Sürekli Hale Gelen Milli Birlik Ve Beraberlik Çağrıları

Sürekli Hale Gelen Milli Birlik Ve Beraberlik Çağrıları Hemen ve bir refleks olarak, milli birlik ve beraberliğimizi kimseye bozdurmayacağız, şimdi eleştiri zamanı değil, gün birlik ve beraberlik zamanıdır

Sürekli Hale Gelen Milli Birlik Ve Beraberlik Çağrıları
Bu ülkede; demokrasi rafa kaldırıldığı için, iktidarı eleştirebilmek ve yanlışlarını dile getirebilmek,  çok kısıtlanmış ve adeta bir cesaret ve kahramanlık haline gelmiştir,  çok önceden bu yana.
İktidar;  örneğin, vuku bulmuş bir depremi, askeri harekatı, son olarak da Korona virüsünden kaynaklı salgını bahane ederek, kendisine yönelik haklı eleştiri ve uyarılar karşısında köşeye sıkıştığında;  hemen ve bir refleks olarak,  milli birlik ve beraberliğimizi kimseye bozdurmayacağız, şimdi eleştiri zamanı değil, gün birlik ve beraberlik zamanıdır, eleştirileriyle bu nifak tohumlarını ekenler, yani iktidarı eleştirenler, ülkesini sevmeyenlerdir diyerek, suyun üzerine çıkmaya ve eleştirilerden kurtulmaya çalışmaktadır.
Aslında, öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ve öyle bir kötü yönetiliyoruz ki;  yılın 365 gününde;   ya bir deprem, ya bir askeri harekat veya salgın hastalık, işsizlik, pahalılık gibi;   sosyo ekonomik, askeri ve sağlık sorunlarından kaynaklı, sürekli olağanüstü günler yaşamaktayız, siyasi iktidarın mantığından gidilirse, aman milli birlik ve beraberliğimizi bozmayalım koruyalım diye düşünülürse, siyasi iktidarı hatalarından dolayı eleştirmek,  neredeyse imkansız hale gelecek, bizim ülkemizde.
Eleştirmeyin demek kolay, siyasi iktidar olarak güzel ve doğru işler yapın da,  sizi eleştirmeyelim. Bilakis,  sizi öven, göklere çıkaran  yazılar yazabilelim. Bunu bizler de çok istiyoruz.
Son salgın hastalık;  Çin de çıktıktan sonra,  üç ay öncesinden,  bu hastalığın ülkemizi de vuracağını düşünerek hiçbir önlem alınmadığı, bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı.
CHP'li belediyelerin açtıkları yardım kampanyaları;  anayasa ve yasalara aykırı olarak, tamamen siyasi nedenlerle,  haksız olarak yasaklandı, yardım kampanyaları açarak gönüllü halktan para toplayan CHP'li belediyeler,  devlet içinde devlet olmakla suçlandılar.
Belediyelerin anayasal (Anayasa Md.127) mahalli bir kamusal yönetim biçimi oldukları görmezlikten gelindi.
Cumhurbaşkanının;   belediyelerden sonra başlatmak zorunda kaldığı, sosyal devlet ilkelerine tamamen aykırı, devletin bu işe parasal olarak hazır olmadığının itirafı olan merkezi idare yardım toplama kampanyasının destekçileri,  devlet kurumları ve siyasi iktidardan beklentileri olan  büyük şirketler ve yandaşları olup, belediyelerin daha önce başlattıkları ve büyük ilgi gören kampanyanın da, merkezi idarenin kampanyası yanında devam ettirilmesinde,  ne mahzur vardı?
Halkımız adına hiçbir mahzuru yoktu ama, CHP'li belediyelerin başlattıkları ve büyük ilgi gören yardım kampanyası, CHP'ye siyaseten kazanç sağlayacağı, büyük oranda AKP'ye oy veren varoşların CHP'ye sempati duymaya başlayacaklarından korkuldu.
Kaldı ki;  halkın, daha önceki yardım kampanyalarından dolayı, merkezi idarenin başında bulunan AKP'lilere, yardımların zamanında ve gerçek ihtiyaç sahibi adreslere;   yandaş mı değil mi ayrımı yapmadan, adil bir şekilde, tarafsız ve objektif olarak ulaştırılıp ulaştırılmayacağı konusunda, haklı kuşkuları vardı. Bu nedenle, büyük halk çoğunluğu, merkezi idarenin yardım kampanyasına, haklı olarak sıcak bakmıyorlardı.
Bu nedenle, kampanyaların;   CHP'li belediyelerin açtıkları kampanyalarla, merkezi idarenin açtığı kampanyalar şeklinde,  iki koldan devamı, ihtiyaç sahibi halkımızın yararına olacaktı,  ama buna imkan tanınmayarak, CHP'li belediyeler,  gönüllü halkımızdan para yardımı alma ve topladıkları bu paraları ihtiyaç sahibi, işsiz kalan halkımıza nakit olarak dağıtma imkanından yoksun bırakıldılar.
İhtiyaç sahiplerini en iyi bilenlerin,  o şehrin belediyeleri olduğu gerçeği de asla unutulmamalıdır.
İş başındaki siyasi iktidar;  geç de kalsalar, salgınla mücadelede gerekli olan bazı önemli kararları alıyor, belli yaş gruplarına sokağa çıkma yasağı getirildi, ancak bunlardan işsiz kalanlara nakdi yardım,  henüz tam anlamıyla ve düzenli olarak başlatılabilmiş değil, çünkü bu işler için olması gereken bir varlık fonumuz yok, hazine boş, halktan toplanacak yardım paralarının da desteğiyle,  bu nakdi yardımların gecikerek devreye gireceğini tahmin ediyoruz.
Alınan bir kararla, sokağa çıkan halkın maske takmaları,  mecburi hale getirildi. Ancak, maske takmamaları halinde ceza tehdidi altında kalan halkımızın,  maske satın alabilecek mali imkanlarının var olup olmadığı, maske bulup bulamayacakları, bu yasaklama kararını alanlar tarafından düşünülemedi. Sokağa çıkan ve devlet tarafından maskesiz dolaşmaları yasaklanan halkımıza,  parasız ve düzenli olarak maske dağıtımı, maalesef henüz rayına oturtulabilmiş değil.
Bu koşullarda;   siyasi iktidarın,  kendi hatalarını dile getiren kesimlere, milli birlik ve beraberlik içinde olmamız gereken günlerden geçiyoruz gerekçesiyle, yüklenmesinin ve onları susturmak istemesinin,  hiçbir haklı nedeni ve geçerliliği bulunmamaktadır.
Kaldı ki;  AKP Genel Başkanı, öncelikle kendi söylemlerine dikkat ederek,  milli birlik ve beraberlik konusunda halkımıza önderlik yapmalıdır.
Hatalar, yapılan yanlışlar,  eleştirilerek dile getirilecek ki;  doğruları bulalım ve hatalarımızı düzeltelim.

Güner Yiğitbaşı

06/04/2020
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget