R.T.Erdoğan Başbakanken “dinci kinci nesil yetiştireceğiz” demişti. Dinci hele mele de, “kinci” ne oluyor, kime karşı kinci nesil yetiştireceksin? Müslümanlıkta kincilik olur mu?
Bir kere şunu iyice hatırlamakta yarar var, bırakın Müslümanlığı (Müslümanlıkta kesinlikle dincilik yok da) dünyanın hiçbir dininde, ister tek tanrılı, ister çok tanrılı olsun, gelmiş geçmiş dinlerde de kincilik yoktur. Kincilik topluma da, kişiye de zarar verir. Öyleyse bir yöneticinin “kinci nesil yetiştireceğiz” demesi kadar isabetsiz, gereksiz, toplumsal yönden sakıncalı bir söz olamaz.
Bu kincilik kime karşı demiştik. Hiç şüpheniz olmasın, bu kincilik 90 yıllık Atatürk Cumhuriyetine karşıdır. Zaten 80-90 yıllık Cumhuriyet için “enkaz”, “parantez” demiyorlar mıydı? Atatürk’ün kurduğu laik TC nin en yüksek makamında oturup da, onun aleyhinde olmak, onu kötülemek, onu yıkmaya çalışmak ne hazin bir şey. Laik TC ni yıkıp yerine getireceği rejim kendi ifadeleri ile “dinci” olacaktır. Aslında bu söylemler, Laik TC nin yürürlükteki Anyasa hükümlerine göre, açıkça Anayasal bir yargılamayı gerektirir. Onu, isterseniz, bu kargaşayı, bu Anayasal suçu seyreden Laik TC nin savcılarına bırakıp, dinsel devletin toplumun, devletin ne kadar zararına olduğunu açıklamağa çalışalım.
İMAM HATİPLER LAİK CUMHURİYETTE ZARARLI KURUMLARDIR
İmam hatipler, toplumu dincileştirmeye yönelten, laik TC nin bütün kurumlarını yıkmaya çalışan ve bunun için militan yetiştiren kurumlarıdır. Zaten bu gerici iktidarın birçok bürokratının söylediği gibi, “imam hatipler sadece meslek okulu değildir”. Devlet kadrolarını tümüyle dincileştiren krumlardır. Laik bir devlette toplum, devlet topluca nasıl dinleştirilir. Dünyada, bilimi dışlayıp dinle, mezheple kalkınmış, aydınlanmış tek bir toplum, devlet yoktur. Böylesine dinci kadrolarla doldurulmuş bir toplum ve devletin çağdaşlaşması asla mümkün değildir. Bütün eğitim kurumlarında Şeriatın katı baskısı ile okuyan, yetiştirilen Müslüman ülkelerinin insanlarının, toplumlarının yaşam standardına bir bakınız, çağdaş dünyadan ne kadar çok geriler.
Bütün Müslüman ülkelerin insanlarının hepsi de mutsuz, dinsel yönetimin baskılı yönetiminde kurtulmak isteyen Müslüman ülkelerin insanları, kendilerini kurtarmak için gericilerin “gevur” dedikleri Batı ülkelerine gitmke icin can atıyorlar, bunun için sahillerimizde uydur kaydır teknelerle çoluk çocuk denizlerde hederf olup gibdiyorlar. Durup duruken insan evini vatanının böylesine terk edip kaçar mı? Çünkü gideckleri ülkelerde insan hakları, refah, adalet en üst düzeyde. Sahillerimizde bu yollarda, denizlerde boğulan insanlara bir bakın hepsi Müslüman ülkelerinin insanları. Demek ki, İmam hatiplerle, öteki din kurum ve okullarla insanlar refah ve huzuru buamadıkları için vatanlarını, yurdunu yuvasını terk edip kaçıyorlar. Biraz akıllı olan bu acı gerçeği görmesi lazım. Yani insanları zorla imam hatiplerde okutmakla, insanlara zorla dini öğretmenkle çağdaşlaşılamıyor, refah bir toplum olunamıyor. Avupanın hiçbir ülkesinde insanlara zorla din okuluna yönlendiremezsiniz. Öyleyse iktidarın zorla imam hatip dayatması yanlıştır.
Bir devletin bütün okullarında, resmi kurumlarında dinsel baskı varsa, o ülkede asla bilim, düşünce ve fikir hürriyeti gelişemez; düşüncenin hür olmadığı ülkede de yaratıcılık, üretim sağlıklı olamaz, sonuç fakirlik ve geriliktir. Çünkü insanların kafaları, beyinleri dinsel hurafelerle şartlandırılmış olduğundan insanlar robot gibi biatçıdırlar.
Daha önce, bu konuda yazdığım birkaç yazıda vurguladığım gibi, seçkin ilim adamlarımızdan Prof. Dr. Celal Şengör, bir ropörtajında imam hatipler konusunda şunları söylemekte:
“İmam hatipler bir zehirdir… Hemen kapatılmaları lazımdır. Bu okullar çocuklara yirmi birinci yüzyılda Ortaçağ'ın bile gerisinde zırvalık kültürü öğretiyor. En kalitesiz zümre politikacılardır Türkiye'de”. [1]
İmam hatipler, Osmanlı çağın gerisinde kalmış medresesi gibi bir din okuludur, dini ön plana çıkarır, bilimi, bilimsel kuralları, bilimselliği geri plana iter. Dünyada bilimsiz okulu olan bir devlet düşünebilir misiniz?
AKP-RTE iktidarının düşünce, söylem ve uygulamalarına baktığımız zaman, Türkiye’deki tüm okulları imam hatipleştirmek için çeşitli kurnazlıklar, uygulamalar yapmaktalar. “Proje Okullar” adı altında, köklü, başarılı, her yıl mezunlarının çoğunu yüksek okullara gönderen belli başlı liselerin öğretmenlerinin yerısını alıp başka okullara göndermekteler. Yerlerine de kendi kafalarına uyan, okulları imam hatipe dönüştürme eğilimi ve çabasında olan öğretmenleri ve yöneticileri atamaktalar.
Şimdi, düşünün Türkiye’deki bütün okulları imam hatibe dönüştürsek, bütün öğrencilere dini kuralları zorla öğretsek; yahutta bütün insanları dinsel eğitime tabi tutup yüzlerce sayfa Kuranı ezberletsek kalkınmış aydınlanmış bir toplum, bir devlet mi olacağız.
İslam ülkelerine bir bakarmısınız, hangisinin durumu iyi, hangisi çağdaş, hangsinde insan haklarına saygı duyuluyor. İnsan, insan dürüst olmadan, insan haklarına saygı duymadan dindar olamaz; çağdaşlaşmanın koşulu dindarlık da değildir.
Özellikle son yıllarda, aşağı yukarı Asya’dan, Afrika’dan nice Müslüman ülkelerinden binlerce, on binlerce insan “gâvur” dedikleri, insan haklarının üstün seviyede uygulandığı, adaleti sağlam olan Avrupa devletlerine gitmek için neden can atıyorlar, oralara gitmek için varını yoğunu terk ederek çoluğuçocuğu ile uyduruk lastik teknelerde sahillerimizde denizlerde can veriyorlar. Bir düşünün. Bu çaresiz insanlar Müslüman ülkelerin en zengini olan Suudi Arabistan’a değil de neden Batı ülkelerine gidiyorlar. İslam ülkelerinin kat dincilik, hurafelerle doldurulmuş yapısından nice olumsuz, çağ dışı örnekler verebiliriz.
Bu giden yaz, Suuidi Arabistan üniversitelerinin birinde, “kadınlar insan mı değil mi” diye bir panel düzenlenir. Sonunda ülema ne karar verilir, biliyormusunuz, “kadınlar doğuran bir mahlûktur”.[2] Gerisini siz düşünün, bu üniversitede bilim üretilir mi?
Vay efendim “ben dindar nesil yetiştireceğm” diye diretiyorsun. Şeriatla yönetilen Osmanlı da dindardı; Batı karşısında bilimde, sanatta geri kalmışlığından bilinçsiz olan Osmanlı uleması, geri kalmışlığını “dinden soğumaya” yorumlayarak, medreselerinde daha çok bilime ilgisiz kalıyor ve daha çok dine yöneliyordu. Bu geri düşünce Duraklama Devrinden başlayarak, gerileme Gerileme Devrinde daha da çok ivme kazanarak yıkılışa doğru geldi. Bu geriliğe, bu yıkılışa Atatürk sayesinde “dur” diyerek, çağdaş, aydınlık yüzlü Laik TC i yaratılmıştı. Şimdiki, medrese, imam hatip, dinci devlet hayranı 14 yıllık AKP-RTE iktidarı da, laik devleti yıkmak, “dinci nesil, dinci devlet yaratmak için çabalıyor, imam hatipleri militan yetiştirmek için uğraşıp duruyor.
Cahil din adamları, cahil devlet adamları, bilimsiz medresede okumayı, Kuran’ı baştan sona ezberlemeyi “âlim oldum” sanıyorlardı. Tabi Batı ile Osmanlı arasındaki makas daha çok artıyor, Batı hızla ilerlerken, Osmanlı hızla geriliyordu.
Batı’nın bu denli ileri gittiğini, İslam ülkelerinin gittikçe geri kaldığını gören cahil din adamları camilerde, (40-50 yıl önceye kadar ben şahsen defalarca kulaklarımla duydum), halka cemaate şöyle diyorlardı: “Bakmayın kâfirlerin zenginliğne, bu dünya nimeti onlarınsa, ahret himmeti de Müslümanların olacaktır.” Artık peşpeşe “Cennetiala, bir erkeğe şu kadar huri kızı verilmesi” vb hayal masalları sıralanır, durur.
“İmam hatipler bizim arka bahçemiz” diyenler “imam hatipler sadece meslek okulu değildir” diyenler, bu okulların, diğnci memur yetiştimekle, laik devleti yıkma amcını güttüğünü söylemek istiyorlar.
İmam hatipler “okul olmanın çok ötesinde, operasyonel işlevleri olan, bu coğrafyada laik-aydınlanmacı-ilerici ne varsa, yok etmeye adanmış gerici düşüncenin eğitim merkezleridir”. (Sol Ahmet Çınar) Açık ifadeyle İmam hatipler, laik TC nin yıkma militanı yetirştiren kurumlardır. Bir de, kendi gerici iktidarlarını sürdürmek için, biatçi, körükörüne müktedire oy verecek gerici seçmen yetiştirmektir. İşte bu yazıyı yazarken, internette, ekte sosyal paylaşım sitesinde bir adamın “kızını, bacısını, anasını, karısını bütün aile efradını R.T. Erdoğan isterse cariye olarak vermeyi yayan bir cahil biatçının mesajını buraya alıyorum ibretle görün.
“…İmam Hatip Liseleri Mezunlar ve Mensuplar Derneği’nin 2013’teki iftar yemeğinde kürsüye çıkan Tayyip Erdoğan diyordu ki: “İmam hatipler sadece bir okul değildir.”
1 Eylül 1970’de yayımlanan gerici ve anti-komünist dergi Yeniden Milli Mücadele’nin 31’nci sayısında da şu cümle vardır: “İmam hatip okulları sadece meslek okulu değildir…”[3]
Türk Ulusunun en seçkin aydınlarından Aziz Nesin 1993’te söyledikleri 15 Temmuz 2016 daki darbe girişimi ile somut açık bir şekilde nasıl da gün yüzüne çıktı, can kan vererek kafamıza dank etti:
“Yarın, öbür gün bu dinciler iktidara gelip imam hatipten yetiştirdiği talebeleri yargıç, avukat, hekim, mühendis, belediye reisi gibi devletin her koluna atayıp en son bu talebeleri Harbiye’ye sokarak orduyu ele geçirip devleti her koldan kuşatacaklar. Ama şu an kimse farkında değil!”.
Dinsel şartlandırılmalarla böylesine dinsel okullarda kafaları doldurulan kimseler, gözünü kırpmadan biat ederler, terörist, militan ne ki canlı bomba olurlar. Şöyle bir İslam ülkelrien bir bakarmısınız, nice dinci gruplar, Müslümnalık adına birbirleriyle “tekbir” getirerek, birbirlerine saldırıyorlar, insanların öldürülmesi için kendilerini parçalıyorlar, insanların boğazlarını kesiyorlar. Bu mu çağdaşlık?
Kısaca, imam hatipler, gericiliğin, bağnazlığın, medeniyet yıkıcılığının kadrolarını yetiştiren okul adı altında şeriat yuvalarıdır. Bu okullar sadece körükörüne biat eden, sorgulamadan, araştırmadan ve merak istemini köreltmiş çağ dışı yerlerdir. Ta 1950 den beri, gelip geçen gerici iktidarlar, oy çıkarı için, “türban” diyerek, “imam hatip” diyerek imam hatip okulu açma yarışı yaparak geriliğin, gericiliğin yollarına taş döşediler. En sonunda bir gerici volkan gibi patlayarak 15 Temmuz 2016 da darbe girişim ile nice acılar, yıkımlar yaratarak ülke geriye götürüldü. Böylece dinci devlet yapılanmasıyla ve böyle giderse FETÖ, IŞİD parelelinde başka nice dinci örgütler hortlayacaktır. Suriye, Irak, Afganistan vb gibi İslam ülkelerinde dinci militan, dinci terör ve grupların yarattığı bataklığı, kan gölünü düşünün, Müslümanın Müslümana din adına yaptığı terör ve katliamlar düşünün. Nerede bir aşırı dinci, mezhepçi yapılanma var, orada insanlar için felaket ve yıkım vardır.
İŞTE ACI GERÇEK
Kendisi İmam hatip mezunu ama çok aydın bir ilahiyatçı yazarımız olan Ayşe Sucu’nun
Sözcü’de yazdığı “Buyurun Tüm Okulları İmam Hatip Yapalım!” başlıklı ve sitemli yazısının bir bölümünü, iznine sığınarak aşağıya alıyoruz. Burada çağdaş ülkelerle İslam ülkeleri arasındaki geri kalmışlığın rakamlarını üzüntü ile okuyoruz:
“………………………………………….
“Arap dünyasındaki bilim adamları 2005 yılı itibarıyla 13 bin 444 bilimsel yayın yaparken;
Tek başına Harvard Üniversitesi aynı yıl itibarıyla 15 bin 455 yayın yapmış.
Başka bir deyişle 2005 yılında Arap dünyasının ortaya koyduğu tüm literatür, batının bir üniversitesi edememiş!
The Economist dergisinin 26 Ocak 2013 tarihli sayısında yayımlanan “İslam ve Bilim Yenilenme Yolu” makaleye göre ise:
1.6 milyarlık Müslüman dünyada sadece iki Nobel ödüllü bilim adamı çıkmış. (Bugün buna Aziz Sancar da eklendi, fakat denklem değişmedi, zira selefleri gibi o da batıya göç etmişti)
Aynı makaleye göre demografik olarak “dünyada her yüz Müslümana bir Musevi düşerken, İKÖ'ye bağlı 57 ülkenin ARGE harcaması % 0,81'dir. Aynı oran Türkiye'de % 0,86'dır.
Buna mukabil ABD'nin % 2,09, İsrail'in ise % 4,4'dür.”
Dünya Bankası'ndan son verileri de inceledim, içler acısı:
2013 rakamlarıyla bu ABD'de % 2,73, İsviçre'de % 3,31, Singapur'da % 2,00, G. Kore'de % 4,15, Japonya'da % 3,47, İsrail'de % 4,09, Finlandiya'da % 3,30, Estonya'da bile % 1,71.
Türkiye'de mi 0,94! Global İnovasyon Endeksi'nde 2016 yılında Estonya'nın, Slovakya'nın, Bulgaristan'ın, Yunanistan'ın, İzlanda'nın, Litvanya'nın ve daha nüfuslarını toplasak bir şehrimiz etmeyecek ülkelerin gerisindeyiz; 42. sıradayız!
PATENTTE ŞİRKETLER BİLE ÖNDE
Dünya Fikri Mülkiyet Ofisi'nin 2015 yılındaki raporuna göre ise Türkiye'nin 2014 patent başvuru sayısı sadece 802.
Rekabet ettiğimiz ülkelerde bu sayı kaç mı?
Boş verin ülkeleri, o ülkelerdeki tek bir şirketle dahi yarışamıyoruz!
Çin'deki Huawei şirketi aynı yıl 3 bin 442 başvuru yapmış.
Yine aynı yıl ABD'nin toplam sayısı 61 bin 492.
ABD'deki sadece Kaliforniya Üniversitesi'nin 413 patent başvuru sayısı bizim tüm üniversitelerimizin toplam başvuru sayısını üçe beşe katlıyor.
Türkiye'nin son yıllarda toplam kamu harcamaları içindeki eğitim harcamaları payına Dünya Bankası'ndan OECD'den UNDP'den ulaşılamıyor!
En son veriler 2008 yılına ait ve yüzde 8!
Diğer ülkeleri saymaya gerek yok.
Adını bildiğimiz ülkeler arasında yüzde 15'in altında olanı göremiyoruz.
TÜİK'in yaptığı eğitim harcamaları araştırması ile ilgili en son rapor 2002 yılına ait!
Yine TÜİK'e göre 2014 yılında devletin nihai tüketim harcamaları 268 milyar TL (cari) iken aynı yıl eğitim harcamaları 113 milyon TL ve onun da yüzde 77'si devlet tarafından yapılmış.
Evet, gelişmiş ülkeler gelecek nesillerini bilimle, felsefeyle, sanatla, edebiyatla, sporla yetiştiriyor". [4]
Öyleyse Prof. Dr. Celal Şengör’ün dediği gibi, bu zehir yuvaları kapatılmalıdır. Ayrıca 15 yıldır, muhalifleri, medyayı susturup cahil halkı algı progoganda yöntemi ile kandırıp iktidara çöreklenenler dincilik ve imam hatip yarışından vazgeçmelidirler. İçine girmeye çalıştığınız AB ülkelerinin hiç birinde böylesine dincilik yarışı yoktur, hiç birinde bizdeki imam hatipler gibi, papaz hatip liseleri veya İncil Hatip liseleri yoktur. Aksi halde Osmanlıda olduğu gibi yıkılış önlenemez. Çünkü dincilikle kalkınmış, aydınlanmış bir devlet yoktur. Tarihler böylece yazacaktır.
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.comSONNOTLAR
[1] Avrupa ve ABD Bilim Kurulu’nun ilk Türk üyesi Prof.Celal Şengör, Sözcü Gazetesinde Eda Sönmez ile 9 Haziran 2015 de yaptığı, “Ortalama Kültür Düzeyi Afganistan Seviyesinde” başlıklı röportajda
[2] https://www.sozcu.com.tr/2016/dunya/suudi-arabistanda-kadin-insan-midir-semineri-yapildi-1114146/
[3] İmam hatipler neden kapatılmalıdır? Sol 5.5. 2016 Ahmet Çınar
[4] Sözcü Ayşe Sucu 17 Ekim 2016 “Buyurun Tüm Okulları İmam Hatip Yapalım” başlıklı yazısı
Yorum Gönder