Mart 2023
Abbas Güçlü Ahmet Tan Alev Coşkun Ali Eralp Ali Sirmen Ali Tartanoğlu Alican Uludağ Altan Öymen Arslan BULUT Ataol Behramoğlu Atilla Kart Aydınlık yazarları Ayşenur Arslan Barış Yarkadaş Bedri Baykam Bekir Coşkun Bilim Teknik Bozkurt Güvenç Burak H. Özdemir Bülent Soylan Can Ataklı Can Dündar Celal Şengör Cengiz Önal Cengiz Özakıncı Cevat Kulaksız Ceyhun Balcı chp Coşkun Özdemir Cumhuriyet yazarları Cüneyt Arcayürek Çiğdem Toker Deniz Kavukçuoğlu Doğan Kuban Dr. M. Galip Baysan Dünya haberleri Ece Temelkuran Eğitim Ekonomi Emin Çölaşan Emine Ülker Tarhan Emre Kongar Erdal Atabek Erdal Atıcı Eren Erdem Ergin Yıldızoğlu Erhan Karaesmen Erol Manisalı Ertuğrul Kazancı Ferhan Şensoy Fırat Kozok Fikret Bila genel Gündüz Akgül Güner Yiğitbaşı Güngör Mengi Güray Öz Gürbüz Evren Hakkı Keskin Hasan Pulur Hayrettin Ökçesiz Hikmet Çetinkaya Hikmet Sami Türk Hulki Cevizoğlu Hüner Tuncer Hüseyin Baş Işık Kansu Işıl Özgentürk İlhan Cihaner İlhan Selçuk İlhan Taşçı İnci Aral İrfan O. Hatipoğlu İsmet İnönü Kemal Baytaş Kemal Kılıçdaroğlu Köşe Yazıları Kurtul Altuğ Kürşat Başar Levent Bulut Levent Kırca Leyla Yıldız lozan Mehmet Ali Güller Mehmet Faraç Mehmet Haberal Mehmet Halil Arık Mehmet Türker Melih Aşık Merdan Yanardağ Meriç Velidedeoğlu Mine Kırıkkanat Miyase İlknur muharrem ince Mustafa Balbay Mustafa Mutlu Mustafa Sönmez Mümtaz Soysal Müyesser Yıldız Necati Doğru Necla Arat Nihat Genç Nilgün Cerrahoğlu Nuray Mert Nusret Ertürk Oktay Akbal Oktay Ekinci Oray Eğin Orhan Birgit Orhan Bursalı Orhan Erinç Ömer Yıldız Özdemir İnce Özgen Acar Özgür Mumcu Öztin Akgüç Rıza Zelyut Rifat Serdaroğlu Ruhat Mengi Sabahattin Önkibar Sağlık Saygı Öztürk Selcan Taşçı Serpil Özkaynak Sevgi Özel Sinan Meydan Siyaset Soner Yalçın Sözcü yazarları Spor Süheyl Batum Şükran Soner Tarım Tarih Tayfun Talipoğlu Tekin Özertem Tülay Hergünlü Tülay Özüerman Tünay Süer Türey köse Türkiye Türkkaya Ataöv Uğur Dündar Uğur Mumcu Utku Çakırözer Ümit Zileli Vatan Yazarları Video Yakup Kepenek Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Öztürk Yazı Dizileri Yener Güneş Yeniçağ yazarları Yılmaz Özdemir Yılmaz Özdil Yurt Yazarları Yüksel Pazarkaya Zeki Tekiner Zeynep Göğüş Zeynep Oral Zulal Kalkandelen

Tahkim Edilmiş (Kuvvetlendirilmiş) Aday Kılıçdaroğlu
İyi Partide hala KILIÇDAROĞLU'nun adaylığı konusunda çatlak sesler çıkmaktadır. 


Değeri kendinden menkul bazı İyi Partililer, KILIÇDAROĞLU'nu seçilemez aday olarak damgaladılar. 


KIIÇDAROĞLU'nun eseri, sonuçta CHP'li belediye başkanları;  Mansur YAVAŞ ve Ekrem İMAMOĞLU'nun boklarında boncuk varmış ve onlardan başka kurtarıcı yokmuş gibi,  onlara sarıldılar ve KILIÇDAROĞLU'nun adaylığına engel olmak isterlerken onları piyon olarak kullanıyorlar. 


Bugün Sözcü Gazetesini okurken,  Uğur DÜNDAR'ın, CHP'nin ekmeğini yedikten ve suyunu içtikten sonra İYİ Partiye kaçan Aytun ÇIRAY ile söyleşini okurken,  yine çok üzüldüm ve sinirlendim. 


ÇIRAY; ”. . Sayın AKŞENER'in Millet İttifakını bırakın dağıtmayı,  cumhurbaşkanlığını kazanmak için, ağır saldırıları göze alarak, kazanacak ekibi oluşturmak istemesinin nedeni budur. Bakın şimdi tahkim edilmiş güçlendirilmiş,  kuvvetlendirilmiş adaylıkla,  (yani KILIÇDAROĞLU'nun yanına YAVAŞ ve İMAMOĞLU'nu eklemek suretiyle) Sayın KILIÇDAROĞLU'nun oyları artmaktadır” demek suretiyle, masayı deviren gene başkanı AKŞENER'i sözüm ona savunmuş,  KILIÇDAROĞLU'nu küçümsemiş ve KILIÇDAROĞLU'nun oylarındaki artışı da,  AKŞENER ve onun prensleri YAVAŞ ve İMAMOĞLU'na hamlederek,  büyük haksızlık yapmıştır. 


Sayın ÇIRAY ve onun gibi düşünenler halt etmiş. KILIÇDAROĞLU'nun oylarında bir artışın olması çok doğaldır. Yanına,  depreme karşı bina kolonlarını güçlendirir gibi eklemlenen YAVAŞ ve İMAMOĞLU,  zaten CHP'li olup, onların cumhurbaşkanı yardımcısı olarak dayatılması söz konusu olmasaydı da, eğer varsa olumlu katkıları yine propaganda faaliyetlerine katılarak destekleri sağlanacaktı, kimse KILIÇDAROĞLU'nun oylarındaki artışı,  o kişilere bağlamasın.  


KILIÇDAROĞLU'nun oylarındaki artış, onun kazasız belasız resmen ortak aday olarak ilan edilmesi ve adaylığının kesinleşmesinden ve halkımızın bu ceberrut iktidardan kurtulma azim ve kararlılığından kaynaklanmaktadır. 


Sanki, KILIÇDAROĞLU'nun adaylığı çok önceden açıklandı ve ona rağmen oyları yerinde saydı da, bunun görülmesi üzerine, YAVAŞ ve İMAMOĞLU ile güçlendirildikten sonra birden oy oranı tavan yaptı. Yok öyle bir şey,  KILIÇDAROĞLU'nun anketlerdeki oy oranının artışının;  adaylığının, YAVAŞ ve İMAMOĞLU ile kuvvetlendirilmesiyle asla bir ilgisi yoktur. Oy oranı,  resmen,  ortak aday olarak belirlenerek adaylığının kesinleşmesinden kaynaklanmaktadır. Aksini düşünenler İyi Partinin aymazlarıdır.  


KILIÇDAROĞLU; ülkesini çok sevdiği ve ülkesini bu iktidardan kurtararak düze çıkarmak amacıyla, dereyi geçene kadar, kendisine yönelik haksız ve  değersizleştirici, yenir ve yutulur olmayan sözleri görmezlikten gelmekte ve sesini çıkarmamaktadır. 


Bunun seçim sonrası da vardır,  kimse unutmamalıdır. Bazı kişi ve çevrelerce,  boklarında boncuk olduğu varsayılan başkanlar da,  seçim sonrasında sanırım İyi Parti saflarındaki yerlerini alacaklardır. 


Bir hukukçu, yazar,  siyaset gözlemcisi ve yorumcusu, doğruları korkusuzca yazmayı şeref kabul etmiş bir Türk Vatandaşı olarak; gördüğüm doğruları,  ne pahasına olursa olsun açıklamak,  benim insanlık ve hukukçuluk onurumdur. Bu nedenle; kimseler,  bu yazının yazılacağı zaman mıdır? Diye sormaya ve  bana akıl vermeye kalkmasın lütfen.

Güner Yiğitbaşı

26/03/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

RTÜK demokrasisine mahkum muyuz?
RTÜK;  Selahattin Demirtaş’ın öykü kitabını gerekçe göstererek,  Halk TV’ye yayın durdurma ve para cezaları verdi.  Bu karara göre Halk TV;  suçluyu övmekten yüzde beş para,  beş kez de program durdurma cezası aldı.  


Bu karar da göstermiştir ki; 


Ülkemizde; ne çadır,  ne de muz demokrasisi vardır. Keşke onlar olsaydı. 


Ülkemizde var olan(aslında olmayan) demokrasi; dünyada bir benzeri bulunmayan RTÜK demokrasisidir. 


ATATÜRK'ün kurduğu,  hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti; RTÜK denen ve keyfi kararlarıyla anayasanın dışına çıkan bir kurumun çoğunluk oylarıyla alınan hukuk dışı ve  haksız cezalarına indirgenmiş ve T. C. Devleti Dünya kamuoyu önünde itibarsızlaştırılmış ve alçaltılmıştır. 


RTÜK'ün; ülkemizi bu acınacak hale düşürmeye hakkı ve haddi yoktur. RTÜK;  muhalif medyaya yönelik yayın durdurma ve para cezalarıyla, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Türk Demokrasisine ihanet etmektedir ve iktidar değişiminde ilk yapılması gereken on acil işten ilk sırada olması gereken iş de, bu hukuk dışı kararları korkusuzca alabilme cüretini gösteren, kararlarıyla halkın haber alma özgürlüğünü boğazlayan RTÜK hakkında gereğini yapmak olmalıdır.  


Kültür Bakanlığının onayından geçen,  bandrollü yasal bir öykü kitabından dolayı, salt, bu kitabın yazarının cezaevinde tutuklu olarak yargılanmakta olan Selahattin DEMİRTAŞ olması nedeniyle, bu kitabın Serhan ASKER'in sunuculuğunu yaptığı Halk Tv programında tanıtımının yapılması, nasıl oluyor da suçluyu övmek olabiliyor?


Bu cezayı veren RTÜK üyeleri, bu ülkenin  hukukçu ve yetkili yargıçları mıdır?


Cezanın süjesi olan Selahattin DEMİRTAŞ'ın cezaya konu öykü kitabını RTÜK üyeleri baştan sona okumuşlar mıdır, öyküde,  suç teşkil eden fikirler ve ana fikirler ve bunların savunularak methiyeleri ve övgüleri var mıdır?


Kitabı yazan kişi;  bazı suç iddialarıyla cezaevinde tutuklu olarak yargılanmakta olabilir. Cezaevinde boş oturacağına bir kitap da yazar ve bastırabilir. Önemli olan bu kitabın içeriğinde, Türk Ceza Kanununda tanımlanan bir suç veya suçların tanımına giren ve bu suçların unsurlarını bünyesinde taşıyan fikirlerin, beyanların var olup olmamasıdır. 


İçeriğinde suç teşkil eden ve bunların övüldüğü beyan ve fikirler bulunmayan bir öykü kitabının yazarının, herhangi Bir suç isnadıyla yargılanan bir kişi olmasının hiç önemi yoktur. Suçu ve suçluyu övme suçunun oluşabilmesi için, yazarın şahsi ve politik kişiliği değil, yazdığı kitabın içeriği önemlidir. 


Övme ne demektir?


Türk Dil Kurumuna göre övmenin kelime anlamı; ”Birinin Veya Bir Şeyin İyiliklerini,  Üstünlüklerini Söyleyerek Değerini Yüceltmek,  Methetmek,  Sena Etmek,  Yermek Karşıtı” olarak tanımlanmaktadır. 


Hakkında verilmiş ve kesinleşmiş bir yargı kararının olması koşuluyla,  Selahattin DEMİRTAŞ bir suçun suçlusu olabilir; ancak, suçun ve  suçlunun övülmesi suçunun oluşabilmesi için; övgünün, suçlunun mahkumiyetine konu olan suçla doğrudan bağlantılı olması, övgünün suçtan bağımsız bir övgü olmaması, suçla doğrudan ilintili bulunması gerekir. 


Örneğin, Selahattin DEMİRTAŞ; Halk Tv.  de tanıtımı yapılan yazdığı kitapta,  PKK'yı ve eylemlerini, silahlı ve şiddet içeren eylemlerinin yerinde ve doğru olduğunu savunuyor ve bu örgütün propagandasını yapıyor ve örgütü yüceltiyor ve methediyorsa, örgüte katılımları teşvik ediyorsa ve bu şekilde bir suç işliyorsa ve buna rağmen kendisi bu kitabı üzerinden övülüyor, üstün tutuluyor ve değerleştiriliyorsa o zaman suçun ve suçlunun övülmesi suçundan bahsedilebilir. 


Bir örnek daha vermek gerekirse; devleti soyan, devletin parasını çalan bir kişi, bu eylemlerinden dolayı övülüyorsa, methediliyorsa, hırsızlık teşvik ediliyorsa,  o zaman suçu ve suçlunun övülmesinden söz edilebilir. 


Örneğin; bir seri katil söz konusu olsun. Suçu ve cezası da kesinleşmiş. Bu insan seri katil olabilir ama, çok iyi bir eş ve baba da olabilir. Bu seri katile, çok iyi bir eş ve babadır demek, suçu ve suçluyu övme olamaz. Selahattin DEMİRTAŞ'ın öykü kitabının tanıtımının yapılması da,  bundan farklı değildir. 


RTÜK'ün ceza kararında,  bu hukuki  gerçeklikler asla yoktur ve hukuk dışıdır. 


RTÜK'ün mantığından hareket edecek olursak. Bu ülkenin değerleri;  Sabahattin ALİ, Nazım HİKMET, Fakir BAYKURT, Orhan KEMAL, Yaşar KEMAL ve tutuklanan daha nice değerli edebiyatçı ve şairlerimizin hiçbir kitabının okunmaması ve tanıtımının yapılmaması gerekir. 


Böyle bir mantıksızlık ve hukuksuzluk olabilir mi? 


RTÜK; artık haddini aşmış ve ben yaptım oldu mantığıyla,  medyaya terör saçmaya başlamıştır. Terör;  sadece silahla yapılmaz, olmayan demokrasinin,  hesap sorulamayan düzeninden yararlanarak,  halkın haber alma özgürlüğünü yok eden, halkın çaresizlik içinde sineye çekmek zorunda kaldığı  hukuk dışı kararlar,  en tehlikeli ve gerçek terör eylemleridir. 


Millet İttifakına sesleniyorum buradan, bir hukukçu olarak,  size oy vermemin ilk ve tek koşulu; iktidara geldiğinizde yapacağınız ilk on işin içinde, bugünkü RTÜK'ün derhal  dağıtılarak,  hukuk dışı kararlara imza atan, hukukla ve  bizimle dalga geçen RTÜK üyelerinin derhal hak ettikleri cezalara çarptırılacağının açık sözünü verecek olmanızdır.

Güner Yiğitbaşı

22/03/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Milletimiz Seni Lanetleyecektir
Artık ismini dahi yazmayacağım bu zatın. 


Bugün Cumhurbaşkanlığına adaylık başvurusunu yapmış ve ikinci tura kalarak oyların yüzde altmışını almak suretiyle,  13. Cumhurbaşkanı olacağını ilan etmiş. Güler misin , ağlar mısın?


2018 Cumhurbaşkanı seçiminde de, arkasında kocaman CHP olduğu için çok iddialı idi, oylarına sahip çıkacağını, avukat ordusuyla Yüksek Seçim Kuruluna gideceğini ilan etmesine rağmen, seçim gecesi sandıklar açılınca ortadan kayboldu, adam seçildi demekle yetindi, mağlubiyeti çok erken kabullendi. Şimdi utanmadan yüzde altmışla seçileceğini iddia ederek, algı yaratmaya ve Millet İttifakının ortak adayı KILIÇDAROĞLU'na çelme takmaya ve ERDOĞAN'ın değirmenine su taşımaya çalışmaktadır. 


Bu zat, seçim öncesinde ne diyorsa,  tamamen tersini yapmaya ve söylediğinin tam aksi bir sonuçla karşılaşmaya çok alıştı. Bu nedenle, bu zatın ikinci tura kalarak oyların yüzde altmışını almak suretiyle Cumhurbaşkanı seçileceğine ilişkin beyanı da,  tersten doğru olduğu için,  aslında yüreğimize su serpmeli ve memnun olmalıyız.  


Ben demokrat kimliğimle her Türk Vatandaşının seçilme hakkı olduğunu inkar etmiyorum. 


Ancak, ülkenin içinde bulunduğu koşullar,  19. Mayıs. 1919 koşullarından hiç de farklı değil. 


Bu iktidardan kurtulmak, ülkemizin ve demokrasimizin geleceği açısından gerçekten beka sorunu olup, bu nedenle de, 19. Mayıs. 1919 ruhuyla, en güçlü, seçilme şansı en fazla olan bir liderin etrafında birleşerek,  ülkeyi iş başındaki bu iktidardan kurtarmak zorundayız. 


Ama, gözünü ihtiras bürüyen, KILIÇDAROĞLU'na yönelik kini dinmeyen bu zat;  ülkenin içinde bulunduğu kötü şartların,  birlik ve beraberlik içinde bu iktidarı sandıkta yenmenin beka sorunu olduğunun hala farkında değil, aslında farkında ama, ihtirası gözünü kör etmiş, milletin tokadını yemeye alıştığı için, ihtirasının kör ettiği gözü,  bu sefer bir daha ayağa kalkmamak üzere milletin kendisini tuş edeceği gerçeğini görememektedir.  


19. Mayıs. 1919 koşularında, ATATÜRK'ün etrafında Türküyle ve Kürdüyle birlik ve beraberlik içinde olan halkımız, bugün de KILIÇDAROĞLU'nun etrafında birleşerek oylarıyla bu iktidarı sandıkta yenerek ülkemizi düze çıkaracaktır. 


Bugün, KILIÇDAROĞLU'nun ziyaret ettiği, çoğunlukla  Kürt Vatandaşlarımızın desteklediği HDP'nin;  KILIÇDAROĞLU'nun ortak adaylığına yeşil ışık yakacağı izlenimi, adaylıkta ısrar eden bu zata kapak olmalı ve biraz utanmalıdır. 


HDP, bu ülkenin yasal bir siyasi partisi olup, Kürt Vatandaşlarımızın sesi olarak Mecliste üçüncü büyük parti olarak yer almaktadır. 


HDP, Kürt Vatandaşlarımızın destek verdiği, bu vatandaşlarımızı mecliste temsil eden bir kitle partisi olup, KILIÇDAROĞLU'na destek olmaları için birçok haklı ve ortak nedenleri vardır. Yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, parlamenter sisteme geri dönme, hak ve özgürlükler, milli gelirin hakça ve eşit paylaşımı, Kürt sorunu gibi. 


Gözünü siyasal ihtiras bürümüş, KILIÇDAROĞLU'na yönelik kin ile ülkenin gerçeklerini göremeyen, kendi siyasi yararını ülkenin yararlarından üstün gören bu zat'ın, HDP'den alacağı çok büyük dersler vardır. 


Bu zat; seçimlerde boyunun ölçüsünü alacak ve aday olduğuna bin pişman olacak, milletin laneti üzerinde olacaktır.

Güner Yiğitbaşı

20/03/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Akşener'in prensleri çizmeyi aşmıyorlar mı?
Belediye Başkanlıklarını ve bunun sonucunda bugün ulaştıkları kendilerinin dahi hayal edemeyecekleri başarı ve ünlerinin  mimarı ve mensubu oldukları CHP'nin Genel Başkanı olan  KILIÇDAROĞLU'na haksızlık yapıyorlar,  AKŞENER'in prensleri İMAMOĞLU ve YAVAŞ

Şimdi bunları yazıyorum diye bana kızacaklar bazı okurlarım, şimdi sırası mı diyecekler, bunları yazmanın

Sırası veya sırası değil. 

İstanbul Belediye Başkanı İMAMOĞLU; sanki zamanı ve yeriymiş gibi, Başak şehir Atık Su,  Yağmur Suyu,  İçme Suyu Yatırımları Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmasında;  "Elbette seçimi kazanacağız,  elbette gençlerin umudu olacağız,  elbette hep birlikte geleceği tasarlayacağız.  Şahsıma ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımıza verilen görev ve bu görev verilirken özenli bir irade ortaya koyan değerli İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e de teşekkürlerimi iletiyorum” diyor. 

İMAMOĞLU; kendisine ve YAVAŞ'a verilen Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görev ve yetkisi nedeniyle Akşener'e minnetlerini teşekkürlerini sunuyor ve Akşener'in;  bu görevin kendilerine verilişinde özenli bir irade ortaya koyduğunu, tabiri caizse, kendileri için altılı masayı devirme girişimini,  özenli bir irade koyma olarak kutsuyor ve bu nedenle teşekkür ediyor. 

Ankara Belediye Başkanı YAVAŞ'da Habertürk de Fatih ALTAYLI'ya konuşarak; ”Birkaç gün vaktimiz olsaydı şunu önerecektik,  cumhurbaşkanı yardımcısı olarak beni ve Ekrem başkanı ilan edin,  sayın genel başkanlarımız milletvekili olsun ve partilerin başında olsunlar diyecektik.  Kendi grupların başında olmasının daha mantıklı olduğunu düşünüyorum.  Bu benim fikrim.  Bunu sayın genel başkanlarla konuşacağım ama takdir masanın. ” diyebiliyor haddini aşarak. 

Bu Akşener'in prensleri,  CHP'li olduklarını unutuyorlar, sanırım şöhret sarhoşluğu içinde söylediklerini kulakları duymuyor olmalı. 

Bir açılışta,  hiç gereği ve yeri yokken,  “Şahsıma ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımıza verilen görev ve bu görev verilirken özenli bir irade ortaya koyan değerli İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e de teşekkürlerimi iletiyorum” demenin ne gereği var?

Altılı Masanın liderleri; imzaladıkları Mutabakat Belgesinde beş liderin Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacaklarını karar altına almışken, Ankara Belediye Başkanı YAVAŞ'ın; ”Birkaç gün vaktimiz olsaydı şunu önerecektik,  cumhurbaşkanı yardımcısı olarak beni ve Ekrem başkanı ilan edin,  sayın genel başkanlarımız milletvekili olsun ve partilerin başında olsunlar diyecektik.  Kendi grupların başında olmasının daha mantıklı olduğunu düşünüyorum.  Bu benim fikrim.  Bunu sayın genel başkanlarla konuşacağım ama takdir masanın. ”demesinin ve pişmiş aşa su katmasının ne gereği var?

YAVAŞ;  bu öneriyi getirme ve liderlere sunma haddini ve yetkisini kimden ve nereden alıyor?

Nitekim Deva Partisi Sözcüsü İdris ŞAHİN; Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın,  genel başkanların milletvekili olmasına ilişkin önerisine verdiği yanıtta,  "Cumhurbaşkanı yardımcılıkları ile ilgili konu da altı liderin imzasıyla mutabakata bağlanmıştır.  Herkesin o mutabakata uygun hareket etmesi gerekir" demek suretiyle YAVAŞ'ın önerisine sıcak bakmadıklarını açıklamıştır. 

Demem o ki; bu prensler konuşmalarına biraz dikkat etmeliler ve hadlerini bilmeliler, gereksiz beyanlarıyla,  kendi genel başkanları ve ortak cumhurbaşkanı adayı KILIÇDAROĞLU'nun üzerine kendi gölgelerinin düştüğünü fark etmelidirler. 

Şunu da eklemeliyiz ki; bildiğimiz kadarıyla milletvekili olmak ve grubunun başında bulunmak isteyen AKŞENER, acaba masaya bu teklifini Mansur YAVAŞ aracılığıyla mı sunmak istiyor?

Kaldı ki; İyi Parti ve CHP dışında kalan altılı masa bileşeni partilere en az 20 ve toplamda 80 milletvekili kontenjanı tanımak anlamına gelen,  Mansur YAVAŞ'ın bu önerisinin gerçekleşmesi de,  çok zordur.  Dört partiye 20'şer milletvekili kontenjanı tanındığında,  CHP'ye ne kalacaktır Sayın Mansur YAVAŞ?

Güner Yiğitbaşı

18/03/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Ben Milletvekili Aday Adayı Değilim
Ben milletvekili adayı değilim. 

Yanlış anlaşılmasın, 

Milletvekilliğine karşı da değilim. 

Temsili demokrasilerde birileri olacak tabi milletvekili. 

Seçimler arifesinde milletvekili aday adaylığının açıklanması ve sonrasında partilerin aday listelerinin oluşturulmasındaki kriterleri,  çekişmeleri, ayak oyunlarını,  kayırmacaları, sübjektif tercihleri, mağdur memnun etme ve bu mağduriyetler üzerinden oy devşirme gayretlerini gördükçe,  sıcak politikanın içinde olmadığım, kendimi milletvekili olma sevdasına kaptırmadığım için,  mutlu oluyorum. 

Milletvekili olma macerasına katılmaktansa, millet olarak kalmayı ve ülkeme millet olarak hizmet etmeyi yeğliyorum. 

Evet milletvekili adayı değilim. 

Vekil millet olarak değil, asil millet olarak, yazarak ve çizerek, susmayarak, 

Aydın sorumluluğumun gereğini yerine getirerek, 

Ülkenin çözüm bekleyen sorunları üzerinde meclis dışından da kafa yorarak, 

Görüş ve düşüncelerimi açıklayarak, iktidarın yanlışlarını korkusuzca eleştirerek, 

Milletime faydalı olabilme bilinciyle; ayrıcalıklı milletvekili maaşı ve ödeneği almadan, uçak yolculuklarına indirimli ve Vip salonlarından binip inmeden, fakir halkın vergilerinden oluşan devletin parasıyla halkın yararlanamadığı ayrıcalıklı,  sınırsız ve bedava  sağlık hizmetlerinden yararlanmadan, dokunulmazlık zırhına bürünmeden,  milletten bir diyet talep etmeden, milletime ve ülkeme faydalı olmanın huzur ve mutluluğunun paha biçilmez manevi zevkini yaşamak istiyorum. 

Milletvekilliği, görev yaptıkları iller'in günahsız halkının depremin enkazı altında kalarak hayatlarını kaybetmesinde görev ihmalleri ve sorumlulukları olan valilerin ve kamu görevlilerinin olsun.

Güner Yiğitbaşı

17/03/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Muharrem İnce İhanetine Bir Yenisini Eklemek Üzere
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İNCE, 14 Mayıs 2023 de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde partisinin Cumhurbaşkanı adayı olacakmış. 


Oy oranı belli,  ilk turda seçilmesi veya ikinci tura kalması imkansız, sıfırın altında. Buna rağmen aday olup,  Millet İttifakının tekerine çomak sokmayı, dolaylı olarak Cumhur İttifakına destek olmayı göze alabiliyorsa,  hiç eveleyip gevelemeden söyleyelim, bu sorumsuz tavrı, ülkeye ve ATATÜRK'e açık bir ihanet, ihtirasına, şahsi çıkarlarına mağlup olmak, CHP de yaşadığı acısıyla tatlısıyla bir anı olarak kalan tüm siyasi geçmişine,  saygısızlıktır. 


Muharrem İNCE; HÜDA PAR isimli,  çağ dışı,  taliban benzeri bir parti ile kadın düşmanı,  kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin yasanın kaldırılması için AKP ile pazarlığa giren Yeniden Refah Partisinin Cumhur İttifakına dahil olacakları gerçeğine ve ülkenin demokratik ve laik düzeninin büyük tehlike altında bulunduğu koşullarda Cumhurbaşkanlığına aday olduğunda,  Cumhur İttifakına,  ittifak dışından destek vermiş olacağını mutlaka biliyor olmalıdır. 


Muharrem İNCE; partimin halk ve seçmen desteğini ölçmek için aday oluyorum Cumhur İttifakına destek, Millet İttifakına da köstek olmak gibi bir niyetim yoktur savunmasını da yapamaz. Aday olmasının affedilir hiçbir haklı gerekçesi olamaz. 


Muharrem İNCE; şunu unutmasın. Bu seçimler,  ülkenin beka sorunu olduğundan bunun bilincinde olan, ülkesini seven Memleket Partisi seçmenlerinin bazıları da, oylarının çöpe gitmemesi için, Muharrem İNCE'ye rağmen, Millet İttifakına destek olacaklar ve Cumhurbaşkanı seçiminde KILIÇDAROĞLU lehine oy kullanacaklardır. Bu nedenle, bu seçimlerin sonuçları, Muharrem İNCE'nin, kendisine yönelik seçmen desteğini sınamasına vesile olamayacak,  Muharrem İNCE kötü bir sürprizle karışılacak ve kendi eliyle moralini bozmuş olacaktır. 


Muharrem İNCE; bu tavrıyla kendisini tamamen tüketmiş ve siyaset çöplüğündeki yerini almıştır. 


Muharrem İNCE;  bu tavrıyla, 04/08/2020 tarihli “Muharrem İnce'ye Açık Mektup” başlıklı yazımızda açıkladığımız görüşlerimizde ne kadar haklı olduğumuzu, bizzat kendisi kanıtlamıştır. Söz komsu yazımızı aşağıda aynen yayınlıyoruz.

13/03/2023 G. Y.   


MUHARREM İNCE'YE AÇIK MEKTUP


Sayın Muharrem İNCE; basında yer alan ve yalanmadığınız haberlere göre, gidişattan memnun olmadığın gerekçesiyle,  CHP'den ayrılarak yeni bir parti kuracakmışsınız. 

Seni seven bir CHP seçmeni olarak, seni uyarıyorum, sakın ha!

CHP'den ayrılarak yeni bir parti kurarsan, kazanacağın tek şey, tüm mücadelelerine rağmen CHP'de başaramadığın, genel başkanlık koltuğuna oturmak olacaktır. Parti kurarsan, seçimsiz bir genel başkanlık koltuğu kazanırsın ve orada kalırsın. 

Kuracağın parti seçim barajını dahi aşamaz, bir daha milletvekilliğini dahi,  ancak rüyanda görürsün. 

Ayrıca, kendi koltuk hırsına yenilerek siyasette düşeceğin aciz durumun üzüntüsü ile CHP günlerini çok ararsın. Bugün, ATATÜRK'ün kurduğu yüz yıldır ayakta yıkılmadan dimdik duran CHP'li olmanın başrol oynadığı siyasi itibarını kaybedersin, bugün yüzüne bakan ve selam veren çoğu kişinin sempatisini kaybedersin. 

Evet çok haklısın. Yeni çıkan koşullara ve İMAMOĞLU gibi, yıldızı parlayan, ismi  ileride KILIÇDAROĞLU'dan sonra CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı olarak geçmeye başlayan yeni simaların ortaya çıkması, seni tedirgin etti. Bana artık CHP'de ekmek yok, görsem görsem, yeniden milletvekilliğini görebilirim,  o da benim beklentilerimi karşılamaz, iyisi mi ben kendi partimi kurayım diye düşünüyor olmalısın. 

Ancak, düşünemediğin bir gerçek var. Sen kısa pantolonlu iken girdiğin CHP de, eski bir fizik öğretmeni olarak,  birkaç dönem milletvekili, CHP Meclis Grup Başkanı olabildiysen, bu başarında,  kendi kişisel çabalarının yanında,  ATATÜRK'ün kurduğu CHP'li olmanın, CHP'nin saygın kurumsal kimliğinin de etken olduğunu, CHP'den ayrılarak yeni bir parti kurduğunda,  CHP seçmeninin tümünü ve diğer seçmenleri peşine takarak seçim kazanacağını asla düşünme, barajı dahi aşamayacaksın ve CHP ve ülkenin laik ve demokratik geleceğine ihanet eden, AKP'nin değirmenine su taşıyan bir hain olarak anılacaksın.  

Sayın İNCE; yanılmıyorsam, iki kez CHP genel başkanlık yarışına girdin ve kaybettin. Politika böyle bir şey sakın unutma. 

Sen, partiye çok sonra giren, partiye ve parti tabanına senin kadar emek vermeyen KILIÇDAROĞLU'nu başarısız görebilir ve partinin genel başkanlığına kendini layık görebilir ve partiyi uçurmak için başa geçmek isteyebilirsin, bunun için mücadele de edersin ama,  bükemediğin bileği de öpmesini bileceksin. 

Sayın İNCE; sen,  KILIÇDAROĞLU'nu başarısız görebilirsin, bu yazının yazarı ben de,  son yerel seçimlere kadar KILIÇDAROĞLU'nu başarısız görenlerdenim, ona da buradan istifa etmesi için açık mektuplar yazdım. Senin,  CHP'nin başına geçmen halinde partiye bir güç kazandıracağını, CHP'nin seçmen kitlesini artıracağını düşündüm ve senin mücadelene manevi destek oldum. 

Sayın İNCE; sen,  yeni bir parti kurduğunda, bu vakitten sonra ülkenin umudu olamazsın artık. 

Zira, son Cumhurbaşkanı seçiminde CHP adayı oldun ve CHP'nin kurumsal değer ve kimliğini de arkana almana rağmen, ikinci tura bile kalamadın. 

Yeni parti kurduğunda, sadece Muharrem İNCE olarak iktidar olmayı,  ülkeyi yönetmeyi nasıl düşünebilirsin, sen aklını mı yitirdin?

Sayın İNCE; sen,  cumhurbaşkanı seçiminde, CHP'ye ve sana güvenerek oy veren seçmenlerine de ihanet ettin. Propaganda konuşmalarında mangalda kül bırakmıyordun, seçim gecesi oylarına sahip çıkacağını, yüzlerce avukatla Yüksek Seçim Kurulunun kapısında nöbet tutacağını ilan etmene rağmen, gece oylar sayılırken ortaya çıkıp seçmenlerine bir mesaj dahi vermedin, ortadan kayboldun, yer yarılmış sanki sen içine girmiştin. FOK TV Çalar Saat programını hazırlayıp sunan gazeteciye konuşarak, ”adam kazandı” demekle yetindin. Belki de seçimi o adam kazanamamıştı, İstanbul yerel seçimlerinde,  seçimi kazandık diyerek yapmaya çalıştıkları, ancak İMAMOĞLU'nun oylarına sahip çıkarak bozduğu oyuna ve algıya mağlup oldun. 

Sayın İNCE; İMAMOĞLU'nun seçim performansının ve partide yükselerek seni gölgede bıraktığının, KILIÇDAROĞLU'nun da güven tazelediğinin farkındasın, bu nedenle, son kurultayda havlu atarak,  aday dahi olamadın. 

Sayın İNCE; her partili genel başkan olacak değil, sen elinden geleni yaptın ama başaramadın. 

Bundan sonra CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturma ihtimalin, sıfırın altında, ancak yeni bir parti kurarak mücadeleye devam etmen halinde ulaşacağın başarı oranın da;  bize göre,  yüzde iki ve üçleri geçmeyecek, partisine ve ülkesinin laik ve insan haklarına dayalı demokratik geleceğine ihanet eden bir politikacı olarak ismini siyaset tarihine yazdıracaksın, sakın unutma. 

Umarız, hem kendi adına ve hem de ülke adına,  böyle bir hataya imza atmazsın.

Güner Yiğitbaşı

04/08/2020

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Bay Kemal'in İzinden Giden Erdoğan
Saraydaki partili Cumhurbaşkanı, normal tarihi 18. Haziran olan seçimlerin 14. Mayısta yenilenmesine karar verdi. 


Partili Cumhurbaşkanının; seçimlerin yenilenmesine ilişkin bu kararı, anayasaya uygunluğu açısından tartışılmaya başlandı. 


Anayasanın 116/2 maddesinde yer alan;  “Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde,  Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır. ”hükmünden,  Cumhurbaşkanın da meclis gibi, seçimlerin yenilenmesine karar verebileceği anlaşılmaktadır. 


Bu itibarla, partili cumhurbaşkanının seçimlerin 14 Mayısta yapılmasına ilişkin yenileme kararı,  anayasaya uygundur. 


Partili Cumhurbaşkanı, anayasaya aykırı karar almaya ve işlemde bulunmaya o kadar fazla başvurmuştur ki; arada bir anayasaya uygun olarak aldığı kararlara bile,  acaba anayasaya uygun mu? diye şüpheyle bakılır olmuştur,  maalesef. 


Anayasaya uygun olmayan husus; seçimlerin yenilenmesi kararının meclis tarafından değil, cumhurbaşkanı tarafından alınmış olması nedeniyle, mevcut cumhurbaşkanı ERDOĞAN'ın üçüncü kez adaylığa soyunuyor olmasıdır. 


ERDOĞAN, anayasaya aykırı olan üçüncü kez adaylığının yolunu, talimatı altındaki Yüksek Seçim Kurulunun onayıyla açacaktır. Ancak, Yüksek Seçim Kurulunun ERDOĞAN'ın aday olabileceğine yönelik,  anayasaya aykırı olarak alacağı bu karar,  ERDOĞAN'ın adaylığına anayasal meşruiyet kazandırmayacaktır. 


ERDOĞAN'ın; Cumhur İttifakına,  HÜDA PAR'ı dahi davet edecek kadar köşeye sıkışması, çaresiz kalması ve ezeli rakibi Bay KEMAL'in sıkça kullandığı,  dostlarımızla birlikte seçimi kazanacağız ve ülkeyi düze çıkaracağız söylemine sarılması ve KILIÇDAROĞLU'nun izinden gitmeye başlaması da,  kesin olarak göstermiştir ki; ERDOĞAN,  seçimlerle kesin olarak gidici olup, kendisi de bu sonucu kabullenmiş ve denize düşen yılana sarılır sözünü gerçek kılacak şekilde,  Cumhur İttifakını, sözüm ona HÜDA PAR ile güçlendirme peşine düşmüştür. 


Bu nedenle, anayasaya aykırı da olsa, muhalefet olarak karşı çıkılması gerekliyse de,  ERDOĞAN'ın anayasaya aykırı olarak üçüncü kez cumhurbaşkanlığına aday olmasında,  bir hikmet olmalıdır. 


Tanrı,  belki de bu şekilde;  KILIÇDAROĞLU'nu, kendisine karşı bugüne kadar hiç seçim kazanamamakla suçlayarak çok büyük konuşan ERDOĞAN'ı;  Millet İttifakının ortak adayı KILIÇDAROĞLU'na karşı seçimi kaybederek, cezalandırmak istemiş olmalı. 


İlahi adalet,  bu olsa gerek.

Güner Yiğitbaşı

12/03/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

İşimiz Çok Da  Kolay Değildir
Partili Cumhurbaşkanı ERDOĞAN;  bugün itibariyle,  seçimleri erkene, 14. Mayıs. 2023 tarihine çeken kararı alarak Resmi Gazetede yayımladı ve seçim tarihi 14. Mayıs olarak kesinleşti. 


Öncelikle bu kararın ulusumuz,  devletimiz ve demokrasimizin geleceği adına hayırlı ve uğurlu olmasını diliyoruz. 


Seçimlere neredeyse yaklaşık iki ay gibi çok kısa bir süre kaldı. 


Benim de seçmen olarak desteklediğim altılı masanın, bir diğer adıyla Millet İttifakının işi,  sanıldığının aksine,  çok kolay değil maalesef. 


Bu yazıyı;  duygusal, ancak olabildiği kadar tarafsız ve gerçekçi olarak ve üzülerek yazdığımızı, niyetimizin Millet İttifakının seçimleri kazanmasına çelme takmak olmadığını, bilakis,  bundan sonra altılı masa olarak eskisinden daha dikkatli ve akıllı davranmak gerektiğini uyarmak için ve bu konuda seçimlere kadar son kez yazdığımızı,  özellikle belirtmek istiyoruz. 


Altılı Masa bileşeni İYİ Partinin lideri AKŞENER'in;  masanın diğer bileşenlerinin liderlerini çok ağır bir şekilde suçlayarak ve kavgada söylenmeyecek ağır sözlerle masadan ayrılmasından sonra çıkan krizin, masanın lideri KILIÇDAROĞLU ve sair bileşeni liderlerinin soğukkanlı ve aklıselim sahibi tutumları ve verdikleri tavizlerle tatlıya bağlanması,  hiç kimseyi yanıltmamalıdır. 


Medyadan izlediğimiz kadarıyla,  AKŞENER tarafından masada çıkarılan krizin; her şerde bir hayır vardır sözünden hareketle, altılı masayı eskisinden daha da güçlendirmiş olduğunu savunanlar olsa da, bize göre gerçekler hiç de öyle değildir. 


Anlaşma sağlanarak, AKŞENER'e verilen tavizle, iki belediye başkanının Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak masaya yedinci ve sekizinci ortak olarak dahil edilmesi sonucunda krizin tatlıya bağlanması ve krizin çözülmesini beklemek üzere;  görüşmelerin yapıldığı Saadet Partisi Genel Merkez ve sonrasında da CHP Genel Merkez Binasının önünde coşkulu bir kalabalığın toplanmış olması ve bu kalabalığın anlaşmanın açıklandığı andaki sevinç ve coşkuları,  kimseyi aldatmamalıdır. 


Krizin çözülmesini bekleyen ve çözüm haberini aldıktan sonra sevinç gösterileri yapan çoğunluk;  zaten,  altılı masayı destekleyen, kriz çözülmeseydi dahi, beşli olarak devam edecek olan Millet İttifakına destek vermeye devam edecek olan kalabalık halk kitlesidir. 


AKŞENER'in;  ağır bir şekilde masayı suçlayıcı konuşmasından sonra oluşan kriz; kısa sürede  giderilmiş olsa da, maalesef, kararsız ve Cumhur İttifakından ayrılmayı düşünen seçmenler için, altılı masaya yönelik güven unsurunu sarsmış ve zayıflatmıştır. Bu güvenin tam olarak geri kazanıldığını kimse iddia edemez. 


Krizin çözülmesi için, yedinci ve sekizinci ortak olarak,  hem de kendi partisine mensup İstanbul ve Ankara Belediye Başkanlarının vesayeti ve kontrolü altına alınan ve AKŞENER tarafından, haksız ve asılsız bir şekilde ve  ısrarla,  seçilemez aday olarak görülen KILIÇDAROĞLU'nun; depreme karşı güçlendirilen binalar misali,  seçmenlere karşı bu iki belediye başkanı tarafından adeta  güçlendirilmeye kalkışılması, KILIÇDAROĞLU'na koltuk değneği olarak sunulması, aslında başından beri adaylığı hak eden ve seçilecek aday olan güçlü KILIÇDAROĞLU'nu,  çeyrek aday haline indirgemiş ve bu iki belediye başkanının  Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak masaya dahil edilmeleri, masayı çok parçalı hale getirmiştir. 


Bana kimse, biz bu iki popüler belediye başkanının halk nezdindeki popülaritesinden yararlanarak oylarımızı artırmayı amaç aldık diye savunma yapmasın. Bu tutum, KILÇDAROĞLU'nun ortak adaylığına zarar vermiştir ve iktidara kara propaganda yapma olanağı sağlamıştır. Bu iki belediye başkanı, şimdi olduğu gibi KILIÇDAROĞLU'nu gölge gibi takip etmeden, onu bütünlemeden,  yeri geldikçe propaganda çalışmalarına katılabilirlerdi, buna mani bir durum yoktu. 


İşte, bu durum; çok başarılı olduğu algı operasyonlarıyla, emrindeki basınla, saraydan beslenen trol ordusuyla ve kendi yaptığı konuşmalarla, gerçek dışı herşeyi gerçekmiş gibi anlatmakta çok başarılı, algılarla beyazı kara ve karayı da beyaz haline getirmekte çok mahir olan, söylediği gerçek dışı beyanlara, konuşurken oluşan yüz  ifadelerine baktığımızda, kendisinin dahi inandığını gözlemlediğimiz ERDOĞAN tarafından seçim meydanlarında sürekli kullanılacak ve propagandasının odağında; sonradan giderilmiş gözükse de,  altılı masada oluşan bu çatlak yer alacak ve altılı masaya güvenilmez, kendi aralarında dahi anlaşamıyorlar, birbirlerine güvenemiyorlar diye,  bas bas bağıracak ve seçmene,  siz nasıl güveneceksiniz bunlara diye soracaktır. 


ERDOĞAN ve BAHÇELİ; ne yazık ki; hanımefendinin kaprisi ve anlaşılamayan gizli ajandası nedeniyle,  KILIÇDAROĞLU'nun adaylığını güçlendireceği gerekçesiyle, Altılı Masaya yedinci ve sekizinci ortak gibi dahil edilen belediye başkanları üzerinden,  KILIÇDAROLU'nun adaylığını itibarsızlaştırmaya çalışacaktır. 


ERDOĞAN'ın seçim meydanlarına kurulacak ekranlarından, AKŞENER'in;  Altılı Masayı deviren ve Altılı Masadaki liderleri  ağır bir şekilde suçladığı,  kavgada dahi söylenmeyecek sözlerini,  tekrar tekrar dinlemek zorunda kalacağız maalesef.  


ERDOĞAN; aciz kaldığı deprem felaketini de istismar edecek, depremi fırsata çevirmeye çalışacak, daha enkazları kaldırmadan,  deprem bölgesini yeniden inşa için yandaş müteahhitlerle imzaladığı ihale anlaşmalarını da,  seçim malzemesi olarak kullanacaktır. 


Kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan son kozunu oynayacak olan ERDOĞAN; parasal kaynağına bakılmadan, gemileri yakacak, enflasyon tehlikesini göz ardı ederek bolca para basacak, ulufe gibi dağıtacak ve özellikle yaklaşan Ramazan Bayramında emeklilere verilmekte olan ikramiye ‘ye,  can simidi gibi sarılarak, beş bin liralara kadar getireceği emekli bayram ikramiyesini,  yem olarak kullanacaktır.  


Bu aşamadan sonra, ERDOĞAN kimseyi kandıramaz, ikna edemez  demeyiniz, her satıcının kör alıcıları vardır unutmayınız. 


Bu nedenle, Altılı Masa olarak işimiz çok kolay olmayacak. Zaman akılı ve birlik olma zamanıdır. Altılı Masada; bundan sonra,  hiç kimsenin, sorumsuz davranarak yeni bir kriz çıkarmaya asla hakkı yoktur. 


Altılı Masanın ortak adayı KILIÇDAROĞLU'nun yeteneğine ve ferasetine, seçilebilirliğine çok güveniyoruz. KILIÇDAROĞLU; biraz daha cesaretli olmalı ve mahalle baskısından,  ERDOĞAN ve BAHÇELİ'nin kara çalmalarından çekinmeden, kendisinin adaylığına yeşil ışık yakan HDP ve diğer muhalefet partileriyle görüşmeli ve onların kesin desteklerini de arkasına almalıdır. 


Altılı Masa'ya ve ortak adayımız KILIÇDAROĞLU'na başarılar diliyoruz.  Seçilirse, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna çok yakışacak ve ülkeyi düze çıkaracaktır, bundan en ufak bir şüphemiz yoktur.

Güner Yiğitbaşı

10/03/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

HDP;   bu ülkenin legal bir partisi olup,  bu ülkenin asıl ve eşit sahiplerinden olan Kürt kökenli vatandaşlarımızın tercih ederek oylarını verdikleri,  ülkemizin İYİ Partiden de büyük ve önde olan üçüncü büyük siyasi partisidir.  


Hanımefendi Hala Konuşmaya Devam Ediyor
Bugüne kadar, seçim süreciyle ilgili olarak,  sürece zarar verecek hiçbir açıklamaları olmadığı gibi, bizi de altılı masaya alınız şeklinde bir talepler ide olmadı, HDP'nin.  


Sadece ilkelerde anlaşırsak, tenezzül edip ziyaret ederek bizimle de görüşürseniz,  biz de altılı masanın ortak adayını destekleriz diyerek,  hep olumlu ve uzlaşıcı tavır sergilediler.  


Bize göre,  HDP'nin;   masa dışından altılı masaya destek vermesi,  ortak adayın seçilmesinde, İYİ Partinin katkısından daha fazla ve önemli olacaktır.  


Bu gerçeklere rağmen;  sanki,  ortak aday KILIÇDAROĞLU HDP'yi altılı masaya alacakmış gibi bir tavır sergilemek ve HDP'yi masaya istemiyoruz, KILÇDAROĞLU isterse HDP ile görüşebilir, bizim olduğumuz masaya HDP'yi getiremez demenin  ve ortamı germenin, altılı masayı dışarıdan desteklemeyi düşünen yurtseverleri üzüp,  incitmenin gereği var mıdır? Hanımefendi.  


İMAMOĞLU ve YAVAŞ;  AKP'nin  torba yasa uygulaması gibi, partilerin hiyerarşik yapılarını altüst edecek şekilde,  masa dışından torbaya (masaya) dahil edildikleri halde, seçim sürecinde kazanmaya katkı yapacağı kesin olan HDP'nin, dışarıdan desteğine zarar verebilecek beyanlarda bulunmaya devam eden hanımefendi, şahsının ve partisinin çıkarlarına hizmet ettiğinin, seçim sürecine zarar verdiğinin farkına varmalıdır sanırım.  


Herkesi,  en az HDP kadar sorumlu olmaya davet ediyoruz.

Güner Yiğitbaşı

08/03/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Lozan Müzakereleriyle Kıyaslamak Talihsizliktir Hanımefendi
Tarihçi olduğunu söyleyen Hanımefendi; gazeteci Fatih ALTAY ile konuşurken, kendisinin,   tek kadın lider olarak yer aldığı altılı masadaki zorlu mücadelesi ile rahmetli İNÖNÜ'nün Lozan’daki zorlu geçen müzakerelerdeki mücadelesi arasında,  adeta paralellik kurmaya kalkışmıştır. 


Hanımefendi tarihçi ama, savaşta galip gelmiş olan ülkemizin baş müzakerecisi rahmetli İNÖNÜ'nün; Lozan da, savaş meydanında yenilmiş olan ve  ülkemizi paylaşmak isteyen sömürgeci büyük düşman devletlerin delegeleriyle müzakere ettiğinin farkında değil sanırım. 


Hanımefendi; birlikte ittifak kurduğu ve altılı masada kendisiyle eşit düzeyde yer alan ve  bu ülkenin meşru siyasi partilerinin liderleriyle yer aldığını,  müzakere konusunun da , aşağı yukarı belli olmuş olan ortak Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesine ilişkin bir müzakere olduğunun farkında değil sanırız. 


Hanımefendiye, konuştukça battığını, partisindeki birileri hatırlatmalı ve yorgun olduğu anlaşılan hanımefendi, biraz dinlenmelidir.

Güner Yiğitbaşı

08/03/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Dünya Emekçi Kadınlar Günü Tüm Kadınlarımıza Kutlu Mutlu Ve Selam Olsun
Bugün,  (8. Mart. 2023) Dünya Emekçi Kadınlar Günüdür. 


Bu güzel ve çok özel gün, tüm kadınlarımıza kutlu,  mutlu ve selam olsun. 


Birleşmiş Milletler Genel Kurulu,  8. Mart'ı Dünya Emekçi Kadınlar Günü kabul etmiş olduğundan, her 8. Mart,  Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaktadır. 

Dünya Emekçi Kadınlar günü deyince; benim aklıma, hemen ülkemizdeki ezilen, kocaları ve hatta bazılarının da babaları tarafından fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddete maruz kalan, can güvenliklerinden yoksun, eğitim ve çalışma alanında,  siyasette,  erkeklerin çok gerisinde bırakılan kadınlarımız ve çocuk gelinler geliyor. 

Emekçi kadınlar deyince; sadece, bir işverene bağlı olarak ücretle çalışan ve bu çalışmalarını ev kadını olarak evlerinde de sürdüren kadınlar akla gelmemelidir. 

Bir işverene bağlı olarak işte çalışan kadınlarımızın yanında, sadece evlerinde çalışan ev kadınlarımız da;  bize göre,  emekçi kadınlarımızdır. 


Eşine ve çocuklarına,  hem de bile ücret,  hiçbir karşılık beklemeden, karın tokluğuna sosyal güvenceden yoksun olarak fedakarca bakan, çalışan, büyük emekler sarf eden kadınlarımızı da günüdür bugün. 


Ülkemizde;  kadınlarımıza verilen değeri,  daha doğrusu değersizliği, kadınlarımıza çok görülen ve  verilmeyen hak ettikleri değeri,  bir kadın yazarımız;  Duygu ASENA, “kadının adı yok” diyerek,  çok güzel ifade etmiştir. 


Gerçekten,  “kadının adı yok” sözü,  maalesef ülkemizde kadına verilen değeri, daha doğrusu değersizliği çok güzel ifade etmeye yetiyor ve artıyor da. 


Aslında anayasamıza bakıyoruz, anayasanın yasa önünde eşitliği düzenleyen 10.  maddesinde,  cinsiyet farkı gözetmeksizin, kadın ve erkek herkesin,  yasa önünde eşit oldukları yazıyor. 


Yüce ATATÜRK de,  kadınlarımıza verdiği değer nedeniyle, kadın ve erkeğin eşit yurttaşlar olduklarını topluma yaymak ve kadınlarımızı bu konuda bilinçlendirmek için, 5. Aralık. 1934 tarihinde milletvekili seçme ve seçilme hakkını,  demokrat geçinen çoğu Avrupa ülkelerinden çok daha önce kadınlarımıza tanımıştır. 


Ancak, din kurallarının ve çağ dışı geleneklerin hakim olmaya bugün dahi devam ettiği, laiklik ilkesinin içselleştirilemediği, laik eğitimin yaygınlaştırılamadığı, erkek egemenliğinin yok edilemediği ülkemizde, hala kadınlarımıza eksik etek gözüyle bakan, kadınlarımıza;  erkeklerle eşit kişi ve yurttaş olarak değil de, evde oturan, evde erkeğine hizmet eden,  erkeğinin cinsel arzularını tatmin eden ve onlara soylarını sürdürmeleri için erkek çocuk doğurmakla görevli bir dişi gözüyle bakan, kadınları erkeklerle eşit düzeyde görmeyen,  azımsanamayacak sayıda erkeğin, hatta kadının ve politikacıların bulunduğu,  üzücü olsa da,  inkar edilemez bir gerçektir. 


Asıl üzücü olan da; kadın ve erkek cinsiyet ayrımının,  insan hak ve özgürlükleri yönünden bir eşitsizlik yaratma amacına yönelik olmadığını, kadın ve erkek cinsiyet ayrımının,  iki cins arasında doğal ve işlevsel eşit bir iş bölümü olduğunu bilmeyen veya bilmek istemeyen erkekler yanında, bu gerçeği bilmeyen ve kendilerini karşı cins karşısında eşit haklara sahip bireyler olarak görmeyen, bu gerçeği kabullenmeyen ve erkeklerin kendi lehlerine  yaptıkları kasıtlı ayrımcılığa, yaratılan kadın ve erkek eşitsizliğine boyun eğip destek vererek,  kendi ayaklarına kurşun sıkan, kadın ve erkek eşitliğini toplumumuza yerleştirmeye çalışarak bu yolda çok mesafeler alan, kadınlarımıza  kişiliklerini kazandıran ATATÜRK'e sahip çıkamayan,  ATATÜRK'ü savunamadıkları gibi,  hatta eleştiren ve sevmeyen çok sayıda kadınlarımızın var olmalarıdır.  


Bu gerçekler karşısında,  özellikle kırsal kesimlerde, daha genç kız olmaya başladıkları andan itibaren ezilmeye, cinsel istismara, çocuk gelin olmaya, fiziksel, bedensel ve ruhsal şiddete, eğitimsizliğe maruz kalan kadınlarımızı konuşmaya, kadın erkek eşitliğini, kadın haklarını savunmaya daha uzun seneler devam edeceğiz maalesef. 


Bize göre, kadınlarımızın erkeklerle eşit bireyler olarak; ırz ve can güvenlikleri, eğitim ve çalışma alanındaki hakları, siyasi hakları, sosyal yaşamda hak ettikleri yere gelebilmeleri,  erkeklerle her alanda eşit haklara sahip olabilmeleri için; bu konuda erkeklerden bir çaba beklemeden,  bizzat kadınlarımızın kendileri, bilinçlenerek haklarına sahip çıkmaları, seslerini yükseltmeleri, örgütlenmeleri, özellikle kız çocuklarının eğitimlerine azami gayret sarf etmeleri, kendilerini erkeklere biat eden ve erkekler olmadan ayakları üzerinde duramayan kişiler olarak görmemeleri,  kendilerine öz güven duymaları, özellikle;  erkeklerin seks kölesi olmadıklarını göstermeleri, seks yaşamlarında erkeklerle  eşit ve aktif rol üstlenerek işe buradan başlamaları, büyük ATATÜRK'ün kurtuluş mücadelesini başlattığında,  Amasya Tamiminde açıkladığı gibi, nasıl ki; Milletin bağımsızlığını,  yine milletin kendi azim ve kararı kurtaracaksa ki;  kurtarmıştır,  kadınlarımızın haklarını da, bizzat,  yine kadınlarımızın azim ve kararları kurtaracak ve kadınlarımız erkeklerle eşit düzeye geleceklerdir. 


Bu duygularla, varlıklarından onur duyduğum, varlığımı borçlu olduğum anamın da hemcinsleri olan, Dünyadaki insanların yarısını oluşturan, diğer yarısını da doğurarak Dünya'ya getiren;  ücretle bir işveren yanında çalışan ve/veya sadece evinde çalışan emekçi ve fedakar tüm kadınlarımızın,  Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü,  en iyi dileklerimle kutluyor, fedakar ve saygıdeğer  tüm  kadınlarımıza,  buradan selam olsun diyorum.  


Ayrıca, tüm kadınlarımızı,  bu özel günlerini neşe ve mutluluk içinde kutlamak üzere, barışçıl anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarını kullanmaya davet ediyorum.

Güner Yiğitbaşı

08/03/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Meral Akşener'e Açık Mektup
Size yazmaya, en son söyleyeceğim sözleri en başa almakla başlıyorum. 


İYİ PARTİ'yi, büyük güçlüklere ve engellere göğüs gererek siz kurdunuz, kısa sürede halkın sevgisini kazandınız, ancak siz bu kısa sürede gelen başarıyı taşıyamadınız,  hazmedemediniz, partinizin parçalı yapısından kaynaklı dipten gelen homurdanmaları bastıracak ve partiyi homojen bir yapıya ve ideolojiye oturtma becerisini gösteremediniz, sözün kısası siz de başbakan olma idealini gerçek kılacak liderlik vasıfları olmadığı için,  altılı masaya ve ülkenin geleceğine, insanların umutlu bekleyişlerine ihanet ederek, kurucularından olduğunuz, tüm toplantılarına el sıkışarak ve gülücükler dağıtarak büyük bir memnuniyet içinde katıldığınız altılı masanın,  en başta KILIÇDAROĞLU olmak üzere, diğer tüm liderlerini, insani ve politik ahlaka uymayan, ahlak dışı, kavgada dahi söylenmemesi gereken  ağır ve haksız söz ve suçlamalarla, sert ve küstah bir üslupla ve bir darbe lideri edası ve özgüveniyle değersizleştirmeye yönelik muhtıranızla masadan ayrıldınız ve kurucusu olduğunuz İYİ parti'nin ipini  kendi ellerinizle çekerek, siyaset tarihinin kirli karanlığındaki yerinizi aldınız. 


Şunu da hemen söyleyelim; hiç beklemeyiniz, sizin masadan ayrılmanızın ve altılı masaya yönelik haksız ve ahlaksız suçlamalarınızın, seçimlere yönelik hiçbir olumsuz etkisi olmayacaktır. Altılı masa beşli olarak ve dışarıdan alacağı vatansever ve demokrasi aşığı muhalif diğer partilerimizin de destekleri ve en önemlisi de,  size güvenerek İyi Partili olan ve oy veren ülkesini seven sağduyulu ve seçmenlerin,  İYİ Parti saflarından ayrılarak,  oylarıyla beşli masaya katkı sunmaları sonucunda seçimleri kazanacak ve saray iktidarına sandıkta son verecektir. 


Evet, sizin bu akıl almaz sürpriz ihanetiniz, altılı masadan umut bekleyen ve özellikle de İYİ Partiye gönül bağlamış olan muhalif seçmenleri şaşkına çevirdi ve çok üzdü ama, inanın ki; aklı selim sahibi muhalif seçmenler kendilerini çabuk toparlayacaklar ve size oy vermeyi düşünen seçmenler,  asla ve asla size oy vermeyip altılı masasının beşe düşen partilerine oy vererek sizi cezalandıracaklardır. 


Bu akıl almaz, başbakan olma iddiasındaki profesyonel bir siyasetçi ve lidere asla yakışmayan ihanetinizin tüm olumsuzlukları,  sizin ve partinizin üzerine bir enkaz gibi çökecek, keşke bu enkazı yaşayacağıma , Maraş depreminin enkazının altında kalsaydım belki hayatta kalma şansım olurdu diye hayıflanacaksınız. 


Meral Hanım; bayan olmanız, partiyi kurarken karşılaştığınız haksız engeller, bu engellere göğüs gerişiniz, azminiz, çarşı pazar dolaşarak esnaf ziyaretleriniz, grup toplantılarında yaptığınız konuşmalarla saray yönetimine ağır eleştiriler getirmeniz sizin sevilmenize neden oldu. Aslında topluma somut hiçbir proje sunmadınız, bu projeleri sunan, devletin aksayan kurumlarıyla mücadele eden, beşli çete denen ve hazineyi hortumlayan rant çevreleriyle savaşan, kellesini koltuğuna alan, 418 milyar doların bunlardan geri alınacağını vaat eden ve bu konudaki kararlılığını ifade eden KILIÇDAROĞLU'nu kıskandınız, aşağılık kompleksine kapıldınız. 


Siz tarih hocasısınız çok iyi bilmeniz gerekir. Adaylığına karşı itirazınızda,  somut ve inandırıcı hiçbir haklı gerekçe gösteremediğiniz, YAVAŞ ve İMAMOĞLU'nun adaylığı üzerinden  itiraz ettiğiniz KILIÇDAROĞLU; yüz yıllık ve bu ülkenin kurucusu ATATÜRK'ün partisi ve yadigarı CHP'nin Genel Başkanıdır hanımefendi.  


CHP; sol bir kitle partisi olup, ülkenin seçmen çoğunluğunun sosyolojik yapısı,  zamanın koşulları gereği,  ufak tefecik tavizler vermek zorunda kalınmışsa da, idelojisi , seçmen kitlesi oturmuş, gelenekleri gelişmiş cumhuriyetle yaşıt yüz yıllık bir partidir. Siz, kiminle dans ettiğinizin farkında değilsiniz, CHP ile aynı masaya oturmak ve piste çıkıp dans etmek,  size ancak onur ve değer kazandırır hanımefendi. 


Sizin kurduğunuz partinizin tabanı ve ideolojisi, kişisel ve duygusal nedenlerle MHP'den fiilen ve hukuken ayrılmak zorunda kalan, ancak akılları ve gönülleri hala MHP'de kalan  kişiler tarafından oluşturulan taban ve ideolojidir. Bunun dışında kalan seçmen ve yoldaşlarınız, sizin cazibenize, parlak ama somut projelere dayanmayan  boş konuşmalarınıza, bayan oluşunuza güvenerek gelen,  temelde MHP idelojisini benimsemeyen, laik ve demokrat kişiler olup, bunların sözleri maalesef partide ağırlık ve etkinlik kazanamamıştır, partiniz dayandığı temel kitle ve ideolojisini belirleyerek oturmuş bir parti değildir, böyle parti mi olur hanımefendi?


Bu nedenle; siz öncelikle,  ağırlıklı olarak hangi kitlenin, tabanın ve ideolojinin temel partisi olacağınıza karar vermeli ve KILIÇDAROĞLU ile uğraşacağınıza, Don Kişot'un yel değirmenlerine saldırdığı gibi CHP ve KILIÇDAROĞLU'na saldıracağınıza,  partinizin sağlıklı bir şekilde dizayn edilmesi,  tabanıyla ve ideolojisiyle  homojen ve oturmuş bir parti olmasını sağlamalıydınız hanımefendi. 


Hanımefendi; siz masadan ayrıldınız ve yapayalnız kaldınız. Bir B Planınız bile yok. Seçilme şansı sıfır olan Erşan ŞEN'e,  medya aracılığı ile adaylık önerecek kadar şaşkın ve çaresizsiniz. 


Bugüne kadar sizin ve parti kurmaylarınızın,  Cumhur İttifakına yönelik ağır, yenir ve yutulur olmayan eleştirileri arşivlerde yer almaktadır. 


Bu nedenle,  Cumhur İttifakına katılma şansınız da asla yoktur, böyle bir davranış sergilerseniz,  partinizin erimesini ancak daha da çabuklaştırmış olursunuz. 


Hanımefendi; siz masadan ayrıldınız diye,  size şu veya bu nedenle oy verenlerin tamamının da masaya oy vermeyeceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Size kızan seçmen kitlenizin çoğunluğu,  size inat, ülkenin menfaati için masaya ve KILIÇDAROĞLU'nun ortak adaylığı lehine oy vereceklerdir. 


Bu yazıyı yazarken, sizin masaya dönmeniz için masanın beş partisi tarafından yapılan iyi niyetli çabaya layık değilsiniz, hatta masaya dönerseniz başka birlikteliklere zarar vereceğiniz için masaya belki de zarar vereceksiniz. 


Hanımefendi; şu anda,  burnundan kıl aldırmayan sözcünüz konuşuyor, masaya döneceğinizin sözde müjdesini veriyor, yine milletin arzusuyla (!) masaya döneceğinizi beyan ediyor. Zaten başka çareniz yoktur hanımefendi. 


Vazoyu çatlattınız, ben çatlayan vazoyu sizinle yapıştırarak, yapıştırılmış vazoyla seçime gireceğime, sizin olmayacağınız beşli masaya dışarıdan destek olacak yeni oluşumlarla yenilenen vazoyla girmeyi tercih ederdim hanımefendi. 


Son sözüm de; beşli masaya, nedir bu AKŞENER'e atfettiğiniz değer ve alttan almalar?


Yazımızı hala yazmaya devam ederken bir son gelişme, siz Hanımefendi mutlu olsun gönlünü yapalım diye, YAVAŞ ve İMAMOĞLU'na seçimden sonra cumhurbaşkanlığı katında görev, yetki ve sorumluluk vereceklermiş. Tam bir akıl tutulması ve ilkesizlik. 


Soruyorum sizlere; bu ülke AKŞENER; İMAMOĞLU ve YAVAŞ'a mahkum mudur? yok mudur ülkeyi kurtaracak başka değerli insanlar, Türkiye'yi AKŞENER,  İMAMOĞLU ve YAVAŞ'a mahkum zannedenlere ve siz hanımefendiye eseflerimi bildirerek son veriyorum yazıma.

Güner Yiğitbaşı

06/03/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Durum Netlik Kazanmaya Başladı
AKŞENER'in;  zehir zemberek bir konuşmayla,  altılı masadan sürpriz bir şekilde ayrılması,  muhalefet cephesinde yer alan halkımızı büyük bir hayal kırıklığına uğrattı ve bu ayrılmanın sebepleri üzerinde herkes kafa yormaya başladı. 


Biz de,  bu konudaki görüşlerimizi,  ana hatlarıyla,  dünkü yazımızda açıklamaya çalışmış ve bu ayrılışın sebebinin;  şımarıklık, haddini bilmezlik,  nankörlük,   kişisel ve parti çıkarlarına öncelik vermek olduğunu, belirtmiştik.  


Genel olarak aynı görüşteyiz. 


Geçen kısa zaman zarfında ortaya çıkan yeni durumlar mercek altına alındığında,  AKŞENER'in;  masadan çekilirken ileri sürdüğü “milletimiz İMAMOĞLU ve YAVAŞ'ı istiyor KILIÇDAROĞLU seçilemez, dayatma ile karşı karşıya bırakıldık, milletimin iradesi dışındaki bir oluşumun içinde bulunamam” gerekçesinin,  tamamen asılsız olduğu, AKŞENER ve İyi Partinin; bilakis,  KILIÇDAROĞLU'nun seçilebilecek aday olması nedeniyle masadan ayrıldığı,  tamamen netlik kazanmıştır. 


AKŞENER'in; dün akşam bir televizyon programında,  ben cumhurbaşkanlığına adayım diyen bir medya starı ve akademisyen olmaktan başka hiçbir özelliği ve taban olmayan bir zat'a ulaşarak, İyi Partiden  adaylık teklifinde bulunmaya yeşil ışık yakılması, İYİ Parti grup başkan vekili Erhan USTA'nın;  bir soru üzerine,  seçim ikinci tura kalırsa KILIÇDAROĞLU'na oy verir misiniz sorusuna,  ona şimdiden bir cevap veremeyiz demesi, masadan ayrılmanın temel nedeninin KILIÇDAROĞLU'nun seçilememe riskinin olmayıp, bilakis seçilebilecek aday olduğunun kesin olarak anlaşılmasından kaynaklandığına netlik kazandırmıştır. 


Yine dün Halk Tv. de yayınlanan bir tartışma programında tanınmış bir gazetecimizin;  iktidarın desteklediği malum finans ve sermaye çevrelerinin İYİ Parti ile görüştükleri iddiası üzerine, KILIÇDAROĞLU'nun iktidara geldiğimizde uyuşturucu ve inşaat ihalelerinden haksız rantlar sağlayan,  kendisinin beşli çete olarak nitelendirdiği firmaların hazineden hortumladıkları 418 milyar doları geri alıp, bu paranın gerçek sahibi olan halkımıza dağıtılacağı vaadi önem kazanmaya başlamış ve bu konuda halkımıza hiçbir vaatte bulunmayan İYİ Parti ve liderinin,  KILIÇDAROĞLU'nun bu vaadinden rahatsızlık duyduğu ve tek neden olmasa da,  KILIÇDAROĞLU'nun bu vaadinin de,  AKŞENER'in masadan ayrılmasına sebep olduğuna yönelik çok ciddi şüpheler uyandırmaktadır. 


Bu nedenle, halkımızın büyük bir desteğini kazanan KILIÇDAROĞLU ve halkımızın enseyi karartması için hiçbir haklı neden yoktur. 


Ancak, başarı için;  beşli masanın bileşeni partilerin dik durmaları, kenetlenmeleri ve özellikle KILIÇDAROĞLU'nun öne çıkan ve fincancı katırlarını ürküten,  ülkemizin kalkınmasının önündeki en büyük engel  ve milletimizin soyularak fakirleştirilmesinin baş nedenlerinden birisi olan,  hazineyi hortumlayan, fakir halkın paralarının transfer edildikleri inşaat ve ihale baronlarıyla mücadele ve hortumladıkları 418 milyar doların kendilerinden alınarak fakir halkımıza iade edileceği vaadinin,  beşli masadaki diğer liderler tarafından da açıkça kabul ve destek görmesi zorunludur. 


Başarı için pazartesi günü beşli masanın adayı,  mutlaka,  halkımıza açıklanmalı, aday olacağı kesinlik kazanan KILIÇDAROĞLU; üzerindeki mahalle baskısını atmalı, inandırıcılığı kalmayan ERDOĞAN'ın,  aleyhe propagandalarına kulak asmadan,  HDP dahil muhalefet cephesinin tüm liderleriyle görüşerek; ülkenin içinde bulunduğu ağır koşulları,  seçimlerin ülkenin beka sorunu haline geldiğini onlarla paylaşarak, masa dışından onların da desteklerini arkasına almalı ve seçimlere kadar, çok kısalan önümüzdeki günlerde, beş lider topluca ve  yoğun bir şekilde,  iktidara geldiklerinde yapılacakları,  halkımıza anlatmalı, özellikle deprem bölgesindeki halkımıza;  yıkılan şehirlerinin,  acele etmeden, ancak en kısa sürede bilim ışığında ve depreme dayanıklı olarak yeniden kurulacağını ve tüm mağduriyetlerinin giderileceğini anlatmalıdır.

Güner Yiğitbaşı

05/03/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Akşener Hata Üzerine Hata Yapıyor
Son hatası olan altılı masadan haksız bir gerekçeyle ayrılmasından önce de, hata yaptı AKŞENER. 


Nasıl mı?


2018 Seçimlerinde, partinin ağır abilerinin dolduruşuna gelerek, seçilemeyeceğini çok iyi bilmesine rağmen İYİ Partinin Cumhurbaşkanlığı adaylığına soyundu. 


Onu adaylığı itelediler,  emrivaki yaptılar ama, o aklını kullanarak ben seçilemem milletvekili olmalıyım, mecliste grubumu yalnız bırakmamalıyım, dokunulmazlık kazanmalıyım diye düşünemedi. 


Onun yerine biz düşündük bunu ve yazdık, yapmayın milletvekili olup dokunulmazlık kazanın ve mecliste grubunuzun başında olunuz dedik. 


İlaveten, milletvekili olmayan bir genel başkanın, başarılı olamayacağını,  güvenceden yoksun olacağını,  o koltuktan düşürülebileceğini hatırlattık. 


AKŞENER; beklendiği gibi Cumhurbaşkanı seçilemedi ve milletvekili seçilme olanağını da kaybetti. Partisinin mecliste grubu var ama, AKŞENER milletvekili olmadığı için,  grubunun başkanı değil, sadece genel başkan. 


İYİ Parti Meclis Grubunun başkanı ismini bilmediğim bir milletvekili. 


Bize göre,  AKŞENER;  milletvekili ve dolayısıyla meclis grup başkanı olmadığı için,  İYİ PARTİNİN Meclisteki grup toplantılarına başkanlık ve meclis grubunda konuşma yapması,  hukuken mümkün değildir. Partili milletvekillerine genel merkezde hitap edebilir. 


Aksini savunanlar da olabilir tabi.

Güner Yiğitbaşı

04/03/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Masayı Devirmenin Nedeni Şımarıklık Haddini Bilmezlik Kendini Dev Aynasında Görmek Nankörlük Ve Kişisel Ve Parti Çıkarlarını Öncelemektir
Evet, AKŞENER ve partisi İYİ Partinin altılı masayı devirerek masadan ayrılmasının nedeni; şımarıklık, haddini bilmezlik, kendisini dev aynasında görmek ve nankörlüktür. 


Yazımın başında hemen söylemeliyim ki; sürekli olarak ve ısrarla,  ortak adayın belirlenerek açıklanmasını isteyen yazılarıma; çok biliyorlarmış gibi, daha erken,  adayı şimdi açıklarsak yıpratırlar diyenler, haklı çıktıkları için(!) artık kına yakabilirler. 


Biz, aktif politikacı değiliz ama, okur yazarız, hukukçuyuz, yaşımız 73 olmasına rağmen hala kafamız çalışıyor ve hayat tecrübemiz var. 


Sizler hiç mi futbol maçına gitmediniz? Ben, futbol maçlarından örnekler vererek, aday belirleme ve açıklama işini son dakikalara bırakmayalım,  altılı masayı lidersiz bırakmayalım, son dakikalarda gol yiyen takım, bu golü telafi edebilmek için kendisine zaman bulamaz, son dakikalarda yenecek bir golün telafisinin zorluğu nedeniyle, erken gol atmak gerekir, diye görüş bildirdik. Gerçi altılı masa olarak golü rakipten değil, kendi oyuncumuzdan kendi kalemize atarak yedik ama, değişen bir şey yok, altılı masa olarak;  son dakika gol yiyen bir takımın, maçı  lehine düzeltememe riski ve açmazı içinde kaldık maalesef. 


AKŞENER ve İYİ Partinin,  KILIÇDAROĞLU'na yönelik muhalefetini,  işin başından beri görebiliyorduk. Bu nedenle, ortak adayın belirlenmesini;  seçimlere çok az bir zaman kala, yani yumurta deliğe geldikten sonra yapmaya kalkışmasaydık, AKŞENER ve İYİ Partinin altılı masaya yönelik beklenmeyen ihanetine ve  darbesine çok daha önce tanık olacak ve yeni bir oluşuma geniş bir zamanımız kalacaktı. 


Benim adayı belirleyin artık feryatlarıma; ”Cumhur İttifakı bile henüz adayını açılamadı” diyerek gerekçe gösterenlere,  k. . . la gülüyordum. Bu çok bilmişlerin tek bilemedikleri husus;  ERDOĞAN,  sağ ve sağlıklı olduğu sürece,  anayasa elvermese bile,  Cumhur İttifakının tartışmasız tek adayının ERDOĞAN olacağını bilememeleriydi. 


Biz, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde de, çok yazdık ve çoklu aday değil,  ortak aday olmasını savunduk. Dedik ki; ”seçimin ikinci tura kalacağının garantisi var mıdır? Eldeki kuş, daldaki kuştan iyidir. ”


İYİ Partiden aday olan AKŞENER'i de, açıkça uyardık, arşivlerde var. Sayın AKŞENER, siz Cumhurbaşkanlığına aday olmayınız, seçilemezseniz milletvekili de olamayacaksınız, meclis dışında kalacaksınız, meclis grubunuzu başsız bırakacaksınız,  sonra sizin genel başkanlığınızı bile sorgulayanlar çıkabilir dedik ve dediğimiz gerçekleşti. 


Seçimler birinci turda bitti, ikinci tura ümit bağlayan çok bilmişler açığa çıktılar. AKŞENER,  milletvekilliğini de kaçırdı ve meclis grubunu başsız bıraktı. İYİ Partinin meclis grup başkanı şu anda AKŞENER değildir. 


AKŞENER; İstanbul ve Ankara onun sayesinde kazanıldı ve bu nedenle;  kendisinin,  İstanbul ve Ankara Belediye Başkanları üzerinde söz hakkının bulunduğu ve onlar üzerinde tasarrufta  bulunma yetkisinin olduğunu ve onları, CHP'ye rağmen CHP'nin içişlerine karışarak orta aday yapma konusunda doğal hakkının bulunduğunu zannederek,  büyük bir yanılgıya düşmektedir. Yok öyle bir dünya hanımefendi. 


AKŞENER'in; İMAMOĞLU'nun mahkum olması üzerine, KILIÇDAROĞLU'nun Almanya’da bulunmasını fırsat bilerek, derhâl İstanbul'a Saraçoğlu’na koşup İMAMOĞLU'na sahip çıkarak rol çalması da, AKŞENER'in son aymazlığı karısında, artık kesin olarak netlik kazanmıştır. 


Hatta, yine aynı nedenle İstanbul’da İMAMOĞLU'na destek amaçlı olarak, altılı masanın tüm liderlerinin iştirak ettikleri ve konuşmalar yaptıkları mitingde,  AKŞENER ile İMAMOĞLU arasında yaşanan,  duygusal olmasa da, politik amaçlı yakınlaşmanın, atkı alışverişi ve sarılmaların, AKŞENER'in ileriye dönük,  kurgu senaryosuna dayalı,  politik bir oyun olduğu da netleşmiştir. 


Sayın AKŞENER; İstanbul ve Ankarayı ben kazandırdım diye böbürlenme. CHP'nin adayını geri çekmesine neden olduğun Balıkesir,  senin yüzünden kaybedilmiştir,  asla unutma. Şunu da asla unutma ki; başarılı görüp ortak aday yapma uğruna masayı dağıttığın İMAMOĞLU ve YAVAŞ,  KILIÇDAROĞLU tarafından aday yapılmışlardır, kimse itiraz etmeye kalkışmasın, 2019 seçimlerine,  KILIÇDAROĞLU tarafından fark edilip İstanbul'a aday yapılana kadar,  İMAMOĞLU'nu kendi yöresi dışında kim tanıyordu? Allah’ınız aşkına. 

AKŞENER;  şu gerçeği de asla unutmamalıdır ki; Mansur YAVAŞ ve Ekrem İMAMOĞLU'nun başarılarında,  KILIÇDAROĞU'nun katkı ve destekleri ve hoşgörüsü,  etkin bir rol oynamıştır. Onların başarılarındaki KILIÇDAROĞLU'nun katkı ve desteklerini inkar etmek, büyük bir haksızlıktır. 


AKŞENER; masayı devirdiğini açıkladığı konuşmasında;  velinimeti olan KILIÇDAROĞLU'nu sıtmaya benzetecek kadar küçülmüş,  haksız, etik ve gerçek dışı, iyi niyet kurallarıyla asla bağdaşmayan, kendini beğenmiş, çarşı pazar izlenimlerini, seksen beş milyondan ibaret tüm milletin iradesi olarak kabullenen,  kaba ve nobran konuşmasıyla, politik hayatına kendi elleriyle son vermiş, asla bir siyasi partinin lideri olacak vasıflara sahip olmadığını kanıtlamıştır. 


AKŞENER'in konuşmasını tekrar izledim. Bu konuşma,  resmen masadan ayrılma iradesinin açıklanmasıdır. Bu nedenle,  masaya tekrar dönmesi asla mümkün değildir. 


AKŞENER; kendisinin ve partisinin altılı masanın dayatmasına maruz kaldığı iddiası gülünç ve akıl dışıdır. Asıl dayatmayı kendisinin ve partisinin yaptığının farkına varamayacak kadar kötü niyetlidir. 


Evet, Hanımefendi;  masanın aldığı karara göre, Millet İttifakının ortak adayını,  itifakın liderleri birlikte belirleyeceklerdi. Ancak, bu durum;  sizin,  tek başınıza KILIÇDAROĞLU'nun ortak adaylığına karşı çıkmanız halinde,  KILIÇDAROĞLU'nun kesinlikle ortak aday olamayacağı, aday belirlemede oy birliğinin şart olacağı anlamına gelmemektedir. 


İşin doğası ve adayın belirlenmesi yöntemi gereği; masadaki tüm liderler, kendilerinin düşündüğü ortak aday ismini,  ayrı ayrı masaya sürecekler. Ancak, KILIÇDAROĞLU ismi üzerinde,  dört veya beş liderin ittifak etmesi halinde,  İYİ PARTİ ve AKŞENER olarak siz, artık bu çoğunluk iradesine asla karşı çıkamazsınız. Siz de çoğunluğun bu iradesini kabul ederek KILIÇDAROĞLU ismi üzerinde uzlaşmak zorundasınız. Bu sizin ve partiniz İYİ PARTİ'nin,  masanın çoğunluğuna boyun eğmesi, kıskaca alınmanız, dayatıldığınız anlamına asal gelmemektedir. Demokrasi uzlaşma rejimidir. Siz de ve partiniz,  demokrasi ve uzlaşma kültürüne sahip olmadığınızı  göstermiş oldunuz. 


KILIÇDAROĞLU'nun;  bir yıldır yaptığı konuşmalarından, altılı masaya verdiği söz nedeniyle,  açıkça beyan etmese de, ortak adaylığa talip olduğu anlaşılmıştır. Ben aktif bir politikacı olmadığım halde bunu anlayabiliyorsam, AKŞENER'in bu gerçeği anlayamaması mümkün değildir. Bu gerçeğe rağmen, altılı masanın toplantılarına katılmasına, KILIÇDAROĞLU ile ikili görüşmeler yapmasına rağmen,  KILIÇDAROĞLU karşıtlığını net bir şekilde beyan etmeyerek, altılı masayı oyalaması, KILIÇDAROĞLU'nu umutlandırması nedeniyle;  suçlu ve kötü niyetlidir, telafisi çok zor olan bir aşamada, seçimlerin arifesinde,  altılı masayı dağıtarak seçimi zora sokması, Türk Milletine ve Türk Demokrasisine  yapılan bir ihanettir.

Güner Yiğitbaşı

04/03/2023

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget