Zor Dostum Zor

Dostum, AKP Genel Başkanı Sayın ERDOĞAN; işin gerçekten zor. Zor dostum, hem de çok zor. Bu ülkeyi yönetemiyorsun. Boşa koyuyorsun olmuyor, doluya

Zor Dostum Zor
Dostum,  AKP Genel Başkanı Sayın ERDOĞAN; işin gerçekten zor. 

Zor dostum, hem de çok zor. 

Bu ülkeyi yönetemiyorsun. 

Boşa koyuyorsun olmuyor,  doluya koyuyorsun olmuyor. 

Kabahati başkalarında arama sakın. 

Düştüğün ve ülkeyi düşürdüğün bu zor durumun sebebi,  bizzat sensin. 

İlk hatanı, BAHÇELİ'nin aklına uyarak, tabi senin de işine geldiği için,  Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube sisteme geçerek,  ortak aklı tamamen yok edip,  devletin tüm yetkilerini elinde toplamakla yaptın. 

İktidara geldiğinde yanında bulunan aklı başında kişilerin tamamını,  etrafından kovdun. 

Can dostun ve yol arkadaşın Fetö ile yollarını ayırdıktan sonra, ister istemez Fetö'nün yetişmiş kadrolarından da mahrum kaldın. 

Etrafındaki yetişmiş kişileri boşalttığın gibi, boşalan kadrolara da,  gerçekten ülkeye yararlı hizmetler yapacak ehil ve liyakatli kişileri değil, kendi kafa yapına uygun liyakatsiz, tek yetenekleri sana itaat ve biat etmek olan bilgisiz ve kişiliksiz kişileri toparladın, toplumdan koparak kendini saray'a hapsettin, tek yetenekleri sana mutlak itaat olan sarayda topladığın bir avuç kişiyle ve son sözün her zaman  sana ait olduğu keyfi kararlarla, koskocaman Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetebileceğini, Türk Halkının her koşulda senin yanında yer alarak hayat boyu seni destekleyip saray'da oturtmaya devam edeceklerini sandın. 

Nehirleri tersine akıtabilecek kadar güçlü ve vazgeçilmez  zannettin kendini. 

Türk insanının iyi niyetini, sadakatini, sabrını, sessizliğini yanlış değerlendirdin, insanların sabırlarında da bir sınır olduğunu, er geç ayılarak senin bu ülkeye yarar değil zarar verdiğini er veya geç anlayacaklarını düşünemedin, bu milleti aptal zannettin,  ama yanıldın. 

En büyük yanılgılarından birisi de, CHP Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU'nun bugün eriştiği performansını hiç ön göremedin. Onu, hep SSK Genel Müdürü Bay Kemal olarak küçük gördün. Şimdi,  Bay Kemal'in,  Millet İttifakının da desteğiyle,  seni seçim sandığında yeneceğini gördükçe, devlet yönetimindeki kontrolünü tamamen kaybettin, ne yapacağını bilemiyorsun. 

Halkı yanıltmak, gerçekleri anlayarak uyanmalarını önlemek için, düşünce ve düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünü yok ettin. Özgür görsel ve yazılı medyayı devlet desteği ile ele geçirerek kendine bağladın, birkaç özgür gazete ve televizyon dışında,  halka gerçekleri anlatacak basın bırakmadın, tüm halkımızın vergileriyle beslenerek yayın yapan devlet televizyonu TRT'yi,  saray'ın borazanı haline getirdin. 

Eğitimi dinselleştirdin, dini cemaat ve vakıflar,  eğitime yön vermeye başladı sayende. 

Halkı dinlerine, mezheplerine ve etnik kökenlerine göre böldün ayrıştırdın,  toplumu kutuplaştırdın. 

Aslında,  anayasanın tanımına ve ettiğin yemine uygun,  tarafsız ve tüm Türk Halkını kucaklayarak temsil eden bir Cumhurbaşkanı olamadığın halde, Türk Ceza Kanununun tarafsız, yaptığı yeminine sadık, Türk Milletinin tamamını kucaklayan ve temsil eden Cumhurbaşkanlarını hakaretlerden korumak için getirilen,  Cumhurbaşkanına hakaret suçunun korumasını hak etmediğin halde, cumhurbaşkanına hakaret suçunu kötüye ve amacı dışında kullanarak, bırakın hakareti,  seni eleştiren kişileri dahi,  cumhurbaşkanına, yani kendine hakaret ettikleri gerekçesiyle,  mahkemelerde süründürdün. 

Ülkenin tüm kaynaklarını,  sanayi tesislerini,  özelleştirme adı altında sattın, buralardan elde ettiğin paraları,  üretime dönük yatırımlara harcayarak,  insanlara iş imkanı ve cari açığı kapatacak, ödemeler dengesini sağlayacak,  katma değerleri fazla ürünler üreterek ihracat gelirlerini artıramadın. 

Bu paraları;  lüks ithalatlarda,  geçiş garantili,  yap işlet ve  devret modeli ihalelerle yandaş mütahitlere  aktardın, verilen garantiler yüzünden geçilmeyen köprüler, yollar ve tüneller için devlet hazinesinden milyarlar çıktı, devletin paralarını taşa ve toprağa yatırdın. Çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini ipotek altına aldın. Adeta kapitülasyonları hortlattın. 

Saray'ın lüks, şatafat ve israfını devletin itibarı ile eşdeğer gördün. 

Hala,  diplomasını göremediğimiz, hangi üniversitede ve hangi deneyimli ve tanınmış ekonomi profesörü hocalardan eğitim ve feyz aldığını bilmiyoruz ama; ben ekonomistim,  faiz sebep enflasyon sonuçtur diyerek dile getirdiğin ekonomik saplantınla ve bir inat uğruna,  Türk Lirasını pula çevirdin, fiyat istikrarını sağlamakla görevli Merkez Bankasının işlerine müdahale ettin, talimatına uymayan Merkez Bankası Başkanlarını sık sık görevden alarak değiştirdin. Ülkenin ekonomisini,  deneme tahtasına çevirdin. Deneme yanılma metoduyla ekonominin yönetilemeyeceğini bir türlü kabul etmiyorsun. 

Dolar,  diğer döviz ve altın fiyatlarını patlattın, Türk Lirasının değeri sıfır oldu. Emme basma tulumbaya dönen döviz kurlarındaki iniş ve çıkışları izleyemez ve takip edemez hale geldik. 

Bankaların mobil uygulamalarından döviz alım satımı yaparken, satacağımız veya alacağımız dövizin miktarını ve hangi hesaptan ödeme yapıp, işlem sonucunun hangi hesaba aktarılacağını işaretleyene kadar geçen beş on saniye içinde,  döviz kurları sürekli değiştiği için;  insanlar, işleme tam onay vermeye hazırlandıklarında, kur değişikliği nedeniyle işleminizi yenileyiniz uyarıları almaya başladılar, esnaf ve sanayici döviz işlemlerinde ne yapacağını şaşırdı, sabit bir fiyat üzerinden alım satım yapma imkanlarını kaybettiler, bazen sattıklarına ve bazen de satın aldıklarına üzüldüler, kar mı yoksa zarar mı edeceklerini bilemeden, alım satımlarını körlemesine ve şansına  yapmaya başladılar ve bu durum kendilerinin ruh sağlığını bozdu. 

Bu çağın ticari hayatının ve devlet yönetiminin inkar edilemez bir gerçeği olan faizi kabul etmeyen, faizi;  faiz ödemeleriyle bütçeye ağır yük getiren, fahiş faizlerle dış kredi alan, bütçeye faiz ödemeleriyle ilgili milyarlarca liralık ödenek koyan, dinen yasak ise; tamamen sıfırlanması gereken faizi sıfırlayarak ekonomi yönetiminden tamamen kaldırmayan,  sanki bizlermişiz gibi, işine gelmediğinde,  faizi, dinen haram, yasak ve günah olarak gören bir kişinin, globalleşen  bu modern çağda, ben ekonomistim ben devleti yönetmeye talibim deme hakkı ve yetkisi yoktur. 

Kimse;  kimseyi,  siyaset yap, inançlarına aykırı olan faiz gerçeğini kabul ederek devleti yönet diye zorlamıyor. Bu koşullarda, laik bir ülkede dini esas alarak ben faize karşıyım diyerek , ülkenin ekonomik zor koşullarına rağmen,  faizi inadına indirmeye kalkışarak, ülke ekonomisini ateşe veremezsin, faize  gerçekten  karşıysan ve dinen günaha girdiğine inanıyorsan, yaşamımızdan gitmesi gereken faiz değil,  sensin Sayın ERDOĞAN. 

Seni zincirle koltuğuna bağlayan yok, faizle benim işim yok diyorsan, demokrasilerde istifa denen bir kurum var,  istifa eder gidersin, Türk Milleti olarak, tek yanlı irade beyanıyla yapacağın istifanı işleme koyarız. 

Estağfurullah, haddimize mi, koltuğu bırakman için; Türk Milletinden,  görevden affını  dilemene gerek yok. Af dilemeden,  doğrudan istifa edebilirsin, görevden affını dileme ve bunun kabul edilmesi gibi bir zorluğa ve hicaba muhatap etmez,  bu asil millet,  seni. 

Sayın ERDOĞAN; giderayak şu millete bir iyilik yap lütfen, bu ülkeyi ve milleti zerre kadar düşünüyorsan, 2023'ü beklemeden ülkeyi demokratik bir şekilde seçime götür, bunun şerefine ve mutluluğuna nail ol, mütedeyyin bir insan olarak,  hepimizden çok iyi biliyorsun, korkunun ecele faydasının olmadığını. 

Güner Yiğitbaşı

18/11/2021

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget