Çocukluk Yaşamımdan Bazı Kesitler Ve Bağlamında Bahçeli

BAHÇELİ'nin tek başına gidemediği, yanına Partili Cumhurbaşkanı ERDOĞAN ve onun devasa korumalarını da alarak ancak gidebildiği Osmaniye ziyareti,

Çocukluk Yaşamımdan Bazı Kesitler Ve Bağlamında Bahçeli
Rahmet istemiş olacak, rahmetli babam memurdu. 


Öncesinde, memleketimiz Eğirdir ilçesinde,  halıcılık ve ucundan biraz politika yapmış, batınca,  maliyede memur olarak Acıpayam ve Denizli'de maliye memurluğu yaptıktan sonra kazandığı sınav sonucunda başladığı Ankara’daki Mal müdürlüğü meslek kursunu başarıyla bitirerek, çiçeği burnunda bir malmüdürü olarak ilk görev yeri olan Şırnak ilçesine atanmış. 


Şırnak ilçesi diyorum, yıl 1953 sanırım, o zaman Şırnak Güneydoğuda Siirt iline bağlı küçük bir ilçe, ilçe demeye bin şahit. Yolu, elektriği ve şebeke suyu yok. Ankara'dan ulaşabilmek için o zamanın gözde ulaşım aracı tren ile Kurtalan'a gideceksin, oradan araçla Siirt'e ve sonrasında yine araçla Eruh, botan çayını salla geçiş ve biraz da katır yolculuğundan sonra huzurlarınızda Şırnak. 


Girişte hükümet konağı, o zamanlarda da kamu ihalelerini alan müteahhitler yolsuzluk yapmayı biliyor olmalılar ki; çatısının yarısı uçmuş vaziyette hizmet veren depremden çıkmış görüntülü hükümet konağı, yine müteahhitlerin yolsuzluklarının kurbanı olmuş yıkık dökük kullanılamayan harabe memur evleri. 


Kirada oturmaktan başka olanak yok. Ancak, fazla kiralık ev de yok. Seçme lüksün hiç yok,  kısmetine ne düşerse. Bir sofa bir oda, tuvalet evin dışında bahçede. Geceleri ayı ve yıldızları seyrederek ihtiyaç giderme. Ne büyük bir zevk ve ayrıcalık değil mi?!


Bu yazımızda geriye dönüşler olacak. Bu nedenle evin dışındaki kırsal tuvaletimize  tekrar dönüş yapacağız, unutmayın sakın. 


Su yok, Kürt kadınları tarafından (Emine ablamız Allah rahmet eylesin) tenekeyle yakındaki mahalle çeşmesinden getirilen dökme suyla gideriyoruz tüm su ihtiyaçlarımızı, hem kullanma ve hem de içme suyu olarak. 


Elektrik yok. Mum, gaz lambası ve adı üzerinde oranın en lüks aydınlanma aracı lüks lambalarıyla aydınlanmaya çalışıyoruz. Gaz, sıkıntılı,  fazla bulunmuyor. Lüks lambasının, pandül tabir edilen ve ışık veren,  tülden ampul gibi sarkan bölümü zamanla kullanmaktan dökülür ve işlev göremez hale gelir. Şırnak da bulmak ne mümkün?


Ya Siirt’ten gelecek veya o zaman daha modern ve imkanlı Cizre’den gelecek ki, takıp kullanasın. Lüks lambasının dökülen pandülü gelene kadar, yine gaz lambasına geri dönüş, attan inip eşeğe binmek gibi bir şey. 


Tek otomobil, kaymakam beyin sık sık arıza yapan eski Jeep'i. 


Tek bisiklet yok ilçede. Çok sonra bir yerli tarafından getirildi ve Şırnaklı bisikletle tanıştı. Sahibi, parayla insanları bindiriyor ve para kazanıyordu. 


İlk okula bu koşullardaki Şırnak ‘da başladım, beş sınıf bir arada tek derslik bir okulda. O koşullarda,  yıllar sonra Ankara Hukuk Fakültesinde okuyacağım ve 1970 senesinin dönem birincisi olarak mezun olarak bu günlere geleceğim aklımın ucuna dahi gelmiyor, hayal bile edemiyorum. 


Ama, tüm imkansızlıklarına rağmen, henüz terörün (T)sinin olmadığı,  yabancıya ve memura büyük hürmet duyulan Şırnak da, çok mutlu günlerimiz geçti, Kürtçeyi öğrendim, tabi her lisan gibi uzun süre kullanmayınca unuttuk gittik. 


Sonrasında, kısa sürelerle,  babamın atandığı Çerkeş ve Şarki Karaağaç ilçelerinde geçen yaşamımdan sonra, ortaokula başlayıp bitirdiğim Antalya İlinin Manavgat ilçesinde başlayan yeni bir yaşam. 


Manavgat hırlı mı? Sene 1960, Manavgat da 3000 nüfuslu imkansızlıklarla boğuşan, polis teşkilatı dahi bulunmayan,  ortasından ırmak geçen, ırmağın iki yakasını demir bir asma köprünün bağladığı(bugün hala ayakta ve kullanılır vaziyette) şirin bir ilçe. Böğünki ikinci köprü henüz yok. Elektrik Manavgat’ta da henüz yok.  Belediyenin belli saatlerde çalışarak ilçeye elektrik veren ve gece 24. 00 de sönerek ilçeyi karanlıklara gömen jeneratörü ile aydınlanıyordu, bugünün Turizm başkentlerinden biri olan Manavgat. 


İçme suyu Irmaktan karşılanıyor, isteyen şebeke suyunu içebiliyor, çoğu evin bahçesinde bir kuyu,  çıkrık denilen bir düzenekle kuyudan su çekiyorduk. 


Kısıtlı elektriğe rağmen, ırmağın öbür yakasında ırmak kenarında rahmetli Bop Mehmet'in kışlık sineması, ırmağın bu yakasında ve ırmak kenarında yazları açılan, açık hava sineması,  tek eğlencemiz buydu. 


Manavgat'ın köyü konumundaki Side, bugünkü ihtişamında ve beş yıldızlı  otellerle donanmış gözde ve kalabalık bir  turizm beldesi değildi henüz. Boş sahillerindeki kumsala Manavgat'ın ileri gelenlerinin, memurlarının portatif olarak kurdukları,  çardak tabir edilen yazlıklar vardı. 


Side’nin merkezinde sahilde Subaşının derme çatma tesisinde yemekler yenir ve çaylar içilir, önünden de denize girilirdi. Side’nin açık deniz olan öbür yakasında Makaryos tabir edilen popüler bir yerlinin evi vardı yanlış anımsamıyorsam. Anne tarafından akrabam olan, Bodrumun bugünkü Bodrum olmasında büyük emeği ve katkısı olan Halikarnas Balıkçısı rahmetli Cevat Şakir KABAAĞAÇ'ın küçük kardeşi rahmetli Suat KABAAĞAÇ amcamı da, bizim Manavgat yıllarımızda Side'ye gelip yerleşerek, eski Side'yi günümüzün Side’si yapmanın temellerini atması ve bugünkü konumuna gelmesinde katkı sunması nedeniyle,  saygıyla ve rahmetle anıyorum. 


Manavgat anıma son vermeden önce, o zamanlar Manavgat’ta ender bulunan  sahibi olduğu jepten bozma aracıyla bize hizmet sunan, Manavgat’tan Side'ye götürüp getiren, hakim ve savcıların keşif görevleri için köylere giderken aracından yararlandıkları Hoşgör'ü de rahmetle anıyorum. 


Evet fazla uzattığımın farkındayım, yukarıda uyarmıştım, tekrar geri döneceğimi belirttiğim, yazımızın asıl konusunu oluşturan Şırnak ilçesindeki evin dışında bahçede konumlu derme çatma açık hava tuvaletimize geri dönecek olursak, o yıllarda henüz çocuğuz,  1954-55-56 seneleri. Henüz, çok affedersiniz kıçımızı, sabahları gündüz gözüyle defi hacetde bulunmaya alıştırmamışız, terbiye etmemişiz, yine çok affedersiniz,  bok işte,  ne zaman geleceği belli olmuyor ki; gece de gelebiliyor. Gece evin dışındaki tuvalete gitmek,  çocuk yaştaki bana bir kabus gibi geliyor ve çok korkuyordum. Elektrik olmadığı için, tuvaletin bulunduğu bahçenin aydınlatması yok, ortalık zifiri karanlık ve sessiz, iş rahmetli anneme düşüyor tabi. Hadi bir mum yak veya gaz lambasını al eline önüme düş ve beni zamansız gelen kakamı yaptırmaya bahçedeki tuvalete götür. 


Rahmetli annemin elinde mum veya gaz lambası, rüzgardan söndü sönecek, loş ışık eşliğinde ve annemin nöbetçiliğinde, çömelerek başlıyorum patır patır yapmaya, gecenin sessizliğini bozan ve delen, gecenin o sessizliğinde  gök gürültüsü gibi algılanan bir gürültüyle. 


Çocukluğumuz, imkansızlıklarla ancak çok mutlu geçti. Meslek olarak askeri hakimliği seçtim. Hukuk Fakültesini derece ile bitirdiğim için sınavsız olarak ve tercihan mesleğe kabul edildim ve Denizciliği seçtim. Babamla, onun memuriyeti nedeniyle şarklarda yaşadım ve ilkokula şarkta başladım ancak, kendi mesleğimde denizci hakim olduğum için hep deniz kenarlarında güzel yerlerde hizmet verdim, sadece Adana'da ki yaklaşık bir senelik görevim dışında. 


Denizci olmam nedeniyle,  güzel ve deniz kenarı şehirlerde görev yaptığımı, zaman zaman, karacı ve sivil hakim arkadaşlarım, biraz da kıskançlık kokan bir tavırla yüzüme vurarak bana takıldıklarında; ben de onlara,  memur çocuğu olarak,  çocukluk yıllarımda doğu hizmetimi tamamladım diye cevap vererek,  karşılıklı gülüşürdük. 


Biliyorsunuz, on ilimizi vuran deprem,  BAHÇELİ'nin memleketi Osmaniye'yi de vurdu maalesef. 


Konuştuğunda mangalda kül bırakmayan,  ona buna saldıran BAHÇELİ, günlerce deprem bölgesine gidemedi, bırakınız diğer illeri,  kendi memleketine dahi on beş gün sonra ve ortağı ERDOĞAN'ın ve onun korumalarının refakat ve koruması altında gidebildi. 


İşte,  BAHÇELİ'nin tek başına gidemediği,  yanına Partili Cumhurbaşkanı ERDOĞAN ve onun devasa korumalarını da alarak ancak gidebildiği Osmaniye ziyareti, bana çocukluk yıllarımdaki, rahmetli annemin refakatinde ve koruması altında gidebildiğim,  büyük kabusum,  bahçe tuvaletlerini hatırlattı. 


Sayın BAHÇELİ'ye teşekkür ediyorum, sizlerle bu güzel anılarımı bana paylaşma fırsatını verdiği için.

Güner Yiğitbaşı

25/02/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget