Rejimin adını koymanın zamanı geldi sanırız!...

Rejimin adını koymanın zamanı geldi sanırız!...
Anayasamıza bakıyoruz; teorik olarak, ülkemiz demokrasi ile yönetilen bir ülke.

Egemenlik kayıtsız ve şartsız millete ait ve millet bu egemenlik hakkını yasama, yürütme ve yargı organları eliyle kullanmaktadır.

Yine anayasamıza göre, mevkii makamı, cinsiyeti, etnik kökeni, dini, mezhebi ne olursa olsun herkes yasa önünde eşittir.

Cumhurbaşkanı dahil, hiç kimse kaynağını anayasadan almayan bir yetki kullanamaz.

Anayasanın hükümleri, herkes için bağlayıcıdır, herkes anayasa kurallarına uymak zorundadır.

Cumhurbaşkanı; milletin birliğini temsil eder, Türk Milletini oluşturan herkesin Cumhurbaşkanı olarak milletini kucaklamak zorundadır.

Makamı ve mevkii ne olursa olsun, herkes anayasaya sadakat etmek zorundadır. Hiç kimse başına buyruk değildir, herkes insanlık ve anayasal kurallara uyarak haddini ve sorumluluğunu bilmek zorundadır.

Demokrasilerde, yargı bağımsızdır, yürütmeden emir ve talimat alamaz,

Demokrasilerde; savcılar ve hakimler, anayasada kuralları yazılı olan demokrasi ve cumhuriyetin bekçileridir, görevleri demokratik cumhuriyeti korumak ve kollamaktır. Anayasa ve yasaların dışına çıkan yürütmenin; dayatmacı, keyfi, baskıcı ve dikta rejimini sürdürmesinin koltuk değnekleri olamazlar.

Demokrasilerde; savcılar ve hakimler, hukukun gücünü ve üstünlüğünü temsil ederler ve uygularlar, güçlülerin ve üstünlerin hukukunu temsil edemezler.

Demokrasilerde; Cumhurbaşkanları bir siyasal partinin genel başkanı olmasalar iyi ama, diyelim ki oldular, parti genel başkanı olarak konuşurlarken dahi, Cumhurbaşkanlığının anayasal koruyucu şemsiyesine sığınarak ve kendisinden hesap sorulamayacağına güvenerek, temsil ettikleri milletin bir bölümüne kem gözle bakamazlar, onlara hakaret derecesinde kötü sözler söyleyemezler, suçlayamazlar, milleti ayrıştıramazlar, demokrasinin dışına çıkarak bunu yaparlarsa, parti lideri olarak siyasi kişiliğine yönelecek olan eleştirileri hazmetmek zorundadırlar, hemen  Cumhurbaşkanlığı şapkasını giyerek, kendini eleştirenlere karşı Cumhurbaşkanına hakaret edemezsiniz diye meydan okuyamazlar, görevleri demokrasiyi ve cumhuriyeti korumak ve kollamak olan Cumhuriyet Savcıları da, durumdan vazife çıkararak, demokrasiyi rafa kaldıran anayasayı ihlal eden parti liderine dur bakalım sen parti lideri olarak haksız bir şekilde söylediğin sözlerin karşılığını aldın, Cumhurbaşkanlığı makamını siyasete alet etme, yıpratma bakalım, demek zorundadırlar.

Demokrasileri dikta rejimlerinden ayıran, bu kurallar ve özellikleridir.

Bir ülkenin anayasasında yer alan demokrasinin gereği olan kurallar uygulanmıyor, demokrasinin yukarıda belirttiğimiz özellikleri fiilen yok ediliyor, paralel bir devlet yapısı oluşturuluyor ve halk bu hukuksuzluğa rağmen sesini çıkaramıyor ve eleştiremiyorsa, sesini çıkarıp eleştiren azınlık da, haksız olarak Cumhurbaşkanına hakaret ile suçlanıyorlar ve Cumhuriyet Savcıları da demokrasiye ve Cumhuriyete sahip çıkacak yerde, anayasayı ve yasaları hiçe sayan güçlülerin ve üstünlerin yanında yer alıyorlarsa, o rejimin gerçek adını açıkça koymak gerekiyor.

Bayram değil seyran değil, bir hukukçu olarak, bu demokrasi dersini niçin verdik sizlere?

Bu sorunun cevabını, aynı zamanda Cumhurbaşkanı şapkası giyen AKP Genel Başkanının AKP grubunda bugün (27/11/2018) yaptığı aşağıda tırnak içinde yer verdiğimiz konuşmasını okursanız çok iyi anlayacaksınız değerli okurlar.

“Çankaya, Beşiktaş, Kadıköy, Şişli gibi yerlerdeki seçim sonuçlarına bakın hiçbirinin ülke gerçekleriyle ilgisi olmadığını görürsünüz. Türkiye yansa da şaha kalksa da bunların umurlarında değildir. Buralardaki seçmen profili Türkiye pastasının kaymağını yiyen kesimden oluşuyor. “

AKP Genel Başkanı çok haklı, ülke talan ediliyor, ülkenin  kaymağı bir azınlık tarafından gerçekten  yeniyor. Ancak, bir farkla, ülkenin kaymağını AKP Genel Başkanının dediği kesimlerde oturanlar ve yaşayanlar değil,; kupon arazilerin, değerli arsaların, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde yapılan plan değişikliklerinin, İstanbul'un yağmalanmasının, devlet garantili yap işlet devret projelerinin rantını aralarında pay ederek zenginleşen, varoşlardan gelen sonradan görme sınırlı sayıdaki kişiler yiyorlar.

Güner Yiğitbaşı

27/11/2018
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget