“Y. DEMİRÖRENLERE 750 MİLYON DOLAR, SOMALİYE 30 MİLYON DOLARANADOLUYA İBAN!!!! 05453315010”
Bu garip görünüşlü adamı merak ettim, hemen arkasından birkaç kare cep telefonumla fotoğrafını çektim. Bastonu ile topallayarak yavaş yürüyen bu adamı hızlanarak geçtim, önüne geçince geri dönüp önünden birkaç kare daha fotoğrafını çektim. Önündeki kırmızı yazılı büyük harfle yazılmış levhada da şunları okudum:
“BAŞKANLARA 3 UÇAK HA, İTİBARIMIZ YÜRÜSÜNDE HALK AÇMIŞ ÖNEMSİZ MÜLTECİLERİ DOYURALIM!!! BEDRİ BADEMCİ TEL. 053533110”
Adamın sırtında kareli bir gömlek, sıcakta bir kravat takmış, bağrı açılmış kravatı oldukça gevşemiş, maskesini o kalabalıkta çenesinin alına indirmiş, böylece yavaş yavaş karşıya geçince yanına yaklaştım. Sırtındaki ve önündeki kırmızı levhadan adının Bedri Bademci olduğunu okuduğum adama:
-Aman abi bu ne hal, neyi protesto ediyorsun böyle tek başına, dedim. O da şöyle dedi: “Memleket borca batmış, memleket elden gidiyor, kimse bana yardımcı olmuyor, bana katılmıyor” gibi bir şeyler söyledi. Daha da bir şeyler söylemek isteyen adamı, acelem olduğu için başarılar dileyip oradan acele ayrıldım.
Birkaç gün sonra, bu garip davranışlı, adının sırtındaki kırmızı yazı levhasından Bedri Bademci olduğunu öğrendiğim ve ülkedeki adaletsizlikleri protesto etmeye çalışan bu adamı orada yazılı telefondan aradım. Sesini banda aldığım Bedri Bademci telefonda bana şunları anlattı:
“-Şu anda bizim Merkez Bankasının piyasaya 55 milyar dolar borcu var. Almanya’daki Ziraat Bankasına kayyum atanıyor. Almanya Ziraat Bankasına kayyum atanıyor. Yıldırım Demirören’e parayı ver, medyanın yüzde 90 nını satın alsın, bu yapılacak iş mi? Ben bunu protesto ediyorum. Şunu da söyleyeyim şu anda Yıldırım Demirören’in oynattığı kulvarlardan KDV alınmıyor, borç taksitlerini de ödemiyor. Şu da bir gerçek çocuk bezinin KDV si yüzde 18, onların KAV si yüzde sıfır, çocuk bezinin KDV si yüzde 18. Bu AKP’nin kurduğu başkanlık sistemi adil mi değil mi, bir?
Birileri adıma kredi çekmiş
İkincisi, ben emekliyim PTT’den 3150 lira maaş alıyordum, meçhul birileri tarafından adıma kredi çekmişler, 1500 lira emekli maaşı alıyorum. Sekiz aydır böyle maaş alıyorum, avukatım benim adıma savcılığa şikâyet dilekçemi verdi, mahkemeye inmedi, mahkemede yürütmeyi durduracağım 3150 lira maaşım olacak. Şu anda 15 bin liraya yakın PTT de alacağım var ben 1500 lira ile çalışıyorum.
Ben haftada bir 35’lik rakı içerim, kimseyi de rahatsız etmem, hem de Tekirdağ altını içerim.
Kendim Bağkur emeklisiyim, eksi sakat bir insanım, engelliyim ama askerliğimi yaptım, ama askerliğimi yaptım, kırıkkaleyi verdiler (silah) askerliğimi yaptım yaparım da. Ben Ankara Evciler köyündenim, eskiden Bala’ydı, Bala’dan askere gittim.- Ayamın yüz karası oldum hurdacı olamadım, Çankaya’ya verdiler sosyete olamadım, Çankaya’nın da yüz karası oldum, ben halkın taa içindeyim- Annem Köşkerli, Elmadağı aştımıydı İpek Yolu ordan geçerdi. Annemin köyünde beş altı tane mezarda yatan Osmanlı yatır var.
Kızım şu anda yeminli mali müşavir oldu, bir oğlum Karayollarında şef, askerliğini yapmadı serseri askeri ücretle çalışıyor, fakat ben de hepsini de terk ettim, onlara da bir isim taktım, hanım da sağ onu da terk ettim, onlara da bir isim taktım “maddesel fahişe” yani paraya tapanlar, burada “fahişe” kelimesi kötü manada değil. Bir şiir yazdım Zehra Seher Selçuk’a “maddesel fahişe Zehra Seher Selçuk” diye yazdım.
Bu protestom yüzünden elli defa karakola götürüldüm
Eni dört saat Çankaya Emniyet Müdürlüğünde tuttular, bir hırsızı eleştirdiğim için, beni bunun için karakola götürüyorlarsa bu ülkede adalet oktur. Ben hırsızı eleştiriyom, hırsızlık yapmadım hayatımda, yapamam bilmem de.
Kendisine şunu sordum, sen böyle bir protestoda bulunuyorsun, polis sana bir şey demiyor mu?
Bedri Bademci şöyle cevap verdi. Polis beni elli defa karakola götürdü, kendilerine soruyorum, yaptığım bir suç mu, diyorum, polisler de “suç değil ama yukarıdakiler rahatsız oluyormuş” diyorlardı. Bir de şöyle yaptılar, gece yarısı aldılar beni polisler, şehre yakın ormanlık uzak bir yere resmen attılar (Dışkapı Hastanesinin arkasında bir yere), gittiler. Orada iki saat gece kaldım, iki saat sonra polis beni aldı karakola götürdü. Karakolda sabaha kadar duttu. Komsere dedim ki, arkadaş ben suçluysam, zaptı tut savcıya gönder, ben cezamı çekerim. Karakolda beni sabaha kadar tuttular, enseme bir tokat vurdular, “haydi güle güle Bedri Bey” dediler. Halbuki kanun var, geceleyin bir engelliyi polis karakoldan sokağa atamaz, evine kadar bırakmak zorundadır.Şu anda da dolandırıldım, 3150 lira yerine 1500 lira alıyom. Savcılığa dilekçe vereli dokuz ay oldu. Dokuz aydır şikâyet dilekçem mahkemeye inmiyor.
Bu olayı polis araştırmadı mı araştırmıyor mu, diye sordum. Emekli maaşını, birileri tarafından adına kredi çekilerek dolandırılan Bedri Bademci şunları söyledi:
“Şu anda polis yok, polis yok derken ben onlara güzel bir isim taktım, Recep Tayyip Erdoğan’ın üniformalı tanrıları, R.T. Erdoğan da Zeus, ben öyle düşünüyorum, o adam, aslen araştırdım Gürcü, Müslüman olduğuna da inanmıyorum Kuran okur Hacca gider, ben bu araştırmaları birer araştıran bir insanım, normal değil mi, araştırırım ve yazacağım. Bir laptop alırsam, yazacağım, kitabımın çıktığı gün cezaevindeyim. Kitabın ismi Gürcü Medusa yani Gürcü Şeytan, bunu yazdımıydı ben cezaevine gireceğim, bunu adım gibi biliyorum yazacağım. Dizelerim var annem için yazdım, “Karanlıkta Kutsal Kadın”. Anneler öldürüyor her gün bir tane iki tane.
CK. Ev kendinin mi? Diye sordum.
BB. “Evi terk ettim parasını ödemiştim, şu anda Dışkapı hastahanesinde sandalyenin üzerinde uyuyorum, uyuyabilirsem”.
CK. Çocuklar üzülmüyorlar mı, gelip götürmüyorlar mı?
BB. Hiçbiriyle görüşmeyeceğim, maddesel Fahişe diye bir isim takdım, hepsine, hepsi de paraya tapıyorlar. Para bir el kiridir. Bir zamanları 50 bin 50 bin vergi veren bir esnafıydım”.
CK. Emekli olmadan önce ne iş yapardın,
BB. “Ben camcıyım, sanatçıyım, cam oyarım ellerimle, cam sanatçısıyım. Atatürk’ün rakı içtiği bir yer var, tadilatta, ikinci Meclisin karşısında Ankara Palas’ın bütün kristallerini ben tamir ettim. Atatürk’ün çocuğuyum ben, ondan övünç duyarım. 47 doğumluyum 74 yaşındayım, ama yukarıyla (Allah’la) anlaşma yaptık 2030’a kadar beni sağlıklı bir şekilde yaşatacak; ara sıra onunla da konuşurum yazarım! Normal bir insanla konuşmuyorsunuz hocam”.
CK. Bedri Bey, bunun gibi ilginç protesto olayların var mı?
BB. “Var, bu fotoğrafını çektiğin protesto pankartlarından 15-20 tane var. Değiştire değiştire sokaklarda caddelerde bu protesto pankartlarını taşıyorum. Şu anda T.C. iyi yönetilmiyor, yönetemiyor. Büyükleniyor ve bölünmeye doğru gidiyoruz, şu anda insan kanından besleniyor. Eşbaşkanı var ya Mithat Sancar onu yanıma alırım, Zerrin Buldan’ı, Leyla Zana’yı alırım barışı 15 gün sürmeden getiririm, silahsız giderim oruya, silahla barış olmaz, silahla barış gelmez, mümkün değil, ha insan gibi konuşuruz barış kendiliğinden gelir”.
CK. Bedri Bey, şiir de yazdığını söylemiştin, bu şiirlerini nasıl alabilirim, yarın telefonla arasam örneğin yarın saat da arasam.
BB. “Şiirlerim var, yayınlayacağım da flaş belleğe çekmek lazım, onun için de laptop lazım, laptop alamıyorum, ilk yapacağım iş laptop almak. Ondan sonra bu hükümeti eğer 40 bin kere rezil etmezsem halka, işte bu Bedirlik haram olsun bana, kırk kere değil 40 bin kere”.
Benim medyada bazı şiirlerim var onluğum var, bir de kendime yazdım, ben salaklık dünya şampiyonuyum”.
CK. Şu anda nerede oturuyorsun, nerede yatıp kalkıyorsun?
BB. “Evde kalmıyorum, Dışkapı D. Hastanesinin acil bölümünde bir sandalyede uyumaya çalışıyorum. Başka yerim yok. 15 yıl o hastanenin önünde küçük bir büfem vardı, orada bir yandan çay simit satardım, bir yandan da millet okusun diye ücretsiz kitap dağıtıyordum. Belediye bu büfemi yıktı, şimdi Açıkta kaldım. Orada üç dört yıl hastane acil önünde sandalyede uyumaya yaşamaya çalışıyordum, önce de sokak yaşıyordum. 2015’ten beri sokakta yaşıyorum. Elmadağ’ının dibinde bir talam var, içindeki suyu satacağım, suyu satarsam ev alıp kiraya vereceğim, tarlayı satmam toprak satarsam vatan haini olurum. Suyu satınca Atatürk ve Sanat Merkezi açacağım. Yer de müsait, Mansur’a CHP ye en az beş puan kazandırırım, en az.
“Şu anda Sağlık Bakanlığını idare edem kimdir biliyor musunuz? Menzil tarikatı yönetiyor. Şu anda Sağlık Bakanlığını tarikatlar istila etmiş.
Operaya Melike Hatun Camisi yapıldı, orada eskiden cami vardı, bir sürü masraf, onun yakınında 16. Yüzyılda yapılmış Katırcıoğlu camisi var. Camiyi yaparken pencerelere plastik kullandılar, cami pencereleri vitray olur, cam olur. Hiçbir Diyanet İşleri Başkanı camiye kılıçla girmemeli, elinde kılıçla hutbeye çıkarsan ondan sonra “İslamofobi yükseliyor” dersin, camide kılıcın ne işi var. Kılıçla maksat ortalığı karıştırmak. Kılıçla camiye girmek bizi dünyaya kötü tanıttığı gibi baştaki arkadaş da harp çıkarmadan gitmez, bu adam gitmez insan kanından rant sağlıyor, insan kanından rant sağlanır mı? Sanki PKK lı dediğimiz çocukların işi olsa aşı olsa dağda ne işi var bu çocukların, hiçbir yere gitmezler. Ama ordan PKK lı gelip 1000 dolar, 500 dolar verdimiydi çocuklar yürüyo gidiyor, mecburen gidiyor, yokluk götürüyor bu çocukları.
1930 da rahmetli Atatürk’ün yaptığı bir iş var. 1930 da bir tarım uzmanı çağırıyor. Gelin arkadaş dışarıdan iğne girmeyecek ülkeye araştırın ve bir rapor hazırla. Adam beş sene sonra geliyor hazırlıyor ülkeye, kaç kişiyiz, o zaman tarımda karasaban var. 119 milyon kişi besliyor bu topraklar, 84 milyonuz bir trilyon borcumuz var, bu paraları kim yedi, ben haram yemem. Osmanlıyı saray batırdı, şimdiki de saraylar yapıyor.
Atatürk gezilerinin birinde bakıyor ki adam karasabana bir öküz, öbür tarafa da kendini koşmuş, çift sürüyorlar. Atatürk bu “ne hal” diyo. Öküz vergisi koymuşlar, dönüşte hemen meclisi topluyo, “öküz vergisini galdırın” diyor, adama da bir öküz hediye ediyor. Atatürk böyle çalışan bir insan, halkıyla yaşadı, halkıyla beraber, halkıyla öldü, halkıyla beraber olmazsa başarı gelmez. 27 Aralık da Ankara’ya geldi, İnönü, Ali Fuat Cebesoy, Fevzi Çakmak hemen silaha sarılalım dedi, olmaz önce 23 Nisan 1920 de Meclisi açtı, dört ay sonra Yunan’a tokatı vurdu, halkı meclisi arkasına almadan başarı olmazdı. Bunu Atatürk de biliyordu, halktan meclisten yetkiyi aldı tokadı bastı halk olmadan başarı gelmez. Şimdi tek kişi baş tacı, vatandaş tukaka, T.C. vatandaşlarının hepsi tukaka. Sesim gitmiyor, bu altıncı telefon bir elimde baston bir elimde telefon telefonu elimden kapıyorlar”.
Bedri Bademci ile yarın buluşmak ve yazdığı şiirleri almak üzere vedalaştık.
Ertesi gün, bana aşağıdaki şiirlerin fotokopisini verdi. Sekiz ay önce 3150 maaşından bir dolandırıcı kendi adına kredi çektiğini ve ayda sadece maaşından 1500 lira kaldığını, savcılığa dilekçe verdiği halde sekiz aydır işleme konulmadığından bahseden Bedri Bademci, “daha önce de Mamak PTT sinden bir memurun kendi adına kredi çektiğini, savcıya dilekçe verince o memurun ceza aldığını da söyleyince şaşırdım kaldım. Dolandırıcılar buna göz dikmiş, diye düşündüm. Bana aşağıda bazı şiirlerini verdi. Konu uzadığı için şiirlerini buraya alamıyorum. Bedri Bademci, AKP’yi düzenini eleştiren 20 kadar slogan yazılı levhayı her gün birini iple önüne arkasına bağlayıp sokak ve caddelerde dolaştırıyormuş. Polis karakola götürüyormuş, üç beş saat karakolda bekletip salıveriyormuş. B. Bademci, “bu kırmızı pankartları bilgisayarcıya 20 liraya yazdırıyorum” dedi. B. Bademci ayrıca bütün organlarını ve öldükten sonra cesedinin bağışlandığını belirten belgeyi de sürekli madalya gibi yanında taşıyor.Cevat Kulaksız
Fotoğraflar Bedri Bademcinin önünde ve arkasında asılı AKP’yi eleştiren çeşit çeşit garip levhalar ve garip görünüşü ile bunları sokaklarda dolaştırıyormuş.
Yorum Gönder