Şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Biz bu yazımızda, bu kazadan gerekli dersler çıkarılarak, ileride milletimizi yasa boğacak başka elim kazalar olmaması için, kazanın; hamaset, şehadet ve komplo teorileri yanını bir kenara bırakarak, kazanın gerçek nedenine vurgu yapmaya çalışacağız.
Evet, kazaların gerçek nedenlerini halının altına süpürerek, şehitlerimize ağıtlar yakmayı, şehitler ölmez diye sloganlar atmayı bir kenara bırakmanın zamanı gelmiş ve çoktan geçmiştir.
Şehitliği kutsayarak, överek, teşvik ederek, göklere çıkararak, kimse ne kendisini, ne de başkalarını, özellikle de şehitlerin yakın aile fertlerini teselli etmeye ve avutmaya kalkışmasın lütfen.
On bir vatan evladı ölmüş ve çoluk çocukları babasız ve karıları eşsiz kalmıştır. Ölenlerin şehitlik mertebesine ulaşmış olmaları, bu gerçeği ve ailelerinin üzüntülerini, asla ortadan kaldıramaz.
Şehitler ölmez diyenlere sormak istiyoruz; bu kafayla gidersek, daha kaç şehit vereceğiz, bundan önce ölerek şehit olan kaç asker ve güvenlik görevlimizin ismini hatırlıyorsunuz?
Bu kazanın, hava muhalefetinden meydana geldiği, güçlü bir olasılık olmasına rağmen, yarın bu kaza da siyasiler tarafından istismar edilecek, altında sabotaj ihtimalleri aranıp, komplo teorileri üretilerek, kazanın gerçek nedenleri hasıraltı yapılacaktır.
Şehit Korgeneralimizin; hain Fetö darbe girişimi sırasında, darbecilere karşı kahramanca mücadelesinden hareketle, bu kazanın kendisinden öç almak için Fetö ve yandaşları tarafından planlandığı ve helikoptere sabotaj uygulayarak düşürdükleri iddiası dahi gündeme getirilecektir.
Rahmetli Muhsin YAZICIOĞLU'nun öldüğü; yine böyle, baharda kışın yaşandığı bir bahar gününde bindiği helikopterin, kötü hava şartlarından dolayı düşmesi olayı da, çarptırılmış ve Muhsin YAZICIOĞLU'nun bir sabotaj kurbanı olduğu iddia edilerek, kazanın gerçek nedeni örtülmek istenmiş, bundan politik bir çıkar sağlamak hedeflenmişti.
Yine Orgeneral BİTLİS'in; kötü hava koşullarında uğradığı uçak kazasının gerçek nedenleri de, komplo teorilerine kurban edilmişti.
Umarız, 11 askerimizin şehit olduğu Tatvan yakınlarında vuku bulan helikopter kazası için de, böyle komplo teorileri üretilerek, kazanın asıl nedeni hasıraltı edilmez.
Şehitlerimizi seviyor ve düşünüyorsak, bundan sonra böyle kazalara neden olmak istemiyorsak, komplo teorilerinden uzak durarak, en güçlü olasılık olan hava muhalefeti ve hava muhalefetine rağmen uçuşta ısrar edilmesinin nedenleri üzerinde durmalıyız.
Evet, en güçlü olasılık hava muhalefeti, güzel de, suçu sadece hava muhalefetine yıkarak sıyrılmak da yeterli değildir.
Basından edindiğimiz bilgilere göre, Merkezi Elazığ ilimizde bulunan 8. Kolordu Komutanı şehidimiz, ast birliklerinin rutin denetimini yapmak üzere, oluşturduğu denetleme heyetiyle birlikte Elâzığ’dan havalanmış ve yoldaki hava muhalefeti nedeniyle Bingöl'e iniş yapmak zorunda kalmış ve bir süre burada bekleyerek tekrar Tatvan'a doğru uçuşa geçmiştir.
Anladığımız kadarıyla, yüzbaşı rütbesinde olan helikopter pilotları, deneyimli pilotlardır. Uçtukları helikopterin teknik ve kötü hava koşullarındaki uçuş güvenlikleri ve sair teknik özellikleri konusunda bilgi sahibidirler.
Pilotlarımız;
Bildiğimiz kadarıyla, pilotaj eğitimleri sırasında meteoroloji eğitimi almış olmalıdırlar.
Bölgenin hava koşullarını, an itibariyle diğer kanallardan da öğrenmiş olmalıdırlar.
Kötü hava koşullarıyla, helikopterin uçuş emniyet koşullarını ve diğer teknik özelliklerini birlikte değerlendirerek, heyetin başındaki korgeneralimize, uçuşun güvenli veya güvensiz olduğu konusunda bilgi sunmuş ve uçup uçmama konusundaki kendi kanaatlerini bildirmiş olmalıdırlar.
Askeri disiplin, pilotların uçuş güvenliğiyle ilgili görüşlerini komutanlarına arz etmelerine engel olmamalıdır, zira on üç kişinin hayatı söz konusudur.
Bunların yapılıp yapılmadığını bilemiyoruz. Pilotlar, askeri disiplinin altında ezilerek ve kahramanlık göstererek, kötü hava koşullarına rağmen, şehit korgeneralimize “uçabiliriz komutanım” dedikleri için mi, Bingöl’de ara vermek zorunda kalınan uçuşa devam edilmiştir, yoksa pilotların sundukları kötü hava koşulları sakıncasına rağmen, heyetin başındaki en kıdemli komutan korgeneralimizin uçalım yolumuza devam edelim kararı üzerine mi, ölüm uçuşuna geçilmiştir, bilemiyoruz ve bu vakitten sonra bu gerçeği öğrenmek de asla mümkün değildir.
Ancak her iki durumda da, uçuşa devam kararının yanlış olduğu, meydana gelen kazayla kanıtlanmıştır.
Yanılabiliriz ama, yine basından edindiğimiz bilgilere göre; helikopterin içindeki heyet, acil bir silahlı operasyona değil, askerlikte her yıl tekrarlanan rutin bir ast birlik denetlemesi için yola çıkmış olup, hava muhalefeti nedeniyle inmek zorunda kaldıkları Bingöl deki askeri birlikte bir gün kalarak, daha uygun hava koşullarında yollarına devam edebilirlerdi diye düşünüyoruz.
Bizim değindiğimiz konular es geçilerek, görmezlikten gelinerek, kazanın oluşumunu, sadece kötü hava koşullarına bağlayarak, şehit ve hamaset söylemleriyle bu kazanın üzeri kapatılırsa, bizler millet olarak daha nice şehitlerimiz için gözyaşı dökmeye devam ederiz.
Umarım, bu gerçekleri tüm çıplaklığıyla yazdığımız için bize kızanlar az olur, akıl galip gelir.
Güner Yiğitbaşı
05/03/2021
Hukukçu
Yorum Gönder