İlk anma etkinliği Batıkent Uğur Mumcu Mahallesinde Uğur Mumcu Parkı’nda bulunan Mumcu’nun anıtı önünde Batıkent’teki sivil toplum kuruluşları, siyasi partilerin temsilcileri, mahalle muhtarları, mahalle ve semt halkının çok soğuk havada katılmaları ile başladı. Uğur Mumcu anıtına çelenklerin konulmasından, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasından sonra Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, tören alanında bir konuşma yaparak Uğur Mumcu ve basın özgürlüğünün önemini açıklayan konuşmasında şunları söyledi:
“- Bugün aramızdan ayrılan 29 yıl önce bir suikasta kurban giden Türkiye’nin halkının hukuk içinde yaşamasını, emeğin en yüce değer olmasını ve bu ülkede haksızlıkların, hukuksuzlukların olmamasını mafyasıyla, emperyalist güçlerine karşı yiğitçe kalemini savunan rahmetli Uğur Mumcu’yu anmak için buradayız. Ruhu şad olsun, minnetle anıyoruz. Türkiye o günlerde daha aydınlıktı, daha yazarlar bugünden daha iyi yazabiliyorlardı. Ama bugünlerin sıkıntısı da o günlerden geliyor. Basınımızın ne kadar özgür olduğu bir ortamda, bugün insanları ne kadar düzgün aydınlattığı bir ortamda demokrasi ve özgürlükler, haksızlıklar, hukuksuzluklar önlenir. Ne yazık ki ülkemizde hür bir basının ilkel hakları içerisinde kuramadık, yapamadık ve bunu yaptırmak istemeyenler de her dönemde oldu. İşte öyle bir dönemde Sayın Uğur Mumcu merhum Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Hablemitoğlu, yakın tarihimizde Gaffar Okkan hep aramızdan bu şerefsizler tarafından acımadan hunharca öldürüldüler. Onları rahmetle anıyoruz. Ama onların yazdıkları, çizdikleri, bize gösterdikleri, demokratik bir Türkiye’yi, hukuk içinde herkesin haklarının savunulduğu bir ülkeyi, ülkenin kaynaklarını verimini artıran bir Türkiye’yi kurmak zorundayız. Bağımsız bir Türkiye’yi kurmak zorundayız. Emperyalist güçlerin oyuncağı olan değil, her gün yön değiştiren bir Türkiye değil, dünyada sesini gücünü gösteren bir Türkiye’yi kurmak zorundayız. Onların açtığı ışıklı yolda yürümek zorundayız, onun için buradayız. Onun için Uğur Mumcular ölmez diyoruz. O ölse de yazdıkları yapıtlar bize örnek olacak, bizim yolumuzu aydınlatacak. Onun için buradayız. Ruhu şad olsun”.
Buradaki törenden sonra, Uğur Mumcu’nun Karlı Sokak’taki evine gidilerek oradaki anma etkinliğine devam edildi.
ADD, Yerel Yönetim Çalışanları Sendikası, Uğur Mumcu Araştırma Vakfı (Umag), CHP, Kızılırmak Yerel Dernekler Federasyonu, Cumhuriyet Gazetesi Çalışanları, Çankaya Belediyesi, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve ''Aydınlık yarınlar'' diye bağıran coşkulu bir kalabalıkla anıldı Uğur Mumcu. Şarkılar ve türküler eşliğindeki dinleti sonrası, Cebeci asri mezarlığında ziyaret edildi.
Karlı Sokak’ta arabasına bomba konulmasıyla katledildiği yerde çelenkler, çiçekler konularak mumlar yakılarak, konuşmalar yapılarak anıldı.
"Ben, cumhuriyetçiyim... Ben lâikim... Ben anti emperyalistim... Ben tam bağımsız Türkiye'den yanayım... Ben insan hakları savunucusuyum... Ben, terörün karşısındayım... Ben, yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır" diyen Uğur Mumcu'nun kabri ve evi, sevenleri tarafından aynı kararlılıkla ziyaretçi seline uğradı.
Günümüzde Uğur Mumcu’nun yazdıkları, söyledikleri, endişeleri bir bir çıkıyor karşımıza. İşte böyle demişti:
“Demokrat Parti, toprak ağalarının ve uluslararası kapitalizmin örgütüydü. Türk halkı bu devrede, sadece geriliğe, karanlığa ve uyduluğa mahkûm oldu. Amerikan emperyalizmi, Kuran Kursları, İmam Hatip Okulları, namussuz ve satılık politikacılarla Türkiye’yi yönetmişti.
27 Mayıs 1960 sabahı Mustafa Kemal’in gür sesi, Kışlalardan kopup, devlet yönetiminin her kesimine dolmuştur. İhtilal, Mustafa Kemal’in ihtilaliydi. 27 Mayıs ihtilacılar, soygun düzeninin partilerine çağdaş bir Anayasa ve “duvarları küfürden kirlenmemiş” bir parlamento verdiler. Fakat namussuz politikacılar ellerine geçen her fırsatta orduya küfrettiler. Anayasayı değiştirmek için her yola başvurdular.
“12 Mart muhtırasından sonra orduda general ve albaylar emeli edilmişlerdir. Bu subaylar henüz 12 Mart gününe kadar, üniformalarının içinde Cumhuriyeti koruma görevlerini yürütüyorlardı. Bu şerefli subaylar emekli edilmişler ve acıdır ki, basında gericilerin azgın dişlerine teslim edilmişlerdi. Bu subayların “Rusya’dan emir alan satılık komünistler olduğu” yazılmıştır. 31 Mart’ın salyalı ağızları, 12 Mart’tan sonra kimsesiz sandıkları bu subaylara saldırmaya başlamışlardır.
“Bu saldırlar ordunun şerefini zedelemekte midir? Şimdi emekli edilen general ve albayların şerefleri satılık rotatiflerin kiralık kalemlerine ve Şeyh Sait İsyanında asılan mürtecilerin oğullarına birer malzeme olmuştur! Sayın Tağmaç, Sayın Gürler, Sayın Eyicioğlu, Sayın Batur, bu eski silah arkadaşlarının şereflerini, tıpkı üstlerinde üniforma varmış gibi korumak zorundadırlar.
“Çünkü bu subayların şerefleri ordunun şerefi demektir ve hiçbirinin namusu, Cumhuriyeti tehlikeye düşüren siyasetçilerin namusları kadar ucuz değildir.
Kaynak: Suçlular ve Güçlüler Ordunun Şerefi sf 102-103.
“Anayasanın 8’nci maddesine göre, Anayasa hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlar ve hiçbir yasa Anayasaya aykırı olamaz”.
Kaynak Suçlular ve Güçlüler sf 22
Yorum Gönder