100.yılı görkemli olarak kutlamayı hak ettik mi?

100.yılı görkemli olarak kutlamayı hak ettik mi? Türk Milletinin egemenlik hakkını, onun verdiği yetkiyle kullanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 100.yıl dönümüdür.

100.yılı görkemli olarak kutlamayı hak ettik mi?
Dört gün sonra, 23.Nisan.2020
23.Nisan.2020;
23.Nisan.1920 de Atatürk'ün önderliğinde kurulan,  Türk Milletinin kayıtsız şartsız egemenliğini temsil eden, Bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşuyla taçlanacak olan, güçlü emperyalist devletlere karşı, kıt imkanlarla,  canla başla verdiğimiz milli mücadelemizin, bağımsızlık ve kurtuluş savaşımızın yönetildiği, buna dair önemli kararların alınarak uygulandığı, bünyesinden çıkan meclis hükümet sistemiyle ülkemizin yönetildiği, Türk Milletinin egemenlik hakkını,  onun verdiği yetkiyle kullanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 100.yıl dönümüdür.
23.Nisanlar; aynı zamanda, ATATÜRK tarafından çocuklara armağan edilen Dünya'nın ilk ve tek çocuk bayramıdır.
Bu nedenle; bu çok güzel ve özel günü, Ulusal Egemenlik  Ve Çocuk Bayramı olarak kutluyoruz her yıl.
Bu yıl ise, tüm Dünya'yı ve ülkemizi de saran Korona virüs salgını nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun ve açılışının 100.yılını, zorunlu sağlık nedenleriyle,  100.yılın şanına uygun görkemli bir şekilde kutlayamayacak olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz Milletçe.
Salgın nedeniyle, belli yaş gruplarına ve hafta sonları da herkese,  sokağa çıkma yasakları uygulanıyor, halkımız kaygılı,  100.yılı sokaklarda kalabalıklar halinde coşkulu bir şekilde kutlayamayacağımıza göre, hiç değilse evlerimizden, evlerimizin pencere ve balkonlarından balonlar uçurarak, marşlar söyleyerek kutlayalım diye, aramızda bir ittifak oluştu sanki.
Ancak; halkımız,  Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23.Nisan.1920 de  kurulup açılışının 100 yılını coşkuyla sokaklarda kutlayamamaktan dolayı hiç üzülmemelidir.
Bize göre; herkes, başını iki elinin arasına alarak düşünmeli ve kendi kendine sormalıdır.
Bizler;
Bugün, 100.Yılda,  meclisin işlevsiz bırakılarak, yetkileri elinden alınarak,  adeta içinin boşaltıldığı,  çocuklarımızın; laik eğitimden ve bilimden uzaklaştırılarak, dini dogmalarla eğitildiği, yoksulluktan ve işsizlikten dolayı birçok çocuğumuzun gece yatağa aç olarak girmek zorunda bırakıldığı bu koşullarda, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100.açılış yılını, görkemli bir şekilde kutlamayı hak ettik mi acaba?
Evet, bir düşünün bakalım;
Parlamenter sistemin,  güçler ayrılığının yok edilerek,
Tek adama dayalı, yasama, yürütme ve yargıyı tek adamın iki dudağının arasına terk eden şimdi yürüklükte olan bu ucube otoriter sistemin getirilmesinden,
Kuruluşunun 100.Yılını idrak ettiğimiz, duvarında “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir ”yazan Türkiye Büyük Millet Meclisinin; yetkilerinin yok edilerek içinin boşaltılmasından,
Bakanların,  artık seçilmiş milletvekillerinden oluşan Meclisin içinden seçilerek atanmasından vaz geçilerek, milletvekili olmayan kişilerden ve dışarıdan atanıyor olmasından,
Bu düzenin bakanlarının ve eskinin başbakanı ve bakanlar kurulu başkanı konumundaki yürütmenin başı olan Saraydaki tek yetkili kişinin,  Türkiye Büyük Millet Meclisini muhatap almayarak, Meclise dahi gelmemelerinden,
Meclisin, yürütmeyi denetleme yetkilerinin çoğunun elinden alınmasından,
Meclisin; en temel yetkisi ve varlık nedeni olan yasama yetkisinin sınırlandırılmasından, bu sınırlı yasama yetkisini dahi,  saraydaki tek adamın talimatıyla ve onun müsaade ettiği ve onay verdiği ölçü ve şekilde,  parmak kaldırıp indirmekle mekanik olarak yerine getirebilmesinden,
Meclisteki azınlık muhalefet milletvekillerinin seslerinin,  iktidardaki çoğunluk milletvekilleri tarafından kısıldığı, muhalefetin tüm yasa tekliflerinin gündeme dahi alınmadığı, önergelerinin iktidar çoğunluğunca peşinen reddedildiği, içeriğini dahi henüz bilmedikleri ileriye dönük muhalefet önergelerinin dahi reddedileceğinin peşinen ilan edildiği, bütçenin yapımında söz sahibi olmadığı gibi, bütçe harcamalarını dahi denetleyemediği bir meclisin oluşmasından,
Meclisin kurucusu ATATÜRK'ün; iktidar desteğiyle hakaretlere maruz bırakılmasından, ATATÜRK'e hakaret eden vatan hainlerinin,  iktidar tarafından korunup kollandığı,  onlara VİP insan muamelesinin yapıldığı bir düzenin oluşmasından,
Susarak, sesimizi yükseltmeyerek, demokratik direnme ve eleştiri haklarımızı kullanmayarak, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek, tüm yapılanlara gözümüzü kapatarak, korkarak, bu yetersiz ve demokrasiden nasibini almamış AKP iktidarına, göz göre göre oylarımızla destek vererek, 18 yıl boyunca kötü yönetimine boyun eğerek,   hepimiz sorumlu değil miyiz?
Alın işte size, layık olduğumuz yönetim, hapis evlerimizden balon uçurmak suretiyle 23.Nisanı kutlamamamızı dahi yasaklamış.
Bu şartlarda,  bizim neyimize,  23.Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının 100.yılını kutlamak.
Bu kutlamayı hak ettik mi?
Hangi yüzle kutlayacağız 100.Yılı?
Oturalım oturduğumuz yerde.
Biz nerede hata yaptık diyerek,  özeleştiri yapalım hepimiz.

Güner Yiğitbaşı

19/04/2020
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget