1945 yılında savaşın müttefikler lehine döndüğü anlaşılınca Ermeni iddiaları da yeniden harekete geçirildi. 1945 Haziran ayında yeni Ermeni Katagikosu’nun seçimi nedeni ile Dünya’daki Ermeni Kuruluşlarının Erivan’da yaptıkları toplantıda Kars –Ardahan konusu ortaya atıldı. Bu sefer Ermeniler yine tarihsel koruyucularına kavuşmuş oldular. Eski Çarlık Rusya’sının yerini yayılmacılık konusunda doymak bilmeyen bir iştahı olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği almıştı.
Ancak Ermeniler; Avrupa –Amerika kıtaları ve Orta doğu’da Komünizm’e karşı kamplarda olan Fransa, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada gibi ülkelerde yaşıyorlardı. Onlara karşı bir görüntü vermeden “Sosyalist ve Komünist dünyayı Ermeni milliyetçi amaçları için kullanmak oldukça büyük beceri istiyordu. Bunun için mecburen bölündüler. Batılı demokratik ülkelerde propaganda ve teşkilatlanmaya ağırlık verilirken, Türk Solcuları dâhil, bütün sosyalist Dünyada “Ermeni Milliyetçiliği” için faaliyete geçtiler. 1964 yılından itibaren dağınık halde yapılan çalışmalar birleşmeye, 24 Nisan tarihlerinde gittikçe adedi artan ülkelerde törenler düzenlenmeye, anıtlar dikilmeye başlandı. (1)
1960’lı yıllardan itibaren her sahada Ermeni faaliyetlerinin artması’nın nedenlerinden belki de birincisi Ermenilerin bulundukları ülkelere adapte kabiliyeti, siyasi ve basın-yayın organlarında güçlü pozisyonlar elde etmeleridir. Ermeniler Türkler aleyhinde her sahada, her fırsatta büyük iddialarla ortaya çıkarken Türkler bu gelişmelerin farkında bile olmamışlar, Ermeni sorununun 1923’te bittiği inancı ile ve de Ermenilerin bu kadar pervasız, mesnetsiz, belgesiz inanılmaz iddiaları nasıl yeniden ortaya atıp insanları etkilediğine inanmakta zorlanmışlardır. Gürbüz Evren’e göre 1960’lı yıllardan beri “Ermeniler kendi tezlerini anlatmak için 26.200 yayın ortaya koyarken, bunun karşılığında Türkiye’nin tezlerini anlatan kaynak sayısı 15-20 kadardır.” (2)
Ermenilerin bu faaliyetlerinden Türkiye’nin sanki haberi yok gibidir, olsa bile önemsememektedir. Olayın her geçen yıl bir çığ gibi büyüdüğü anlaşılamamıştır. Türkiye kendi masumiyetine inançlı, sakin ve sessizdir. Batılılar arasında ironik bir deyim vardır: “Burası İngiltere (veya Amerika, Fransa) kimin sesi fazla çıkarsa o haklıdır” derler. Espri amacıyla söylenmiş bu söz, gerçekte de öyledir. Hele Türk –Ermeni meselesinde en çok bağıran, çağıran, şikâyet eden Ermeniler haklı ve sessiz kalan Türkiye’nin “suçluluğun sessizliği” içinde ve haksız olduğu kabul edilmiştir. (3) (Ermeni iddiaları ile ilk defa 1959 yılında Tokya’da Amerikan Subay Klübünde karşılaştığımızda önce şaşırmış ve Ermeni iddialarına inanamamıştık, bir yıl sonra ABD’de Washington civarındaki Amerikan İstihkam Okulunda “Ermeni ve Yunan Propagandasının” Amerikan insanını nasıl yanıltabildiğine şahit olduk. 1960 larda Lübnan’dan gelen haberler, bu ülkede Ermenilerin çok düşmanca davranışlar içinde olduğunu gösteriyordu.)
Hortlayan Hınçak, Taşnak ve Ramgavar tedhiş örgütleri Lübnan’da faaliyete geçmişti. Moskova’nın emri ile yönetilen “Hınçak ve Ramgavar” partisi ve Amerika’daki Ermenilerin emrinde olan “Taşnak” partisine değişik isimlerde 8 ermeni terör örgütü bağlıydı. Bu örgütlerin Amerika’da merkezleri Los Angeles, Newyork, Detroit, Chicago, Boston ve Buenos Aires’te bulunuyor. Buradaki örgütler 126 gizli örgütle işbirliği yapıyordu. Bunlar paralı tedhişçilerdi. (4)
Beyrut’ta bulunan ve Türk diplomatlarına ölüm planlarını hazırlayan bu üç yasadışı partinin Avrupa’daki merkezi Prag, Berlin, Paris, Milano, Lion’dadır. Örgütün bu merkezlerine bağlı “ön karargahları” vardır. Bu ön karargahlar Marsilya, Zürih, Cenevre, Roma, Viyana, Selanik, Atina’dadır. (5)
1960-1970 yılları sosyalist akımların en saldırgan ve en etkili olduğu dönemdir. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de silahlı sol örgütlerin ve onlara karşı teşekkül eden silahlı sağ örgütlerin yıllarca devam eden çatışmaları toplumda derin yaralar açmışlardır. İşte bu dönemde Ermeni cinayet örgütleri de teşkilatlanmış ve münferit terörist eylemlere başlamışlardır.
1965 yılında Lübnan’da yaşayan Ermeniler 1915 zorunlu göç olayını anma amacı ile Beyrut’ta bir gösteri düzenlediler. (6) Lübnan Ermenileri “24 Nisan” gününü “Anma günü” olarak kabul ettiler. Ermenilere göre o gün birkaçyüz siyasi ve entellektüel Ermeni temsilcileri toplanmış, hapsedilmiş ve daha sonra da katledilmişlerdir. 1965’in aynı günü Sovyet Ermenistanı’nın başşehri Erivan’da Ermeniler, binlerce insanın katıldığı bir izinsiz gösteri düzenlediler. Gösteri sırasında taşlar atıldı ve sükunet güçlükle sağlandı. O tarihten itibaren 24 Nisan Erivan’da kutlama günü olarak kabul edilmiş ve sakin gösterilere izin verilmeye başlanmıştır. (7)
1972 yılında Jean-Marie Cazoni adında bir Fransız-Ermeni ressamın oğlu, Marsilya’da yaptığı bir konuşma sırasında Türkiye’ye karşı koordineli bir hareketin başlatılması zamanının geldiğini söyledi. Bir yıl kadar sonra 27 Ocak 1973 günü koordineli değilsede bireysel bir intikam amaçlı cinayet işlendi. Yetmiş sekiz yaşındaki Kalifornialı bir Ermeni Gourgen Yanıkyan, Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir’i (Osmanlılara ait) değerli iki tabloyu kendilerine vermek bahanesiyle, yakınlık göstererek davet ettiği bir otel odasında öldürdü. [İki Türk görevlisinin bu davete neden gittiği bazı kimselerce anlaşılmayabilir. Naçiz tecrübelerimize dayanarak söylemek isteriz ki, yurt dışında aynı kültürün insanları olarak Türkler –Yunanlılar – Ermeniler çok iyi anlaşabiliyorlar. Akıl, mantık gitmemenizi, insani sıcak duygular gitmenizi emreder. Belki de rahmetli Baydar Demir böyle bir tereddüt geçirmiş, insani yolu seçmiştir.] Bu çifte cinayetin Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu / Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia (ASALA) ve Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları / Justice Commandos of The Armenian Genocide (JCAG) örgütlerinin yaptığı bir terör olayı olduğu genel bir kanı idi. (8)
Bu örgütlerin kendi itiraflarına göre ilk koordineli terörist hareketi Ağustos 1975 tarihinde, Ermenilerin Amerika’ya göç ettirilmesiyle ilgili olarak çalışan “Dünya Kiliseler Konseyi Temsilcisi”nin Beyrut’taki ofisinde öldürülmesiyle başlatıldı. Öldürülme nedeni olarak bu kişinin “mümkün olduğu kadar çok Ermeni’yi Amerika’ya göç ettirmesi” gösterildi. (12) Kayıtlara göre Lübnan’daki iç savaş döneminde Lübnan’dan 300.000 ila 350.000 Ermeni ülkeyi terk etmiştir. (9)
Bu tarihten sonra 1982 yılına kadar Ermeni örgütleri tarafından 17 ayrı ülke ve 28 şehirde 138 saldırı gerçekleştirilmiş ve bu korkunç saldırılar sırasında 33 Türk diplomat ve görevlisi ile 4 başka ülke mensubu öldürülmüş, 81 kişi de yaralanmıştır. (10)
DİPNOTLAR:
(1) Ermeni Sorunu, S.59 ( Genkur.Hizmete Özel –1981)
(2) Osmanlı’dan Günümüze Ermeni Sorunu, S.293, Gürbüz Evren, Fransız Ulusal Meclisinde Ermeni Soykırımı İddiaları ve Çözüm Önerileri (Ed. Hasan Celâl Güzel, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara –2001)
(3) Aynı Eser, S.293
(4) A. Alper Gazigiray, Osmanlılardan Günümüze Kadar Vesikalarla Ermeni Tetörünün Kaynakları, S. 604 (Gözen Kitabevi, İstanbul – 1982)
(5) Aynı Eser, S.604-605
(6) İnternational Terrorısm And The Drug Connection S.110, Michael M. Gunter: Contemparary Aspects of Armenian Terrorism, (Symposium on İnternational Terrorism, Ankara – 1984)
(7) Aynı Eser, S.110
(8) Aynı Eser, S.111
(9) Aynı Eser, S.111
(10) Aynı Eser, S.31, Turan İtil: Terrorism İn Turkey With Special Consideration of Armenian Terrorism. Tarık Somer, Chairman of the Symposium The Opening Statement: S.99. Dikran Kevorkyan: Armenian Terorrorism Within The Fromework of İnternational Terrorism
Dr. M. Galip Baysan
Yorum Gönder