Bülent Ecevit ve Siyaset

Bülent Ecevit’in ölümünün 12. Yılı dolayısıyla düzenlenen “Bülent Ecevit ve Siyaset” konulu etkinlik, 5 Kasım 2018 günü Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar

Gazeteciler, Gazeteci, siyaset adamı Bülent Ecevit’i anlattılar.
Bülent Ecevit ve Siyaset
Rahşan Ecevit-Bülent Ecevit Bilim Kültür ve Sanat Vakfı’nca, Bülent Ecevit’in ölümünün 12. Yılı dolayısıyla düzenlenen
“Bülent Ecevit ve Siyaset” konulu etkinlik, 5 Kasım 2018 günü Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gazetecilerin katıldığı panelle anma günü düzenlendi.
Düzenlenen panele konuşmacı olarak Ahmet Tan, Gülsün Bilgehan, Enver Aysever, Fikret Bila, Murat Yetkin gibi gazeteciler katıldılar. Salonu çoğunluğunu emeklerlin, eski milletvekili, Piyanist Suna Kan, Emrehan Halıcı, Rahşan Ecevit gibi eski politikacı ve sanatçılar katıldılar. Salona Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit girerken ayakta alkışlanıyordu.
Toplantının moderatörlüğünü yapan gazeteci Enver Aysever, “küçüklüğümde baba bize Ecevit mavisi gömlekler alırdı, annem babam Bülent Ecevit hayranı idi, ömürlerinin sonuna kadar Ecevitçi olarak kaldılar”, dedikten sonra “Türkiye ne kadar sağcılaştırmaya çalışıp ne kadar sağa benzemeye çalışırsa o kadar başı beladan kurtulmaz, Türkiye’nin namusu iyi politikaya ihtiyacı vardır” dedikten sonra ilk konuşmayı Gülsün Bilgehan verdi.
Gülsün Bilgehan konuşmasında Bülent Ecevit konusundaki anılarını şöyle anlattı, şunları söyledi:
-Bülent Ecevit’i tanıdığımda 9-10 yaşlarındaydım. 1966 da Genel Sekreter olarak Pembe Köşk’e geldi. Biz Pembe Köşk’te büyüdük Pembe Köşk’te bir gelenek vardı, Atatürk’ün yemek yediği salonda hemen her akşam o dönemin siyasetçileri, CHP liler, yöneticileri, genel sekreterleri eşleri ile birlikte konuk olurlardı. Biz de çocuk olarak o sofradaydık, Kasım Gülek’i çok tanımadım ama Turan Feyzioğlu, Kemal Satır o dönemin grup başkan vekilleri sık sık bizde misafir olurlardı. Genellikle isimleri Nihat Bey, Feyzioğlu, Kasım Gülek gibiydi. Derken birden bire yeni bir konuk belirdi Bülent Ecevit; Bülent Bey bizim için şöyle bir farklılık yarattı, son derece nazik bir insandı, çok gençti, İsmet Paşa için “Bülent”di. Bunun bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. İnönü onu bir evlat gibi gördüğü için; Pembe Köşk’e geldiği zaman herkesin elini sıkardı. Bülent Bey Pembe Köşk’ün sevgilisi olmuştu. İsmet Paşa’dan önce Bülent Ecevit’i tanıyan onunla dost olanlar Erdal İnönü ve Özden İnönü, ta 1950 li yılların başında. Ankara’da bir kültür kulübü kuruluyor, buraya Bülent Ecevit, Rahşan Ecevit, Suna Kan, Erdal İnönü, Özden İnönü bu kulübün üyeleri oluyorlar. Bu kulüpte temsiller oynanıyor. Annem bir tiyatro oyununda rol almış,  dün akşam anlattı, müzik dinliyorlar, babam Metin Toker, Akis dergisi var o dönem, Bülent Ecevit de devrin siyasetçisi, gazetecisi, yazarı gibi, Metin Toker devrin yazarlarından. Bülent Ecevit’i iyi tanıyan aileler. Daha sonra 1957 yılında Bülent Ecevit siyasete giriyor, siyasete girmesi için pek çok arkadaşı destek oluyor. Başta Babam destek veriyor, Kamil Kırıkoğlu, başka arkadaşları var. 1957 de babam bir yıla yakın hapis yatmış zaten, hapisten çıktıktan sonra babamın tekrar cezaevine girmemek için CHP yöneticileri Ankara’dan milletvekili olmasını istiyorlar. Babam hayatının sonuna kadar muhabir olarak öldü. “Ben siyasetçi olamam, ben eleştirmeyi seviyorum” diyor. Babam son zamanları görmedi 16 yıl oldu, 2002 nin Temmuzunda kaybettik babamı, 2002 den sonraki Türkiye’yi bilmiyor babam. Yani babam Metin Toker teklifi kabul etmiyor. “Başka bir mükemmel bir arkadaşım var onu önerebilirim” diyor, o da Bülent Ecevit.(Salondan alkışlar). Böyle başlıyor, hatırladığım kadarıyla yıl 1966 sonra dostluk hep devam etti. Ecevit partide genel başkan seçildikten sona, babam “benim oyum Bülent Ecevit’in CHP sine dedi. Ondan sonra CHP nin en büyük başarıları Ecevit zamanında oldu”.
Bülent Ecevit ve Siyaset
Bundan sonra söz Fikret Bila’ya verildi, Fikret Bila yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“-Üstün liderlik ve siyaset adamı liderlikleriyle Türk siyasi tarihinde müstesna bir yere sahip olan Sayın Bülent Ecevit’in aramızdan ayrılışının 12. Yıldönümünde sevgi saygı ve büyük bir özlemle anıyorum. Türk siyasetine nezaketi, zarafeti getiren siyasi tarihimizin dürüstlük abidesi Bülent Ecevit’in aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.
Ben Zongul’dakta doğmuş ve büyümüş olarak çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdan vefatına kadar bir gazeteci sıfatıyla Bülent Ecevit’i yakından izledim.
Sayın Ecevit benim için hazine değerinde birçok anım var. Bunların birçoğunu önceki anı programlarında anlatmıştım. Şimdi ben onun ideolojik yönünü anlatmaya çalışacağım. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar Ecevit’in siyasi anlayışının hatırlanmasına ihtiyaç olduğu kanısındayım. Demokratik Sol Parti’nin kuruluş felsefesini oluşturan bu anlayışa geçmeden önce Ecevit’in siyaset ve devlet adamlığı hakkında kısaca söz etmek isterim.
Bülent Ecevit, Türkiye’nin ve dünyanın tanıdığı en dürüst liderlerin başında gelir. Siyaset ve devlet adamlığının halkın sorununu çözmek, ulusal çıkarları korumak dışında hiçbir alanda hiçbir çıkar düşüncesiyle kullanmamıştır. Atatürk’ün tam bağımsız ilke ve idealine yürekli inanmış bir lider olarak Türkiye’nin itibarını ve çıkarlarını her şeyin üzerinde tutarak görev yapmıştır. Türkiye’nin tüm dünyada her zaman başı dik bir durumda temsil etmiştir, hiçbir emperyalist baskıya boyun eğmemiştir, hiçbir dış tertibe karar almamıştır. Tam bağımsız ilkesinin ve milliyetçiliğini adressiz söylemler değil, Kıbrıs’ta, Ege’de, Afyon’un haşhaş tarlalarında kanıtlamıştır.
Türkiye’nin çıkarları söz konusu olduğunda bu konulara partiler üstü bir anlayışla yaklaşmış, diğer partiler ve organlarıyla dayanışmalar içinde olmuştur. Muhalefet liderini ve hesaplı bir lider dolduğunu dış temaslarından dış işleri bakanlığını haberdar etmiş edindiği izlenimler konusunda resmi makamları bilgilendirerek her zaman devlet adamlığını önde tutmuştur. Bu siyasi terbiyesinden hiçbir zaman ödün vermemiştir. Bülent Ecevit’in bütün siyasi yaşamı boyunca parayla pulla ilgisi olmamıştır. Eşi Rahşan Ecevit’le birlikte sade mütevazı bir hayat sürmüştür.
Suudi Arabistan’da dedesinden gelen çok değerli araziyi hacı adaylarının konaklanması için Diyanet İşleri Başkanlığına bağışlamıştır.(Salondan alkışlar). Hiçbir zaman para, servet peşinde olmamıştır, kimseyi kayırmamıştır, kimseyi zengin etmemiştir. Bülent Ecevit’in bu özelliklerinden paydası olduğunu düşünüyorum.
Bülent Ecevit, Türkiye’de demokratik sol düşüncenin kurucusudur. Bu düşünce ideolojik olarak Avrupa Sosyal Demokrasisinden farklıdır. Ecevit bu farkı bilinçli olarak yapmıştır. Bunun nedeni Türkiye’nin siyasi sosyal, kültürel ve ekonomik yapısı bir tarihi gelişiminin Avrupa ülkelerinden farklı oluşudur. Bu nedenle Avrupa’da aynı anlamda kullanılan sosyal demokrasi, demokratik sosyalizm demokratik sol kavramlarının Bülent Ecevit Türkiye’de aynı anlamda kullanmamıştır. Sosyal Demokrasiyle demokratik sol kavramlarını kullanmasının temel amacı Avrupa solu ile kendi özgün ülke koşullarının Türk solunda aynı olduğunu kanıtlamaktır. Avrupa merkezli sol köylülük sonrasında sanayi toplumuna geçmiştir, Avrupa sanayi devrimini gerçekleştirmiş ve ayrıca ince ruhla çalışmıştır. Oysa Türkiye’nin böyle bir gücü yoktur. Dinde reformu yaşamamış, sanayi devrimini zamanında yakalayamamış, bu nedenle feodal üretim ve toplumsal ilişkileri tam olarak çözememiş ve sorunu tam olarak aşamamıştır. Bu nedenle Ecevit’in Demokratik Sol anlayışı, Marksizm kökenli Avrupa merkezli bir soldan farklıdır. Ecevit’in ulusal sol olarak adlandırdığı demokratik sol anlayışı katı sosyalist anlayıştan uzaktır. Dindar kesime hapsolmuş, yoksul kesimlerine sosyal yapısı kooperatifçilik üzerine sermayenin tabana yayılması, solculuğun milliyetçiliğe engel olamayacağı Avrupa merkezli soldan ayrılır.
Ulusal sorun için de Kıbrıs Barış Harekâtı, Ege Denizindeki haklar vs karalarıyla milliyetçi tutumu hayat geçirmiş toplumsal sorunların korunmanın solculukla bağdaşık olduğunu göstermiştir. Ecevit’in milliyetçilik anlayışı budur. Bu farklar nedeniyle 1972 yılında CHP Genel Sekreteriyken ortanın solu sosyal konumu farklılığı nedeniyle demokratik sol kavramını kullanmıştır.
1974 yılında toplanan 27. CHP kurultayında CHP demokratik bir sol partidir ifadesini parti tüzüğüne koydurmuştur. Ecevit CHP nin cumhuriyetçilik, milliyetçilik, devletçilik, devrimcilik, halkçılık, laiklikten oluşan altı okunu yeniden yorumlamış, yeni bir sav sürerek CHP nin programını hazırlamıştır.
Demokratik Sol Parti’nin bazı sol yaklaşımlarının stratejilerin temellerini Bülent Ecevit’in CHP nin genel sekreteri, genel başkanı olduğu dönemlerdeki söylemlerini ve CHP nin demokratik sol değişim belgelerinde bulmak mümkündür. Bunun en önemli örnekleri devletçilik, din ve laiklik konularında görülmektedir.
Bülent Ecevit 1960 larda katı devletçilik anlayışından uzaklaşarak bu yaklaşımını da CHP programına taşıdığını görüyoruz. CHP nin 12yıl önceki son programında ekonomik gücün devlet tekelinden olmasına da yaygınlaşmasına özel sektör tekelinde olmasını karıştırdığı onun yerine ekonomik gücün Pazar ekonomisi içinde yaygın biçimde halkın elinde olması gerektiğinin zorunluluğunu görüyoruz. Bu yaklaşım DSP programına da aynen konulmuştur.
Ecevit’in devletçilik yerine halk girişimciliği özgün kökeninde Mithat Paşa’nın ekonomik görüşlerine kadar gider.
Kırsal kesimde demokratik yapıda kooperatifçiliği, onun başlattığı bir anlamda Ecevit’in geliştirdiği köy-kent projesi Mithat Paşa’nın ilkel de olsa ilk uygulamasından esinlenerek girişildiğini söyleyebiliriz. Ecevit, Mithat Paşa’nın Türk ekonomisinin tarihsel süreci çalışmasında bu konuyu işlemiştir. Bülent Ecevit’in din ve devlet konusundaki yaklaşımdaki kökenleri 1957 yılına kadar uzanmaktadır. Batı tipi reform hareketleri girişimi sonucu şu an Türkiye’de din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasında bir girişimde değil halkın aydınlatılması daha sağlam bir temele oturacağı savunmuştur. Bu süreç insanların din duygularının incitilmemesi gerektiği üzerinde de hassasiyetle durmuştur.
Ecevit özelikle bunda 27 Mayıs 1960 sonrasında CHP ye yöneltilen dinsizlik suçlaması karşısında laiklik anlayışının özgürlük anlayışının hem din hem devletin işlerinin birbirinden ayrılması hem de inanç düşünce özgürlüğünün korunmasıyla yaklaşımıyla CHP nin 1976 programına detaylı biçimde konulmuştur. Ecevit’in DSP döneminde kavramlaştırdığı inançlara saygının laik kalmanın devam etmesinin kökeninde CHP ye yönelik programa uygun bu yaklaşım yatmaktadır. Bu yaklaşım aynı zamanda demokrasi ve sosyal alana geçilmiş ancak toplumdaki düşünce itibariyle sağ kesimde ulaşmanın bir arazı olmuştur.
Bülent Ecevit seçim bildirgelerinde DSP iktidarında bir yandan laiklik ödünsüz olarak korunurken, bir yandan da din ve inanç ibadet özgürlüğüne içten saygı gösterir ifadeleriyle temel ilke olarak yer vermiştir.
Bülent Ecevit’in hassas olduğu konulardan biri de Türkiye’nin ulusal bütünlüğü toprak bütünlüğüdür, Misak-ı Milli sınırlarını her zaman gözeten politika izlemiş, Musul sorunlarıyla ilgilenmiş Musul konusunu gündeme getirdiği Türkiye’nin haklı olduğuna inanmıştır.
Ecevit PKK dâhil her türlü terör hareketine karşı çıkmış ve yoğun mücadele etmiştir. Hiçbir gerekçenin terörü haklı göstermeyeceğini savunmuştur, terörü insanlık suçu olarak lanetlemiştir.
Kürk sorununu sorulunca da Kürt, Türk ayırımcılığını kabul etmemiş, “ben yüreğimi ikiye bölemem” demiştir. (Salondan alkışlar). Atatürk’ün ırkçı olmayan düşüncesini savunmuştur. Bülent Ecevit’in siyasi anlayışını ideolojisini böyle bir panele sığdırmak mümkün değildir, ancak ana hatlarıyla onun nasıl diyalog ve siyaset adamı olduğunu hatırlatmak bizlerin görevidir, onu rahmetle özlemle anıyorum”.
Bülent Ecevit ve Siyaset
Söz verilen Murat Yetkin konuşmasında şunları söyledi:
“-Müsaadenizle geçen yıl aynı tarihte yine burada yaptığım bir tespiti burada da tekrarlamak istiyorum. (salonda 50 yaşın altında olanları, 40 yaşın altında olanları, 30 yaşında olanları el kaldırarak tespit etti. Çoğunluğu 40-50 yaşın üstündekiler salonda bulunuyordu. “Giden seneden daha az. Ecevit’i Ecevit yapan dönem, onu 72 de öne fırlatan yer, siyasetçilerden koşulları olan bir liderdi. 12 Mart döneminde Ecevit’in “biz bu hükümete isim vermemeliyiz” diyen, istifa edeceğini söylediği istifa ettiği zamanları söylemeyeceğim bir soru soracağım; eğer 1972 CHP kongresinde Ecevit çıkmasaydı, İsmet İnönü geri çekilmeyip bunun önünü açmasaydı 1973 seçimlerinde CHP o başarıyı elde edebilir miydi? Buradan nereye varabiliriz. Buradan şuraya varabiliriz, önce neyi değiştirmek istiyorsak önce kendimizi değiştireceğiz. Biz hep doğruyuz, biz hep haklıyız, ama böyle bir dünya yok, o zaman CHP nasıl başarıya ulaştı, kendisini değiştirdi., anlayışını değiştirdi, hedef odaklı değişim başarıya götürür. Devletin kuruluş partisi olaylı oldu ama değişmeye ilerlemeye başladı. Şimdi böyle benzerlikler yaşıyoruz, bana kalırsa var, bence bize düşen şey biz ne yapıyoruz, belki de anlatamıyoruz belki de bizim anlattığımızı gençler duymak istemiyor, belki başka şeyler duymak istiyorlar. Her yıl zekâ olimpiyatları yapıyorsunuz, orada ulaşmak mümkün genç insanlara. Biz bu dönüşümü kendimizde yapamadığımız müddetçe, başka türlü insanlarda değişmesini bekleyemeyiz. Toplum değişken bir şey, toplumun değer yargıları değişiyor, ölçüleri değişiyor, algıları değişiyor. Enginarı sevene karşı çıkabilirsiniz ama karşınızda enginar diye bir bitki var. Siz sevmiyorsanız yemeyebilirsiniz ama o var.
Toplumun önce gerçeklerini doğru görmüyoruz, doğruları söylemek yetmiyor, aynı lafları söyleyelim aynı davranışlarda bulunalım toplum bizi anlamıyor, toplum o zaman bambaşka bir şeydir. CHP sinden söz ediyorum. CHP artık kendini anlatamıyor topluma, çünkü toplum artık şimdiye kadar anlatılmak isteneni dinlemek istemiyor başka bir şey demek algılamak istiyor. Toplum artık söylenenleri duymak istemiyor, toplum başka bir şey duymak istiyor, sizden benden başka bir şey. Cumhuriyetin temel ilkeleri, laiklik, Cumhuriyet bunları kastetmiyorum, başka bir şey. Biz belki 50 -60 yıl önce söylemi bir kenara bırakmalıyız. Çünkü artık bunu kabul etmek istemiyor başka bir, Mevlana’nın dediği gibi, “şimdi başka bir şey demek lazım”. Kendimizi değiştirmek, yetiştirmek zorundayız.
Toplumsal Cinsiyet eşitliği. Türkiye’nin demokratikleşmesi ciddi bir sorun ise, toplumda toplumsal cinsiyet, kadın erkek eşitliği de o kadar önemlidir. Toplumda kadın erkek eşitliği var. Kadın erkek eşitliği için Rahşan Hanım’ın daha çok oynamış olduğu rolü yabana atmayın, siyasette bir sembol oldu. Kültür sanat dünyasında zaten sembol olmuş. Kadı8n erkek eşitliği sağlanmadan, kadınla erkek işte, evde, sokakta eşit olmazsa yapamayacağız. Peki, nerden başlayacağız. Seçme seçilme hakkını önce biz verdik, eğitim hakkını da verdik. Ne olur birbirimize başka tekrar etmeyelim. Biliyoruz, Mustafa Kemal olmadan olmazdık, bunu birbirimize tekrar etmenin başka bir yolunu denemek lazım. Şimdi kendi kendinize değişim yapıyor musunuz erkekler. Bir de evde hanıma yardım ediyorum, olamaz öyle şey, yardım değil biz de aynı şeyi yapacağız. Aynı yere bağlayacağım, kendimizi değiştirmeden, kafalarımızı kadın olsun, erkek olsun değiştirmeden, biz topluma niye değişmiyorsun, deme hakkına sahip değiliz. Bunun Türk siyasetinde en önemli örneğini işte 1973 de Ecevit vermiştir. Bambaşka bir açıdan bakmaya çalıştım”.
Enver Aysever, Murat Yetkin “değişim” dedi, ama değişim ileri yönde değişim olması gerekir, yoksa gerici değişimde bir değişim ama değişim sayılmaz, değişim daha ileriye olması gerekir, dedi burada sözü Ahmet Tan’a verdi.

Bülent Ecevit ve Siyaset
Ahmet Tan yaptığı konuşmada şunları söyledi:
-Bu gün beş Kasım aynı zamanda benim babamın da ölüm yıldönümü. Ecevit söz konusu olunca tabi babasından, dedesinden bahsetti, Aysever. Ben de, babamın ölüm yıldönümü olması durumunda duygusal olması bir yana ko9nunsiyasetse eğer, siyaset duygularla yapıldığı zaman netice verebiliyor, ama bu duyguların halisane duyguların olması gerekir. İyi duygular, erdemden güzel şeylerden yana olan ülke çıkarın olan adalet olması lazım; duygu deyince tabi duyguları ters çevirmekte mümkün. Sayın AKP Genel Başkanı, biliyorsunuz tarihe geçmiş sözlerinden bir tanesi öfke hitabet sanatı demiştir. Ben çok öfkeli olmadığım için hitabım çok iyi değil. O yüzden siyasette fazla kalmadım, sadece üç dönem milletvekilliği yapabildim. (Salondan gülüşmeler). “Duygularla siyaset yapınca başarılı olunuyor, ama Ecevit kadar başarılı olabiliyor. Ecevit dünyada eşi olmayan büyük bir başarıya imza atmış, bir devlet adamı, kendisiyle ilgili “şairden siyasetçi mi olur” başka ne olur, genel başkanı olduğu sıralarda söylenmiş sözler, yazılmış yazılar var. İmam hatip okuyup imam yetişen bir insan Cumhurbaşkanı olabiliyor böyle bir toplumda, Ecevit’ten de fevkalade bir devlet adamı olduğunu gördük, (Salondan alkışlar).
“Ben hep duygularımla gazetecilik siyaset yapmaya çalıştım. Bunun için Ecevit’ten bahsediyoruz, madem dahasını getirmek lazım, bu gün ölümü üzerine dedik. Benim doğum günümde Ecevit beni bakan yaptı, eşimin doğum gününde. Tarihler dolayısıyla objektif ve subjektif duygular benim siyaset yapmamı hazırlayan unsurlardır. Asıl başka takaddüm eden eski günde durumlar var. Daha evvelki gün Tayip Erdoğan başa gelmesinin yıldönümü idi, bu gün de Ecevit’in bizden ayrılmasının yıldönümü.  İkisini aynı cümle de kullanmak belki talihsizlik yahut da, bence de yararlı olan bir talihsizlik çünkü Ecevit’in kıymetini Tayyip Erdoğan sayesinde onun halleri sayesinde, onun yaptıkları sayesinde, onun tasarrufları sayesinde daha iyi anlıyoruz. Buradan hatırat anlatmaya geçebiliriz çünkü Ecevit’le ilgili anılar.
Bülent Ecevit ve Siyaset
Ecevit’ten gelen gece telefonu
Gece yarısı saat 11 falandı evin telefonu çaldı o sırada ben 56. Hükümetteyim, Başbakanlıktan arıyorlar, dedi. Sayın Ecevit telefonda. Buyurun efendim, dedim korktum tabi, beni işten atacak falan diye düşündüm. Neyse “TRT Genel Müdürünü tanıyor musunuz”, dedi. TRT Genel Müdürünü gazeteci olarak da tanıyoruz zaten TRT Genel Müdürü olduğu zaman da tanıyoruz, dedim. Şu anda kimse tanımıyor, sadece elektrik faturalarında TRT payı dolayısıyla bedduaların kendileri dolanıyor ortalıkta.
Tabi tanıyorum, efendim. Ne oldu efendim, dedim. “Yav Oran’da oturuyoruz, evlerimiz” karşılıklı.  TRT binasını bilir misiniz Oran’daki. Tepesinde helezoni bir detay var, bu detayın sabaha kadar ışığı yanıyordu bunun. “Yav ona söyler misiniz” dedi Ecevit, “bu ışığı söndürsünler” dedi. Şimdiki uçaklar, saraylar vs ler bunun dehşetengiz bir manzara olduğunu, böyle bir Ecevit’ten sonra daha çok yaşıyoruz. Ankara gazetesi olarak nutku tutuluyor bazı hallerine. Uçaklar, otomobiller vs ler, o yüzden duygularla siyaset yapınca belki daha başarılı olunacak. Son aslında çarpık anlaşıldı. Bunu Ecevit yeterince anlatabildi yüzde 42 ye kadar oy Alabildi çünkü geleneksel olarak alınan dini terbiye dolayısıyla da “sol dan mı kalktın, sol omuzda kötülük melekleri yazar her şeyin solu kötü ama ilk defa demokratik sol sözünü egemen olduğu dönemlerde bile Demokratik sol sözcüğü Ecevit’in her zaman gündeminde olmuştur. Şimdi TRT söz konusu olunca Ankara gazetecisi olmayan bir Ayseven, bir de Gülsüm Hanım kalem tutan kalem erbabı olduğuna göre annesi de dolayısıyla gazeteci olduğuna göre dolayısıyla gazeteci sayıyoruz.
Ama Ecevit’in bir lider ki siyaset ve gazeteciliği etkinlik olarak görüyorum. Bunu tamamlayan şeylerdir keşke bütün siyasetçiler yazabilseler. Bütün gazeteciler de bütünsel olarak siyaset yapabilseler. Ama buna imkân vermiyor, bundan sonra Enver’in anlattığı yahut Murat’ın anlattığı şekilde bir dönüşüm olursa CHP sine ve Türkiye’de o da olacaktır, Türkiye’de. Çünkü suçüstü yapabiliyor, gerçi şimdi iktidarda başka söylendiğini görüyoruz ama yazı inkâr edilemiyor, söz uçuyor, yazı kalıyor. O yüzden yazı yazanlara iktidar çok hoş gözle bakmıyor, içeri atıyor yahut da yazdığı herhangi bir laf dolayısıyla kim yazanları da olsa hapisle sonuçlanıyor.
Burada Ecevit’in tabi ki çok özelliği var. Dediğim gibi fikir adamından çok duygu adamıydı, duygularının güçlü olması dolayısıyla fikirleri tuttu. O kadar ki tabi hastalık döneminden daha doğrusu uzun bir koma döneminden sonra kaybettik, kendisini. O dönemde partinin genel sekreteri idim, uzun bir GATA da tedavi dönemi yaşadı.
Bülent Ecevit ve Siyaset
Tayyip Erdoğan Bülent Ecevit’i  GATA da ziyaret ediyor
Recep Tayip Erdoğan’la ilgili bir maceramız oldu. Üst katta Ecevit yatıyor, biz alt katta komutan odasını bize verdi. Genel müdürle misafirleri karşılıyoruz. Rahşan Hanım Tayip Erdoğan’ın geleceğini haber verdiler başbakan olarak ziyare5t ediyor. Dışarıda o sırada Abdullah Gül, Meclis Başkanları var vs ben karşıladım, üçüncü gün geldi, rahatsızlanmasını hatırlarsınız Danıştay başkanını terörist Alpaslan Aslan diye biri kim olduğu belli olmayan birisi geldi görevi başındayken katletti. Cenazesi 17 Mayıs’da katıldığı sırada Kocatepe’de sıcak bir gündü orada rahatsızlandı, ondan sonra da uykuya daldı.
Bildiğimiz halleriyle o zaman daha çok tanımıyorduk tabi Tayyip Bey oturdu, biz oturuyoruz. O zaman Genel Başkan Zeki Sezerdi, bir iki arkadaş daha vardı. Tayyip bey Elini kaldırdı, “yav” dedi, “adamı niye getirdiniz o sıcakta o kalabalığa”. Dedim ki efendim, Abdullah Gül de Dış işleri bakanı olduğu için daha yakınımızda, daha önce de milletvekilliği var onun. Benim ne cevap vereceğimi merak ediyor, biraz da ters cevap verebileceğimizin tersi ile herkes bana bakıyor, dedim ki, “bağlasak bile Sayın Ecevit’i tutamazdık o gelecekti, çünkü o Cumhuriyet çocuğu ve Cumhuriyetin temel ayaklarından birisi olan yargı, iş başında görev başında bir yüksek yargıcını katlettiler ve onun cenazesine, kimse tutamaz onu gelecektir, asıl gelmeyenlere sormak lazımdır, kendisi gelmemişti biliyorsunuz. Tayyip Bey gelemedi cenazeye korkudan olacak diye haber verdiler, yuhalardı cenazede, ama niye yuhalasınlar, korkudan gelemiyordu o yüzden Ankaralılar için belki çok büyük ama o yüzden kimsenin yuhalayamayacağı gelemeyeceği, sil baştan Eskişehir yolunda özel cami yaptılar. Kritik cenazeleri oradan kaldırıyorlar şimdi.
Sonra dondurma yemiş, çünkü gazeteler dondurma yediği yazıyordu gazetelerde. Beyin kanamasına ney sebep oldu, evvela bizim birinci olarak niye getirdiniz, tabi doğal olarak Rahşan Hanımefendiyi de suçladı, niye götürdü diye. Onun korumaları çok iyi koruyorlar efendim dondurma alındı ama yolda yemedi dondurmayı. Yani dondurmaya bağlamak istiyor, niye sahip çıkmadınız diye.
Yani asıl kabahatin, Danıştay’ın niye korunmadığı, Danıştay’da görevli hâkimlerin niçin terörist ataklara karşı korunmadığından öbür tarafa götürmek istiyor vs.
Şimdi Ecevit’le ilgili anılar çok ama bir iki tanesi de başkalarının da çok yaşayamayacağı onun hallerini anlatan niye DSP başarılı oldu, bir iki şey daha vereceğim.
56. Hükümet seçime götürülmek üzere kurulmuştu zaten. O sırada Özel Kalem Müdiresi bizim Bilge Hanım vardı, veda ettik, seçime gittik bitti bizim görev. Elimi öptü sarıldı, ağlıyor, ben hayatımın en güzel özel kalem müdürlüğü görevini yaptım”; dedi, dedim ben her gönderdiğim adama öyle demişin çünkü ben dokuzuncu bakandım, baktı, dedi ki: Hiçbir il başkanıyla ilçe başkanıyla beni muhatap etmediniz”. Bizim il ilçe başkanlarımız bakanlığa gidip iş takip etmezler. DSP nin başarısı gücü de buradan kaynaklanıyordu. Elini kolunu sallayarak, şimdiki gibi, kalkıp partililerin bakanlıklarda iş takibi falan söz konusu değildi. Yani bir sürü yönü var ama lafı uzatmamak için son bir tane daha söylemek gerekecek.
O da yakın zamanda Ecevit’le ilgili hiç kitap yahut en son kitap Mehmet Çetin Güleç’in Ecevit’in anıları adlı kitabı.  Orada uzun süre ile dostluğu dolayısıyla da gazetecilik, dolayısıyla da çok yakın olmuş bir meslektaşımız. Bir daha dünyaya gelsem, ne yapardım tekrar siyaset yapar mıydım, Ecevit eğer Türkiye iyi durumdaysa demokrasi, adalet, eşitlik sağlam sonu kesinlikle bulaşmazdım siyasete” demiş.  Ecevit’in buna benzer doğrudan ağzından çıkan olaylar. O yüzden takdirle gönlümüzün bütün yüce duygularıyla anmaya devam edeceğiz, rahmetli Ecevit’i”
Panel karşılıklı sorular, açıklamalarla sone erdi.

Cevat Kulaksız

Cevat Kulaksız 

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget