Çok partili Parlamenter sisteme geçtiğimiz 1946 yılına kadar siyaset yapan herkes tek parti ile CHP’liydi.
14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan seçimlerle iktidara gelen ve sağı temsil eden Demokrat Partiden (DP) bu yana, CHP tek başına çoğunluğu sağlayarak iktidara gelmediği gibi koalisyon ortağı olarak da 67 yıl içinde sadece 9 yıl, 6 ay, 2 gün iktidar olabilmiştir.
67 yıldır aydınım, demokratım, Kemalist’im diyen tüm yurttaşlar, kişisel bir çıkar beklemeden aydınlık bir Türkiye için büyük bir özveri ile CHP’nin yanında yer almaktadır.
Bu süre içinde yönetimlerin yaptığı hatalar, kişisel egolar ve benmerkezci politikalar, CHP yanında yer alanları üzmüşse de, partiyi terk etmelerine neden olmamıştır.
Bu güne kadar yapılan hataların tümü bir makaleye sığmayacak kadar çoktur.
Sadece bir örnek vermekle yetineceğim.
1994 Yerel seçimlerinde SHP İstanbul Belediye Başkanlığını 189.011 oy farkı ile Refah Partisini kaptırırken, bir bölen diye nitelendirdiklerim, Deniz Baykal’ın CHP’si 54.054, Ecevit’in DSP’si 478.612 oy almıştı.
Yine Ankara’da SHP 6471 oy farkı ile Belediye Başkanlığını Refah Partisine kaptırırken, Deniz Baykal’ın CHP’si 30.084, Ecevit’in DSP’si 111.740 oy almıştı.
1999 yerel seçimlerinde SHP, CHP ile birleşerek CHP olarak seçime girmiş ve her iki İl’de de DSP seçime girdiği için Belediye Başkanlıkları, “laikliğe aykırı eylemlerin olduğu gerekçesiyle” Anayasa Mahkemesince kapatılan Refah Partisinin ardılı Fazilet Partisine kaptırılmıştı.
O günden bu güne kadar bu iki büyük kentimizde de Belediye seçimleri geri alınamadı.
Buna benzer yüzlerce hata yapıldı.
Gelelim bu güne.
Parlamenter sistemi, tek adam sistemine dönüştürerek rejim değişikliğini yapan bir Anayasa değişikliğinin halk oylamasını geride bıraktık.
Bu değişikliğe hayır diyen ve parlamenter hukuk devletinden yana olan tüm demokratik güçler birleşerek çok verimli bir kampanya yaptılar.
Bana göre hayır kazanmasına karşın, YSK’nun, henüz sandıklar açılmadan, yasaya aykırı olarak aldığı mühürsüz oy pusulaları ve zarflar geçeli sayılır kararı, evetlerin kazanmasına neden oldu.
Bu konuda hukuk yollarına yapılan başvurular sonucunda gerçek anlaşılacaktır.
Ancak, sağcıyla, solcusuyla, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Türk’üyle, Kürt’üyle tüm güçlerin elde ettiği çok değerli %48,6 oranını, 2019 seçimlerine kadar bir arada tutmak ve evet diyen yurttaşları da ikna ederek bu oranı çoğaltmak yerine, ne yazık ki bu demokratik birleşmenin motoru olan CHP içinde yine kazanlar ateşe konularak kaynatılmaya başlandı.
Kriz, klik deyince akla gelen Sayın Deniz Baykal, kampanya sırasında gösterdiği performansla büyük bir itibar elde etmişken, yine Baykal ’lığını yapıp, yersiz ve zamansız bir şekilde ortaya çıkarak, 2019 seçimlerinde kimin Cumhurbaşkanı adayı olacağının şimdiden belirlenmesini ve bunun ayni zamanda Parti Genel Başkanı olmasını, eğer Genel Başkan Kılıçdaroğlu aday olmayacaksa, derhal Olağanüstü Kurultayı toplaması gerektiğini, gerekirse birlik hareketinin Abdullah Gül’ü aday olarak gösterebileceğini ortaya atarak duru suyu bulandırdı.
Bu kervana, Fikri Sağlar ve Muharrem İnce’de katılarak, “işte CHP budur” diye yaratılan algıyı adeta haklı çıkaracak bir hataya düştüler.
CHP sosyal demokrat bir partidir. Elbette ki bu partide biat kültürü kabul edilemez.
Ancak, görülecek yönetim eksikliklerinin parti organlarında tartışılarak, doğruyu bulmak yerine, bence kendilerine göre değişik acendaları olanlar bunu basının önünde tartışarak aklınca yönetimi yıpratmak ve istediğini elde etmek telaşındadırlar.
Bunun partiye zarar vereceğini bilmediklerini söylememek akılla bağdaşamaz.
Bilerek ve isteyerek bunu yaptıklarını düşünüyorum.
Yıllardır yapılan tüm yanlışlara karşın, çocuklarımızın aydın geleceği ve laik cumhuriyetin korunup, kollaması için büyük bir özveri ile hiçbir çıkar beklemeden CHP kalesini koruyan en az %25 seçmen kitlesi vardır.
Herkese sesleniyorum.
Beyler, lütfen özverimize, hiçbir kişisel çıkara dayanmayan oylarımıza saygı gösterin.
03.05.2017
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder