Cumhuriyetin Savcıları

Günümüzde, görevlerini layıkıyla yapan Cumhuriyet Savcılarına olan ihtiyaç kamuoyunun dikkatinden kaçmamaktadır. Bugünlerde, Cumhuriyet Savcılarının

Cumhuriyetin Savcıları
Günümüzde, görevlerini layıkıyla yapan Cumhuriyet Savcılarına olan ihtiyaç kamuoyunun dikkatinden kaçmamaktadır. 

Bugünlerde,  Cumhuriyet Savcılarının kulakları sıkça çınlatılmaktadır. 

Bu nedenle, 01/05/2020 tarihinde yazmış olduğumuz ve halen güncelliğini koruyan CUMHURİYET SAVCILARI başlıklı makalemizi,  aşağıda noktasına virgülüne aynen, siz okurlarımla paylaşıyorum. Güner YİĞİTBAŞI 02/09/2022


CUMHURİYET SAVCILARI

Bu makaleyi, şu anda 25 senelik avukat ve öncesinde de,  25 sene Askeri savcı ve Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapmış,  50 yıllık faal ve tatbikatın içinde yoğrulmuş bir hukukçu kimlik ve deneyimimizle yazıyoruz. 

Cumhuriyet Savcısı,  adı üzerinde,  Cumhuriyetimizi,  Cumhuriyetimizin Anayasamızdaki ilkelerini benimseyen,  savunan ve koruyan savcı demektir. 

Peki,  Cumhuriyetimizin ilkeleri nelerdir?

Darbe Anayasası diyerek horlanan ve suçlanan,  ancak,  onu dahi uygulayacak kadar Cumhuriyet ve demokrasiden nasibini almamış olan AKP iktidarı tarafından tam olarak uygulanmayan ve çoğu demokratik maddeleri askıya alınan 1982 Kenan EVREN Anayasasının 2.  maddesinde,  Türkiye Cumhuriyetinin ilkeleri;  insan haklarına saygılı,  Atatürk milliyetçiliğine bağlı,  demokratik,  laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak belirtilmiştir. 

Gerçek Cumhuriyet Savcıları;  Cumhuriyetimizin,  insan haklarına saygı göstermeyi,  Atatürk milliyetçiliğine bağlılığı,  demokrasinin ilkelerini,  laikliği ve hukukun üstünlüğünü benimsemek ve bu ilke ve değerleri ülke genelinde hakim kılmak için uğraş vermek zorundadırlar. 

Cumhuriyetin savcısı olduklarını unutarak,  kendi ikballeri,  koltukları ve gelecekleri için,  iş başındaki siyasal iktidar tarafından Anayasaya aykırı olarak yaratılan zor koşullara karşı,  meslek onurlarını ve  direnme güçlerini kullanmayıp kolay yolu seçerek iktidara teslim olan,  hal ve hareketleriyle,  verdikleri kararlarıyla,  iktidara hizmet eden ve  iktidarın savcısı görüntüsünü vererek,  Cumhuriyetin ilkelerini savunan savcılar oldukları  konusunda halkımızda kuşku uyandıran savcılar;  Cumhuriyet Savcısı unvanlarını taşısalar dahi,  milletimizin vicdanlarında,  gerçek anlamda bir Cumhuriyet  Savcısının  saygınlığını asla kazanamazlar. 

Gerçek Cumhuriyet Savcılarının önemi;   Cumhuriyetin ilkelerini amaç olarak benimsemeyen,  Cumhuriyetin ilkelerini kendilerine vasıta yaparak,  gizli amaçlarını tesis etmek üzere sandıktan çıkmayı başaran,  Cumhuriyet ve demokrasi düşmanı kişilerin iktidar olabildikleri zor dönem ve koşullarda ortaya çıkar.  Halkımız,  bu zor dönem ve koşullarda Cumhuriyet Savcılılarının varlığını fark ederler ve ararlar. 

Cumhuriyet Savcıları;  sadece ve sadece,  işsiz ve güçsüz oldukları için çalmak zorunda bırakılan hırsızların,  adam yaralayan,  öldüren,  gasp yapan ve sair,  arkası olmayan gariban adi suçluların peşine takılan, en önemlisi de, siyasi iktidarların,  muhalefete sopa olarak kullandıkları savcılar konumunda olmamalıdırlar. 

Cumhuriyet Savcıları; yani,  Laik ve Demokratik Cumhuriyetin Savcıları,  Cumhuriyetin ilkelerinin çiğnendiği dönemlerde,  bu ilkeleri çiğneyen siyasal iktidarların ve yandaşlarının karşısında da dik durabilmeli,  tüm siyasal baskılara karşı koyup direnerek,  saygınlıklarını koruyabilmeli ve maruz kalabilecekleri her türlü olumsuzluklara rağmen,  laik ve demokratik cumhuriyetin ilkelerini korumaya yönelik görevlerini,  korkusuzca yerine getirebilmelidir. 

Diyanet işleri Başkanının, Ramazan Cuma Hutbesinde eşcinsellere ve nikahsız beraberlik yaşayanlara yönelik olarak; onları,  bulaşıcı hastalık gibi her kötülüğün sebebi olarak gösteren, insanları onlarla mücadeleye davet eden, onları hedef gösteren beyanları sebebiyle, din ve vicdan özgürlüklerini, özel yaşamı, cinsel tercihleri yok sayan, insanları sözüm ona ahlaklı olmaya zorlayan, değersizleştiren,  itibarsızlaştıran, demokratik ve laik cumhuriyet karşıtı dayatma ve zor içeren beyanları üzerine, AKP Genel Başkanının;  görev ve yetki hudutlarını aşan Diyanet İşleri Başkanına sahip çıkarak, bu beyanları sebebiyle Diyanet İşleri Başkanı hakkında suç duyurusunda bulunan Ankara Barosunu,  Diyanet İşleri Başkanına yapılan bu saldırı,  devlete yapılmış saldırıdır diye beyanda bulunması üzerine, Ankara Cumhuriyet Savcılığının; asıl suçluyu bırakarak, aslında laik ve demokratik cumhuriyeti savunan Ankara Barosu hakkında,  hem de resen,  soruşturma açması,  çok düşündürücü ve laik ve demokratik cumhuriyetimiz adına çok üzücü ve korkutucudur. 

ATATÜRK;  savcılarımızın unvanlarının başına, ”Cumhuriyet” ekleyerek, onları sebepsiz Cumhuriyet Savcıları olarak onurlandırmamıştır. 

ATATÜRK'ün; hiçbir kamu görevlisine layık görülmeyen cumhuriyet payesini savcılarımıza vererek onları onurlandırması,  savcılarımızın demokratik ve laik cumhuriyeti koruyup kollama konusundaki görev ve sorumluluklarını daha da artırmış ve onlara bu görev ve sorumluluk,  yasaların yanında ATATÜRK tarafından adeta vasiyet edilmiştir. 

Diyanet İşleri Başkanının; özel yasasında belirtilen görev ve yetki sınırlarını aşarak söylediği, eşcinselleri ve zina yapanları hedef gösteren dayatıcı sözlerine,  Ankara Barosunun ve diğer demokratik ve laik çevrelerin gösterdikleri tepkiler; evet, çok doğru,  AKP Genel Başkanının söylediği gibi,  devlete yapılan bir saldırıdır. 

Ancak, Ankara Barosunun saldırısına uğrayan devlet;  meşru, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti değildir. 

Ankara Barosunun sorumluluğu gereği haklı olarak saldırdığı devlet; Diyanet İşleri Başkanının, meşru demokratik ve Laik Türkiye Cumhuriyeti Devletine yaptığı saldırıyı püskürtmek amacıyla yapılan,  defakto oluşturulmaya çalışılan ve adım adım sona yaklaşılan, paralel anti laik şeriat devletine karşı yapılan bir saldırıdır. 

Bu nedenle, en başta Cumhuriyet Savcılarımız olmak üzere, ATATÜRK tarafından kurulan, meşru laik ve demokratik cumhuriyetin tüm sevdalılarının,  Ankara Barosuna destek vermeleri,  ATATÜRK severliğin ve cumhuriyetimizin demokratik ve laik niteliğine sahip çıkmanın zorunlu bir gereğidir.

Güner Yiğitbaşı

01/05/2020

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget