Cennet mi Cehennem mi!

İsmail Türüt’ün de bulunduğu TV yayınına tanık olmuştum. Ayrıntılarını not almadığım bu programda elinde sazı olan bir ozan aşık “Cennet mi Cenehennem mi” içerikli bir öykü

Cennet mi Cehennem mi!
Bir gün internette dolanırken, bir TV programına birkaç aşığın ellerinde sazı ile İsmail Türüt’ün de bulunduğu TV yayınına tanık olmuştum. Ayrıntılarını not almadığım bu programda elinde sazı olan bir ozan aşık “Cennet mi Cenehennem mi” içerikli bir öykü anlatıyordu.  Sesini banda aldığım bu ilginç ve komik öyküyü banttan çözerek size sunmak istedim. Ozan âşık şöyle anlatıyordu:
“-Adamın birisi, “yarabbi ben ölmeden önce Cenneti-Cehennemi bana bir göster, nereye gideceğime ben karar vereyim.
Allahütala bunun duasını kabul etmiş, demiş ki, “git bunu al Cenneti Cehennemi bir göster, nereye cani isterse oraya göre hareketini karar verir oraya gider”. (İsmail Türüt “oh iyi iyi” diyor.
Azrail almış bunu götürmüş Cennete. Adam girmiş Cennete bakmış görmüş abı hayatlar, zemzemler, huriler, köşkler, saraylar; çok güzel ama ıssız sessiz. Kimsenin kimseyle bir işi yok ne dedikodu, ne hortumlama var, ne kavga var.
Adam demiş yav, bir de Cehennemi gezelim.
Cehenneme bir girmiş, ne girsin, baylar bayanlar merdivenden kayanlar, yıldızları sayanlar, tırnağı boyalı, dodağı cilalı ne kadar kadın var orda. (İsmail Türüt, “ooh, devleti soyanlar” diyor.
Adam demiş “yav burası güzel, insan burada sıkılmaz her türlü gırla gürültü var. Ben dünyaya döndükten sonra buraya gelmek için bütün gayretimi göstereyim”. Hani atalar demişlerdi ki “dervişin fikri ne ise zikri de o dur.
Adam ona göre yaşantısını yaşamış, günü bitmiş, Azrail çökmüş gırtlağına; adam biliyor zaten nasıl olsa “Cehenneme gideceğim” diyor. Görüntüsünü ilkin beğenmişti ya. Azrail kapıyı şöyle bir aralıyor, adam bir bakıyor ki içeriden feryatlar figanlar, zopalar, katran kuyuları, ateşler, lavlar…
Adam geri geri çekilmeye başlıyor. (İsmail Türüt, “öyle bir anlatıyor ki sanki oradan geldin” ve gülüşmeler)
Azrail diyor ki, “gardaş nereye gidiyorsun buyarı sen beğenmedin mi”. Adam diyor ki: “Ben beğendim de ben geldiğimde burası böyle değil idi”. Azrail de diyor ki:
“-Sen o zaman turist gelmiştin, o zaman reklam idi, esas durum bu”.(Salondan gülüşmeler alkışlar).
Öyküyü anlatan ozan âşık konuyu şöyle bağlıyor:
“-Şimdi muhterem dostlar, gerçekten biz Türk milleti olarak halen daha reklamları yaşıyoruz, işin özüne indiğimiz yok. Şöyle düşündüğümüz zaman, Çin Seddi’nden Viyana’ya kadar hükmeden nesilin torunları acaba böyle mi olmalıydı? Bu ülke buraya mı gelmeliydi? Ne yapalım”.
İsmini alamadığımız ozan aşık sazı ile çalıp söylemeye başladı:
Nedim Oğlan bir taş attı kuyuya
Kırk akıllı çekti çıkmıyor beyim
Meydan kaldı üç beş kabadayıya
Gücü yeten var da yıkmıyor beyim.
Kaybedince benliğimi özümü
Tutamadım vaat ettiğim sözümü
İstediğim karga oydu gözümü
Başka şeytanımız sızmıyor beyim.
…………………….

Cevat Kulaksız

Cevat Kulaksız 

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget