İhramlıyı Hortlak Sanmış Ve de Hacı Ziyaretimiz

İhramlıyı Hortlak Sanmış Ve de Hacı Ziyaretimiz HACIYI ZİYARETE GİTTİK. Bu “hortlak” hacı, bizim hemen yan komşumuz. Eşim dedi ki “komşumuz…Hicazdan geldi, istersen bir hoş geldin diyelim ayaküstü bir varalım” dedi

İhramlıyı Hortlak Sanmış Ve De Hacı Ziyaretimiz
Corona virüsünün yavaş yavaş yayılmaya başladığı günlerde yan komşumuz giden ay Hicaz’a umreye gitti geldi.
Umreye giden komşu, geldiğinin ertesi günü, Hicaz’da her hacının giydiği, bembeyaz boynundan ayaklarına kadar uzanan ihramı sırtına giymiş, başında beyaz takke olduğu halde dışarı çıkıyor.
O gün yan komşuya iki tane genç bayan günlük temizliğe gelmişler, temizlik yapıyorlarmış. Evde temizlik yaparken bayanlardan biri bir ara dışarı çıkıyor.
Başında takkesi, kefen gibi bembeyaz kılıklı bu hacıyı-adamı gören genç bayan, hayatında hiç ihramlı birini görmediği için, “hortlak” gördüğünü sanarak öylesine bir korkuya kapılıyor ki, korku ve telaş içinde içeri doğru koşarak öteki temizlik yapan arkadaşına titreyerek bağırıyor, “dışarıda hortlak gördüm kız vallaha hortlak gördüm”  diyor. O an aklına ihram diye bir şey getiremiyor. Korku içinde tirtir titriyor, çünkü ilk kez “hortlak” görmüştü.
Sonradan hacı kıyafeti olduğunu hatırlıyorlar, gülüşmeye başlıyorlar. Tam o sırada eşim, “şöyle bir bakayım nasıl temizlik yapıyorlar” diye içeri giriyor. Onların tuhaf bir şekilde gülüştüğünü görünce “hortlak” olayını eşime anlatıyorlar. Üçü birden gülüşmeye başlıyorlar. Ertesi günü eşim bana bunu anlattı, ben de güldüm.

HACIYI ZİYARETE GİTTİK.
Bu “hortlak” hacı, bizim hemen yan komşumuz. Eşim dedi ki “komşumuz…Hicazdan geldi, istersen bir hoş geldin diyelim ayaküstü bir varalım” dedi. Ben de olur dedim, çünkü her gün karşılaştığımız yan komşumuz.  Akşamleyin yan “hacı” komşuya  “hacıya hoş geldin’e” gittik.  Daha iyice alevlenmediği için aklımıza corona morona hiç gelmedi.
Bize zemzem suyu, hurma ikram ettiler, bir de “hacı tespihi” verdiler.
Sohbet ettik, onlar Mekke’yi, Medine’yi methettiler, Kâbe’nin çevresindeki beş yıldızlı otelleri övdüler, çok kalabalık olduğunu söylediler. Veda edip ayrıldık.
Çok geçmedi corona virüsü patlak verdi, son gelen umrecileri karantinaya aldılar, dünyaya covit 19 yayılmaya başladı. “Umrecileri ziyaret etmeyin” dediler, “umreciler misafir kabul etmesin” dediler.
Bunları duyunca bende başladı bir telaş, -biz ne cesaret ederek komşu da olsa komlu umrecileri neden ziyaret ettik- diye hayıflanmaya başladık. Kendi kendime, peki bu komşulara, “sakın misafir kabul etmeyin, misafirliğe gitmeyin”  diye tembih etmemişler mi? Diye söylenmeye başladık. Eğer sıkı tembih etmişlerse neden komşumuz bizi kabul etti, neden söz etmedi, diye kendi kendimize söylenmeye başlamıştık. Eğer bu işi organize eden Diyanet böyle bir uyarı yapmamışsa, çağdaş hiçbir usul ve düşünceye sahip değillermiş, diye düşündüm. Demek ki Diyanet umre işini para getiren bir turizm zihniyeti ile yapıyor, diye düşündüm. Oysa umreden dönenleri, ilk gelenleri (bunları umreye göndermek hata idi de) neden “karantiye almamışlar” diye düşünmeye başladık. Nitekim sonradan bu umreciler sayesinde corona virüsü köylere kadar yayılmaya başladı, diye düşündüm.
İşte bu ziyaretten sonraki 14 gün benim için korku içinde geçti. Acaba virüs aldık mı, diye kıvranmaya, endişe etmeye başladık. Tek bir kez de olsa öküsrmemiz, aksırmamız benim korkumu daha da artırıyordu.
Durumu ziyaretimizi, İzmir’de doktor olan oğluma anlattım, “baba ne cesaretle şu günlerde bir umreciyi ziyaret ediyorsunuz, çok yanlış yapmışsınız, çok dikkat edin dışarıya çıkmayın” diye bizi uyarınca bizim korkumuz gittikçe arttı. Aman Allah’ım biz ne yapmışız diye daha çok endişe etmeye başladık.  Çok şükür 15-20 gün geçti virüs falan gelmedi, diye de sevinmeye başladık.

Cevat Kulaksız

Cevat Kulaksız 

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget