Muhalefet; sokak kelimesinden, adeta tırstı, şeytan görmüş gibi korktu.
ERDOĞAN'ın; anayasal demokratik ve temel bir hak olan ve anayasanın 34. maddesinin güvencesi altında bulunan, demokratik muhalefetin silahsız ve saldırısız, barışçıl toplantı ve yürüyüş haklarını yok sayan ve bu hakkı kullananları, bir akıl tutulmasıyla, hukuku hiçe sayarak, 15. Temmuz silahlı darbe girişimcileriyle, teröristlerle eş tutan beyanı, başarılı oldu sanki.
Muhalefet; ERDOĞAN'ın hukuk ve anayasa dışı haksız tehditleri karşısında susarak bu tehditlere boyun eğdikçe, muhalefeti susturmaya yönelik daha ağır hukuk dışı tedbirler gündeme getirilecektir.
Ana muhalefet partisi ve diğer bazı muhalefet partilerinin liderleri, cesaretle ortaya çıkarak;
“Sayın ERDOĞAN, sen diyorsun? Fetöcüler tarafından ele geçirilen Türk Silahlı Kuvvetlerinin ağır silahları ve savaş uçaklarıyla, cebir ve şiddet kullanarak, meclisi bombalayarak, demokratik ve laik anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik 15. Temmuz silahlı darbe girişimini; demokratik ve laik, insan hak ve özgürlüklerine, hukukun üstünlüğüne dayalı anayasal düzeni korumak amaçlı bizim barışçıl, silahsız ve saldırısız yürüme ve toplantı yapma hakkımızla nasıl eş tutarsın, kendine gel, senin bu konuyu saptırarak, muhalefet olarak bizleri susturmaya ve sindirmeye yönelik antidemokratik beyanlarına karnımız tok, bildiğini yap da görelim. Biz demokratik ve meşru muhalefet partileri ve halkımızın sesi olarak, sana inat, anayasanın 34. maddesindeki temel hakkımızı kullanarak, silahsız ve saldırısız, barışçıl ve demokratik bir şekilde, sokağa da, meydanlara da çıkacağız ve burada yapacağımız konuşmalarla, mitinglerle sizin demokrasi karşıtı yönetiminizi eleştirerek, halkımızı 2023 seçimlerine hazırlayıp bilinçlendireceğiz” diyemediler maalesef.
Adeta tırstılar ve “sokağa çıkan kim? biz sandığı bekleyeceğiz” demek zorunda kalarak, kolay yolu seçtiler, ERDOĞAN'ın, haksız ve hukuksuz bir şekilde, muhalefeti sindirme ve susturma taktiğine boyun eğerek, 15. Temmuz; silahlı güce, cebir ve şiddete dayalı FETÖ darbe girişimi ile anayasal haklarını kullanarak barışçıl, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşünü yapacak olan muhalefetin demokratik hak ve özgürlüklerini aynı kefeye koyarak, adeta, ERDOĞAN'ın hukuk dışı suçlamalarını doğru kabul ettiler ve ERDOĞAN'ın ekmeğine yağ sürdüler.
Evet, 15. Temmuz silahlı, cebir ve şiddete dayalı hareketi, Türk Ceza Kanununun ağır cezalar öngördüğü, anayasal düzene yönelik ağır bir suçun tipik örneğidir ve kimse bu hareketi meşru ve mazur göremez. Bu nedenledir ki; demokrasiden yana olan halkımız, siyasi düşüncesi ve oy verdiği parti ne olursa olsun, 15. Temmuz darbe girişimine karşı çıktı ve sokağa dökülerek, bu darbe girişimini kabul etmediklerini, akıttıkları kanları ve canlarıyla tescil ettiler.
15. Temmuz darbecilerine yönelik olarak sokağa çıkan ve kanları ve canları pahasına darbecilere karşı koyan halkımız, sadece insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokratik ve laik anayasal düzeni savunmak için sokağa çıkıp mücadele verdiler. İş başındaki ERDOĞAN iktidarının devam etmesi için değil. Önceliği, demokratik ve laik anayasal düzeni korumaya verdiler, bu demek değildi ki; 15. Temmuza karşı sokağa çıkanların tümü, ERDOĞAN yönetiminden çok memnundu.
ERDOĞAN; seçimleri kaybedeceğini anladıktan sonra, saltanatını sürdürebilmek için, elmalarla armutları yine bilinçli olarak karıştırdı, her zaman yaptığı gibi.
Sarayların kalın duvarları ardında yaşayarak, halkından ve onun sorunlarından kendilerini soyutlayan ve kendi iktidarının devamı dışında, halkını düşünmeyen, demokrasi karşıtı tüm iktidarlar; oldum olası, sokaklardan ve meydanlardan korkmuşlardır. Silahsız ve saldırısız olarak, barışçıl bir şekilde sokağa ve meydanlara çıkarak anayasal protesto haklarını kullanarak halkın demokratik bilincini kuvvetlendirenler, silahlı terörist muamelesi görmüşlerdir.
Muhalefeti, ERDOĞAN'ın bu hukuk dışı sindirme oyununa gelmemeye ve inadına, anayasanın 34. maddesine uygun bir şekilde, halkın sokak ve meydanlarda barışçıl demokratik eleştiri ve protesto haklarını kullanmalarında öncülük yapmaya çağırıyoruz.
Korkakların; iktidar olarak ne ülkeyi idare etmeye, ne de muhalefet görevi üstlenmeye hakları yoktur.
Sokak dediğin nedir ki? sokağa çıkmadan, ne ekmek, ne gazete alabilirsin, ne de işine ve sağlığın için hastaneye gidebilirsin.
Demokrasinin yolunun da, yeri geldiğinde sokak ve meydanlarla kesişeceğini iktidar da muhalefet de çok iyi bilmelidir.
Korkunun ecele faydası yoktur.
Korkmamak için; korkulacak, hukuk dışı eylem ve söylemlerde bulunmayacaksın, ülkeyi anayasaya ve yasalara uygun yöneteceksin, hırsına hakim olacaksın. Bu kadar basit.
Güner Yiğitbaşı
06/01/2022
Hukukçu
Yorum Gönder