“Merhabalar, ben Cumhuriyet savcısı iken başsavcının hukuka aykırı taleplerini yerine getirmediğim için isteğim dışından hakimliğe geçirilerek Doğu illerinden birine “tayin edilmiş” bir yargı mensubuyum. “Nerede bu savcılar” sorusunun cevabını kendimce vermek istiyorum.
Öncelikli olarak bir kısım vatandaşımız “nerede bu hakimler” de diyor, üzgünüm ancak hakimlerin yapabileceği hiçbir şey yok. Soruşturma açma yetkisi yalnızca savcılara verilmiş bir yetki. Şimdi gelelim savcılara.
1-Öncelikle bir suç ile ilgili olarak soruşturma yapma yetkisi suçun işlendiği yer savcılığındadır. Yani İstanbul Ya da Ankara’da işlenen bu suçları yalnızca İstanbul ya da Ankara savcıları soruşturabilir. Yozgat’ta görev yapan bir savcı ne kadar isterse istesin, bu hususta yetkisi yoktur.
2-Savcılar büro sistemi ile çalışır. Bilişim suçlarını soruşturma bürosunda görevli savcı terör suçunu, aile bürosunda görevli savcı sahtecilik suçunu soruşturamaz. Dolayısıyla İstanbul ve Ankara’daki tüm savcılar da bu suçlar hakkında soruşturma açmaya açsa da yürütmeye iş bölümleri gereği yetkili değil.
3-Biz, savcılık sistemini eskisi gibi anımsıyoruz ancak maalesef durum değişti. 5235 sayılı yasa ile birlikte savcılar başsavcının memuru gibi bir konuma getirildi. Bir savcı başsavcıdan habersiz soruşturma açamaz, açsa da zaten o soruşturmayı yürütemez. Başsavcı o dosyayı alıp başka bir savcıya vermeye yetkilidir. Başsavcının yetkisi bununla da sınırlı değil. Diyelim ki bir savcı bir şekilde soruşturmayı tamamladı ve karar verecek. Savcının verdiği karar başsavcı onayından geçmeden geçerli olmuyor. Sözün özü, artık iş savcılarda değil, başsavcıda bitiyor. Başsavcı istemediği sürece savcılar bir şey yapamaz maalesef.
4-) Hadi diyelim ki bir savcı bir şekilde soruşturma açtı, başsavcı da bir şey demedi. Savcı soruşturmayı yapacak. Nasıl yapacak? CMK diyor ki bir suçun işlendiğini öğrenen savcı, emrindeki kolluk görevlileri ile derhal suçu araştırır. Peki kimdir bu kolluk görevlileri? Temel olarak polis ve jandarma. Polis de jandarma da içişleri bakanlığına bağlı. Yasaya bakarsak savcının emrindeler, hatta yasaya göre bakanın emri ile savcının emri arasında bile savcını emri önceliklidir. Peki fiiliyatta öyle midir? elbette hayır. Bir savcı kolluğa bu hususta bir talimat yazdığı an kolluk birimleri o talimatı yukarılara iletir ve hiçbir şekilde bu emri yerine getirmezler.
5-) Uzun lafın kısası şu anda bir savcı istese de soruşturma açamaz. Açsa da yürütemez. Türkiye’de bu inisiyatifi alabilecek yalnızca İstanbul ve Ankara başsavcıları var, onlar bile bu işe giriştikleri an görevden alınırlar. Bu işe girişen savcı kim olursa olsun, görevden alınır. Çünkü savcılar HSYK’ya bağlı. HSYK’nın başkanı adalet bakanı. Bir üyesi adalet bakan yardımcısı. Diğer üyeleri ise meclis ve cumhurbaşkanı seçiyor. Yani siyasiler tarafından seçilen bu kişiler hakimler ve savcılar kuruluna başkanlık ediyor. Üstelik bir kısmı hâkim savcı bile değil.
6- görevden alınan savcı arkasında kimsenin durmayacağını da biliyor. Bizler hep kahraman arıyoruz ama çabuk da unutuyoruz. Mesela yazın google'a; cumhurbaşkanına hakaret suçunda beraat kararı verdiği için önce Erzurum’a oradan da Kars’a sürülen Balıkesir hâkimi kimmiş, kim arkasında durmuş? Devrimci savcı diye anıldığı için bam başkanlığından Erzurum savcılığına atanan savcının arkasında kim durmuş? Bakanlarla ters düştü diye başsavcı iken yargıtay savcılığına çekilen başsavcıların arkasında kim durmuş? Onlarca, yüzlerce örnek var. Pek çok hâkim görevden alındı ya da sürüldü. Arkalarında kimse durmadı. Hal böyle iken kim, neden Donkişot lük yapsın? Zaten seçimler oldukça yakın. Seçimden sonra soruşturmayı açıp, yürütebilecek ve sonuçlandırabilecekken kim, neden sonuç alamayacağını bile bile bu soruşturmayı şimdi açsın?
7-) Hep söylenen şu; AKP’nin hakimleri, AKP’nin savcıları. Işin aslı şu ki; görevde olan hakimler ve savcıların yarısına yakını yaşam tarzı itibariyle iktidara oldukça zıtlar. Namaz kılmayan, mini etek giyen, alkol tüketen vb hâkim savcılar hala meslekte ve sayıları oldukça fazla. Inanmayanlar Hakim evlerine ya da adliyelere gidip bakabilirler. Bunlar sadece eski hakimler savcılar değil göreve yeni başlayanlar da böyle. Yine geriye kalan hakimler ve savcılar da yaşam tarzları itibariyle muhafazakâr bile olsalar mevcut hükümeti sevmiyorlar. Sevmiyorlar çünkü işlerini iyi yapabilmek istiyorlar. Siz sanıyor musunuz ki tüm suçlular sokakta gezinirken hakimler savcılar mutlu? Hayır, bu cezasızlıktan en çok onlar şikayetçi.
8-) Yukarıda da söylediğim gibi, savcılıklarda bürolar var. Yani meslekte 8 bin savcı varsa 8 bininin de sizin adamınız olmasına gerek yoktur. Başsavcılar, müracaat savcıları, kaçakçılık ve örgütlü suçlar bürosu savcıları, kamu görevlilerinin suçlarını soruşturma bürosu savcıları gibi kilit bürolarda sizin istediğiniz gibi kararlar çıksın yeter. Yoksa tehdit hakaret suçlarına bakan savcı kimin umurunda? Dolayısıyla kilit büroları dolduracak kadar savcınız olsun yeter. Bu kişiler kimler derseniz çoğu bir süre partide siyaset yaptıktan sonra avukatlık mesleğinden savcı yapılanlar. Gidin bakın, kilit görevlerde hep benzer geçmişe sahip kişileri görürsünüz.
9-) Mustafa Kemal Atatürk, bir Osmanlı subayı olarak ilk anda reaksiyon gösterseydi belki de bugün cumhuriyetimiz yoktu. Ulu önder, bekledi, sabretti. Önce padişahın emri ile Anadolu’ya gitti. Sonra hem vatanı kurtardı hem de cumhuriyeti ilan etti. Sözün özü; her şeyin bir doğru zamanı vardır. Gerçek kahramanlar bu zamanı bilir ve bekler. Kahraman olacağım diye ilk andan atlayanlar ise ancak ahmaklardır.
10-) toparlarsak; savcıların da hakimlerin de büyük bir kısmı bu gidişattan rahatsız ancak yapabilecekleri bir şey yok. Kilit görevde belirli kişiler var ve onlar da zaten bir şey yapmayacak kişiler. Vatansever hakimler ve savcılar ise maalesef doğru günü beklemek zorunda.
Yani yakın zamanda yapılan değişikliklerle birlikte savcılar adım atamaz, soruşturma yapamaz hale getirildi. Işın özü budur. Badem bıyıklı olmasa da savcıların bir yetkisi yok.
Telefona gelen mesajı yazıya aktaran Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com
Yorum Gönder