Bu metin henüz kesinleşen bir anayasa değişiklik tasarısı değildir. Yapılması düşünülen değişikliklerin bir çatısı ve çerçevesi oluşturulmuştur.
Televizyondan izledik ama detaylarını tam inceleme imkanımız olmadı, buna rağmen, detaylarda olup olmadıklarını bilemediğimiz bazı önerilerimizi bu yazımızda dile getirmek istiyoruz.
Önerilerimizi şöyle sıralayabiliriz;
Seçimlere katıldığı ve milletvekili seçildiği partisinden istifa eden bir milletvekili, başka hiçbir irade beyanına ve işleme tabi olmaksızın, otomatikman milletvekilliğinden de istifa etmiş sayılmalı, milletvekilliği anında düşmelidir ve buna ilişkin açık bir hükme anayasada yer verilmelidir.
Bizi yönetenleri yoldan çıkaran, korkusuz yapan ve kendilerine cesaret veren en önemli neden, görevleriyle ilgili bir suç ve yolsuzluk yaptıklarında yargı önünde kendilerinden hesap sorulmasının önündeki aşılması imkansız engellerdir.
Bu nedenle, başbakan ve bakanlardan birinin görevleriyle ilgili bir suç işledikleri şüphesini ortaya koyan yeterli kanıt olması koşuluyla, haklarında meclis soruşturması önergesi verilebilmesi ve bunun sonucunda soruşturma komisyonu kurularak soruşturulabilmeleri için, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğu olan 301 milletvekilinin oluru yeterli sayılmalıdır.
Asil, yani milletin bir ferdi hakkında, diğer insanlar nasıl savcılıklara bir dilekçe ile suç duyurusunda bulunabiliyor ve o kişiler hakkında hazırlık soruşturması açılabiliyorsa, milletin temsilcileri olan başbakan ve bakanlar hakkında da, soruşturma açılabilmesi ve bu nedenle bir komisyon kurulabilmesi için, bugünkü milletvekili sayısına göre salt çoğunluk olan 301 milletvekilinin oyları yeterli sayılmalıdır.
Soruşturma sonunda düzenlenecek raporun kabul edilerek ilgili başbakan veya bakanın yüce divana sevki için yapılacak olan oylamada ise, nitelikli çoğunluk olan Meclis üye tam sayısının üçte ikisi olan 400 milletvekilinin oyu yeterli sayılmalıdır.
Demokrasilerde sıfatı ve makamı ne olursa olsun herkes yargı önünde hesap verebileceğini, suçsuzsa aklanacağını bilerek görev yapmayı göze alabilecek cesaret ve dürüstlüğe sahip olmalıdır.
Kimse, bunun istikrarı bozacağı, soruşturma yetkisinin kötüye kullanılacağı şeklinde yorumlamamalıdır.
Bize göre, dürüst bir başbakan ve bakan; her an bir soruşturmaya uğrayabileceğinin, Demokles’in kılıcı gibi başında sallandığından korkmadan görevini anayasa ve yasalara uygun bir şekilde yapmalıdır. Aksini düşünenler politika yapmamalı, yerlerini dürüst ve namuslu, hesap vermekten korkmayan politikacılara bırakmalıdır.
Temsili bir demokrasi olan parlamenter sistemde, seçimlerde temsilde adalet esas alınmalı, istikrarın sağlanması safsatasından vazgeçilmelidir.
Vatandaşlarımız, bir kamu görevine girerken nasıl yazılı ve sözlü sınavdan, mülakattan geçiyorsa, ülkeyi yönetmeye talip olan iktidar partisinin genel başkanı ile en başta ana muhalefet partisi olmak üzere, mecliste grubu olan muhalefet partilerinin genel başkanları; detayları seçim yasalarında belirtilecek şekilde, iktidara geldiklerinde uygulayacakları proje ve politikalarla ülkenin sorunlarını nasıl çözecekleri konusunda, televizyonlarda aynı masa etrafında karşılıklı olarak halkın karşısına çıkarak karşılıklı tartışma yapmakla mecbur kılınmalı, kimsenin minderden kaçmasına izin verilmemeli ve bu mecburiyet, anayasanın seçimlerle ilgili bölümünde açık bir hükme bağlanmalıdır.
Demokrasilerde şeffaflık esas olduğundan, yasalarda mevcut tüm örtüler kaldırılmalı, başbakana ve cumhurbaşkanına örtülü ödenek adı altında tanınan, nerelere harcandıkları meçhul ödeme yapma yetkisi ortadan kaldırılmalı, ülkenin ali menfaatleri ve güvenliği için acil olan hizmetlerde acilen kullanılma gereği duyulacak olan makul bir miktardaki ödenek, bütçeyi yapan ve onaylayan bütçenin sahibi Türkiye Büyük Millet Meclisinin uhtesine verilerek, gerektiğinde başbakanın müracaatı üzerine meclisin gizli toplantısında, sadece başbakan ile sınırlı olmak üzere, bu ödemeye meclis tarafından onay verilmesini sağlayacak bir düzenlemeye anayasada yer verilmelidir.
Kimseyi suçlamak anlamına gelmemek zere, unutulmamalıdır ki; bugünkü keyfi ve gizli örtülü ödenek uygulaması ile devam edildiğinde, bir cumhurbaşkanı ve başbakan, bu gizli ödeneği, kendi partisinin seçim propaganda faaliyeti için dahi kullanabilir, kendi partisinin propagandasını yapmak koşullu olarak birilerine medya satın alabilir, bu da seçimlerdeki adaleti ve eşitliği tamamen ortadan kaldırabilir. Bu delik kesinlikle tıkanmalı ve gizlilik meclisin bilgisi ve onayı dahilinde sınırlandırılmalıdır.
Devletin vergilendirme yetkisinin; dini ve sair kaygılarla, vatandaşların sosyal yaşamlarına ve içeceklerine doğrudan müdahale anlamına gelecek şekilde kötüye kullanılmasını, vatandaşların vazgeçilemez modern dünyanın kabul ettiği makul alışkanlıklarını önleme amaçlı olarak kullanılmasını yasaklayan hükme yer verilmelidir.
Aklımıza hemen geliveren öneriler şimdilik bunar, yenileri de aklımıza geldikçe yazmaya devam edeceğiz tabi.
Güner Yiğitbaşı
28/11/2022
Hukukçu
Yorum Gönder