır, devletin denetimindedir ve laik, bilimsel, çağdaş, demokratik kuralların işlerlik kazandığı birer kalkınma, uygarlaşma aracıdır. Herkes için zorunlu ve parasız olması koşulu, 1924 Anayasası’nda da bu yasa aracılığıyla yer bulur, beğenelim-beğenmeyelim, bugüne kadarki bütün anayasalarda yerini korumuştur. Yıkılıp dökülmüş bir ülkeyi ayağa kaldırmanın başka türlü olamayacağını bilen Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum Kongresinde, 1921’deki ilk Maarif Kongresinde, Büyük Zafer’den hemen sonra oluşturduğu Heyet-i İlmiye (Eğitim-Bilim Kurulu) toplantılarıyla öğretmenlere seslendiği söylevlerde dile getirdiği görüşler, Öğretim Birliği yasasının ön hazırlıkları niteliğindedir. Dönemin Milli Eğitim Bakanı İsmail Safa’nın 8 Mart 1923’te yayımladığı Maarif Misakı (Eğitim Birliği) Genelgesi ise her maddesiyle adeta bir Cumhuriyet tasarımıdır: Devrimleri yaşatacak eğitimli yurttaş yetiştirmek, ülke geleceğinin gerektirdiği koşullara uygun bir eğitim dizgesi oluşturmak, bilgiyi süs olmaktan çıkarıp işlevsel kılmak, Anadolu’nun her köşesinde açılacak okulları birer bilim ve kültür yuvasına dönüştürmek…

Hemen ardından gelen ve kapıların devrime yavaş yavaş kapanıp karşıdevrime açılmaya başladığı 2. Dünya Savaşı sonlarına dek aralıksız süren Yazı Devrimi, Millet Mektepleri, Türk Dil ve Tarih Kurumları, Halkevleri-Halkodaları, öğretmen okulları, eğitmen yetiştirme kursları, Köy Enstitüleri gibi aydınlanma-çağdaşlaşma kurumlarının oluşumunda da Öğretim Birliği yasasının yol açıcı bir işlev taşıdığını belirtelim.
Öyleyse, bugünkü durum mu?
Başta bir örneğini verdiğimiz saptamadaki gibi. Cumhuriyetin bütün ekonomik kurumları karşıdevrim iktidarlarınca nasıl bir vampir iştahıyla yutulmaya, yok edilmeye çalışılmış ve hâlâ çerez fiyatına peşkeş çekiliyorsa, benzer saldırı ve yok etme politikası eğitim alanında da geçerliliğini koruyor, hem de ivmesi artırılarak. Denetimsiz, kendi kurallarıyla işleyen binlerce medrese ve sübyan mektebi, okul öncesine inen Kuran kursları, taciz-tecavüz skandallarıyla sürekli gündemde olan tarikat-cemaat okullarıyla öğrenci yurtları, her gün aynı ya da farklı ağızlardan yayılan ve tümü kadını, kız çocuklarını hedef alan karma eğitim karşıtı fetvalar…
Süreç, iktidarın okullara dayattığı en son bilimsiz, Atatürksüz ders programlarıyla daha çok ete kemiğe bürünmüş olarak işliyor. Fakat bu yaşananlar, Cumhuriyet devrimlerini sahiplenme ve koruma konusunda kararlı olan bizler için acizliğin, sinip karamsarlaşmanın değil, gücümüzü bileyip mücadeleyi yükseltmenin gerekliliğini gösteriyor. Cumhuriyet değil, karşıdevrim yıkılacaktır. Kabul edilişinin 94. yılında, Öğretim Birliği’nin çok yara aldığı bir gerçek, ama yok edilemeyeceği de ayrı bir gerçek.               
Nazım Mutlu Ulusal Eğitim Derneği Genel Başkanı
Ulusal Eğitim Derneği ve Öğretmen Dünyası adına
Etiketler:

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget