Anayasanın açık hükmüne göre kararları kesin ve yargı dahil her kurum ve kişiyi bağlayan, uyulması zorunlu olan Anayasa Mahkemesinin Can ATALAY hakkında verdiği hak ihlali kararını tartışmaya açan ve anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla yok sayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi, adeta on şiddetinde bir yargı depremi yapmış ve Anayasa Mahkemesinin bu kararı alan ve sayıları yanılmıyorsak on olan çoğunluğu teşkil eden üyeleri hakkında görev suçu işledikleri iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştur.
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin anayasaya aykırı olan bu direnişi, bir anayasa ihlali ve hukukun üstünlüğüne yönelik bir yargısal isyandır.
Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerinin sınırını çizmeye ve Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerinin sınırlarını aştığı konusunda denetim yaparak hüküm vermek, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin görevi ve haddi değildir. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin yapması gereken, beğense de beğenmese de, Anayasa Mahkemesinin kararına uymaktır.
Aslında, anayasanın emredici hükmüne göre Anayasa Mahkemesinin Can ATALAY kararına uymayarak direnen ve bu kararı tartışmaya açarak yok sayan Yargıtay 3. Ceza Dairesinin üyeleri, anayasal bir suç işlemişlerdir ve bir suç duyurusu söz konusu olacaksa, biz bu suç duyurusunun; kararına uyulmamakta direnilen Anayasa Mahkemesi tarafından, suç işleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hakkında yapılmasını beklerken, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri tarafından, mağdur konumundaki Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunularak, baskın çıkılmaya çalışılmıştır.
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin; yargı krizini de aşan ve bir devlet krizine yol açacak olan bu anayasal darbe girişimi, bu dairenin boyunu aşan bir girişim olup; bu darbenin ip uçları, Adalet Bakanı tarafından; milletvekili seçilen Can ATALAY'ın, anayasanın 83. maddesinden yararlanamayacağına ilişkin beyanıyla açık bir şekilde kamuoyuna verilmiştir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin boyunu aşan Anayasa Mahkemesinin kararına yönelik direnişi ve bununla da yetinmeyerek örneği görülmeyen suç duyurusu, siyasal iktidar ile yargının ortaklaşa almış olduğu bir karara yönelik üzerinde önceden çalışılmış ve planlanmış bir senaryonun uygulanmasına geçilmesidir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin bu kararı; anayasal düzenimize siyasal iktidar ve yargı eliyle ortaklaşa yapılan darbelerin bardağı taşıran son damlasıdır.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri; görev suçlarından dolayı Yüce Divan sıfatıyla kendilerinin üye oldukları ve görev yaptıkları on beş üyeli Anayasa Mahkemesinde yargılanmaları gereken, Can ATATLAY kararına imza atan on üyesinin Anayasa Mahkemesinde yargılanmalarının fiilen ve hukuken imkansız olduğunu bilmiyorlar mı? Suçlu olan on üyenin sanık sandal yasında oturduğu bir yargılamayı on beş üyeli Anayasa Mahkemesinin genel kurulu beş üyesiyle nasıl gerçekleştirecektir?
Yapmayın, lütfen kendinize geliniz, bu kadar da pervasızlık, anayasa tanımazlık ve hukuksuzluk olamaz.
Bugün Anayasa Mahkemesi tarafından verilen sansür yasasına onay kararı da bizim hoşumuza gitmedi eleştiriyoruz ama kesin ve uyulması gereken bir karar olduğu için de karara saygı duyuyor ve kabul ediyoruz. Yargıtay 3. Ceza Dairesi gibi bu kararı yok mu sayacağız. Herkes kendi kafasına göre Anayasa Mahkemesi kararlarını kabul etmezse Devlet diye bir teşkilat kalmaz güçlü olan istediğini yapar. Bu nedenle devletin temeli adalettir. Bu adaleti de en başta yargı organları; verdikleri kararlarla ve Anayasa Mahkemesinin kesin ve uyulması zorunlu olan kararlarına uyarak sağlamak zorundadırlar.
Ülkenin yargısına paralel olarak ekonomisini de yok ettiğinizin farkında mısınız?
Güner Yiğitbaşı
08/11/2023
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder