2023 Eğitim Vizyonu programı hiçbirisi bilimsel araştırmaya dayanmıyor.
“Atatürk ilke ve inkılâpları, bir tane Atatürk sözcüğü yok”.
“Türkiye artık demokratik bir ülke değildir”.
Ulusal Eğitim Derneği’nin geleneksel olarak her Cumartesi günleri düzenlemiş olduğu eğitim kültür konferanslarından 17 Kasım 2018 günkü konferansının konusu, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 Eğitim Vizyon”uydu. Dernek salonundaki etkinlikte konuşmacı olarak Prof. Dr. Dilek Gözütok(1)ile Prof. Dr. Feyzi Uluğ konu üzerinde görüşlerini açıkladılar; bu panelde izleyici olarak dernek üyeleri, emekli öğretmenler, akademisyenler bulunuyorlardı.
Milli Eğitim Bakanının “2023 Eğitim Vizyonu” diye üstü örtülü süslü cümlelerle açıkladığı belgeyi, görüşleri, eğitim öğretimimizin Prof uzmanları aşağıda görüşleriyle olumsuz olarak açıklıyorlar. Bu uzman eğitimcilerinin açıklamaları okuyucuya çok uzun olacağından, iki bölüm halinde sunmak istedik. Bu bölümde Prof. Dr. Dilek Gözütok’un, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “2023 Eğitim Vizyonu” konusundaki eleştirel konuşmasını aşağıya alıyoruz.
Prof. Dr. Dilek Gözütok “2023 Eğitim Vizyonu” konuşmasında şunları söyledi:
“-Toplantının adını da bir espri ile cevap vererek başlamak istiyorum. Bilgisayar yeni icat olduğunda her ülke gelip soru soruyormuş, bilgisayar takır takır cevap veriyor; bir Türk geliyor soru sormaya, soruyor, bilgisayar kıyamet kopuyor, darmadağın oluyor, “ne sordun” diyorlar, “ne var ne yok” diye sordum, diyor.
Biz de “ne var ne yok”u sorarak başlayacağız. Şimdi tahta da bazı yerleri vurgulamaya çalıştığım gibi, ME Bakanlığı da eğitimde 2023 Eğitim vizyonu ile ilgili konuşacağız.
Her ne kadar Feyzi Hocam Cumhurbaşkanının söylediğine değinmedi, çok önemli değil dediyse de, üzerinde durmayacağım dediyse de ben durmak istiyorum. Bazı sözlerini size iletmek istiyorum, anlamak istiyorum. Bazı cümleler “eğitim öğretim sisteminin hedefi aklıselim, kalbi selim, zevki selim sahibi bireyler yetiştirmek” diyor.
Kalbi selim’e baktım, tertemiz kalp demekmiş, her günahta kalbe nokta vurulur muş. Kalbi selim olanlar da Cennete gidermiş. Demek ki eğitimin hedefi, eğitim sisteminin hedefi bu.
2002 de, biraz önce Feyzi Hoca’nın söylediği cümle ülkemizi üzerinde yükselteceğimiz dört sütünün eğitim, sağlık, adalet, emniyet olarak belirledik, diyor size bırakı yorum, bunda nasıl başarı hikâyeleri oluşturduğumuzda, bir başka cümlesi, “eğitim sisteminin eksikliklerini gidermek, çağın gerektirdiği bir yapıya kavuşturmasını sağlamak. Birikmiş sorunlara çözüm bulmak için büyük yatırımlar gerçekleştirdik” diyor. “Alt yapı konusunda atılan yatırımlar meyvelerini vermeye başlamıştır” diyor eğitimde. “Artık Türkiye’nin eğitim öğretim alanında sıçrama yapma nicelikten niteliğe bir şahlanışı ve hamleyi gerçekleştirme zamanıdır’ diyor. Bunlar Cumhurbaşkanının ifadeleri.
Yine Cumhurbaşkanının bir sözü, “2023 eğitim vizyonu sabır, emek, samimiyet ve fedakârlık isteyen uzun bir süreç olan eğitim öğretim konusundaki atılım ve şahlanış stratejimizin yol haritasıdır” diyor. Şimdi yol haritasında göreceğiz.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin etkinliği ve sorun çözme kapasitesi artan her bakanlığımız gibi yani Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçince sorun çözme kapasitesi her bakanlığımızda artmış, etkinliğimiz artmış ve ME Bakanlığının da hayata geçireceği 2013 eğitim vizyonundaki çalışmalarla Türkiye’nin önünde yeni ufuklar açılacakmış.
Şöyle bir metin, (ME Bakanlığının yayınladığı 20123 Eğitim Vizyonu adlı 140 sayfa, çoğunluğu fotoğraflarla doldurulmuş kitapçığı göstermekte) “içinde yazı var zannetmeyin, yazıya dökseniz 10-15 sayfayı geçmeyen böyle bir renkli, vizyonu, bu iki sayfa 140 sayfalık bir şey var. Cümlelerle anlamaya çalıştım. Ben Atatürk ilkelerinden yanayım, o çerçeveden bakıyorum.
Bakın Mil. Eğ. Bakanlığının ifadeleri, pedagoji, psikoloji, antropoloji, sosyoloji, nöro bilim, ekonomi ve teknolojinin bize tanıdığı tüm imkânları kapsayan trans disipline bir ihtiyacımız var. Uzun zamandır milletçe şekilciliğe tek tipçiliğe uzun zamandır 16 yıldır bunlar zaten var. Tek tipçiliğe rutinleri kutsamayan, andımız falan her halde rutin dediği, ya da başka bir şey, kutsamak nasıl bir şey, bir zemine duyulan bu özlemin fazlasıyla farkındayız. Böyle bir özlemimiz varmış. Bu vizyon belgesi böyle bir özleme verdiğimiz yanıtlardan müteşekkildir. Şimdi okudukça anlayacağız, diye düşünüyorum.
“Ailelerimiz çocuklarımız ortak paydasında buluşabilmesi adına”, ifade yanlışı bir kere buluşabilmenin adına olmaz, “desteklenmesi 2023 Eğitim vizyonunun temel beklentileri arasındadır, unutmayalım ki dallar kökten çıkar”. Dallar kökten çıkmaz, kökten gövde çıkar, dallar sonra gövdeden dallar çıkar, böyle bir şey yok.
“Çağımız eğitim kavram haritasında çok konuşulan kavramlar bir olan müfredatı”, müfredat eğiti haritasının bir dalı değildir. “Dünyanın en iyi tiyatro oyunun mecazıyla bağdaştırsak sahneye çıkacak replikleri okuyacak olan öğretmenlerimizdir”.
“Geleceğimize yön verecek vizyonumuz, müfredatı bilgiden beceriye, beceriden görgüye taşımayı hedeflerken başarının anahtarı olarak öğretmen eğitimini okullar arasındaki eşitsizliği asgariye indirmeyi ve dolayısıyla sınav baskısını azaltmayı ön koşul olarak görmekteyiz. İyi yetişmiş öğretmenlerin olduğu bir sistemde çerçeve müfredat yeterlidir. Usta bir öğretmen müfredatı çocukların ihtiyacına göre anında yeniden inşa eder ve fırsat eğitimi yapar”. 2017 müfredatı bir müfredat değildir, bunu her yerde söylüyorum, bu bir paçavradır. “Müfredat kelimesinin kökünü sayın bakan, fertten gelir diyor, fert çocuktur”, diyor. Müfredat kelimesi fertten gelir, ama buradaki fert çocuk değil, burada yazılı maddeler yani İngilizcede aytim olan şeyler ya konu başlıkları, müfredatın eskiden müfredat, sadece ne öğretelim, hangi konuyu öğretelim olduğu için onlara madde madde yazılırdı, tarih öğret, matematik öğret bunlardı fert dediği, birey değil. Yani madde “aytim madde. Bir psikoloji profesörü ferdi müfredatla falan böyle kaynaştırıyor, bilmiyorum ne olacak.
Şöyle diyor, Sayın Cumhurbaşkanımızdan, bakın oraya bir gönderme var, bu süreçte verdikleri destek, “Cumhurbaşkanımızın bu süreçteki destek, meselenin bir ülke bir millet ödevi olduğunun açık bir göstergesidir. Dünya ülkelerindeki eğitim sistemlerinde gözlenen büyük değişimler hep büyük bir liderin imzasını taşımaktadır”. Böylece büyük bir lider diye oraya da selamımız gitti.
PISA(2) yı Küçümseyen MEB Yönetimi:
Şimdi gene raporda diyor ki, “önemli olan 2002 den bu yana gerçekleştirilen özellikle niceliksel başarı hikâyesinin”, biraz önce Feyzi Hoca’nın söylediğine “başarı hikâye”miz var, niceliksel olarak çocuklar sokakta sürünüyor, “yeni başarılar ekleye”cekmiş ona. 16 yıllık süreçte yapılanlara yeni halkalar ekleyeceğiz. AKP iktidarının uygulamaları sürdüreceğinin sözünü veriyor. Yani “bundan önce biz 16 yıl ne yaptıysak”, Sayın Cumhurbaşkanım liderim “bunu yap” diyor, ben bunu devam ettireceğim” diyor.
SSK lardan da destek alacağını söylüyor, “SSK lar eğitim sendikaları ve benzeri kuruluşların işbirliği ile ben bu işi yapacağım” diyor. Sanıyorum nevin porotokol imzaladığı vakıflarla işbirliğini sürdüreceği anlamına geliyor bu.
Pekiyi, “üç yılık aşamam var” diyor. “Aşama aşama gideceğim, 2018-2019 da simulasyonlar yapacağım, öncü pilotlamalar yapacağım”; pilotlama diye bir sözcük yoktur, uyduruyor, pilot uygulamadır o, “kısmı uygulamalar yapacağım” diyor. “Bir sonraki sene ülke ölçekli pilotlamalar yapacağım” diyor. “Tasarımı biten eylemlerin”; eylem neyin nesi, bunun uygulamasını yani program mı yaptın, ne yaptın neyin eyleminin tasarımı yapılacak. Sonraki yılda da, “ana hedefler sırasında sıralanan etmenlerin tümünün hayata geçirilmesi, bazı eylemlerin de etki analizlerinin yapılması gerektiğini” söylüyor.
Gene burada okuduğumuz zaman benim izlemim şu, bolca laf kalabalığı, okuduğunuzda siz de görüyorsunuz. Kavram yanlışları içeriyor. Vizyonun ifadesi şöyle diyor,vizyonun felsefesi bölümünde, “2004 de kendisi Talim Terbiye Kurulu Başkanı iken, “öğretim programını değiştirmenin gerekçesini çocuklarımız PISA da başarısız” diye her yerde gitti konuştu, “TIS de PSA da çocuklarımız başarısız, öyle bir program yapacağız ki çocuklarımız PİSA da başarılı olacak” diye savundu.
Ama şimdi ondan 14 yıl sonra şöyle diyor, “ne var ki 21. Yüzyıl becerilerini ölçme iddiasındaki PISA gibi uluslar arası çalışmalar dahi sadece eleştirel düşünce akıl yürütme gibi biliçsel içerikli içeriklere yönelmekte. Kısacası tek kanatla uçmaya yeltenmektedir, üstelik de PISA sadece biliçsel içerikleri ölçmüyor üst düzey becerilere gidiyor, çocuğun geleceğe dönük kestirimler yapmasını ölçüyor”, YANİ BU GÜN ARTIK PISA YI KÜÇÜMSEYEN BİR ANLAYIŞATAYIZ. Onun yaptığı programın sonucunda çocuklarımız PISA da daha da başarısız oldular.
2023 Eğitim Vizyonunun yazanlar 24-26-36-48 gibi öğretim programlarını bilmiyorlar mıydı?
2023 vizyon metninden okuduğum zaman, ben bir program geliştirme profesörü olarak bu metnin daha önceki programlardan 24-26-36-48 gibi öğretim programlarının ve Türk Eğitim Sisteminin felsefesinden haberdar olmayan birileri tarafından yazılmış olduğunu düşünüyorum. 2023 eğitim Vizyonu raporu 2005 teki küreselleşmenin programını ve adına müfredat dedikleri 2017 de bütün eleştirilere karşın uygulamaya koydukları eğitimde Anadolu modeli metninin devamıdır. Bu kitabı biliyorsunuz “Eğitimde Anadolu Metni Modeli” diye bir kitap var. FETÖ nün Uzakdoğu imamı Hüseyin Kara’nın kitabında yazıyor. Orada ne yazıyorsa bu vizyon bunu yansıtıyor. Her cümle bol sözcükle kalabalıklaştırılmış, yapılacağı belirtilen eylemler kendisine verilen soruya yanıt veremez durumdadır.
Şöyle bakalım, şöyle bir ifade var, “Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde Milli Eğitim Bakanlığı olarak gerçekleştirmek istediğimiz dönüşüm adil, insan merkezli, öğretmen temelli, kavramda evrensel uygulamada yerli, esnek, beceri ve görgü odaklı, hesap verebilir, sürdürülebilir bir ilkesel duruş sergilemektedir”. O kadar çok sıfat fiil sıralanmış. Şimdi bakalım özellikle parası olanın eğitimden yararlanabildiği bir ülkede Türkiye’de eğitimde adalet nasıl sağlayacak, ilk madde ve “adil” diyor. Bütün eğitim kurumları kamusal, parasız ve eşitlikçi olabilecek mi? Adalet başka nasıl sağlanır? İlk istediği lise programına yerleşemeyen ve örgün eğitim dışında kalan gençler, bu gün çağ nüfusunun 3/10 u yani onda üçü açık liselere kayıtlı. BU çocukları yeniden sisteme alacak mısınız, adaleti sağlamak üzere?
Peki, “İnsan merkezli” ne demek. Yani eğitim merkezine insandan başka hangi canlıyı alacaktı? Tabi ki insan merkezli olacak, eğitimin kendisi, tabi ki hayvan eğitimleri de var ama ME Bakanlığına bağlı değil o…
“Öğretmen temelli” derken ne demek istiyor acaba. Yani ülkenin gereksinim duyduğu sayıda öğretmen ataması mı yapacak. Uzaktan eğitimle öğretmene vereceği yüksek lisans programıyla öğretmeni nitelikli hale mi getirecek.
“Kavramda evrensel uygulamada yerli” diyor. Bu da ne demek. Evrim Kuramı gibi bir evrensel kuramı 2017 programına alabilecek misiniz. Kavramda evrensel derken, Evrim Kuramından daha evrensel bir kavram daha var mıdır?
“Esneklikle” neyi kastediyorsunuz? Zaten öğretim programı kendi içinde bir esneklik taşır. Öğretmen, hele de Türkiye gibi büyük bir ülkede merkezden hazırlanan program uygulanıyorsa, öğretmen kendi öğrencisinin düzeyine göre o programda esnetmeler yapmak zorundadır. Olduğu gibi uygulayamaz ki. “Replikleri okuyorum” demek değildir ki, eğitim programı.
Peki, acaba bu esneklikle neyi kastediyor, derslerinin ve sanat derslerinin kaldırılmasını mı kastediyor, onu bilmiyoruz. “Beceri ve görgü odaklı olacak program” diyor. Eğitim zaten beceri kazandırılmadan yapılabilir mi? Eğitim yaptık da görgü kazanmadıysak o eğitimin bir anlamı yok.
“Hesap verebilir” ne demek. Onu sordum, ama yani ona da cevap veremedim, çünkü halkın oylarıyla seçilmemiş, Cumhurbaşkanının atamasıyla görev almış bir bakan kime hesap verecek. Zaten Cumhurbaşkanı da “beğenmediği bakanı alır, yerine yenisini atarım” demişti.
Bir sistemin sürdürülebilir olması için, bilimsel bulgulara dayanmalıdır. Bu vizyon programın da, bu vizyon raporun da hiçbir önerinin bilimsel araştırmaya dayanmadığı açıktır.
Ders süreleri kısılacak, diyor; “teneffüsler uzatılacak” diyor. Seçmeli dersler şöyle şöyle olacaktır gibi, söylemleri var. Bunların hiç biri bilimsel bir araştırma sonucu değildir, dünyada da böyle değildir. “Ben ders süresini azaltacağım” demeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Denir de şöyle denir, araştırmalar yapılır, ortaya bulgular konur, dersiniz ki, şunu azaltacağım, bunu çoğaltacağım, çünkü diye dayanacağınız bir bilimsel ölçüt olur. Çocuklara müjde veriri gibi “ders saatini azaltıyorum, artık yarım saat ders yapacaksınız” diyerek eğitim sistemi yönetilmez.
Cumhurbaşkanının atadığı kimi yerinin eğitim öğretim art alanı olmayan kişilerden oluşmuş bir grubun bilimsel temeli olmayan, laf kalabalığıyla dolu, kendi görüşlerine dayalı amaçlarla çocuklarımız hakkında karar vermeye hakkı yoktur.
Bir önceki bakan da demişti, İsmet Bey de, “ders süreleri azalacak çocuklara müjde” demişti.
“İlkesel duruş”; bu vizyon raporunu incelediğinizde Milli Eğitimin ilkelerinden hiç birine de uymadığını görüyoruz. Örnek, mesela bilimsellik ilkesine dayanmıyor. Önerileri bilime dayalı değil. Genellikle eşitlik ilkesine dayanmıyor. Sürekliliği tartışılır. Atatürk ilke ve inkılâpları, bir tane Atatürk sözcüğü yok, vizyon raporunda.
Demokrasi e ekonomi ile bütünleşmiş bir eğitim anlayışı Türkiye’nin her alanda atılım hareketini başlatacağı ve sürdüreceği temel platformdur” diyor.
Bu metni yazanlar hala ülkede demokrasi olduğunu zannediyorlar. Türkiye artık demokratik bir ülke değildir. Güçler ayrılığı yasama yürütme ve yargı artık teke ele bağlanmıştır. Yani demokratik olmayan bir ülkede “demokrasiyle eğiti yapacağım” demenin zaten bir anlamı yoktur.
Sayın bakanın demokrasi anlayışı da zaten tartışmalıdır. Geçmişten getirdiği art alanı var, ne var Talim Terbiye Başkanı iken ulusal değerlerden, demokrasi kültüründen, Türk Milli Eğitimin amaçlarına hizmet etmekten ve Atatürk’ten arındırılarak hazırlattığı Hayat Bilgisi 1-2 üç, Türkçe 1-2-4 le 5. Sınıf ders programları bir velinin açtığı dava sonucunda Danıştay 8. Dairesi tarafından bu nedenlerle 2009 da iptal edilmiştir. İnternete girdiğinizde 8. Daire iptal dediğinizde karşınıza çıkacaktır.
Birkaç demokrasi cümlesi ve Atatürkçülük konuları programa bu nedenlerle eklenmiştir. Demokrasi ve ekonomi ile bütünleşmiş bir eğitim anlayışı ifadesinin somut adımlarını beklemekteyiz.
Yine bu rapordan, esnek, modüler, daha az ders saati ve çeşidin olduğu bir müfredat hazırlatılacağı söylenmektedir. Şimdi özellikle Türkiye gibi merkezden büyük bir ülke, merkezden program hazırlanıyor. Bir eğitim programı uygulanıyorsa zaten bu program belli esneklikte olacaktır. Kırda aynı programı uygularken ya da olanakları iyi yerde aynı programı uygularken gelen çocuğun özelliklerine göre programınızı ya biraz geriden başlatacaksınız ya da ileri atacaksınız. Bu esneklik zaten olacak. Ben “esnek yaparım” diyerek esnek yapmak olmuyor.
Öğretmen eğitim programını öğrencisinden uyarlayabilmeli ve esnetebilmelidir.
Modüler program kavramı, modüler program bir modüler program hazırlama tekniğidir. Öyle “ben programları modüler yapacağım” diye modüler yapamazsınız. Bu bir program tekniğidir. Geçmişte Milli Eğitimde Hocamız Hıfzı Doğan başkanlığında Kız Teknik Eğitimde modüler program çalışmaları yapıldı. Eğer sahiden modüler programa geçmek gerekiyorsa ne yapmalı? Alan uzmanlarının ölçme değerlendirme, eğitim teknolojisi, eğitim psikolojisi ve program geliştirme uzmanlarının istihdam edildiği bakanlığa bağlı bir AR-GE birimi kurulmalıdır. Dünyada var bu kurumlar. Bu kişilere de modüler eğitim programı nasıl hazırlanır eğitimi verilmelidir ve modüler program öyle yapılır yoksa “ben modüler yaptım” deyip tematik programa “modüler program yaptım” demek ciddi bir bilimsel hatadır. Özgeçmişinden A. Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesinde lisans ve lisansüstü eğitim aldığı yazan bir kişinin, bu bakanımızın müfredat, artık müfredat kavramı yoktur, eğitim programıdır o artık müfredatın içindeki konular yoktur, müfredat dediğiniz o hisler eğitim programını bir dilimidir. Dünyada eğitim programı, kavramı gelişmiştir. Modüler program “pilotlama, “pilotlama” diye bir kavram yoktur, pilot uygulama ya da deneme uygulamaları denir buna.
“Çocuğun içinde saklı olan müfredat açığa çıkacaktır” diyor. Temel kavramları yanlış kullanmaya ve yanlış kullanılmasına izin vermeye bu kavramsal yanlışları yaymaya hakkı yoktur. Üst görevler büyük sorumluklar gerektirir, onu taşıyamıyorsanız ülkeye zarar verirsiniz.
Daha az ders saati, daha az ders çeşidi, bilimsel araştırmalara dayandırmadan “dersi azalttım” “dersi çıkardım”, “saatini azalttım” “artırdım şu dersi koydum” la program yapılmaz. Eğitim böyle olmaz. Yani kimsenin çocuklarımıza daha az şey öğretelim, şu dersi öğretmeyelim, yerine şunu öğretelim, dersleri yarı yarıya azaltalım, bu dersi sertifikaya bağlayalım” deme gibi bir hakkı yoktur. Denemez mi denir, neye dayalı denir, araştırma yapılır, dünya incelenir hedefinizle bağdaştırılır, o zaman denebilir, ama böyle kafadan atarak “dersi azalttım, dersi çoğalttım” demek ülkeye zarar verir. Milli Eğitim Bakanlığının “öğrenme analitiği platformu” diye bir kavram getirdi, bununla artık eğitimi toparlayacağını söylüyor. Nedir bu platformu kuracağı böylece ne yapacak. Sürev ve işlev çözümlemeleri sonucunda bir sistem entegrasyonu (bütünleşme) ve tasarımının hayata geçirileceği geçmiş kararlara yönelik objektif değerlendirmeler ve hem de geleceğe yönelik gerçekçi planlar yapılacağı, okul performanslarından öğretmenlerin mesleki gelişim ihtiyaçlarının belirleneceği, müfredatların etkinliğinin ölçülmesinden fiziki kapasite ve personel ihtiyaçların analizi, öğrencilerin bireysel performanslarına yönelik kararlar verilebilecek tüm süreçlerin değerlendirileceği ve gerekli aksiyonların zamanında alınacağının mümkün olacağı belirlenir. Öğrenme analitiği platformu oluşacak.
Bakan Bey bir şey daha diyor, “okul yöneticilerimizin yetki ve sorumluluklarını kısmen artırıyoruz” diyor. Ne kadar kısmını neyi artıracak. Önümüzdeki süreçte tüm yöneticilerimizin ehliyet ve liyakat temelli olması konusunda ülke çapında bir bakış açısını da paylaşmış olacağız.
Sayın bakan “yöneticilerimizin ehliyet ve liyakat temelli olması bakış açısını paylaşmak derken, ehliyetli ve liyakatli olmayan yöneticileri yönetim görevinden alacağız” mı demek istiyor. Kendi yardımcılarını bu ölçüde görev seçmiştir, ayrıca kendisi mi seçmiştir, liyakati olmayan yöneticileri görevden almaya yetkisi var mıdır. Bu ülkede yöneticilik eğitime bağlanmıştı. Üniversiteler yönetici olacaklara eğitimler veriyordu, sınavlar yapılıyordu, yetkinliğe göre atamalar yapılıyordu.2002 den sonra bu uygulama kalktı, o yetiştirilmiş yöneticiler görevden alındı, yerine başka okul çıkışlılar kondu. Ama şimdi “liyakati yok” diyor adam beğenmedi.
Toplantıda Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan da bir şey söylüyor, “öğretmen sayımızı 920 binin üzerine çıkardık. Hiçbir eğitim kademesinde derslerin boş geçmemesini temin ettik. Ders kitaplarını tüm öğrencilere ücretsiz olarak veriyoruz” diyor.
Şöyle bakıyoruz son 17 yılda atananların yüzde kaçının din kültürü öğretmeni olduğu, yeni yapılan okulların yüzde kaçının imam hatip olduğu da belirtilmelidir. Boş geçmeyen derslerin yüzde kaçı ücretli ve sözleşmeli olan, sosyal güvencesi olmayan ya da yetersiz kişilerle dolduruluyor; bakanlık tarafından yazılan ve basılan Talim Terbiye Kurulu Başkanının Edemanda çizdirilen Edemanın yazarlarından metinler alınan içi yanlış iletilerle dolu kitapları biz incelemekten, rapor yazmaktan ve dava etmekten yorulduk. Her ilkede açtığımız davaları ret ettilerse de, yeni baskılarda eleştirilerimizi dikkate aldıklarını da görüyoruz. Bazı yanlışları biz de yüzde 70, 60 filan bazılarını da fark etmişler.
Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle bir şey diyor, “öğretmenlik meslek kanunu hazırlanıp çıkarılacak sözleşmeli öğretmenlerin öğretmenliğin yeniden düzenlendiğini, halen 2+4+2 olmak üzere altı yıl olan sözleşme süresinin 3+1 dört yıla indirileceğini öğretmenliğe kabulde uygulanan pedagojik formasyon şartının kaldırılacağını, artık bu eğitimi bakanlığın vereceğini, halen ihtiyari olan ana okulunda eğitiminin de gerekli alt yapıyı oluşturduktan sonra zorunlu hale geleceğini” söyledi.
Şimdi bu sözlere bakarak hastanelere çok sayıda kamu kurumuna atanan din görevlileri için hemen kadrolar verilirken, öğretmen atamalarının daha uzun süre ücretli, sözleşmeli olarak yapılacağı, çok sayıda okul öncesi eğitim yaşındaki çocuğumuzun daha uzun süre cemaatlerin, imam hatip okullarının elinde olacağı yorumu yapılabilir.
Yine eğitimde çok ileri, şöyle bir söz var, büyük liderler güzel laflar söylüyorlar, takdirle heyecanla karşılıyoruz. Diyor ki Sayın Erdoğan, “eğitimde çok ileri gidip ekonomide geri kalmış toplum örnekleri bulmanın pek mümkün olmadığını” söylüyor. Tabi bununla da eğitimde ve ekonomideki durumumuza bakarak bunun bir itiraf olduğunu söyleyebiliriz.
Gene vizyona dönelim, bu vizyonun insan merkezli öğretmen temelli işlevde “yüksek lisans yaptıracağını” söylüyor ama üniversitelerin kalitesi ortada, ne hale geldiğini her gün basından izliyoruz. Hangi üniversitede yapacak, zaten güvenmiyor “bakanlıkta yapacağım” diyor.
Öğrencilere kariyer rehberliği sistemi getirecek, “rehberlik, psikolojik danışma, yeniden yapılandıracağım” diyor. RAM larda kimleri çalıştırdığını görüyoruz, beden eğitimi öğretmeni federe uzmanı gibi Ram da görevlendiriliyor. Tarih öğretmeni çocuk mahkemelerinde pedagog diye görevlendiriliyor.
Özel gereksinimli çocuklara bakacağız diyor, “özel yetenekli çocuklara bakacağız”diyor. Bunu herkes söyler.
“Yabancı dil eğitiminde farklı farklı yöntemler uygulayacağız” diyor. Şimdi zaten bir özel okulu sahibi iken verdiği seminerleri internetten girdiğinizde görüyorsunuz, onu izlediğinizde dilini daha iyi anlayacaksınız, bu vizyon raporunu.
Diyor ki, “çocuğu uykudan kaldırıp okula göndermek kırımdır” diyor. “Çocuğu bir uzmana değil, bir azmana götürün” diyor. “Çocuk nazardan etkilenir, çok bakmayın çocuğunuza” diyor. “Özgüven öğretmenin vereceği bir şey değildir” diyor. Ona öneririm, Müslüm Baba filmine gitsinler, öğretmene nasıl özgüven verdiğini ki tarih bilir, hep hocalarımızın bize verdiği özgüvenlerle bir yerlere geldik. Yani anamız babamız bize özgüveni kazandıramıyordu, hocalarımız kazandırdı bize. Göreve yeni geldiğin de yalnız dedi ki, “kıyameti koparmalyız, şimdi bekliyoruz “kıyameti nasıl koparacağız”.
Bir şey daha dedi, yalnız, “2004 de Medde çalıştık Allah affetsin” dedi. Şimdi bir ülkenin eğitim sistemine zarar vermek, bakan olarak yanlışları düzeltme sorumluluğunu yerine getirmemek Allah’ın affedeceği bir günah değildir, kendisini bu göreve getiren Cumhuriyete olan sorumluluğudur.
Önerilerimi söylüyorum, hemen yapılması gerekenler:
1-Med bünyesinde akademik olarak yetkin ve akademik uygulamanın içinden gelen kişilerden oluşan eğitimde program geliştirme, ölçme ve değerlendirme, eğitim teknolojisi, psikolojik danışma ve rehberlik, özel eğitim araştırmaları yapacak büyük bir AR-GE kurmalıdır. Eğitim öyle abuksubuk kurumlarla yönetilecek büyük örgüt değildir.
2-2017 programını derhal iptal etmek, bu programa uygun yazılmış bilim dışı laikliğe aykırı yanlış ve örtük iletiler ileten derhal toplatmak.
3- 4+4 yapılanmasını değiştirmek. Okul öncesini zorunlu hale getirerek 1+8+3 yapılanmasını getirerek yeniden köy okullarını ve ribolar açmak, imam hatip okullarını akademik ortaokula dönüştürmek, dini cemaatlerin eline düştüğü araştırmalarla belirlenen çok sayıda çocuğu kurtaracak çalışmalar yapmak ve bu çocukları eğitim sistemi içine almak. 4-6 yaş aralığındaki çocukları diyanetin açtığı kurslardan alarak net okul öncesi sistemi öncesine almak.
4- Sekizinci sınıfı tamamlayan öğrencilerin ilgi ve istekleri yetenekleri doğrultusunda eğitim alabilmeleri, istemedikleri programlara açık liseye kayıt olmak zorunda kalmamaları için gerekli lise türleri planlamak. Vakıflarla imzaladığı sözleşmeleri iptal etmek. Dini vakıfların ve imam hatip okullarının açtığı okul öncesi eğitim kurumlarını kapatmak. Ücretli ve sözleşmeli olarak çalışan öğretmenlere kadro vermek ve okulların ihtiyaç duyduğu sayı ve alanda öğretmen atamak. Hizmetteki yöneticilere öğretmenlere ve rehber öğretmenlere nitelik kazandıracak çalışmalar ve eğitimler planlamak.
5-Anayasaya ve Tevhid-i Tedrisata aykırı olarak yapılanmış temel lise, medrese, sübyan okulu, özel okul gibi bilim dışı eşitlik ilkesine ve laikliğe aykırı kurumları MED sistemi içine almak. TC. nin kurucusu M. Kemal Atatürk temel değerlerimizden İstiklal Marşı, Andımız, milli bayramlarımız ve benzerlerine gereken önemi vermek.
6-Suça sürüklenmiş çocuk ıslahevlerindeki 18 yaş altı çocuklar anneleri tutuklu ya da hükümlü olduğu için cezaevinde kalmak zorunda olan çocuklar ve uyuşturucu sektörünün eline düşmüş çocuklar için projeler oluşturmak. 18 yaş altı iki milyona yakın Suriye’li çocuğu dini örgütlerin elinden kurtaracak planlamalar yapmak.
7- üniversitelerde niteliği sorgulayacak bilimsel ölçütler geliştirecek bir üniversite yasası önermek.
Bu konuşmadan sonra, karşılıklı soru cevap ve katkılarla oturum tamamlandı.
Cevat Kulaksız
Cevat Kulaksız SONNOTLAR
(1)Prof. Dr. Dilek Gözütok: 1949 Kilis doğumlu 1954 de Gaziantep’e taşındı. Kız Sanat Okulu ve Liseyi orada okudu. 1964 de Kız Teknik Öğretmen Okuluna girdi. Ailesinin çıkardığı güçlüklere tirazlara rağmen 1973 de öğretmen oldu. Hacıbektaş’da ve Hasanoğlan’da birer yıl çalıştı. 1976 da asistan olarak Kız Teknik Öğretmen okuluna girdi. 1976 da lisans tamamladığı 1978 de 88 de yüksek lisans doktorasını tamamladı. A.Ü. Eğitim Fakültesine atandı. 89 da yardımcı doçent, 2001 de Profesör 2016 da 45 yıl çalıştıktan sonra emekli oldu.
Öğretmenlerin Demokratik Tutumları, Okulda dayak, Eğitimde Şiddet kitapları var. Eğitim Birimine Giriş, İlköğretim İçin İnsan Olma Eğitimi, İnsan Hakları Eğitimi, Hayat Bilgisi Program Analizi gibi başkalarıyla birlikte yazdığı kitapları var.
(2) PISA Nedir?
PISA OECD ülkeleri arasında üç yılda bir yapılan matematik, fen ve okuma alanında 15 yaş grubu öğrencilerin girdiği bir sınavdır. PISA (Performance International Student Assesment) adının kısaltılmış halidir.
En son yapılan PISA’da Türk çocukları; 70 ülke arasında fen alanında 52, matematik alanında 49 ve okuma alanında ise 50. sıradadır. Bu durum mevcut programın, öğretim yöntem ve tekniğinin, TEOG’un, materyalin, öğretmenin, eğitim fakültelerinin, MEB’in köklü reforma ihtiyacı olduğunu, radikal değişiklikler yapılması gerektiğinin açıkça göstergesidir.
Bizim Çocuklarımız Neden Başarısız?
PISA’daki başarısızlığın onlarca nedeni sayılabilir. Ancak en fazla etkiye sahip olduğunu düşündüğümüz faktörlerin başında eğitimin siyasallaşması, ders programlarının seviye üstü olması, öğretim yöntem ve tekniğinin yaratıcı düşünme, eleştirme, transfer etme, yorumlama ve problem çözme merkezli olmaması, ezbere odaklaşması, öğretmen yetiştirme sistemimiz, pedagojik biçimlenme ve topyekûn eğitime gereken önemi ve ehemmiyeti vermemiş olmamızdan kaynaklanmaktadır.https://blog.classloom.com/tr/pisa-bizim-cocuklarimiz-neden-basarisiz/
Yorum Gönder