Özellikle de CHP karşıtı köşe yazarları, haber alma kaynakları çok güçlüymüş izlenimi vererek, içi bomboş yazılar döşendiler.
Yetmedi, ekranlarda çokbilmiş tavırlarıyla ipe sapa gelmez CHP analizleri yaptılar.
Değerlendirmelerimi, gözlemlerimi merak edenlerden gelen taleplerin artması nedeniyle daha fazla bekleyemedim.
36. Olağan Kurultay’dan çıkan en önemli sonuç, bazı il başkanlarına, belediye başkanlarına verilen sözler ve parti içi iktidar makamları karşılığında Kemal Kılıçdaroğlu ile devam kararıdır.
Daha öz söylemek gerekirse Kurultay’dan, “Kılıçdaroğlu ve ekibi ile kaybetmeye, küçülmeye devam edelim” kararı çıkmıştır.
Kurultay’ın kazananı Kılıçdaroğlu gözükse de, asıl kaybeden o ve CHP’dir.
Muharrem İnce, Kurultay’ın kaybedeni gözükse de, geleceğin ‘kesin’ kazananı olmuştur.
Bu gerçeği gören Kılıçdaroğlu taraftarlarının ve yanardönerlerin bazıları önceden, diğerleri ise şimdiden Muharrem İnce’ye doğru dümen kırmaya başlamıştır.
Hem de, “Yeni bir şeyler söylemek lazım” bahanesine sığınarak.
Şimdi gelelim, salondaki dengeleri değiştiren konuşmalara.
Kılıçdaroğlu, her zamanki heyecan yaratmayan konuşmalarından birine imza attı.
Salon da, olması gerekeni yaparak, sadece alkışladı.
Muharrem İnce ise beyinlere, akıllara, yüreklere ve duygulara hitap eden, çok ama çok etkileyici bir konuşma yaptı.
Bugüne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hitabet yeteneğine gıpta ederek, ‘keşke bizde de böyle konuşabilen birisi olsa’ düşüncesindeki partilileri resmen ağlattı.
Kurultay salonunda, Muharrem İnce taraftarları, sahnenin sol tarafındaki tribünün üçte birine yerleşmişti.
İnce geldiğinde de, bu kesimden yoğun bir destek gördü, ama salonun çok büyük bir bölümü tepkisiz ve sessiz bir şekilde izledi.
Ancak işler, Muharrem beyin konuşmasıyla değişmeye başladı.
Muharrem Bey, ilk 10 dakikada sahnenin solundaki tribünün sessizce dinleyen kesimini coşturdu.
Konuşmasının ortalarında, sandık görevlileri ve ilçe başkanlarının el kaldırmasını istediğinde, sahnenin sağındaki tepkisiz tribünün önce yarısını sonra da diğer yarısını harekete geçirdi.
Ceketini çıkarıp, sahneye bıraktıktan sonra da, basın kuruluşlarının bulunduğu platformun arkasındaki tribün coştu.
Konuşmanın sonlarına doğru giderken ise başlarda Muharrem İnce’ye soğuk bakmaları konusunda etki edilmişlerin çoğunlukta olduğu kesim de dâhil tüm salon hep bir ağızdan “iktidar, iktidar” diye bağırıyordu.
Konuşma boyunca tüm salonu gezerek, hiçbir ayrıntıyı kaçırmamaya çalıştım.
Konuşma bittiğinde gözleri dolmuş ya da ağlayan o kadar çok partili gördüm ki, bu, Muharrem İnce’nin, nasıl bir etki yarattığını anlatması bakımdan önemliydi.
Kılıçdaroğlu taraftarı bildiğim sayısız partiliden, “Gürbüz Bey, başlarda Muharrem İnce’ye kulak asmadık, ama giderek o konuşma bizleri etkiledi, hatta yanına çekti” yorumlarını dinledim.
Kılıçdaroğlu’na çok yakın bazı belediye başkanları ve milletvekillerinin şoförlerinden oluşan 12 kişilik bir grup, salonun ‘adalet’ yazan tribününün girişinde toplanmıştı.
Bu gruptakiler, İnce’nin konuşmasından o kadar etkilendiler ki, duygularını anlatmakta zorlandılar.
Sıkı Muharrem İnce karşıtı olarak bildiğim bu kişilerden biri, “Gürbüz Abi, konuşmadan çok etkilendik ve sonlara doğru dayanamayıp, çılgınca alkışladık. Sen televizyoncusun, bilirsin görüntümüz çıkmış mıdır? Patronları kızdırmayalım” derken, bir diğeri ise “takmayın onları kardeşim, gören görsün” diyordu.
Muharrem İnce’nin konuşması, beklemediğim bir şekilde salondaki CHP karşıtı medya mensuplarını da etkiledi.
İzlenimlerini sorduğum, hemen her kanalda boy gösteren isimlerden bazıları, “İnce’nin konuşmasından etkilenmemek mümkün değil. Genel Başkan olursa AKP’yi çok ama çok zorlar” değerlendirmesi yaptı.
Ama beni en çok etkileyen değerlendirme, Adana’dan gelen bir partiliye ait.
Kanal B’de hazırlayıp sunduğum Bekleme Odası adlı programı her Cuma akşamı izlediğini söyleyen 71 yaşındaki Mustafa adlı bu Adanalı amca, “Çukurova’nın İnce Memed’i vardı, Türkiye’nin de İnce Muharrem’i var artık oğlum” dedi.
Bu kurultay, Kılıçdaroğlu ve onun sayesinde partide yer kapanların son kurultayıdır.
Bu nedenle, son 16 yılda AKP karşısında kaybedilen sahayı kazanmak için yollara düşmek, CHP’nin Genel Başkanı olacak Muharrem İnce’ye ve bizim gibi çıkar, makam, mevki, koltuk peşinde olmayan mütevazı partililere düşecek.
Unutmadan çok üzüldüğüm bir görüntüyü de aktarayım.
Eski PM, MYK üyeleri ve milletvekillerinin çoğu, kurultay delegelerinin bulunduğu bölümün arkasındaki boşlukta, bir zamanlar kendilerinin oturduğu koltuklara “ah o gemide ben de olsaydım” dercesine hüzünlü gözlerle bakıyordu.
Önceki kurultaylarda makam ve sıfatlarından ötürü partililerden gördükleri ilgiden uzak kalmanın burukluğu ile konuşacak, kendileri tanıyabilecek insanları bekliyor gibiydiler.
Eski şaşaalı günlerini özledikleri her hallerinden belliydi, ama ‘siyasetin kardeşi vefasızlıktır’ gerçeğinden kaçmak da mümkün değil.
Her CHP Kurultayı bir düzen içinde başlar.
Konukların, delegelerin, basın mensuplarının, onur konuğu ve yabancı misyon temsilcilerinin gireceği kapılar, oturacağı yerler bellidir.
Partinin ve salonun güvenlik görevlileri, herkesin boynundaki karta bakarak, giriş çıkışları kontrol altında tuttu.
Bu da, her kurultayda ki gibi sadece 1 saat sürdü.
Sonrasında ise herkes her yere girmeye, oturmaya başladı.
Ama hepsinden önemlisi, sigara içilmemesi gereken kapalı alanlar dumana boğuldu, nefes almak için kendimizi dışarı attık.
Son söz, Muharrem İnce’nin, CHP’nin ve ardından Türkiye’nin geleceğine damga vuracağını, partideki en büyük karşıtları bile ‘yok canım öyle şey’ deseler de, için için kabul ediyorlar.
Gürbüz Evren/ gercekgundem
Yorum Gönder