Bu Günlere Nasıl Geldik…

Türkiye halkı Atatürk’ün önderliğinde 15 yılda laik Cumhuriyeti, Atatürk ilke ve devrimlerini bu kadar içselleştirmişken bu günlere nasıl gelindi?

Bu Günlere Nasıl Geldik…
05.11.2018 günü belgeselci kimliği ile tanınan Sayın Nebil Özgentürk’ün güzel Urla’mızda bir belgesel sunumuna katıldım.
Bu sunum bir Mustafa Kemal Atatürk belgeseliydi. Sunumun sununda Atatürk’ün cenaze töreni vardı.
O dönemde laik Cumhuriyeti, Atatürk ilke ve devrimlerini benimsemiş Türk halkı, Ata’sını gözyaşları içinde İstanbul’dan Ankara’ya uğurluyordu.
Oldukça duygulu ve insanı düşündüren bir sunumdu.
Sunumu izlerken insan kendisine şu soruyu sormadan edemiyor.
Türkiye halkı Atatürk’ün önderliğinde 15 yılda laik Cumhuriyeti, Atatürk ilke ve devrimlerini bu kadar içselleştirmişken bu günlere nasıl gelindi?
Özdeyişte belirtildiği gibi çuvaldızı başkasına batırırken iğneyi kendimize yani Cumhuriyet sevdalısıyım savında bulunanlara batırırsak ve soruya mertçe yanıt vermeye çalışırsak, elbette ki yanıtı oldukça kolaydır.
Yanıt şudur.
Cumhuriyetten yanayım, demokratım, aydınım diyenlerin vurdumduymazlığı ve Atatürk Cumhuriyetine bir şey olmaz diyerek, Cumhuriyete, Atatürk ilke ve devrimlerine yeterince sahip çıkmamalarıdır.
Somut bir örnekle açıklarsak, parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilirken halkoyuna sunulan Anayasa oylamasında 8 milyon oyun kullanılmadığı söylenmekte ve bu oyların 7 milyonunun hayır oyunu kullanacak aydın kesime ait olduğu belirtilmektedir.
Bu günde, aydınım demokratım, parlamenter sistemden yanayım diyenler, Cumhurbaşkanlığı sisteminden yakınmakta ve tek adam sistemi olarak değerlendirmektedirler.
O zaman sormazlar mı?
Güzel kardeşim, Anayasa oylanırken rahatını bozup sandığa gitmeyince iyi de, yakınmaya hakkın var mı?
Hem Anayasanın sana tanıdığı, yasal haklarını kullanmayacaksın, hem de yakınıp, eleştireceksin.
İşte, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk aramızdan ayrıldıktan sonra, 11 Kasım 1938 tarihinden bu tarafa yapılan hep budur.
Sorumluluğunu bilen ve çoğu zaman laik Cumhuriyeti, Atatürk ilke ve devrimlerini savunmayı ve korumayı ilke edilenler azınlıkta kaldıklarından ve sorumsuzlarla birlikteliği oluşturamadıklarından tam başarı sağlamamışlardır.
Oysa ki;
Cumhuriyet henüz 2 yaşında iken ve tüm devrimlerin ilanı gerçekleşmeden 1925 yılında gerçekleştirilen şeyh Sait gerici ayaklanması ve Cumhuriyet henüz 7 yaşında iken 1930 yılında Menemen’de bir guruh yobazın gerçekleştirdiği Kubilay olayı, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve devrimci kadrosu tarafında büyük bir inançla bastırılmış ve sorumluları yakalanarak yargıya teslim edilmiş ve gerekli cezai yaptırımlar uygulanmıştı.
Bu gün de geldiğimiz noktada, gerçeği kabul ederek, başkasını değil kendimiz suçlamamız gerekmektedir.
Güçler ayrılığının kaldırıldığı, yargı bağımsızlığının yok edildiği ve tek adam rejimi diye kabul ettiğimiz durumun sorumlusu, görevini zamanında tam yapmayan, sorumluluğunu bilmeyen, ben aydınım, Cumhuriyetçiyim diyenlerdir.
İtirazı olan varsa söylesin.

Gündüz Akgül

06.11.2018
Gündüz AKGÜL 
Emekli Cumhuriyet Savcısı

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget