Ekrem İmamoğlu'na Açık Mektup

Ekrem İmamoğlu'na Açık Mektup Sayın İMAMOĞLU; olmadı, hem de hiç olmadı. Üst üste hatalar işliyorsun. Birincisi, çabuk kibirlendin. Bu ülkeye bir kib

Ekrem İmamoğlu'na Açık Mektup
Sayın İMAMOĞLU; olmadı, hem de hiç olmadı. 

Üst üste hatalar işliyorsun. 

Birincisi, çabuk kibirlendin. 

Bu ülkeye bir kibirli adam yeter, o bile fazla gelmeye başladı, bir de sen kibirlenmeye başladın. 

İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığına aday gösterildiğin tarihe kadar,  ben ve ülkemizin çoğu halkı,  seni tanımıyorduk bile. 

İstanbul’un bir ilçesinde belediye başkanıymışsın. İstanbul'a aday olduğunda öğrendim bunu da. 

Seni bulup çıkaran ve İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı adayı yapan kişi, mensubu gözüktüğün CHP'nin Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU oldu biliyorsun. 

Allah var, sende de kabiliyet varmış, iyi konuşuyorsun. Yani hitabetin güzel, genç ve yakışıklısın, enerjiksin, sanırım gözlerin de, ülkemizde az görülen türden  renkli, hatta rahmetli Holywud yıldızı Tony Curtise benziyorun, yani vitrinin sağlam ve  güzel, İstanbul seçim propaganda kampanyasında da çok çalıştın, Millet İttifakının da desteğini alarak İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı seçilerek koltuğa oturdun. 

Ben dahil, halkımızın büyük kesimi tarafından, sende bir cevher görmüş olmalı ki;  ileride, zamanı geldiğinde,  CHP'nin;  KILIÇDAROĞLU'ndan sonraki veliahdı olarak bile görülmeye başlandın. 

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin, Millet İttifakının muhtemel Cumhurbaşkanı adayının kim olacağına dair yapılan anketlerde öne çıkman,  seni havalara soktu anlaşılan. 

Dur bakalım, sen;  halkın,  oylarıyla seni görevlendirdiği İBB Başkanlığı görevini ve  vaatlerini yerine getir,  seni bir görelim. Nedir bu acelen?

Sen, daha dünkü çocuksun. 

Bayram ziyareti için Memleketine gidiyorsun güya. 

Bu ne biçim bayram ziyareti?

Gizlemeye kalkışma sakın, sen kendince Cumhurbaşkanlığına aday adayı olmuşsun ve  propaganda gezisine çıkmışsın. Mitingler düzenliyorsun ve sayın eşinle kürsüye çıkıp halka hitap ediyorsun. Bu görüntü, ülkemiz için tipik bir propaganda görüntüsüdür. 

Seni bulup çıkaran genel başkanına rakip oluyorsun, gizlice meydan okuyorsun, ihanet ediyorsun. 

Savaşa gider gibi, tam teçhizatlı otobüse binmişsin otobüsüne, ERDOĞAN'ı taklit ederek,  AKP'nin tetikçisi ve militanı sözde gazetecileri doldurmuşsun ve onları etrafına toplayarak, onlara gazeteci muamelesi yapmışsın. 

Diğerlerini söylemiyorum,  diğerlerini de temsilen sadece  Nagehan ALÇI'yı zikrediyorum. 

Bu sözde gazeteci, iktidarın tetikçisi ve militanının senin yanında ne iş var?

Nagehan ALÇI'yı muhatap alıp koluna takarak ondan medet umuyorsun. 

Sana, ileriye dönük olarak umut bağlayan halkın büyük bölümünü hayal kırıklığına uğrattın. 

Buna rağmen, sözcün olan Murat ONGUN; senin,  Nagehan ALÇI'nın şahsında sözde gazetecilere, Ergenekon ve Balyoz kumpas davalarının büyük savunucuları, ülkeye ihanet eden iktidar militanlarına yanında yer vermene karşı çıkarak eleştiren kişileri,  200 ve 300 kişi olarak ilan ederek marjinalleştirdi. 

Yanılıyorsunuz, senin bu aymazlığın,  halkımızın büyük bölümü tarafından eleştirildi ve kınandı. 

Sen de, seni eleştirenlere yönelik olarak; onları, akıllı olmaya davet ediyorum, onlar bana vız gelir tırıs gider deme cüretini gösterdin. 

Senin bu yanlış tutumunu,  haklı olarak eleştiren büyük halk kesimini, akılsız ilan ettin, bana vız gelir tırıs gidersiniz diyerek,  meydan okudun. Beni eleştirenler umurumda değil,  kaale bile almam onları demek istedin. 

Amiyane ve sokak tabiriyle, onları iplemem, bilmem neremden aşağı Kasımpaşa demek istedin. 

Bu ne büyük kibir ve özgüven böyle?

Sanırım, çoğu devletin nüfusundan kalabalık çok büyük bir kent olan İstanbul'a Büyük Şehir Belediye Başkanı seçilince, birden havalara giriverdin. Türkiye'yi de ancak ben yönetebilirim hayaline kapıldın. 

Şunu asla unutma, ben yıpratılırsam, ben yoksam, CHP kan kaybeder diye düşünüyorsan,  çok yanılıyorsun. 

CHP, sen varsın diye var değil. 

Ancak, CHP varsa sen varsın. 

Demek ki; sen kazara Cumhurbaşkanı olsan, vay bu ülkenin haline. 

Sen,  bu sözde gazetecileri seçim otobüsüne alarak ve birlikte poz vererek, popülizm yapıyorsun. 

Aklın sıra,  ben; AKP iktidarının ve ERDOĞAN'ın yaptığı gibi, bana ve partime muhalif olan gazetecileri dışlamıyorum, ben kutuplaştırıcı değil,  birleştiriciyim.  Bakınız, iktidar yandaşı gazetecileri de muhatap alıyorum, onlara değer veriyorum, onları kaale alıyorum demek istiyorsun. 

Ama burada da yanılıyorsun.  

Zira, AKP ve ERDOĞAN Saray yönetiminin dışladığı, basın toplantılarına, uçaklarına ve gezilerine davet edip muhatap almadıkları gazeteciler; demokrasinin olmazsa olmazı muhalefetin sesi,  gerçek ve ülkelerini seven, ülkelerinin yararlarını kendi yararlarından üstün tutan, yeri geldiğinde muhalefet partilerini dahi gözlerini kırpmadan eleştirebilen, biat etmeyen, basın özgürlüğünü ve demokrasinin temel ilkelerini benimseyen, cumhuriyetin değerlerine, laikliğe sahip çıkan, Atatürk ilkelerini savunan, muhalefetin gözü kapalı tetikçisi ve militanı olmayan,  her biri gerçek ve değerli bağımsız gazetecilerdir. 

Nagehan ALÇI ve bazılarını, iktidarın dışladığı bu değerli ve gerçek gazetecilerle aynı kefeye nasıl koyabiliyorsun?

İşte, kusura bakma ama,  sen bu farkı göremeyecek kadar cahilsin. 

Özürün,  kabahatinden daha büyük. 

Her şerde bir hayır vardır. Türk halkının yanılarak şişirdiği İMAMOĞLU balonunu kendi ellerinle şişleyerek söndürdün ve KILIÇDAROĞLU'nun adaylığının önündeki bir engeli kaldırmış oldun. 

Boyunu aşan işlere girişerek, İstanbul dışına yelken açarak, Saray'a;  seni harcaması için büyük koz verdin, bilmem farkında mısın?

Kal sağlıcakla.  

Güner Yiğitbaşı

08/05/2022

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget