Bayramlar;
İnsanların tüm kötülüklerden arındığı gündür.
Şu veya bu nedenle ayrışan, küsen birbirlerine düşman olan insanların; aralarındaki ayrışmaya ve bölünmeye son vererek birbirleriyle birleştikleri, küslüklerine son verdikleri ve kucaklaştıkları gündür.
Bayram sadece küs olanların değil, hayatın meşakkati ve geçim derdi yüzünden uzun süre ayrı kalan arkadaş, dost ve akrabaların arasındaki mesafelere son veren, birbirlerine kavuşmalarını, kucaklaşmalarını, öpüşüp koklaşmalarını, birbirlerinin sıcaklığını duymalarını sağlayan, sevgileri tazeleyen bir mucizenin adıdır.
Bayram; temizliktir, yeniliktir, yenilenmedir, açılan yeni beyaz ve tertemiz bir sayfadır. Bunun içindir ki; en başta çocuklarımıza olmak üzere, bayramlarda yeni elbiseler, ayakkabılar alınır ve giyilir, evlerimizde bayram temizlikleri yapılır, herşeyin yeni ve beyaz sayfa gibi temiz olmasına özen gösterilir.
Bayramlar, vicdanlarımızın da en temiz ve iyiliklerle dolup taştığı günlerdir.
Bayramlar, çocukların sevindikleri, sevildikleri, sevindirildikleri ve ödüllendirildikleri, çocuklarımızın hayallerini geliştirdikleri, özgüvenlerinin çoğaldığı, aile bağlarının kuvvetlendiği, aile yaşamının önemini kavradıkları, yarına umutla ve güvenle bakmaya başladıkları günlerdir.
Sonuç olarak, bayramlar; insanlara, insanlıklarını, tüm güzellikleri ve iyilikleri hatırlatan ve yaşatan sevinç ve neşe dolu çok özel bir gündür.
Bizim gibi yaşını başını almış olanları dinleyecek olursanız, duyacağınız ilk söz; “ Ah nerede o eski bayramlar” olacaktır şüphesiz.
Gerçekten de, nerede çocukluğumuzun o gerçek eski bayramları?
Bugün kutlamaya başladığımız Ramazan Bayramı; günümüzde artık çoğu kişi için bir tatil ve tatil beldelerine seyahat etme anlamına gelmektedir, haklılar tabiatıyla, eski bayramları tanımamışlar, içinde yaşamamışlar, onun tadını tatmamışlar, kıyısından köşesinden bayramların o güzelliklerine dokunamamışlar ki, o eski bayramlara özlem duysunlar.
Yaşlı yakınlarının ve dostlarının anlatımlarından, o eski bayramların güzelliklerini duysalar da, gençlerimiz o eski bayramların güzelliklerini bizzat göremedikleri, onunla tanışamadıkları ve içinde yaşayamadıkları, bu nedenle o bayramlara bizzat değip dokunamadıkları için, asıl marifet ve güzellik bayramlarda olmasına rağmen; tüm güzelliklerin, bayramların yerini alan tatillerde ve bu vesileyle gittikleri tatil beldelerinde olduğunu zannetmeye başlamışlardır.
Cahit ZARİFOĞLU diyor ki; “Asıl marifet buluttaydı ama, herkes Yağmur’a şiir yazdı”
Evet bu sözde yer aldığı üzere, asıl marifet bulutta olduğu halde, herkesin Bulut’u unutarak Yağmur’a şiir yazması gibi, Bulut’a yapılan bu haksızlık, günümüzde de, bayramları bir kenara koyarak tatil beldelerine tatile giden insanlarımız tarafından, o eski ve güzel bayramlara yapılmaktadır.
Asıl marifet bulutta olmasına rağmen, herkes şiir'i bulut'a değil de niçin Yağmur’a yazma gereğini duydular, hiç düşündünüz mü?
İnsanlara doğrudan değen ve dokunan, insanı ıslatan, insanla bütünleşen, insanın doğrudan hissettiği ve tanıştığı, yerine göre bu ıslanma nedeniyle alınan zevki insanlara doğrudan yaşatan, bulut değil yağmurdur çünkü.
İnsanların bir şeyi tanıması, ondan hoşlanması ve zevk alması, kıymetini bilmesi için, o şeyin insana doğrudan değmesi ve dokunması gerekiyor. İnsanların tokalaşmaları. kucaklaşmaları ve öpüşmeleri gibi.
Günümüzde, genç nesil, bizim nerede o eski bayramlar dediğimiz o güzellikleri yaşamadıkları, onunla tanışamadılar, ona dokunup değemedikleri için, bayramların güzelliğini ve kıymetini anlayamıyorlar.
Bu vesileyle, tüm dost, arkadaş ve akrabalarımın Ramazan Bayramlarını; o eski tadında ve güzelliğinde, sağlık ve mutluluk içinde yaşamaları dileklerimle gönülden kutluyorum.
Güner Yiğitbaşı
02/05/2022
Hukukçu
Yorum Gönder