Kalıba uysun, uymasın adı geçen herkesi aşağılamak değil midir bu? Bu iki genel başkanın halkın seçme hakkına kendilerini baraj yapmaları halkı aşağılamak değil midir? Bu yaptıkları, yirmi vekilin önerisi koşulunu anlamsızlaştırarak, tüm vekilleri aşağılamak değil midir?
Ayrıca, Anayasa bunlara böyle bir işgüzarlık görevi yüklemiyor ki. Aslında yasaklıyor. Yirmi vekilin önerdiği herkes cumhurbaşkanı adayı olacaksa, kendilerinin aday önerebilecek yirmi vekilden yalnızca biri olacaklarını bilmiyorlar mı? Bundan ötesi millete, adaylık düşünenlere zorbalık değil midir?
Anayasa’nın 101. maddesinin 3. fıkrası şöyle: “Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir.” Bu hükme göre, ancak meclis dışındaki siyasi partilere aday gösterebilme hakkı tanınmaktadır. Öyleyse, içerdeki partilerin sergiledikleri orta oyunu Anayasa’ya aykırı değil de, nedir?
Öneri: Barajı halk koysun. Kim en az bir milyon ve ötekilerinden daha fazla seçmen imzası toplarsa, muhakkak aday olsun! Oyumuzu ona verelim.
Vekiller, cumhurbaşkanı adayınızı özgürce öneriniz, meclisi boşaltınız ve ülkenizi tüm ikiyüzlülüklerden kurtarınız!
Aday olmak isteyen yurttaşlar, bu yarışa kendiniz giriniz. Halkınızı ve kendinizi aşağılatmayınız!
● Bu hacılar yatmaz. Ağırlık merkezleri midelerinden aşağıdadır. Aydınlar hiç kalkamazlar. Ağırlık merkezleri kafalarındadır. Ağırlık merkezleri yüreklerinde olanlar birlikte düşerler, düşülecek yerde. Onurlu yaşarlar.
● Türk Ruleti İstanbul’da deprem bekleyiş modumuzdur. Türk Ruleti piyangoda çıkacağına ve depremde vs.de vurmayacağına olan sarsılmaz inancımıza dayanır. Yani derin bir felsefedir. Doğuştan gelir, sonradan öğrenilmez. Yabancılar bunu anlayamaz. Vatan bununla batırılıp, kurtarılır.
● Hukukta bildiklerim: Hukukun amacı özgürlüktür. Adalet, kimseye zarar vermemektir. Hukukun özü direnme hakkıdır. Tüm hukuk şudur: İyiniyeti varsaymak, güveni korumak... Bunların istisnası hukukta yoktur.
● Ayrım gözetmemek için adaletin gözü bağlıdır ya, bazen de haklıyı haksızdan ayıramayacak denli kördür, laf aramızda.
● Millet, uzun uzun dinlediği için ülkede sınırsız ifade özgürlüğü var sanıyor.
● Bir şeyden ötürü sevmek kibirdir, başka bir aşağılamaktır. Asla sevememektir.
● Yalın bir şeyi çarpıtmak dikkat çekiyor. Dikkat çekmek için çarpıtıyorlar. Çarpıtarak yalın bir şeyi görünmez kılıyorlar. Yalın bir şeyi yalın bir biçimde söylemenin, göstermenin değerini pek azımız biliyor.
● Sanırım yeterince bölündük. Artık birleşebiliriz.
● Pek az iseler, bırakın konuşsunlar; pek çok iseler bırakın konuşsunlar...
● Gönüllü saydamlık zamanındayız. Biz kendimizi koşarak ele veriyoruz. Öte yandan yanı başımızdakilere ulaşılamaz bir durumdayız. Nicelik niteliği iyice bastırır oldu. Ve sanırım bu çengelde kaybolduk. Çünkü içimizdeki yön levhalarını birbirine karıştırdık.
● Çağımızın bir adı da beton ve taş ocakları çağı olmalı! Binbir kötülük çağı da demeliyiz. Binbir umut çağı da diyebilmeliyiz. Bir şeyi ama kesin olarak söyleyebiliriz: Korktuğumuz kadar aptal değiliz ve yeryüzünü sandığımızdan fazla seviyoruz.
● Bağnazlığın, yoksulluğun, korkunun, irticanın, yersiz yanlış umutların, en karasından bir cehaletin doldurduğu bu bataklıkta bunları temsil eden, kullanan, buradan üreyen siyasetçilerle zaman ve güç harcamak ürkünç bir aymazlık değil de nedir! Yapılacak şey, her zaman dediğim gibi maraton koşmaya başlamaktır.
● Deniz kenarı herşeye sırtımızı dönebildiğimiz yerdir. Deniz kenarı herşeye yüzümüzü dönebildiğimiz yerdir. Bu herşey herkes için aynı şey değildir. Deniz kenarları bu yüzden çok gizemlidir.
Hayrettin Ökçesiz/Bilim Teknoloji/Cumhuriyet
Yorum Gönder