Ohal Sürecinde Seçimlere Giderken (1)

Ankara Barosu, Atatürkçü Düşünce Derneği, Türk Hukuk Kurumu’nun ortaklaşa hazırladıkları “OHAL Sürecinde Seçimlere Giderken” konulu panel düzenlendi.

Ohal Sürecinde Seçimlere Giderken (1)

Ülkemizin geçtiği hukuk süreci, siyaset süreci hepimizin üzerinde derin, kalıcı ve kötü etkiler bırakmakta”.
pazar günü çıkarılan KHK ile artık, demokratik hukuk devletinin tabutuna iki tane çivi çakılmıştır”
Artık bizim ülkemizde hukukun üstünlüğünden, demokrasiden, parlamenter düzenden bahsetmek mümkün değildir”.
“Anayasa Mahkemesi kararları kesin karalar. Türkiye’ye verildiğinde herkesi, her kurumu, idareyi bağlar”.
olağanüstü kararnameleri ancak ve ancak olağanüstü halin icabına göre çıkarılır, olağanüstü hal kalktığı an bütün olağanüstü hal kararnameleri de kalkar, işlevini bitirir”.
“Anayasa Mahkemesi iktidarı denetleme görevini bir kenara bıraktı”.
“ARTIK İKTİDARI HUKUKEN VE YASAL OLARAK DENETLEYEBİLECEK TÜRKİYE’DE HİÇBİR KURUM KALMADI”.
Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy’un evlerinin önünde katledilişlerinin anısına düzenlenen 25. Adalet ve Demokrasi Haftası etkinliklerinden, 31.01.2018 Günü, Ankara Barosu, Atatürkçü Düşünce Derneği, Türk Hukuk Kurumu’nun ortaklaşa hazırladıkları “OHAL Sürecinde Seçimlere Giderken” konulu panel düzenlendi.
Panele Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran, Türk Hukuk Kurumu Başkanı Yaşar Çatak, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Tansel Çölaşan konuşmacı olarak katıldılar.
Bu yılki etkinliğin sloganı “Uyan Gazi Kemal”  olarak belirlendi.  Ankara Barosu Eğitim ve Ankara Barosu Eğitim ve Kültür Merkezi (ABEM) Salonunda pek çok seçkin kişiler salonu tamamen doldurmuşlar beğeni ile izliyorlardı. Salonda Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan, Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yazar Yekte Güngör Özden ve bazı eski bakanlar milletvekilleri de bulunuyordu. Salondakilerden bazıları oturacak yer bulamadıkları için ayakta izliyorlardı. 
Bu değerli konuşmaları, biz de banttan çözerek size sunmayı istedik. Ancak metin uzun olacağı için, okuyucuyu da sıkmamak için her bölümün konuşmalarını ayrı ayrı bölümler halinde vereceğiz. Amacımız seçkin hukukçuların anlattığı bu değerli bilgilerin yayılmasına destek olmak, yargıdaki acı gerçekleri halka yansıtmaktır.

-Ülkemizin geçtiği hukuk süreci, siyaset süreci hepimizin üzerinde derin, kalıcı ve kötü etkiler bırakmakta. Ankara Barosu’nun 1980- 1984 yılları arasında zor bir döneminde başkanlık yapmış bir kişi anısına burada olabilmek, onun 28. Ölüm yıldönümünde hem onuna adını, fikirlerini yaşatmak em de ülkemizdeki OHAL ve seçim garabetini konuşmak çok önemliydi. Bu kadar ciddi, bu kadar iyi bir dinleyici kitlesinin önünde sizlerle fikirlerimizi paylaşmak istiyoruz. İnteraktif bir şekilde yürütme amacındayız. Hep birlikte katılımcı olmaya, sorular sormaya, cevaplar aramaya çalışacağız.
Efsane başkanımız Muammer Aksoy, gerçekten 1980 döneminin, bir darbe döneminin en zor zamanında Ankara Barosu Başkanlığını yürüttü. Kendisi aynı z Atatürkçü Düşünce Derneği kurucularından 1989 da başkanlığını yaptığı aynı zamanda çok değerli bir kurumumuz olan Türk Hukuk Kurumunun da başkanlığını yaptı. Bu üç kurumun başkanlığını başarıyla yürüttüğü bilinen böyle bir değeri çok menfur bir cinayetle kaybettik. Hala kimdir, nedir, niçin yapılmıştır çözülememiştir. Muhtemelen de çözülmemesi çaba harcanılan bir cinayetti. Bir devrim şehidiydi. CHP de önemli görevlerde yer almıştı. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesinde, Ankara Üniversitesinde öğretim üyeliği yapmıştı. İyi bir yazardı. Unutmayacağız, her zaman hatırlayacağız, fikirleriyle yoğunlaşacağız, daha da işleri götüreceğiz.
Ohal Sürecinde Seçimlere Giderken (1)
İlk konuşmacı olarak panele katılan Ankara Barosu Başkanı Avukat Hakan Canduran yaptığı konuşmada şunları söyledi:
OHAL SÜRECİNDE SEÇİMLERE GİDERKEN
Bu günkü konumuz, Türkiye’nin en önemli konularından birisi, Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinde seçimlere giderken. 15 Temmuzda meydana gelen darbe girişiminin ardından ülkemizde olağanüstü hal ilan edildi. Olağanüstü halin ilan edilmesi yasalmıydı, evet. Anayasamız gereği ve uluslararası sözleşmeler gereği ülkedeki durum dikkate alındığında olağanüstü halin ilan edilmesi doğruydu, ama acaba olağanüstü hal, anayasamızda söz edildiği uluslar arası sözleşmelerde söz edildiği gibi, uygulanır ve kullanılır halde mi? Hala devam etmesinin bir gereği var mı? Bunları tartışmak lazımdır.
Olağanüstü hal dönemi itibarıyla 30 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yayınlandı. Bunlardan sadece dört tanesi yasalaştı. Geri kalanı hala KHK olarak kalarak hepimizin hayatının bir tarafına dokunur hale geldi. Kanımca Türkiye’de Olağanüstü Halin şartları yoktur. Ortadan kalkmıştır. Bir an önce bir dakika bile beklemeden kaldırılması ve normal demokratik düzene geçilmesi gerekmektedir. Ancak, gördüğünüz üzere kaldırılmasına ilişkin emareyi bırakın ağırlaştırılmasına ilişkin çabalar sürmekte. Özellikle bir pazar günü çıkarılan KHK ile artık, demokratik hukuk devletinin tabutuna iki tane çivi çakılmıştır, son iki çividir, bundan ötesi yoktur.
Artık bizim ülkemizde üzülerek söylüyorum, hukukun üstünlüğünden, demokrasiden, parlamenter düzenden bahsetmek mümkün değildir.
Çok kısa örnek vermek gerekirse; Anayasa Mahkemesi Başkanımız da burada yanılıyorsam düzeltecektir hemen beni, Anayasa Mahkemesi kararları kesin karalar. Türkiye’ye verildiğinde herkesi, her kurumu, idareyi bağlar. Ama ne yazık ki, Anayasa Mahkemesinin son verdiği karar, diğer ilk dereceli mahkemesi tarafından kabul görmedi, inanılmaz bir şey. Bu ülkenin başındakilerin “tanımıyorum da uygulamıyorum da” dediği bir ortamda tabi ki en yüksek mahkemenin verdiği karar da böyle uygulanamaz hale gelebilir. Peki, ne oldu, Anayasa Mahkemesi çok uzun süredir işlevini yitirmişti. Sadece adı vardı, verdiği kararların uygunluğu çok tartışmalıydı, ama öyle veya böyle Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar yerine getiriliyordu. En basit örnek, KHK melerin Anayasa aykırılığı iddia edildiğinde Anayasa Mahkemesi 1991 ve 1993 yılında bütün dünyaya emsal olmuş iki tane iştihatından döndü. Ne idi bu içtihatları, olağanüstü kararnameleri ancak ve ancak olağanüstü halin icabına göre çıkarılır, olağanüstü hal kalktığı an bütün olağanüstü hal kararnameleri de kalkar, işlevini bitirir, kaybeder.
Ohal Sürecinde Seçimlere Giderken (1)
Şimdi çıkarılan 30 KHK meye baktığımızda ben hiç birinin olağanüstü hal kalktığı zaman işlevini yitireceğini göremiyorum, çünkü bir yasa gibi getirildi hayatın her düzeyini düzenleme çabasıyla getirildi. Anayasa Mahkemesi, 148. Maddeye göre bir yorum yaptı; üstünde KHK yazıyorsa, önüme ne getirirseniz getirin ben inceleme dışı bırakırım” dedi. Ve o gün Anayasa Mahkemesi iktidarı denetleme görevini bir kenara bıraktı. Acı gerçek.
Akabinde bir ağır ceza mahkemesinin verdiği kararı hak ihlali olduğu gerekçesiyle tespit ettiğinde artık ilk derece mahkemesinin, “ben uymuyorum esas ilişkin inceleme yoktur” gibi bir zırva ile, açık söylüyorum bir zırva ile kabul etmemesi Türkiye’yi bitirdi. ARTIK İKTİDARI HUKUKEN VE YASAL OLARAK DENETLEYEBİLECEK TÜRKİYE’DE HİÇBİR KURUM KALMADI.
İşte böyle bir hal içinde Türkiye seçimlere gidecek. Nerede seçim güvenliği, nerede sandık güvenliği, nerede vatandaşın propaganda hakkı? Siyasi partiler nerede yapacak bu siyasi propagandayı. Açık alanlarda gösteri süresiz olarak yasaklandı, yürüyüş süresiz olarak yasaklandı. Yarın seçim gündemine girince nerede nasıl siyasi propaganda yapılacak. Basın tamamen hükümetin eline geçti, idarenin elinde şu anda. Hangi siyasi parti nerede propaganda, hangi gazetenin organında hangi TV de kendini anlatacak.
Ohal Sürecinde Seçimlere Giderken (1)
Son olarak da Cumhurbaşkanı partisinin genel başkanı oldu. Böyle bir ortamda ona bütün kapılar açık, her şey serbest, ama karşısında olabilecek, yani demokrasi adına bir şeyler yapmak isteyecek herhangi bir partinin yüzüne kapandı ve açılmamak üzere kapandı. Bu durumdayız, bu durumda seçim güvenliği ne anlama gelir, hangi seçime gideriz, verilen oyun nereye varacağı nasıl takdir edilir. Önümüzde, geçmişteki en yakın örnek 16 Nisan. 16 Nisanda bunları yaşadık biz. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) bir dakika içinde verdiği kendi yasasına ve hazırladığı yönergeye aykırı olarak da verdiği bir kararla bir anda “hayır” oyları “evet” haline döndü. Bu bir şaibedir, işte seçim güvenliği burada, yani OHAL döneminde yaptığınız seçim çalışmasının nereye varabildiği YSK undaki üç beş tane hâkimin iki dudağı arasına kalmış, onları da oraya Cumhurbaşkanı oturtmuş. İşte buyurun önümüzdeki seçimde neler yapacağız.
Tabi şunu da söylemek lazım, Türk Tabipler Birliğinin ( TTB)  içeriğine ister katılın, ister katılmayın hiç önemli değil, suç teşkil etmeyen sadece dileklerini ortaya koyduğu bir yazısından ötürü TTB liği bu gün darmadağın edildi. İşte bir yandan savaş ortamı, milliyetçilik bağırışları, dinin arkasına sığınma çalışmaları ve ardından çok kısa bir süre sonra bir erken seçim. Bunun sonuçları meşru mudur? Tartışmaya değer. Kanaatimce hiçbir meşruiyeti kalmamıştır. Bundan sonra yapılacak olan bu seçimlerin bu şekilde yapılmamasıdır, yapılmaması için çaba harcamaktır.”
Bundan sonraki gelecek yazımızda Türk Hukuk Kurumu Başkanı Yaşar Çatak’ın konuşmasını vereceğiz.

Cevat Kulaksız 

Cevat Kulaksız

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget