Saray yönetiminin ve iktidar partisinin dini siyasete alet etme politikasının uygulayıcısı konumunda, anayasal ve yasal yetkilerini hiçe sayarak, üzerine vazife olmayan alanlarda dolaşıyor ve koşuyor.
01/Eylül/2021 tarihinde, yeni Yargıtay binasının ve yeni adalet yılının açılış töreninde yaptığı dualar ve protokoldeki en ön sıralara sıçrayışı nedeniyle, kamuoyundan yoğun eleştiri alması üzerine, susacak yerde susmamış ve “İnanç, insan ile Allah arasında olsun, evine ve ticaretine, siyasetine, adaletine, yansımasın diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar” diyerek, laiklik karşıtı söylemlerini ve propagandasını, inatla sürdürmeye devam etmiştir.
Şimdi de, ”Diyanet İşleri Başkanlığı, 4-6 yaş grubu Kur'an kurslarının okul öncesi zorunlu eğitimin bir parçası sayılmasına yönelik Milli Eğitim Bakanlığı ve ilgili akademisyenlerle toplantı gerçekleştirecek. ”şeklinde haberler dolaşıyor medyada.
Diyanet İşleri Başkanı ve ona talimat verenler nereye koşuyor sizce?
Partili Cumhurbaşkanının eski Türkiye diye küçümsediği ve muhalefeti, eski Türkiye'yi hortlatmak istemekle suçladığı, AKP öncesi yirmi yıl öncesinin o eski Türkiye'sine kavuşabilmek için neler vermezdik. Kurban olayım ben o eski Türkiye'ye.
Hayırlısıyla ve şayet olursa, 2023 seçimlerinde demokratik yollardan sandıktan uğurlayacağımız AKP iktidarının; yirmi yıl içinde, her alanda, siyasette, ekonomide, yargıda, yasamada, dış politikada ülkemizde, demokrasinin kural ve kurumlarında, bürokraside yaptığı büyük tahribatı gidererek, eski Türkiye düzeyine gelmemiz için, sanırım bir on sene geçmesi gerekecek, keşke hemen yarın o eski Türkiye'ye kavuşabilsek.
O beğenmediğiniz eski Türkiye'de yürürlükte olan, eski 765 sayılı Türk Ceza Kanununun; Özal döneminde, 1991 senesinde ceza yasamızdan ve suç olmaktan çıkarılan bir 163. maddemiz vardı. Bu maddeye göre, devletin sosyal ve ekonomik veya siyasi veya hukuki düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasi amaçla veya siyasi menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla, dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek (. . . ) propaganda yapmak veya telkinde bulunmak ve bu amaçlarla örgüt kurmak ağır cezalarla yaptırıma bağlanan ve ağır ceza mahkemelerinde yargılanmayı gerektiren bir suçtu.
Ne güzel bir maddeydi bu. Ülkemizin laik düzeninin sigortasıydı, din simsarı siyasal iktidarların ve siyasetçilerin korkulu rüyasıydı.
Bir de meşhur 141. maddemiz vardı. Komünizm propagandasını ve bu amaçla örgütlenmeyi suç sayıyordu.
İş başındaki AKP iktidarıyla kafa yapıları aynı olan Özal yönetimi, laik kesime karşı 141. maddeyi kullanarak; yani, bir sizden bir bizden diyerek, adeta 141. nci maddenin yürüklükten kaldırılmasının diyeti olarak, ülkemizin laik düzeninin ve dolayısıyla demokrasinin baş belası olan laiklik karşıtı örgütlenmeyi ve propagandayı suç sayan 163. maddeyi de, 141. Madde ile birlikte yürürlükten kaldırdı.
163. maddenin kaldırılarak, yeni Ceza Yasamıza da benzeri bir madde getirilmediği için ülkemizin laik ve demokratik düzeni sigortasız ve korumasız kaldı.
FETÖ ve benzeri cemaatler, tarikatlar, vakıflar ve hatta Diyanet İşleri Başkanı meydanı boş buldular, ülkemizin laik düzeni üzerinde tepinmeye başladılar. FETÖ denen adam darbe yapmaya kalkıştı.
Ah eski Türkiye, neredesin sen?
Partili Cumhurbaşkanı ve iş başındaki AKP iktidarı ve zihniyeti, insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokratik ve laik güçlü bir yeni Türkiye yaratamadığı gibi, eski Türkiye'yi de arar olduk.
Çok yazık ülkemize ve insanlarımıza.
Güner Yiğitbaşı
16/09/2021
Hukukçu
Yorum Gönder