“Siyasette zenginleşen kişi babam bile olsa bilin ki hırsızdır”. Eski Ulaştırma Bakanı Yaşar Topçu
Öyle devirler olmuş ki, tarihte hırsızlık meşru bir işmiş gibi görülür, hırsızlığı beceremeyene kız bile verilemeyen kavimler olmuştur.
Neyse fazla uzatmadan Mevlana’nın Mesnevi’sinden alınan ilginç ve eğlenceli bir hırsızlık olayını aktaralım.
Köylünün biri, eşeğine binmiş olarak Bağdat’a geldi. Bir keçiyi de boynuna çan bağlamış, eşeğin arkasına katmıştı. Keçi, eşeğin arkasından koştukça çan çalınmaktaydı, çan çaldıkça köylü keçi arkadan geliyor diye düşünür rahatlar yoluna devam edermiş.
Üç hırsız da yol kenarında oturuyorlar, nereden ne aşıracaklarının hesabını yapıyorlardı.
İçlerinden biri, oradan keçisiyle geçmekte olan köylüyü göstererek şöyle dedi:
“-Ben gidip köylüden bu keçiyi çalar, getiririm”. Öbürü, “sen bu işi yaparsan ben de eşeğini aşırırım”, dedi. Öbürüyse, bunlar kolay, dedi, ben onun elbisesini soyar, getiririm”. Derken hırsızların biri, köylünün ardına düştü, tenha bir yer bulunca keçinin boynundaki çıngırağı çıkardı, eşeğin kuyruğuna bağladı. Eşek, kuyruğunu salladıkça çıngırak ses veriyor, köylü de keçi geliyor sanıyordu. Öbür hırsız, sokak başında durdu; köylü gelince, “bu köylüler tuhaf insanlar” dedi; halk çıngırağı eşeğin boynuna takar, buysa kuyruğuna bağlamış, diyerek adama tuhaf tuhaf bakıyorlardı. Köylü ardına dönüp bakınca keçiyi göremedi, “keçiyi kim götürdü” diye bağırmaya başladı. Bunun üzerine onun takip eden hırsız, “ben bir adam gördüm, dedi, “bir keçisi vardı, şu sokaktan aşağı doğru gitti” dedi. Köylü bu sözü duyunca hırsıza, “aman adamım” dedi, “lütfen eşeğime göz-kulak ol da ben keçimi arayayım” dedi”.
Hırsız, “canıma minnet” dedi; “ben şu mescidin müezziniyim”; çabuk gel, seni buracıkta bekliyorum”. Köylü eşekten inip sokağa dalınca hırsız eşeği alıp sırra kadem bastı. Derken üçüncü hırsız çıktı ortaya. Olacak bu ya, köylünün gittiği yolun başında bir kuyu vardı. Hırsız kuyunun başına oturdu; feryat edip çırpınmaya başladı. Köylü, oraya gelince, “a adam ne oldu sana”? Benim keçim elimden gitti, sen feryat ediyorsun”. Hırsız, “nasıl feryat etmeyeyim”, dedi”, altın dolu torbam şu kuyuya düştü, kuyuya giremiyorum. Aahh köylü, kuyuya girer, çekmecemi çıkarırsan, sana on kızıl altın veririm” dedi. Köylü, kendi kendine, “kuyuya girer, bu adamın çekmecesini çıkarır, on kızıl altınını alırım”, dedi. Elbisesini soyunup kuyuya dalınca hırsız elbisesini alıp sıvıştı.
Köylü, kuyudan bir şey bulamayınca, kuyunun dibinden, “bu kuyuda bir şey yok” diye bağırmaya başladı, fakat kendisine kimsenin cevap verdiği yoktu. Köylü kuyudan sıkıldı, yukarıya çıktı; fakat dışarıda ne hırsızı gördü ne elbisesini. Bir sopa bulup kendine vurmaya başladı. Bu hali görenler, “a köylü” dediler, “deli mi oldun sen?” “Yok”, dedi, beni de çalmasınlar diye kendimi koruyorum”.(1)
Çalma hastalığı (Kleptomani)
Çalma hastalığı olarak da bilinen Kleptomani, normal hırsızlık vakaları ile karıştırılmaması gereken bir dürtü bozukluğudur. Yunancada hırsız anlamındaki “kleptes” kökünden gelen Kleptomani, bireylerin ihtiyaçları olmayan nesneleri çalmalarına sebep olur. Kleptomanik kişilerde, çalma dürtüsü o kadar yoğun olur ki, buna engel olmak istemelerine rağmen, nesneleri çalmaktan kendilerini alamayabilirler. Ya da bir başka deyişle dürtülerini kontrol edemediklerinden marketlerden, mağazalardan veya da arkadaşlarından nesneleri çalma eğiliminde olurlar.(2)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu, meydan mitinginde, ülkedeki hırsızlıkları kastederek “hırsızlık artık devlet sırrı olmaktan çıktı” diyerek, ülkedeki hırsızlığın yaygın oluşun vurguluyordu.
Almanya’daki tahtalı makam odası
Ulaştırma Bakanı iken Almanya’da resmi bir ziyaret kapsamında Almanya Hazine Bakanı ile görüştüğünü ifade eden Topçu, bir anısını şöyle anlatır:
“Bakan olarak Almanya’ya gittim, bizi karşıladı. Misafir ağırladıkları salona aldılar. İçeride alışmadığım bir görüntü var. Bakanın masası bildiğiniz tahta. ‘Herhalde ceviz falan olsa gerek’ dedim içimden. Oturduğu koltuk da tahta. Toplantı masası var; tahta. Masanın etrafındaki sekiz tane sandalye de tahta. Ben, görüntüden etkilendim. Görüşme bitti. Kalkarken Onur Bey’e (Bonn’daki Türk Büyükelçi Onur Öymen) dedim ki sor bakalım bu neyin nesi? O dönem Almanya, Amerika’dan sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi. Henüz daha Çin min yok. Bizim herhangi bir müdürün odası bakanın odasından çok daha lüks.
Soruya cevaben Alman Bakan dedi ki: “Bizim burada devlet parasıyla saltanat sürmek yasaktır’. Gelişmiş ülkelerde insanlar kamu hizmetini böyle yürütüyorlar.” dedi. Türkiye’de devletin itibarı bahanesi ile israf yapıldığını kaydeden Topçu, “o Alman devletinin itibarı yok mu?” diye sordu. Demek ki çağımızda itibar lafta değil, ekonomik güçtedir.(3)
Almanya deyince aklımıza tasarruf tutumluluk gelirken şunu söylemeden geçemeyeceğiz. Avrupa’nın en zengin ülkesi Almanya. Almanya’nın 16 yıl başbakanlığını yapmış, geçen aylarda kendi isteği ile siyaseti bırakmış Bayan Merkel, sizin bizim gibi mütevazi bir apartman dairesinde oturduğunu biliyor muydunuz? Ya bizim gırtlağına kadar borçlu ülkemizin Cumhurbaşkanı nerede oturuyor, dersiniz? Yoksul halkın parası ile yapılan Avrupa’nın değil, dünyanın hiçbir ülkesinde bulunmayan 1150 odalı sarayda oturuyor ve ülkemiz gittikçe borçlanıyor ve fakirleşiyor. Gerisini yorumunu siz yapın.
Tarihin En Meşhur Siyasi Hırsızlar
Madem hırsızlıktan konu ediyoruz. Dünyada ve ülkemizde pek çok hırsızlık çeşidini sayabilirsiniz. Ama bizim anımsamaya çalıştığımız bazılarına yer verdik. Bu hırsız yöneticilerin de çoğunluğu Müslüman ülkelerin yöneticileri.
Spartalılar hırsızlığı değil, yakalanmayı cezalandırırmış. Biz de kendimizce yeni bir metot bulduk, hırsızlık yapanı ilk önce bir tartıyoruz. Kimin nesidir, ne iş yapar, kimlere yakındır ölçüyoruz ondan sonra baktık dişimize dokunuyor cezalandırıyoruz. Yok efendim kendisi şöyle biraz pazulu, güçlü bir adamsa salıyoruz gitsin. Allah muhafaza başımıza dert olmasın. Hatta kendisini televizyon kanallarına çıkartıyoruz ki alem bu şanla, şerefle dolu vatandaşı görsün, hepimize emsal olsun. Yazık ki bu yeni 'metot' dünyada pek karşılık bulmuyor. Eski kafalı birtakım adamların yönettiği muhataplarımız cart diye hırsızlığı cezalandırıyor. Ona rağmen, memleketlerinde meşhur olmuş, herkesin bakıp hikayelerini anlattığı hırsızlar yok mu? Elbette var.(4)
Sayfalar dolusu pek çok hırsızlık olaylarını sayabiliriz, ama aklımız gelen yakın siyasi tarihimizde halkın parasını çalan bazı siyasileri kısaca almak istedik.
1. Ferdınand Marcos – Filipinler eski cumhurbaşkanı (5-10 milyar dolar)
Filipinler eski Cumhurbaşkanı Ferdinand Marcos’un devlet kredilerinden, rüşvetten, zimmete para geçirmekten, özel şirketleri kendi hesabına satın almaktan ve direkt hırsızlıktan dolayı 5 ila 10 milyar dolar arasında çaldığı tahmin edilmektedir. Bu paralar yabancı banka hesaplarına yatmış veya ABD’de gayrimenkule yatırılmıştır. Marcos büyük halk ayaklanmaları sonucu devrilmiş ve Hawai’de sürgünde iken ölmüştür. Yetkililer çalınan meblağdan 4 milyar dolar kadarını bulabilmişlerdir.
2. Saddam Hüseyin–Irak Devlet Başkanı (Bağdat merkez bankası (1 milyar dolar)
Tarihte tek bankadan yapılmış en büyük soygun 18 Mart 2003’te, koalisyon güçlerinin işgalinden bir gün önce Irak’ta gerçekleşti. Yönetimde olduğu 24 yıl boyunca ülkeyi kendi derebeyliği gibi gören Saddam Hüseyin, Amerikan ve İngiliz birliklerinden oluşan koalisyon kuvvetlerinin ülkeye girmesinden bir gün önce oğullarından Kusay’a elle yazılı bir evrakla Irak Merkez Bankası’ndaki tüm parayı çekmesini emretmiştir. 100 dolarlık banknotlardan oluşan yaklaşık 1 milyar doları özel kutulara yükleyerek bankadan almıştır. 22 Temmuz 2003’te da iki oğlu da öldürüldükten ve bu 1 milyar doların 650 milyon dolarlık kısmı saraylarından birinde duvarda gizli bir bölmede gizlenmiş olarak Amerikan birliklerince tespit edildikten sonra Saddam Hüseyin’in kendisi 13 Aralık 2003’te kanalizasyon çukurunda gizlenirken yakalandı. 30 Aralık 2006’da Kurban Bayramı’nın ilk gününde asılarak idam edilmiştir. Tüm bunlara rağmen 1 milyar doların kayıp olan 350 milyon dolarlık kısmı asla bulunamamıştır.
3. Jean-Claudeduvalıer –Haiti eski cumhurbaşkanı (bilinmiyor)
“Baby Doc” lakaplı Jean-Claude Duvalier, Dünya Bankası verilerine göre bu küçük ve fakir ülkenin başında kaldığı sürece her yıl gayri safi milli hasılanın %1,7 ila %4,5’ini çalmıştır. 1986’da yönetimden inerek Fransa’ya kaçmış ve 2014’te hayatını kaybetmiştir.
4. Danetete -Nijerya eski petrol bakanı (Nijerya petrol sahası hırsızlığı) (1,1 milyar dolar)
2011’de Nijerya’da Nijer Deltası’nın 150 kilometre açığında bulunan ve OPL-245 olarak bilinen petrol sahasının satışında yapılan rüşvet ve dolandırıcılık olayıdır. Eni ve Shell petrol şirketleri, “OPL 245” off-shore petrol sahasını 1993-1998 yılları arasında Nijerya Petrol Bakanı olan Dan Etete’ye ait olan Paravan şirket Malabu Oil&Gas şirketiyle ortak olarak 1,3 milyar dolara satın almışlardı. Bu satış, petrol sektöründe görülen en büyük yolsuzluk skandalına yol açmıştı. İddialara göre satış fiyatının 1,1 milyar doları temsilcilere ve aracılara verildi. 2018 yılında açılan dava sonucu görülen mahkemenin yargıcı Shell yetkililerinin, Etete’nin paranın bir kısmını kendine alıp bir kısmını da sahayı mülkiyetine geçirmesine yardım eden Nijeryalı siyasetçilere dağıtacağını bildiklerini söylemiştir.
5. General Sani Abacha
Nijerya devlet başkanı (3 ila 5 milyar dolar)
1998’de kalp krizinden öldüğünde General Sani Abacha’nın Nijerya’daki 5 yıllık hükümdarlığı süresince 3 ila 5 milyar dolar para çaldığı rapor edilmiştir. Milli güvenlik projelerini bahane ederek Nijerya Merkez Bankası’ndan on milyonlarca dolar nakdi hesabına geçirmiştir. Nijeryalı yetkililer izini sürerek bu paranın küçük bir kısmını geri almayı başarmışlardır fakat büyük kısmı General tarafından paravan şirketler kullanılarak yurt dışı bankalarda muhafaza edildiği için o kısma erişememişlerdir.(5) Bu listeye daha pek çok hırsızlık olaylarını ekleyebilirsiniz. Biz sadece aklımıza gelen örnekleri vermeye çalıştık.
Devlette siyasette hırsızlık olaylarını incelerseniz, bütün siyasi hırsızlık olayları gerçek demokrasinin olmadığı İslam ülkelerinde tek adam yönetimlerinde olmaktadır. Devlette, siyasette hırsızlık olaylarını önlemenin tek yolu vardır, o da saydam, denetime ve halka açık gerçek bir demokrasi ile ülkenin yönetilmesidir.
Cevat Kulaksız
Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.comSON NOTLAR
(1) Kaynak: Mesnevi Şerhi Vl Mevlâna sf. 94-95
(2)https://www.iyihayat.com/yazi/kleptomani-nedir/?gclid=CjwKCAjwv-GUBhAzEiwASUMm4t-rNnzBTYIWnKJbjWKZbChLLDZmxagoGVRnW5DO8Ttei-VelGxXhBoC2QgQAvD_BwE
(3) Eski Ulaştırma Bakanı Yaşar Topçu.
https://www.yeniasya.com.tr/politika/eski-bakan-siyasette-zenginlesen-kisi-babam-bile-olsa-hirsiz-dir_347377
(4) https://onedio.com/haber/tarihin-en-meshur-10-hirsizi-430123
(5) https://dedektifdergi.com/tarihteki-tuyu-bitmemis-yetimin-hakkini-calan-hirsizlar/
Yorum Gönder